Geri Dön

Schweigen und Sprechen über den Tod

Başlık çevirisi mevcut değil.

  1. Tez No: 9579
  2. Yazar: B.ZEYNEP SAYIN
  3. Danışmanlar: PROF.DR. YÜKSEL ÖZOĞUZ
  4. Tez Türü: Doktora
  5. Konular: Alman Dili ve Edebiyatı, German Linguistics and Literature
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 1990
  8. Dil: Almanca
  9. Üniversite: İstanbul Üniversitesi
  10. Enstitü: Sosyal Bilimler Enstitüsü
  11. Ana Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
  12. Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
  13. Sayfa Sayısı: 260

Özet

257 Türkçe özet Bu çalışmada, yazında antik çağdan bu yana ölüm imgelerinin geçirdiği değişikliği, bu imgelerin yirminci yüzyılda, özellikle Hermann Burger ve Thomas Bernhard'daki farklı ligini göstermeye ve bu farklılığın nedenlerini ortaya koymaya çalıştım. incelediğim imgenin konuşu olan 'ölüm', Wittgenstein' in 'Traktatus' adli yapıtında söylediği gibi, yaşam süreci içinde algı lanamayan, yaşanamayan, bir 'yaşantı' olarak yaşamımiza giremiyen bir olaydır. Yaşam boyu sürekli karşı karşıya bulunduğumuz ölüm, yaşam dışı bir olgu olduğu için, onu ya^am süreci içinde yaşantı layamayız. Ama sanat, yaşantısı olanaksız bu olguyu yine de betimlemeye, di İse 1 lest irmeye çalışır. Bizler ise ya resimlerde görerek, ya müzikte işiterek, ya da yazında, okuma süreci içinde bu yaşam dişi - ya da ötesi - olguyu algılarız. Başka deyişle, ancak 'düşgücünde' yaşarız ölümü. İster antik Yunan'da, ister Ortaçağ Avrupa'sında olsun, ölüm imgeleri hep bu düşgücünden doğmuştur. Ancak yazında düşgücünden kaynaklanan 'ölüm' imgelerinin yanısıra 'ölme* imgeleri de yer alır. (Yabancı dillerde Almanca S'terJben, ingilizce to die sözcükleriyle tanimlanan ve ölüm sürecini başlangicindan bitimine, yani son nefese kadar geçen süreci içeren bu kavram Türkçe'de henüz yerleşmemiş olduğundan, özette bu süreci 'ölme' sözcüğüyle belirttim). 'ölüm'den farkli olarak 'ölme'yi, ölüm sürecini - başkalarında da olsa -258 algılayabildiğimiz, görebildiğimiz, yani düşgücü dışında gözlemleyebildiğimiz için, bütün sanatlarda olduğu gibi yazında da bu süreç öykünme yoluyla bet imi erimi stir. Antik çağdan örnek olarak alabileceğimiz ölüm imgelerinden biri, Morpheus' un, yani 'uyku 'nun kardeşi genç ve bu gencin elinde tuttuğu ve toprağa doğru egdigi meşaledir. Antik çağın bütüncül dünya görüşünde ölüm, uykunun kardeşi ve yaşamın öteki yüzüdür. Ortaçağ' in iskelet imgesi ise, yalnızca 'ölme'ye öykünen bir yaklaşimi simge lememektedir. Bu imge aynı zamanda bir 'alegori' niteliği de taşir. Bu imgeyi alimlayanlar, yani özellikle hiristiyanlar için, ortak bir gönderme alanı vardır. Bu alanı, hiristiyanligin dünya görüşü ve tanri anlayişi belirler. Antik dünya görüşüyle hiristiyanligin getirdiği dünya görüsünün çelişkisini:., onsekizinci yüzyilda, klasik çağda oluşan ölüm imgelerinde gözlemlemekteyiz. Klasik çag*ı bu nedenle modern çagm başlangici olarak niteleyen Horst Neumann' a göre bu imgeler artik gönderme alanlarıyla örtüşmezler, ne antik çağda olduğu gibi dünyaya yönelik, varlığa öykünen imgelerdir bunlar, ne de - metafizik yönelişin giderek sarsılması ve değer dizgelerinin altüst olmasi nedeniyle - gerek etik gerekse dinsel dizgenin gönderme alanlariyla bütünleşebi lirler. Ayni nedenle öykünme yoluyla dile getirilen 'ölme' imgeleri bu yüzyılda da hala varolabi lirken, 'ölüm'ü betimleyen imgeler giderek azalmakta, ya da yerlerini artik herkes için geçerli, anlam yüklü ortak bir259 gönderme alanı yerine, hoşluğa (nihil 'e) yani kişilere göre değişen, baglayıci 1 iktan, bütünlükten yoksun alanlara terkederler. Şöyle de diyebiliriz: etik ve dinsel inançlarin sarsi İmasıyla ölüm imgelerinin temelini oluşturan etik' in yerini modern çağda estetik almaya baslar, ölüm imgeleri artık ne cehennemin azabını, ne cennetin nimetlerini içerir, ne aşkin ne de içkin bir anlam tasir. 'ölüm', artik yalnizca 'sessizlik', 'hiçlik', 'bosluk'tur. Nietzsche' den beri genelde etikden çok estetikden beslenen yazin, artık var lıkbil imsel sorunlar yerine, 'kendimiz üzerine nasil konuşabiliriz, ölüm üzerine nasil konuşabiliriz' gibi öte- söylemlere yönelir. Metafiziğin çöküşünden bu yana, anlam, artık ölümsüzlükte değil, tam tersine, ölümlülükte aranmaya baslanir. ölümsüzlük, eskiden, tanrinin var olduğu bir dünyada, sonsuz ve huzurlu bir yaşamı içerirken, artık birdenbire bitmek bilmeyen, kişinin tek basina bırakıldığı cansikici bir sonsuzluğa dönüşür. Dolayısiyla, anlam ölümsüzlükte değil, yaşamı anlamli bir biçimde sonuç landiran, bitiren ölümde aranmaya baslanir. Hegel, ölümlülük bilinciyle bireysellik bilincini eşdeğer kavramlar olarak kullanırken Heidegger ise yaşamanin ölümsüzlük değil de ölüm ile anlam kazandigi görüsünü yirminci yüzyıl felsefesine getirir. Çağdaş yazarlardan Hermann Burger ve Thomas Bernhard ise, ölüm, ölümsüzlük ve anlam kavramlarına farkli boyutlar kazandırirlar.260 Bu iki yazara göre yasam, ölüme götüren bir yol değildir artık. Tam tersine ölüm, yasamin içindedir hep ve - kendi için varolmayan - yaşam, ölümü kanıtlayabilmek, ölümü gösterebilmek için vardir. Bu nedenle Burger 'e göre intihar, yani kişinin özgür seçimiyle ölmesi, belki ölüme karşı bir direniş, belki de yaşama anlam kazandiracak tek tutum, tek davraniş olabilir. Burger 'e göre, sanat yapıt lari ancak intihar yoluyla daha büyük bir anlam kazandigi gibi, intihar eden kişi de hiç değilse intihar edenlerle bütünleşme olanağına sahip olur. intihar ve sanat, noksan olan yaşamı tamamlayan, onu biçimlendiren, yaşamı ve ölümü aşan şeylerdir. Thomas Bernhard'a göre ise ölüm yalnizca yaşamın öteki yüzü olmadigı gibi, yaşama da egemendir, intihar ise, ölme isteğinden çok yaşama isteğinden kaynaklanir. Yasam koşul larıni değiştiren biri, yaşamına son vermek yerine, onu sürdürmeyi, dolayısıyla ölümün egemenliğini yeğleyecektir çünkü. Kişi, doganin egemenliğinin üstesinden, vereceği özgür kararla bile gelemiyecegi için, Bernhard'a göre tek seçenek vardir: o da - trajedilerin olanaksız olduğu, olsa olsa traj ik-komedi diye nitelendirilebilecek bu dünyada - ölümü düşünerek delirmek, ya da delirmek de istemeyince gülmektir. Herşeyi alaya alarak herşeye gülmek, ölümcül doğaya karsi mesafe kazandıran tek yoldur çünkü. - W. G. VBkaeköğvem Kurula Bökflmaatasyoa Mirin»

Özet (Çeviri)

Özet çevirisi mevcut değil.

Benzer Tezler

  1. Die Auditive informationsaufnahme im fremdsprachenunterricht und ihr einfluss aus die entwicklung der kommunikativen kappetenz aufgrund des gedöchtnistrainings

    Yabancı dil dersinde bilgilerin işitsel olarak algılanması ve bunların bellek eğitimi yoluyla iletişimsel yetinin oluşturulmasındaki etkisi

    ŞENGÜL YILDIZ

    Yüksek Lisans

    Almanca

    Almanca

    1999

    Alman Dili ve EdebiyatıHacettepe Üniversitesi

    Yabancı Diller Eğitimi Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. AYTEN GENÇ

  2. Der einfluss der alternativen methoden auf die sprachfertigkeiten im Deutschen

    Alternatif öğretim yöntemlerinin Almanca dört temel dil becerisine etkisi

    SUZAN İLHAN

    Doktora

    Almanca

    Almanca

    2022

    Eğitim ve ÖğretimÇukurova Üniversitesi

    Alman Dili Eğitimi Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. MUNİSE AKSÖZ

  3. Die Waldorf padagogik und die gegenwartige situation des fremdsprachenunterrichts der Waldorfschule

    Waldorf pedagojisi ve Waldorf okullarında yabancı dil öğretimi

    ORHAN DEMİRTAŞ

    Yüksek Lisans

    Almanca

    Almanca

    1999

    Alman Dili ve EdebiyatıHacettepe Üniversitesi

    Yabancı Diller Eğitimi Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. HÜSEYİN SALİHOĞLU