Geri Dön

Türk-Sovyet etkileşiminin Türkiye'ye ideolojik boyutta yansıması (1920-1929)

The ideological reflections of Turkish-Soviet interaction in Turkey (1920-1929)

  1. Tez No: 950892
  2. Yazar: GAZİ ÇAMUR
  3. Danışmanlar: PROF. DR. ŞERAFETTİN CAN ERDEM
  4. Tez Türü: Doktora
  5. Konular: Tarih, History
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 2025
  8. Dil: Türkçe
  9. Üniversite: Marmara Üniversitesi
  10. Enstitü: Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü
  11. Ana Bilim Dalı: Türk Tarihi Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Cumhuriyet Tarihi Bilim Dalı
  13. Sayfa Sayısı: 352

Özet

Birinci Dünya Savaşı'nın sonucunda meydana gelen gelişmeler, geçmişten kalan siyasî ve iktisadî çıkarların değişmesine zemin hazırlamıştır. Galip gelen devletlerin yeni dünya konjonktürünü tesis etmeye başladığı bir sürece girilirken Yakındoğu coğrafyasında beklenilmeyen hadiselere tanık olunmuştur. Bolşevizm rejimi adı altında Ruslar yeni bir siyasî özgürlük alanı oluşturduğu sırada Türkler de Anadolu sahasında işgalci kuvvet olarak tanımladığı İtilaf Bloğuna karşı istiklâl mücadelesini vermek için hazırlıklarına başlamıştır. Türkler ve Ruslar farklı ideolojik yaklaşımlarına rağmen ortak düşman algısını oluşturmuş, diplomatik ve askerî alanlarda birlikte hareket etmeye karar vermişlerdir. Bu ortak hareket etme anlayışı, sadece hükûmet yetkililerinde değil aynı zamanda birbirlerine sempati ile yaklaşmaya başlayan halk nazarında da ortaya çıkmıştır. Bolşevikler, Türklerin sosyalist temelli bir mücadele içinde olmadığını milliyetçi bir anlayışla Batı karşısında savaşmaya çalıştığını fark etmiştir. Ancak icra ettikleri enternasyonal toplantılarında sosyalist olsun ya da olmasın emperyalist blokla mücadele eden her ulusa destek verilmesi gerektiğine dair bir karar almışlardır. Bilhassa onlara göre, şark ülkelerinin lideri konumunda olan Türklerin millî kurtuluş hareketinin başarıya ulaşması, Batılı devletlerin İslam dünyası üzerindeki etkinliğini kırmış olacaktı. Bu nedenle Ruslar, İstiklâl Harbi boyunca Türklerle aynı safta yer aldıklarını her fırsatta dile getirmekten çekinmemişlerdir. Ankara kendi kırmızı çizgilerini kabul eden bir devletle emperyal bloğa karşı mücadeleye girişmenin yollarını aramıştır. Gizli antlaşmaları açıklayarak Batı'nın karşısında yer aldığını gösteren Bolşevik Rusya'sının attığı adımlar, Türkler tarafından mercek altına alınmıştır. Mustafa Kemal Paşa'nın Bolşeviklere gönderdiği teklifname başlıklı mektubu, ilk resmî temasların başlamasını mümkün kılmıştır. Türklerin Bolşeviklerle münasebete girişmesi, mecliste farklı duygu ve düşüncelerin belirtilmesine neden olmuştur. İstiklâl Harbine liderlik eden kadro, Bolşevizm ideolojiyle değil Rusların kendisiyle dostluk ilişkisi kurduklarını açıklamıştır. Ruslarla aynı siyasî hedef çerçevesinde hareket etiklerini ancak ideolojik bir bağlantı kurmadıklarını izah etmeye çalışmıştır. TBMM Hükûmeti, mücadelenin kritik safhalarına girildiği dönemlerde Anadolu'daki Bolşevik teşkilatlara karşı daha hoşgörü ile yaklaşırken, iyimser bir tablonun meydana geldiğini süreçlerde ise teşkilatları kapatma ve üyelerini yargılama yoluna gitmiştir. Askerî mücadeleyi tamamlayan Türkiye, Lozan'da sahada kazandıklarını masa başında da Batılı ülkelere kabul ettirmek adına kimi noktalarda aynı düşünceye sahip olmasalar da Sovyetlerle birlikte hareket etmiştir. Sovyet Rusya, Lozan görüşmelerinde Türk tezini savunmuştur. Zira Lozan'da Türklerin bağımsızlığının kabulü, Doğu'da yer alan diğer uluslar için de rehber olacağı inancını taşımıştır. Sömürge zihniyetiyle hareket eden Emperyal bloğun Rusya'daki gibi Asya ülkelerinde de muhtemel ihtilallerle karşı karşıya kalabileceği varsayımı üzerinden hareket etmiştir. İdeolojik gerekçeler nedeniyle Rusya başta Türkiye olmak üzere doğu dünyasıyla temasını sürdürme eğilimindedir. Lozan sonrası Türk Sovyet münasebetlerinin seyri hakkında bir bilinmezlik hakimdi. Çünkü ortak düşman algısı anlayışı ortadan kalmıştı. Türkiye bundan sonra Lozan'dan kalan sorunların çözümü için Batılı ülkelerle diplomatik temaslar kumanın yollarını aramıştır. Türk Hükûmeti bu süreçte hem iktisadî hem de diplomatik anlamda Sovyetlerin desteğine ihtiyaç duymuştur. Lozan'da çözülemeyen meselelerin varlığı, Türk Sovyet ilişkilerinin gelişimine katkı sunmuştur. Locarno sistemiyle Avrupa'nın yeni ittifaklar zemini arayışı içinde olması Türkleri ve Rusları dış politikada birbirine yaklaştıran etkenlerden biri olmuştur. Kendi sınırları için yeni tehdit algısının inşa edildiğini belirten Rusya ile Akdeniz dünyasında yaşanan gelişmeler ile Irak sınırında istediğini alamayan Türkiye, Moskova Antlaşması'ndan sonra yeni bir diplomatik adım atmıştır. İkili dostluk antlaşmalarıyla sulh ve emniyet politikalarını tatbik etmeye çalışmışlardır. Dış politikada kendilerinin izole edilmeye çalışıldığını düşünen her iki hükûmet yetkilileri de gerçek barışın ittifaklarla değil, ikili imzalanan ve millî çıkarlar için savaşı bir araç olarak kullanmayı reddeden antlaşmalarla sağlanabileceğini savunmuştur.

Özet (Çeviri)

The aftermath of the First World War set the stage for significant shifts in long-standing political and economic interests. As the victorious powers embarked on shaping the new global order, unforeseen developments unfolded in the Near East. While Bolshevik Russia was establishing a new sphere of political influence, the Turks were preparing for their War of Independence against the Allied Bloc, which they regarded as an occupying force in Anatolia. Despite their ideological differences, both nations identified a common adversary, leading them to pursue diplomatic and military cooperation. This collaboration was not limited to state officials; it also resonated among the wider public, fostering a sense of mutual sympathy. The Bolsheviks understood that the Turkish struggle was not grounded in socialist ideology but rather driven by nationalism in opposition to the West. Nevertheless, their international congresses endorsed support for any nation resisting the imperialist bloc, irrespective of its ideological stance. In particular, they viewed the success of Turkey's national liberation movement—given its prominent position among Eastern nations—as a crucial factor in weakening Western dominance over the Islamic world. Consequently, Soviet leaders consistently affirmed their solidarity with the Turkish cause throughout the War of Independence. From Ankara's perspective, aligning with a state that respected its core principles in the fight against imperialism was a strategic necessity. The actions of Bolshevik Russia—such as exposing secret treaties to demonstrate its opposition to Western powers—were closely scrutinized by the Turkish leadership. Mustafa Kemal Pasha's letter, Offer to the Bolsheviks, marked the beginning of official diplomatic engagements. However, this rapprochement sparked mixed reactions within the Turkish Grand National Assembly (TBMM). The leadership of the War of Independence explicitly clarified that their collaboration was with Russia as a state, not with Bolshevik ideology. While they shared certain strategic objectives, they maintained a firm stance against forming an ideological alliance. During critical phases of the struggle, the TBMM adopted a more lenient approach toward Bolshevik organizations in Anatolia, whereas in periods of greater stability, it took decisive steps to dissolve these organizations and prosecute their members. Following its military success, Turkey aligned itself with the Soviet Union at the Lausanne Conference, seeking to translate battlefield victories into diplomatic recognition by Western powers. Despite occasional divergences in their positions, Soviet Russia firmly supported Turkish claims during the negotiations, believing that Turkey's recognition as an independent state would set a precedent for other Eastern nations. The Soviets operated on the assumption that the imperialist bloc, shaped by a colonial mindset, could face uprisings in Asian territories akin to those witnessed in Russia. For ideological reasons, the Soviet Union remained committed to maintaining its engagement with the Eastern world, particularly with Turkey. In the aftermath of Lausanne, the trajectory of Turkish-Soviet relations became uncertain, as the unifying perception of a common enemy had faded. Turkey subsequently pursued diplomatic initiatives with Western nations to resolve outstanding issues from Lausanne. However, during this period, the Turkish government continued to rely on Soviet economic and diplomatic support. The unresolved matters stemming from the treaty ultimately contributed to further strengthening Turkish-Soviet ties. The evolving geopolitical landscape in Europe, particularly the emergence of the Locarno system, played a role in drawing Turkey and the Soviet Union closer in foreign policy. While Soviet Russia perceived the Locarno Pact as a potential threat to its borders, Turkey, having encountered difficulties in securing its desired outcomes in the Mediterranean and along the Iraqi frontier, took a renewed diplomatic step following the Treaty of Moscow. Both nations sought to reinforce regional stability through bilateral friendship treaties. Faced with a sense of diplomatic isolation, officials from both governments argued that genuine peace could not be achieved solely through broad alliances but rather through direct bilateral agreements that categorically rejected war as a tool for advancing national interests.

Benzer Tezler

  1. 11 Eylül sonrası ortamda (2001-2003) ABD milli güvenlik stratejilerinin, Türkiye Cumhuriyeti milli güvenlik stratejilerine etkileri

    The impacts of the U.S. national security strategies upon the natinal securuty strategies of The Turkish Republic in the era. (btw.2001-2003), after the 9/11 attacks

    İHSAN TUNCER DABANLI

    Doktora

    Türkçe

    Türkçe

    2007

    TarihGazi Üniversitesi

    Tarih Ana Bilim Dalı

    PROF.DR. HALE ŞIVGIN

  2. Rethinking ethnic identity formation: The case of the Ahıska (Meskhetian) Turkish in Turkey and Kazakhstan

    Etnik kimlik oluşumu üzerine yeniden düşünmek: Türkiye ve Kazakistan'da Ahıska Türkleri örneği

    AYŞEGÜL AYDINGÜN BAYDAR

    Doktora

    İngilizce

    İngilizce

    2001

    SosyolojiOrta Doğu Teknik Üniversitesi

    Sosyoloji Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. SENCER AYATA

    YRD. DOÇ. DR. CEYLAN TOKLUOĞLU

  3. Unraveling transnational strategies in Turkish-Russian relations: exploring its 21st Century significance through historical legacies

    Türk-Rus ilişkilerinde ulusötesi stratejilerin çözümlenmesi: 21. Yüzyıldaki önemini tarihsel miraslar üzerinden keşfetmek

    TUĞAY KEŞT

    Yüksek Lisans

    İngilizce

    İngilizce

    2024

    Uluslararası İlişkilerUniversità degli Studi di Padova

    Avrupa Çalışmaları Ana Bilim Dalı

    PROF. GIOVANNI CADIOLI

  4. Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) ve Türk Silahlı Kuvvetleri (1949-1980)

    The North Atlantic Treaty Organization (NATO) and The Turkish Armed Forces (1949-1980)

    ÖZKAN ULUTAŞ

    Doktora

    Türkçe

    Türkçe

    2024

    TarihAtatürk Üniversitesi

    Tarih Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. YAVUZ ASLAN

  5. İsrail'in kuruluş sürecinde Türk-İngiliz ilişkileri: 1947-1948

    Turkish-British relations during the establishment of Israel: 1947-1948

    FÜRKAN ÇAKIR

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2012

    TarihOndokuz Mayıs Üniversitesi

    Tarih Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. K. TUNCER ÇAĞLAYAN