Sağlık yapısı olarak sanatoryumlar ve Kastamonu Ballıdağ örneği
Sanatoriums as healthcare structures and the case of kKastamonu Ballidağ
- Tez No: 937267
- Danışmanlar: DOÇ. DR. AYŞEN ESRA BÖLÜKBAŞI ERTÜRK
- Tez Türü: Yüksek Lisans
- Konular: Mimarlık, Architecture
- Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
- Yıl: 2025
- Dil: Türkçe
- Üniversite: Karabük Üniversitesi
- Enstitü: Lisansüstü Eğitim Enstitüsü
- Ana Bilim Dalı: Mimarlık Ana Bilim Dalı
- Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
- Sayfa Sayısı: 177
Özet
Sanatoryum kelime kökeni olarak Latince 'sanare' kökünden gelmektedir. Sanare deva olmak, iyileştirmek manasında kullanılmaktadır ve 'sanus' (sağlıklı) sözcüğünden türemiştir (etimolojiturkce.com). Sanatoryum ise Türkçe 'şifahane' manasına gelmektedir. Türk Dil Kurumu'na göre ise anlamı veremli hastaların tedavi olması için kurulmuş sağlık kuruluşlarıdır. Dünya çapında 'Sanatoryum' adı ile ilk inşa edilen yapı 'Maison de Saint-Marcoul' adı ile 17. yüzyıl Fransa'sında kurulmuştur. Yine Dünya'da modern anlamda bir sanatoryumun inşa edilmesi ise 19. yüzyılda Dr. Brehmer, Dr. Trudeau ve Dr. Bennet gibi uzmanların çabası ile olmuştur. Butarihlerden sonra ise Dünya'da yaygın görülen verem için birçok ülkede sanatoryumlar inşa edilmiştir. Bilinen ilk sanatoryum yapı örneği 17. yüzyıl Fransa'sında anılsa bile ülkemiz tarihine baktığımızda veremli hastaların tedavisi için açılmış olan ilk sağlık yapısı 13. yüzyıl Anadolu Selçuklu Devleti dönemine dayanmaktadır. Verem hastalığından hayatını kaybetmiş Gevher Nesibe Hatun anısına yine onun adını taşıyan bir şifahane inşa edilerek, yapı halka hizmet için vakfedilmiştir. Verem hastalığına karşı daha sonraki yapı örnekleri 20. yüzyıl'da Osmanlı Devleti'nde II. Abdülhamid devrinde görülmektedir. Cumhuriyet döneminde ise Sanatoryum yapılarının kuruşları bir sağlık politikası haline getirilerek çeşitli illerde birçok sanatoryum yapısı devlet eliyle birkaçı da şahıslarca inşa edilmiştir. Özellikle Osmanlı'nın son döneminde artış gösteren ve Cumhuriyet Dönemi'nde de yayılımı devam eden verem hastalığı büyük bir sorun haline gelmiş ve memleketin dört bir yanında hastalık baş göstermiştir. Bu sebeple Cumhuriyet'in ilk yıllarında bazı doktorların öncülüğünde verem ile savaş adına özel bir sanatoryum açılmıştır. Yine Cumhuriyet'in ilk yıllarında sıtma ve verem hastalığına ne yapacaklarına karar vermek için Milli Tıp Kongresi toplanmış ve orada alınan kararlar ile yurtdışına hekimler gönderilerek tedavisi ülkemizdeki hekimler tarafından bilinmeyen bu hastalığa çare arayışına girilmiştir. Yurt dışından döndükten sonra öğrendiklerini raporlayan doktorların sayesinde hükümet yetkilileri bir program hazırlamış ve böylece verem ile savaşta yeni tedavi yöntemleri geliştirilmiş, ayrıca sanatoryum yapıları devlet eliyle açılarak halkın tedaviye ulaşması için yoğun çaba gösterilmiştir. Eğitim almaları için gönderilen bu hekimlere de çalışmalarında yıllar boyu destek verilmiştir. Sanatoryum yapıları özel bir hastalığın tedavisini gerektirdiği için diğer sağlık kuruluşlarından ayrılmışlardır. Çünkü verem sadece ilaç verilerek tedavi edilebilen bir hastalık değil aynı zamanda yaşam standardının iyileştirilmesi, hava kalitesinin arttırılması ve çok fonksiyonlu bir mekânda düzenli bir hayat sürdürmek gibi ihtiyaçlarında karşılanması ile tedavi edilebilen bir hastalıktır. Verem hastaları sağlıklı bireylerden izole bir alanda, uzun süreli bir tedavi sonucu hastalığa karşı koyabilmektedir. Bu da sanatoryum yapılarının çok kapsamlı ihtiyaçlara cevap verebilecek bir planlamaya sahip olması gerektiği anlamına gelmektedir. Kişinin hayat ile bağını devam ettirebilmesi için farklı mekanların tek bir alanda sağlanması gerekmektedir. Bu da sanatoryumlara özel bir mimari tasarımın geliştirilmesi gerekliliğini ortaya çıkarmıştır. Bu gerekliliğin somut bir örneği, Cumhuriyet Dönemi'nde Batı Karadeniz bölgesinde yaşanan sağlık sorunlarında görülmektedir. Kastamonu'nun bir liman kenti olması, çeşitli hastalıkların yaygın görülmesine zemin hazırlamıştır. Bu hastalıkların en başında ise verem hastalığı yer almaktadır. Özellikle II. Dünya Savaşı sonrası yiyecek temin edilememesi ve kötü yaşam koşulları bu hastalığın yayılmasında önemli bir rol oynamıştır. 1950'li yıllarda, Batı Karadeniz bölgesinde hastalığın yayılımının kontrol edilemez bir duruma gelmesi ve en yakın sanatoryumların İstanbul ve Bursa gibi ulaşımı zor illerde bulunması ve bu şehirlerdeki yoğunluk sebebiyle hasta kabul edilememiştir. Bu durum, bölgeye yeni bir sanatoryum inşa edilmesini zorunlu hale getirmiştir. Yukarıda da bahsettiğimiz gibi sanatoryum yapılarının inşa edileceği arazi koşulları da özel olması gerektiğinden sanatoryumu inşa etmek için, çam ağaçlarıyla dolu, kuzey rüzgarını almayacak ve bolca güneş görecek geniş alan özelliklerine sahip Kastamonu ilinin Ballıdağ mevkisi seçilmiştir. Bulunduğu mevkii sebebiyle Ballıdağ Sanatoryumu adını alan sanatoryum, Kastamonu'nun Daday İlçesi'nde, 1965 yılında açılmıştır. Bu sanatoryum ülkemizin ikinci en büyük, Batı Karadeniz bölgesinin ise kurulan tek sanatoryumu olma özelliği ile ön plana çıkmaktadır. Ballıdağ Sanatoryumu, yalnızca Batı Karadeniz bölgesine değil, farklı bölgelerden ve illerden gelen verem hastalarına da uzun yıllar boyunca hizmet vermiştir. 2000'li yıllarda ise verem hastalığının azalması ile diğer birçok sanatoryum gibi önce kullanım amacı değiştirilmiş sonra tamamen kapatılmıştır. Ballıdağ Sanatoryumu 2012 yılında Orman Bakanlığı'na devredilmesiyle birlikte işlevini yitirmiştir. Yapının bulunduğu alan 14 Aralık 2020 tarihinde ihaleye çıkarılmıştır ve ihale sonucu yaşlı bakım merkezi projesi devreye girmiştir. Bu nedenle mevcut yapı 2022 yılında tamamen yıkılmıştır. Yapım çalışmalarına devam edilen yaşlı bakım merkezinin inşaatının ise 2025 yılında tamamlanması beklenmektedir. Bu çalışma kapsamında, sanatoryum yapıları genel hatlarıyla ele alınarak incelenecek ve bu bağlamda Ballıdağ Sanatoryumu özelinde derinlemesine bir analiz gerçekleştirilecektir. Çalışma, sağlık yapılarının tasarımında ve mekânsal kurgusunda hastalıkların etkilerini ortaya koymayı amaçlamakta olup, söz konusu etkiler Ballıdağ Sanatoryumu örneği üzerinden ayrıntılı bir şekilde değerlendirilecektir.
Özet (Çeviri)
The word sanatorium originates from the Latin root sanare, which means“to cure”or“to heal”and derives from sanus (healthy) (etimolojiturkce.com). In Turkish, sanatorium translates as“healing centre.”According to the Turkish Language Association, the term refers to health institutions established for the treatment of tuberculosis patients. The first structure built under the name sanatorium was established in 17th-century France as Maison de Saint-Marcoul. However, the construction of sanatoriums in the modern sense was pioneered in the 19th century by experts such as Dr. Brehmer, Dr. Trudeau, and Dr. Bennet. Following these developments, sanatoriums were built in many countries to combat tuberculosis, a disease prevalent worldwide. Although the earliest known example of a sanatorium dates back to 17th-century France, in the history of Anatolia, the first health facility dedicated to the treatment of tuberculosis patients can be traced back to the 13th-century Anatolian Seljuk period. A healing centre bearing the name of Gevher Nesibe Hatun, who lost her life to tuberculosis, was constructed and endowed for public service. Later examples of tuberculosis treatment facilities emerged in the 20th century during the reign of Abdülhamid II in the Ottoman Empire. During the Republican period, the establishment of sanatorium buildings became part of public health policy, leading to the construction of numerous sanatoriums across various provinces, both by the state and a few private individuals. Tuberculosis, which increased significantly during the late Ottoman period and continued to spread during the early years of the Republic, became a major public health crisis. In response, a dedicated sanatorium was established in the early years of the Republic under the leadership of several physicians to combat the disease. Additionally, the National Medical Congress convened to address the challenges posed by malaria and tuberculosis. As a result of the decisions made at the congress, doctors were sent abroad to study treatments for tuberculosis, which at the time remained largely unknown in Turkey. Upon their return, these physicians reported their findings, enabling government authorities to develop treatment programmes and new methods in the fight against the disease. The state also established sanatoriums and took extensive measures to facilitate public access to treatment. The physicians who received training abroad were supported in their work for many years. Sanatoriums differed from other healthcare institutions as they were designed specifically for the treatment of a particular disease. Tuberculosis treatment requires more than just medication; it also depends on improvements in living standards, air quality, and the establishment of a structured daily routine in a multifunctional space. Patients need prolonged treatment in isolated environments, away from healthy individuals, to enhance their ability to resist the disease. Consequently, sanatorium buildings required architectural designs that could accommodate a wide range of needs. To ensure patients maintained a connection with life, different functional spaces had to be integrated within a single complex. This necessity led to the development of a unique architectural approach to sanatorium design. A concrete example of this requirement can be observed in the health crisis that affected the Western Black Sea region during the Republican period. The port city of Kastamonu was particularly susceptible to various diseases, with tuberculosis being one of the most widespread. Following World War II, food shortages and poor living conditions further exacerbated the spread of the disease. By the 1950s, tuberculosis had reached an uncontrollable level in the Western Black Sea region, and the nearest sanatoriums, located in distant cities such as Istanbul and Bursa, were overcrowded and difficult to access. This situation necessitated the construction of a new sanatorium in the region. Given that sanatoriums require specific environmental conditions, the Ballıdağ location in Kastamonu province was selected. This site, rich in pine trees, sheltered from northern winds, and benefitting from ample sunlight, was deemed suitable for the establishment of a sanatorium. Ballıdağ Sanatorium, named after its location, was opened in 1965 in the Daday district of Kastamonu. It became the second-largest sanatorium in Turkey and the only one in the Western Black Sea region. For many years, it provided treatment not only to local tuberculosis patients but also to patients from various provinces. However, with the decline in tuberculosis cases during the 2000s, as with many other sanatoriums, its function was first repurposed and then completely ceased. In 2012, Ballıdağ Sanatorium was transferred to the Ministry of Forestry, leading to the loss of its original function. The site was put out to tender on 14 December 2020, and as a result, an elderly care centre project was commissioned. Consequently, the existing sanatorium building was completely demolished in 2022, and the construction of the elderly care centre is expected to be completed by 2025. This study examines sanatorium buildings in general and provides an in-depth analysis of Ballıdağ Sanatorium. The research aims to explore the impact of diseases on the design and spatial organisation of healthcare structures. These influences will be thoroughly evaluated through the case study of Ballıdağ Sanatorium.
Benzer Tezler
- Kırgızistan'ın sağlık turizmi potansiyeli ve sürdürülebilir sağlık turizmi için bir model önerisi
Kyrgyzstan's health tourism potential and a model proposal for sustainable health tourism
İBRAHİM GÜNDOĞDU
Doktora
Türkçe
2025
TurizmKastamonu ÜniversitesiTurizm İşletmeciliği Ana Bilim Dalı
PROF. DR. KUTAY OKTAY
- Geçmişten günümüze sağlık yapısı olarak kullanılan tarihi yapıların mekansal değişimi Zeynep Kamil Hastanesi örneği
Spatial change of historical buildings used as health buildings from past to present example of Zeynep Kamil Hospital
SUAT DELİKLİTAŞ
Yüksek Lisans
Türkçe
2022
İç Mimari ve DekorasyonBeykent Üniversitesiİç Mimarlık Ana Bilim Dalı
DR. ÖĞR. ÜYESİ MERVE ATMACA
- Examination of fire safety measures taken in refunctioned hospital buildings
Fonksiyon değişikliğine uğramış hastane yapılarında alınan yangın güvenlik önlemlerinin incelenmesi
FURKAN ERUÇAR
Yüksek Lisans
İngilizce
2018
Mimarlıkİstanbul Teknik ÜniversitesiMimarlık Ana Bilim Dalı
DR. ÖĞR. ÜYESİ NURİ SERTESER
- Pandemi ışığında modülerite ve pop up kavramlarıyla sağlık yapılarına esnek bakış
A flexible look at health care buildings with modularity and pop up concepts in light of the pandemic
GÜLER SARIYERLİ
Yüksek Lisans
Türkçe
2024
MimarlıkDüzce ÜniversitesiMimarlık Ana Bilim Dalı
DR. ÖĞR. ÜYESİ NURAY BENLİ YILDIZ