Geri Dön

Devletin bireyin temel hak ve özgürlükleri üzerindeki meşruiyetinin John Rawls'un ve Robert Nozick'in adalet kavramı ekseninde karşılaştırılması

Comparison of the state's legitimacy on the individual's fundamental rights and freedoms with regards to John Rawls' and Robert Nozick's concept of justice

  1. Tez No: 934244
  2. Yazar: NAZIM ASLAN
  3. Danışmanlar: PROF. DR. CENGİZ MESUT TOSUN
  4. Tez Türü: Yüksek Lisans
  5. Konular: Felsefe, Philosophy
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 2025
  8. Dil: Türkçe
  9. Üniversite: Mersin Üniversitesi
  10. Enstitü: Sosyal Bilimler Enstitüsü
  11. Ana Bilim Dalı: Felsefe Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
  13. Sayfa Sayısı: 69

Özet

Adalet düşüncesi insan toplumların ilk ortaya çıkışından itibaren her zaman önemli bir kavram olmuş ve bu önemini günümüze kadar devam ettirmiştir. Çünkü adalet düşüncesinin temelinde toplumsal yapı vardır. Toplum adalet kavramı olmadan doğru kurulabilecek bir yapı değildir. İnsanların büyük ölçüde ahlak dışı davrandığı, hatta bile bile ahlak ve namus kurallarını çiğnediği ve sadece kendi çıkarlarını düşündüğü adil olmayan bir dünya düzeninde güven ve istikrar oluşmaz. Kısacası adalet ortadan kalkarsa, insanlar için bu dünya yaşanmaz hale gelir. Günümüz dünyasında insanların hem birbirleriyle hem de toplumsal, siyasal, ekonomik kurumlarla olan ilişkilerinde uyuşmazlık yaşadığını ve adil olmayan uygulamalara maruz kaldığını görmekteyiz. Rawls'un da dediği gibi insanları adil olmayan uygulamalara maruz bırakan uyuşmazlıklar üç farklı şekilde ortaya çıkar. Birinci uyuşmazlık vatandaşların sahip olduğu kapsamlı doktrinlerdir. İkincisi farklı statü, sınıf, meslek veya etnik köken, cinsiyet ve ırktan kaynaklanan uyuşmazlıklardır. Üçüncüsü ise insanların muhakeme zorluklarından kaynaklanan uyuşmazlıklardır. Toplumsal bir varlık olan insanların bir arada yaşaması gerekirken bahsedilen uyuşmazlıklar yüzünden insanların hala haksız savaş ve soykırımlara, dini, ırkçı, cinsiyetçi ayrımcılıklara veya açlık, yoksulluk sömürüleri gibi adil olmayan uygulamalara maruz kalması onları doğal olarak adil bir dünya düzeninin mümkün olup olmadığı sorusuna yönlendirmektedir. Bu yönlendirme insanları; nasıl bir dünya da yaşıyoruz, dünya adil mi yoksa gayri adil mi, adil bir dünya düzeni kurulabilir mi, birbiriyle bağdaşmayan ama makul kapsamlı doktrinlerin, devletlerin ya da halkların adil bir dünya düzeninde bir arada yaşaması nasıl mümkün olabilir? Vb. soruları sormasına da neden olmuştur. Tez çalışmamda amacım tüm devlet ve halklar için adil bir dünya düzeninin oluşturmasına öncülük edecek ilkeleri belirlemektir. Bunun için ilk önce tüm dünya için adil olabilecek adalet ilkeleri irdelenmiştir. Bu irdelemenin amacına ulaşılabilmesi için iki önemli hususa dikkat çekilmiştir. Birinci husus, makul fakat uyuşmaz dini, felsefi ve ahlaki doktrinlerce ciddi olarak farklılaşmış devlet ya da halkların insanların temel hak ve özgürlükleri üzerindeki meşruiyetidir. Devletin ya da halkların bireyin temel hak ve özgürlükleri üzerine meşruiyetine açıklık getirmek için ilk önce insan hakları tarihsel süreç içerisinde incelenmiştir. Bir sonraki adımda ise devletin ne şekilde var olduğu; Hobbes, Spinoza, Locke, Rousseau, Kant, Rawls ve Nozick'in görüşleri bağlamında ele alınmıştır. Bu incelemelerde genel olarak devletin meşruiyeti bireylerin hak ve özgürlüklerini koruyup adaleti yerine getirip getirmeme şartına bağlanmıştır. İkinci husus ise, birbirleriyle uyuşmayan ancak makul kapsamlı doktrinlerin mevcut olduğu çoğulculuk dünyasında adil bir dünya düzeninin ne şekilde kurulacağıdır. Bu soru için ilk önce makul'un ne olduğunu açıklamam gerekir. Makul olmak tüm vatandaşların birbirlerini nesiller boyu devam eden bir toplumsal dayanışma içerisinde özgür ve eşit olarak görmesi ve adil bir toplumun ilke ve idealleri çerçevesinde hareket etmeye istekli olmasına denir. Burada vatandaşların, devletlerin ya da halkların nesiller boyu devam edecek bir dayanışma için eylemlerinde karşılıklılık kriterine uygun hareket etmeleri gerektiği vurgulanmıştır. Karşılılık kriterini benimseyen devletler ya da halklar adil dünya düzeni için kamusal akıl ve örtüşen görüş birliği çerçevesinde halklar yasasını oluşturacaktır. Halklar Yasasındaki ilkeler ile karşılıklılık kriterine uyulmadığı durumlarda temel hak ve özgürlüklerin ihlalleri de devam etmiş olacaktır.

Özet (Çeviri)

The concept of justice has always been an essential notion since the emergence of human societies and has maintained its significance to the present day. This is because the foundation of the idea of justice lies in the social structure. A society cannot be properly established without the concept of justice. In a world where people largely behave immorally, deliberately violate moral and ethical norms, and prioritize only their own interests, trust and stability cannot be achieved. In short, if justice disappears, the world becomes an unlivable place for humanity. In today's world, we observe that individuals experience conflicts both with each other and with social, political, and economic institutions, often facing unjust practices. As Rawls suggests, these conflicts that expose people to injustice arise in three distinct ways. The first type of conflict stems from the comprehensive doctrines held by citizens. The second type arises from differences in status, class, profession, ethnicity, gender, and race. The third type is rooted in people's difficulties in reasoning and judgment. Despite being social beings who need to live together, due to these conflicts, people are still subjected to unjust wars, genocides, religious, racial, and gender-based discrimination, and exploitation through poverty and hunger. Naturally, this leads them to question whether a just world order is possible. This reflection brings forward questions such as: What kind of world do we live in? Is the world just or unjust? Can a just world order be established? How can states and peoples with conflicting yet reasonable comprehensive doctrines coexist in a just world order? The aim of this thesis is to determine the principles that will guide the establishment of a just world order for all states and peoples. For this purpose, the principles of justice that could be fair for the entire world have been examined. Two key issues have been highlighted to achieve this objective. The first issue is the legitimacy of states or peoples with reasonable but conflicting religious, philosophical, and moral doctrines over individuals' fundamental rights and freedoms. To clarify the legitimacy of states or peoples over individual rights and freedoms, the historical process of human rights has first been examined. In the next step, the nature of the state has been discussed in the context of the views of Hobbes, Spinoza, Locke, Rousseau, Kant, Rawls, and Nozick. These analyses generally link the legitimacy of the state to its ability to protect individuals' rights and freedoms and to uphold justice. The second issue is how a just world order can be established in a pluralistic world where reasonable yet conflicting comprehensive doctrines exist. To address this, it is essential to first explain the concept of reasonableness. Being reasonable means that all citizens view each other as free and equal participants in a society that fosters intergenerational solidarity and are willing to act in accordance with the principles and ideals of a just society. Here, it is emphasized that for sustained intergenerational solidarity, citizens, states, and peoples must act in line with the criterion of reciprocity. States or peoples that adopt the criterion of reciprocity will establish the Law of Peoples within the framework of public reason and overlapping consensus. In cases where the principles outlined in the Law of Peoples and the criterion of reciprocity are not upheld, violations of fundamental rights and freedoms will inevitably persist.

Benzer Tezler

  1. Toplumsal sözleşme kuramcılarında özgürlüklerin sınırlanması probleminin 1982 Anayasası bağlamında değerlendirilmesi

    Evaluation of the problem of limitation of freedoms in social contract theorists in the context of the 1982 Constitution

    MELDA KOÇER

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2023

    FelsefeKarabük Üniversitesi

    Etik Değerler Ana Bilim Dalı (Disiplinlerarası)

    DR. ÖĞR. ÜYESİ AYŞEGÜL KARACA DEDEOĞLU

  2. Türkiye'de su hakkı

    The right to water in Turkey

    YILDIZ AKEL ÜNAL

    Doktora

    Türkçe

    Türkçe

    2021

    HukukGalatasaray Üniversitesi

    Kamu Hukuku Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. ERDOĞAN BÜLBÜL

  3. Hapishanelerde ifade özgürlüğü bağlamında kitap yasakları

    Book bans in the context of freedom of expression in prisons

    EVİN NAZ ERCAN

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2020

    HukukGalatasaray Üniversitesi

    Kamu Hukuku Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. ÖZEN ÜLGEN ADADAĞ

  4. John Rawls ve Norman Barry'de sosyal adalet düşüncesi

    The idea of social justice in John Rawls and Norman Barry

    NİSANUR ÖNAY

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2022

    FelsefeGalatasaray Üniversitesi

    Kamu Hukuku Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. BİRDEN GÜNGÖREN BULGAN

  5. Anoreksiya Nervoza'nın zorla tedavisinin AİHS'de düzenlenen temel hak ve özgürlükler kapsamında değerlendirilmesi

    Evaluation of forced treatment of Anorexia Nervosa within the scope of fundamental rights and freedoms regulated in the ECHR

    MUHAMMED MUSTAFA DEMİR

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2024

    HukukBursa Uludağ Üniversitesi

    Kamu Hukuku Ana Bilim Dalı

    DR. ÖĞR. ÜYESİ ZEYNEP BURCU AKBABA