Geri Dön

Digeorge sendromu tanısı alan hastaların klinik ve moleküler bulgularının değerlendirilmesi

Başlık çevirisi mevcut değil.

  1. Tez No: 937988
  2. Yazar: ESRA YÜKSEL
  3. Danışmanlar: PROF. DR. ESRA KILIÇ
  4. Tez Türü: Tıpta Uzmanlık
  5. Konular: Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları, Child Health and Diseases
  6. Anahtar Kelimeler: DiGeorge sendromu, velokardiyofasiyal sendrom, 22q11, 2 delesyonu, DiGeorge syndrome, velocardiofacial syndrome, 22q11.2 deletion
  7. Yıl: 2025
  8. Dil: Türkçe
  9. Üniversite: Sağlık Bilimleri Üniversitesi
  10. Enstitü: Ankara Bilkent Şehir Hastanesi
  11. Ana Bilim Dalı: Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
  13. Sayfa Sayısı: 142

Özet

Amaç: DiGeorge sendromu (DGS), 1:4000 insidans ile en sık görülen mikrodelesyon sendromudur. Çoğu olgu sporadiktir. DGS'nin başlıca klinik belirtileri arasında konjenital kalp hastalığı, özellikle konotrunkal malformasyonlar (Fallot tetralojisi, kesintili aortik ark ve trunkus arteriosus), damak anormallikleri (velofaringeal yetersizlik, submukozal yarık damak, bifid uvula ve yarık damak), immün yetmezlik, hipokalsemi, karakteristik yüz özellikleri ve öğrenme güçlükleri yer alır. Floresan in situ hibridizasyon (FISH) 22q11.2 delesyonunun saptanmasında sıklıkla kullanılan yöntem olmakla birlikte mikrodizin analizi de tanıda kullanılmaktadır. Delesyon bölgesinde çok sayıda gen bulunması nedeniyle fenotip oldukça değişkendir. Gelişmiş genetik analiz yöntemleri sayesinde erken tanı oranları artmıştır. Multidisipliner yaklaşımla hastaların yaşam kalitesi artmaktadır. Bu çalışma ile DGS tanılı hastaların klinik bulgularının, hastalığın seyrinin, genetik, fenotipik ve immünolojik özelliklerinin araştırılması amaçlanmıştır. Çalışmamız ile tespit edilen ve ayırıcı tanıda önemli olabilecek bulgular, diğer disiplinlerce saptanacak bulguları (yarık damak-dudak anomalisi, öğrenme güçlüğü gibi) olan hastaların DGS yönünden araştırılmasına katkı sağlayarak hastalığın daha kolay tanı almasını sağlayabilir. Ayrıca bu çalışma DGS tanısı ile takip edilen hastaların tanı, takip ve tedavilerini planlamada yol gösterici olacak; bu hastaların tanı, takip ve tedavi hedeflerini belirlemeye katkı sağlayacaktır. Gereç ve Yöntemler: Bu çalışmada Sağlık Bilimleri Üniversitesi Ankara Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Hematoloji Onkoloji Eğitim Araştırma Hastanesi ve Ankara Bilkent Şehir Hastanesi Çocuk Hastanesi Çocuk Genetik Kliniği'nde' 2018-2024 yılları arasında DGS tanısı alan veya takip edilen genetik analizi yapılmış 71 hastanın bulguları retrospektif olarak incelenmiştir. Prenatal, natal ve postnatal öykü sorgulanmış, demografik bilgiler ebeveynlerden elde edilmiş, fizik muayene bulguları not edilmiştir. Hastaların laboratuvar ve genetik test sonuçları, radyolojik görüntüleme sonuçları, varsa elektroensefalografi (EEG), kranial manyetik rezonans (MR) sonuç raporları hastane bilgi sisteminden geriye dönük incelenmiştir. Bulgular: DGS tanısı konulan ve çalışma kriterlerimize uyan 71 hasta çalışmaya dahil edilmiştir. Hastalarımızın 32'sinin (%45) kız, 39'unun (%55) erkek cinsiyette olduğu, yaşlarının 11 ay ile 24 yaş arasında değiştiği (ortalama 96 ay=8 yıl) görülmüştür. Hastaların tanı yaşı ortalaması ise 3,4 yaş olarak tespit edilmiştir. Hastaların %75'inde kardiyak anomali varlığı (%30 konotrunkal kalp anomalisi), %17'sinde palatal defekt olduğu, %35' inde immün yetmezlik kliniği olduğu, %65'inde kaydedilen dismorfik bulgu olduğu saptanmıştır. Çalışmadaki hastaların %13'ünde hipokalsemi olduğu, %11 inde hipoparatiroidi olduğu görülmüştür. %55 oranda hastaların gelişim basamaklarında gecikme olduğu, hastaların %35,2 sinde konuşma geriliği, %25,3'ünde öğrenme güçlüğü olduğu saptanmıştır. Hastaların %68,2 si FISH (floresan in stu hibridizasyon), %40' ı mikrodizin yöntemi ile tanı almıştır. 2 hastamız takip sırasında yaşamını yitirmiştir. Sonuç: DGS gibi sosyoekonomik mağduriyet yaratan hastalıkların erken tanı alması, prenatal tanıların artması oldukça önemlidir. Dismorfik yüz özellikleri olan veya mental motor gelişim basamaklarında gecikme olan her çocuk DGS olasılığı açısından sorgulanmalı, gerektiğinde tetkik edilmelidir. Konotrunkal kalp anomalisi veya hipoparatiroidizm varlığı durumunda mutlaka DGS' den şüphelenilmelidir. Tüm bulguların bir arada olması gerekmediği akılda tutulmalıdır. Tanı alan hastaların hayatlarının değişik evrelerinde değişik problemlerle karşılaşacağı bilinmeli, hasta ve ailesine yeterli bilgi verilmelidir. Destek tedavilerle hastaların yaşam kalitesi artmaktadır. Ülkemizde DGS ile ilgili çalışmanın oldukça az olmasının çalışmamızın anlamlılığını ve değerini arttırdığını düşündürmektedir.

Özet (Çeviri)

Objective: DiGeorge syndrome (DGS) is the most common microdeletion syndrome, with an incidence of approximately 1 in 4000 live births. While most cases occur sporadically, genetic inheritance can also be observed. The clinical manifestations of DGS vary widely, with key features including congenital heart defects, particularly conotruncal malformations (e.g., tetralogy of Fallot, interrupted aortic arch, and truncus arteriosus), palatal abnormalities (such as velopharyngeal insufficiency, submucosal cleft palate, bifid uvula, and complete cleft palate), immunodeficiency, hypocalcemia, distinctive craniofacial features, and learning disabilities. Fluorescence in situ hybridization (FISH) is the most frequently employed technique for detecting 22q11.2 deletions. However, microarray has become an increasingly valuable tool in the diagnostic process. Due to the presence of numerous genes within the deleted region, the phenotypic presentation of the syndrome exhibits significant variability among individuals. Advances in genetic testing technologies have led to earlier diagnosis rates, and a multidisciplinary approach has contributed to improving patients' quality of life. This study aims to evaluate the clinical manifestations, disease progression, genetic, phenotypic, and immunological characteristics of individuals diagnosed with DGS. The findings are expected to provide valuable insights for differential diagnosis, facilitating the early identification of DGS in patients with symptoms such as cleft lip/palate anomalies and learning difficulties. Furthermore, this research is anticipated to serve as a guide for the diagnosis, monitoring, and treatment planning of patients with DGS, ultimately contributing to the optimization of their clinical management and care strategies. Materials and Methods: In this study, a retrospective analysis was conducted on 71 patients diagnosed with or followed up for DGS between 2018 and 2024 at the Pediatric Genetics Clinics of University of Health Sciences Ankara Children's Health and Diseases Hematology Oncology Training and Research Hospital and Ankara Bilkent City Hospital Pediatric Hospital. The patients had undergone genetic analysis as part of their diagnostic evaluation. Prenatal, natal, and postnatal histories were reviewed, and demographic information was obtained from parents. Physical examination findings were recorded. Laboratory and genetic test results, radiological imaging reports, and, where available, electroencephalography (EEG) and cranial magnetic resonance imaging (MRI) reports were retrospectively retrieved and analyzed from the hospital information system. Findings: A total of 71 patients diagnosed with DGS and meeting the study criteria were included in the analysis. Among the patients, 32 (45%) were female, and 39 (55%) were male. The age range was between 11 months and 24 years, with a mean age of 96 months. The mean age at diagnosis was determined to be 3.4 years. Cardiac anomalies were present in 75% of the patients, with 30% exhibiting conotruncal heart defects. Palatal defects were identified in 17% of cases, while 35.2% had immunodeficiency clinic. Dysmorphic features were recorded in 65% of the patients. Additionally, 13% of the patients had hypocalcemia, and 11% had hypoparathyroidism. Developmental delay was observed in 55% of cases, while 35.2% of patients exhibited speech delay, and 25.3% had learning difficulties. Regarding diagnostic methods, 68.2% of the patients were diagnosed via fluorescence in situ hybridization (FISH), while 40% were diagnosed using microarray-based comparative genomic hybridization (aCGH). Unfortunately, two patients died during follow-up. Conclusion: Early diagnosis of diseases like DGS, which can lead to significant socioeconomic challenges, is crucial, and the increasing availability of prenatal screening plays a key role in this process. Children presenting with dysmorphic facial features or delays in mental and motor developmental milestones should be evaluated for the possibility of DGS and undergo appropriate genetic testing when necessary. The presence of conotruncal heart anomalies or hypoparathyroidism should raise strong suspicion for DGS. It is important to note that not all characteristic clinical findings need to be present simultaneously for a diagnosis. Patients diagnosed with DGS are likely to face various medical and developmental challenges at different stages of life; therefore, families should be provided with comprehensive information and support. Supportive treatments have been shown to enhance patients' quality of life. Given the limited number of studies on DGS in our country, this research contributes significantly to the understanding and management of the syndrome.

Benzer Tezler

  1. DiGeorge sendromu ve konotrunkal kalp anomalili olgularda 22q11 delesyonunun fluoresan in situ hibridizasyon (FISH) tekniği ile araştırılması

    The Evalution of microdeletions chromosome 22q11 patients with DiGeorge syndrome and conotruncal cardiac defects by using FISH techniques

    MELİKE AYTAN

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    1997

    Tıbbi Biyolojiİstanbul Üniversitesi

    Tıbbi Genetik Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. SEHER BAŞARAN

  2. Konjenital kalp hastalığı tanılı yenidoğanlarda tromboz gelişmesini etkileyen risk faktörlerinin değerlendirilmesi

    Assessment of risk factors affecting thrombosis development in neonates diagnosed with congenital heart disease

    BÜŞRA KARTAL DUVARCI

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2025

    Çocuk Sağlığı ve HastalıklarıSağlık Bilimleri Üniversitesi

    Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. DİLEK DİLLİ

  3. Selektif immünglobulin M eksikliği tanısı alan hastalarınretrospektif olarak değerlendirilmesi

    Retrospective evaluation of patients diagnosed withselective immunoglobulin M deficiency

    EMİNE ÖZDEMİR

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2024

    Çocuk Sağlığı ve HastalıklarıNecmettin Erbakan Üniversitesi

    Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. İSMAİL REİSLİ

  4. İmmün yetmezliklerden sendromik immün yetmezliklerin klinik ve laboratuar olarak değerlendirilmesi

    Clinical and laboratory evaluation of syndromic immunodeficiencies

    MUSTAFA SAİT YILMAZ

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2018

    Allerji ve İmmünolojiNecmettin Erbakan Üniversitesi

    Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. ŞÜKRÜ NAİL GÜNER

  5. Kromozom 22Q11.2 delesyon sendromlu hastaların klinik ve immunofenotipik özelliklerinin değerlendirilmesi

    Evaluation of the clinical and immunophenotypic properties of patients with chromosome 22Q11.2 delesion syndrome

    GÖZDE ÖZKAN

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2020

    Çocuk Sağlığı ve HastalıklarıSağlık Bilimleri Üniversitesi

    Çocuk Sağlığı ve Eğitimi Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. CANER AYTEKİN