Geri Dön

Addressing diversity through participatory approaches for ınclusive public spaces: The case of ıstanbul

Kapsayici kamusal alanlar için çeşitliliğin katilimci tasarimla ele alinmasi: İstanbul örneği

  1. Tez No: 934074
  2. Yazar: NOUR ALKHAYAT
  3. Danışmanlar: DOÇ. DR. GÖKSENİN İNALHAN
  4. Tez Türü: Yüksek Lisans
  5. Konular: Şehircilik ve Bölge Planlama, Urban and Regional Planning
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 2025
  8. Dil: İngilizce
  9. Üniversite: İstanbul Teknik Üniversitesi
  10. Enstitü: Lisansüstü Eğitim Enstitüsü
  11. Ana Bilim Dalı: Kentsel Tasarım Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
  13. Sayfa Sayısı: 211

Özet

Kentsel eşitsizlik, yoksulluk ve sosyal parçalanma, yerinden edilme, iklim değişikliği ve kentsel yayılmanın etkisiyle daha da derinleşerek, kapsayıcı ve dirençli şehirler oluşturma yolunda önemli zorluklar teşkil etmektedir. Bu dinamikler, şiddet, suç ve sistematik eşitsizlikleri artırarak, kentsel çeşitliliği entegre eden ve sosyal katılımı teşvik eden acil çözümler gerektirmektedir. Özellikle İstanbul gibi kültürel, ekonomik ve sosyal açıdan çeşitlilik gösteren metropollerde, bu sorunlar daha da belirgin hale gelmektedir. İstanbul, tarih boyunca göç alan bir şehir olarak, farklı etnik, kültürel ve sosyoekonomik grupları bünyesinde barındırmıştır. Ancak, son yıllarda Suriyeli mültecilerin büyük ölçekli göçü, kentsel altyapı, konut, eğitim ve sağlık hizmetleri üzerinde ciddi bir baskı oluşturmuştur. Bu durum, kentsel kamusal alanların kapsayıcılığını ve erişilebilirliğini zayıflatmakta, sosyal uyum ve bütünleşme süreçlerini olumsuz etkilemektedir. Katılımcı kentsel tasarım, bu sorunlara çözüm bulmak için önemli bir araç olarak öne çıkmaktadır. Ancak, sosyal çeşitliliğin kamusal alanlardaki kapsayıcılık ve dirençlilik üzerindeki etkileri hakkında sınırlı bir bilgi birikimi bulunmaktadır. Bu araştırma, katılımcı yaklaşımlar ile kentsel çeşitliliğin kesişimini ele alarak, sosyal olarak kapsayıcı ve sürdürülebilir kentsel çevrelerin geliştirilmesine yönelik bir çerçeve sunmayı hedeflemektedir. İstanbul özelinde, göçmenler, mülteciler ve dezavantajlı grupların ihtiyaçlarını karşılayacak kamusal alanların tasarımında katılımcı yöntemlerin nasıl uygulanabileceği incelenmektedir. Bu çalışma, yüksek düzeyde katılımcı kentsel tasarımın kapsayıcı ve dirençli şehirlerin inşasına nasıl katkıda bulunduğunu, sosyal çeşitliliğin kamusal alanlardaki etkileşimi nasıl teşvik ettiğini ve İstanbul gibi çeşitliliği ile tanınan bir şehirde katılımcı yöntemlerin uygulanmasına ilişkin fırsatlar ve zorlukları incelemektedir. Araştırmanın temel hipotezi, farklı sosyal perspektiflerin kentsel tasarıma entegre edilmesinin kapsayıcılığı ve dirençliliği artırdığıdır. Bu bağlamda, araştırmanın temel sorusu şudur: İstanbul'un sosyal çeşitliliğe sahip yapısında, yüksek düzeyde katılımcı kentsel tasarım yoluyla kamusal alanlarda kapsayıcılık nasıl sağlanabilir? Destekleyici araştırma soruları ise şu şekildedir: ● Katılımcı tasarım, kentsel bağlamda kapsayıcılığı ve dirençliliği nasıl etkiler? ● Farklı kentsel bağlamlarda katılımcı yöntemlerin uygulanmasını zorlaştıran ve kolaylaştıran faktörler nelerdir? Araştırmanın önemi, kentsel tasarım teorisine ve pratiğine yaptığı katkılarda yatmaktadır. Öncelikle, katılımcı tasarımın sosyal çeşitlilikle nasıl etkileşime girdiğini inceleyerek, bu alanda teorik bir boşluğu doldurmaktadır. İkinci olarak, İstanbul gibi karmaşık bir kentsel bağlamda katılımcı yöntemlerin uygulanabilirliğini test ederek, yerel yönetimler, kentsel planlamacılar ve topluluk örgütleri için pratik öneriler sunmaktadır. Bu çalışma, özellikle göçmenler ve mülteciler gibi marjinalleştirilmiş grupların ihtiyaçlarını karşılayacak kamusal alanların tasarımında katılımcı süreçlerin nasıl işletilebileceğine dair bir rehber niteliği taşımaktadır. Bu sorulara yanıt bulmak amacıyla iki aşamalı bir araştırma yürütülmüştür. İlk aşamada, küresel vaka çalışmalarının karşılaştırmalı analizi yapılarak katılım seviyelerinin kapsayıcılık üzerindeki etkisi değerlendirilmiştir. Vaka çalışmaları, hem coğrafi çeşitliliği sağlamak amacıyla (gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerden) hem de Uluslararası Kamu Katılımı Derneği'nin (IAP2) Kamu Katılımı Spektrumu'na göre farklı katılım düzeylerini analiz etmek amacıyla seçilmiştir. Bu spektrum, bilgilendirme (inform), danışma (consult), dahil etme (involve), iş birliği (collaborate) ve güçlendirme (empower) olmak üzere beş temel katılım düzeyini içermektedir. Seçilen vaka çalışmaları arasında Kopenhag'daki Superkilen, Barranquilla'daki taktiksel kentselcilik projesi, Gökçeada'daki açık alan projesi, Minneapolis'teki Peavey Park ve Lübnan'daki Bar Elias projesi yer almaktadır. Bu çalışmalar, farklı katılım düzeylerinin kamusal alanların kapsayıcılığı üzerindeki etkilerini anlamak için detaylı bir şekilde incelenmiştir. İkinci aşama ise İstanbul'da yüksek düzeyde katılımcı yöntemlerin uygulanmasına odaklanmıştır. Bu kapsamda, saha çalışmaları, derinlemesine görüşmeler, katılımcı gözlemler ve vaka analizlerini içeren nitel bir araştırma metodolojisi kullanılmıştır. İstanbul'da yürütülen çalışmalar, özellikle Şişli ve Fatih gibi göçmen nüfusun yoğun olduğu ilçelerde gerçekleştirilmiştir. Bu süreçte, yerel halk, göçmenler, belediye yetkilileri ve sivil toplum kuruluşları gibi çeşitli paydaşlarla atölye çalışmaları ve yürüyüş denetimleri yapılmıştır. Atölye çalışmalarında, bilişsel haritalama, işbirlikçi tasarım egzersizleri ve dünya kafe yöntemleri kullanılarak katılımcıların kamusal alanlara ilişkin ihtiyaçları ve beklentileri belirlenmiştir. Yürüyüş denetimleri ise mevcut kamusal alanların erişilebilirlik, güvenlik ve kapsayıcılık açısından değerlendirilmesini sağlamıştır. Araştırmada İstanbul'un odak vaka olarak seçilmesinin temel nedeni, şehirdeki geniş sosyal çeşitlilik ve bu çeşitliliği yönetme konusundaki karmaşık zorluklardır. Göçmenler ve dezavantajlı gruplar gibi marjinal toplulukların ihtiyaçlarının karşılanmasındaki eksiklikler, çalışmanın ana odak noktalarından biri olmuştur. Katılımcı stratejilerin kırılgan topluluklarla nasıl etkileşime geçtiğine dair detaylı analizler, çalışmanın uygulama bağlamındaki önemini daha da güçlendirmektedir. Araştırma bulguları, katılımcı kentsel tasarımın sosyal açıdan kapsayıcı ve dirençli kentsel alanların geliştirilmesindeki dönüştürücü potansiyelini ortaya koymaktadır. Kamusal alanlar, sosyal etkileşim merkezleri olarak işlev görmekte ve farklı sosyal gruplar arasında karşılıklı anlayışı ve dayanışmayı teşvik etmektedir. Bu alanlar, kültürel bariyerleri aşarak sosyal bağları güçlendiren ve toplumsal uyumu destekleyen platformlar sunmaktadır. Sosyal sermayenin güçlendirilmesi yoluyla, kamusal alanlar, farklı kültürel ve sosyoekonomik grupların bir arada yaşayabileceği, birbirini anlayabileceği ve iş birliği yapabileceği ortamlar yaratmaktadır. Ancak, araştırmalar, bürokratik engeller, bütçe kısıtlamaları ve siyasi uyumsuzlukların katılımcı yöntemlerin etkili bir şekilde uygulanmasını önemli ölçüde zorlaştırdığını göstermektedir. Özellikle İstanbul örneğinde, katılımcı süreçler genellikle paydaşları bilgilendirme (inform) veya danışma (consult) aşamalarıyla sınırlı kalmakta, iş birliği (collaborate) veya güçlendirme (empower) gibi daha derin katılım düzeylerine nadiren ulaşmaktadır. Bu durum, özellikle göçmenler ve diğer dezavantajlı gruplar gibi marjinal toplulukların karar alma süreçlerine anlamlı bir şekilde dahil edilmesini engellemektedir. Katılımcı süreçlerin bu şekilde sınırlı kalması, bu grupların ihtiyaçlarının ve beklentilerinin yeterince dikkate alınmamasına neden olmaktadır. Ayrıca, bütçe kısıtlamaları, yerel yönetimlerin katılımcı tasarım projelerini uygulama kapasitesini zayıflatmakta, yetersiz uzmanlık ve deneyim eksikliği de bu süreçleri daha da karmaşık hale getirmektedir. Bunlara ek olarak, yerel ve merkezi hükümetler arasındaki siyasi gerilimler ve hesap verebilirlik mekanizmalarının eksikliği, katılımcı tasarım süreçlerinin etkinliğini azaltmaktadır. Ancak, bu zorluklara rağmen, katılımcı kentsel tasarımın dönüştürücü potansiyeli göz ardı edilemez. Sosyal sermayeyi güçlendirerek, kültürel farklılıklar arasında köprü kurarak ve kapsayıcılığı teşvik ederek, belediyeler İstanbul'un canlı ve çeşitli yapısını yansıtan dirençli kamusal alanlar yaratabilir. Bu tür alanlar, farklı toplulukların bir araya gelerek etkileşimde bulunabileceği, birbirlerini anlayabileceği ve ortak bir yaşam alanı oluşturabileceği platformlar sunar. Özellikle göçmenler ve yerel halk arasındaki sosyal uyumu güçlendirmek için, katılımcı tasarım süreçlerinin daha derin ve anlamlı bir şekilde uygulanması büyük önem taşımaktadır. Bu bağlamda, İstanbul'da katılımcı tasarımın başarılı bir şekilde uygulanabilmesi için, öncelikle bürokratik engellerin aşılması, bütçe ve kaynak tahsisinin iyileştirilmesi ve yerel yönetimlerin kapasitelerinin artırılması gerekmektedir. Ayrıca, katılımcı süreçlerin daha şeffaf ve hesap verebilir hale getirilmesi, paydaşların güvenini artıracak ve süreçlere daha aktif katılımı teşvik edecektir. Siyasi iradenin güçlendirilmesi ve yerel-merkezi hükümetler arasındaki koordinasyonun iyileştirilmesi de, katılımcı tasarım projelerinin başarısı için kritik öneme sahiptir. Ancak, yerel yönetimler ile topluluklar arasında iş birliğine dayalı başarılı örnekler, belirli kentsel bağlamlara uyarlanabilir ölçeklenebilir yaklaşımların uygulanabilirliğini kanıtlamaktadır. Örneğin, katılımcı bütçeleme modelleri, toplulukların karar alma süreçlerine daha aktif katılımını sağlamış ve yerel yönetimlere olan güveni artırmıştır. Bu araştırma, sosyal çeşitliliği katılımcı kentsel tasarım stratejilerine entegre eden kapsamlı bir çerçeve sunarak kentsel planlama alanına önemli bir katkı sağlamaktadır. Küresel düzeyde farklı katılım modellerinin karşılaştırmalı analizi ve İstanbul'da iş birliği ile yetkilendirme gibi yüksek düzeyde katılımcı yaklaşımların incelenmesi, bu uygulamaların çeşitli kentsel bağlamlarda nasıl hayata geçirilebileceğine dair kapsamlı bir perspektif sunmaktadır.

Özet (Çeviri)

Urban inequality, poverty, and social fragmentation, exacerbated by displacement, climate change, and urban sprawl, present critical challenges to creating inclusive and resilient cities. These conditions amplify violence, crime, and systemic inequities, necessitating urgent solutions that integrate urban diversity and foster social participation. Despite growing attention to participatory urban design, there remains limited understanding of how social diversity influences resilience and inclusivity in urban public spaces. This research addresses this gap by examining the intersection of participatory approaches and urban diversity, with a focus on fostering socially inclusive and sustainable urban environments. The study explores how high levels of participatory urban design contribute to the creation of inclusive and resilient cities, the role of social diversity in promoting interaction within public spaces, and the challenges and opportunities of implementing participatory methods in Istanbul, a city renowned for its diversity. The hypothesis posits that integrating diverse social perspectives into urban design fosters inclusivity and resilience. Key research questions include: How can inclusivity be achieved in designing public spaces through high levels of participatory urban design in Istanbul's diverse context? Supporting questions include: How does participatory design influence inclusivity and resilience in urban settings? And what barriers and opportunities exist in implementing participatory approaches in diverse urban contexts? To address these questions, the research was conducted in two phases. The first phase analyzed the relationship between levels of participatory engagement and inclusivity through a comparative analysis of global case studies. The case studies were selected based on both geographic diversity (from both developing and developed countries) and varying levels of public participation, assessed according to the IAP2 Spectrum of Public Participation. The second phase concentrated on the practical application of high-participation methods in Istanbul. The study employed a qualitative research methodology, incorporating tools such as in-depth interviews, participatory observations, and case study analyses. Istanbul was chosen as the focal case study due to its significant social diversity and the complex challenges it faces in managing this diversity, particularly in addressing the needs of marginalized groups, including migrants. Expanding on how these participatory strategies specifically engage vulnerable communities would further emphasize the study's applied relevance. The findings highlight the transformative potential of participatory urban design in fostering inclusive and resilient urban spaces. Public spaces, as hubs of social interaction, serve as platforms for building social capital by bridging cultural divides and fostering mutual understanding. However, bureaucratic barriers, budget constraints, and political misalignments significantly hinder the effective implementation of participatory methods. Successful examples, such as localized participatory budgeting models, demonstrate the viability of scalable approaches tailored to specific urban contexts. This research contributes to the field of urban design by presenting a comprehensive framework that integrates social diversity into participatory urban design strategies. By conducting a comparative analysis of participatory models at various levels globally and examining high-level participatory approaches, such as collaboration and empowerment in Istanbul, the study highlights the challenges of implementing these practices in diverse urban contexts. It underscores the importance of scalable, context-specific solutions and emphasizes the alignment of urban policies with inclusive practices. Through enhanced community engagement and strengthened stakeholder collaboration, this research advances participatory urban design theory by proposing a refined framework tailored to diverse urban environments. The findings offer practical recommendations for urban designers to address systemic inequities, harness diversity, and promote socially sustainable and resilient urban development.

Benzer Tezler

  1. Politik bir müzakere süreci olarak kamusal mekanın tasarımı

    Design of public space as a political negotiation process

    İDİL AKYOL KOÇHAN

    Doktora

    Türkçe

    Türkçe

    2024

    Siyasal BilimlerMimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi

    Şehir ve Bölge Planlama Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. EBRU FİRİDİN ÖZGÜR

  2. İstanbul'un Bakırköy ve Bağcılar ilçelerinde sosyo-mekansal değişim dinamikleri

    Socio-spatial transformation dynamics in Bakırköy and Bağcılar districts of Istanbul

    SEVGİYE SÖNMEZ ÖZDEMİR

    Doktora

    Türkçe

    Türkçe

    2024

    Şehircilik ve Bölge Planlamaİstanbul Teknik Üniversitesi

    Şehir ve Bölge Planlama Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. GÜLDEN ERKUT

  3. Müşterek bir mimarlık imkanı: Herkes İçin Mimarlık Derneği

    A common architecture possibility: Architecture for All Association

    İBRAHİM EMRE GÜNDOĞDU

    Doktora

    Türkçe

    Türkçe

    2022

    Mimarlıkİstanbul Teknik Üniversitesi

    Mimarlık Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. NURBİN PAKER KAHVECİOĞLU

  4. Exploring the potential of urban grain in design-led waterfront regeneration activities based on placemaking: A study of the Haliç waterfront area

    Kentsel doku tanecikleri özelliklerinin tasarım odaklı kıyı dönüşüm projelerinde yer oluşturma açısından araştırılması: Haliç sahil şeridine ilişkin bir çalışma

    MEHMET AYTEKİN SAYGILI

    Doktora

    İngilizce

    İngilizce

    2025

    Mimarlıkİstanbul Teknik Üniversitesi

    Mimarlık Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. ELMİRA AYŞE GÜR

  5. Addressing the data diversity gap with uniquely generated synthetic videos for real-world human action recognition

    Gerçek dünya insan eylemi tanıma için benzersiz şekilde üretilmiş sentetik videolarla veri çeşitliliği açığının ele alınması

    ALİ EGEMEN TAŞÖREN

    Yüksek Lisans

    İngilizce

    İngilizce

    2023

    Bilgisayar Mühendisliği Bilimleri-Bilgisayar ve KontrolHacettepe Üniversitesi

    Bilgisayar Mühendisliği Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. TUNCA DOĞAN

    DOÇ. DR. UFUK ÇELİKCAN