Die Auditive informationsaufnahme im fremdsprachenunterricht und ihr einfluss aus die entwicklung der kommunikativen kappetenz aufgrund des gedöchtnistrainings
Yabancı dil dersinde bilgilerin işitsel olarak algılanması ve bunların bellek eğitimi yoluyla iletişimsel yetinin oluşturulmasındaki etkisi
- Tez No: 82022
- Danışmanlar: DOÇ. DR. AYTEN GENÇ
- Tez Türü: Yüksek Lisans
- Konular: Alman Dili ve Edebiyatı, Eğitim ve Öğretim, German Linguistics and Literature, Education and Training
- Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
- Yıl: 1999
- Dil: Almanca
- Üniversite: Hacettepe Üniversitesi
- Enstitü: Sosyal Bilimler Enstitüsü
- Ana Bilim Dalı: Yabancı Diller Eğitimi Ana Bilim Dalı
- Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
- Sayfa Sayısı: 275
Özet
m ÖZET Anadil edinimi, çevrede konuşulan dili işitmekle ve bu şekilde algılanan bilgileri telaffuz etmekle gerçekleşir. Bu süreç, insanların ana dillerinde düşünebilme ve iletişim kurabilme becerilerinin gelişmesine yardımcı olur. Ergenlik döneminin bitimine kadar tamamlanmış olan bu sürecin sonunda ana dili kullanmaya dayalı olan bir iletişimsel yeti ortaya çıkar. Yabancı dil öğretiminden de amaç bu yetiyi geliştirmek olmalıdır. Bu yetinin önemi 1970'li yıllarda, dilsel göstergenin edimbilimsel yönünün ön plana çıkmasıyla anlaşılmıştır. Bu da, duyduğunu anlama becerisinin, yabancı dil edinimi sürecinde belirleyici bir konuma gelmesine yardımcı olmuştur. Fakat duyduğunu anlama becerisinde, okuma, yazma ve konuşma becerilerinde olduğu gibi bir“aktivite”gözlenemediğinden, bu beceri hala“pasif bir beceri olarak nitelendirilmektedir. Oysa, duyduğunu anlama becerisinde bellek, diğer becerilerde olmadığı kadar ”aktif' olmak zorundadır. Çünkü işitme süreci, duyduğunu o anda anlamayı ve işitsel yolla algılanan bilgileri belleğe kodlamayı gerektirmektedir. Bu durumda duyduğunu anlama becerisinin temelinde belleği eğitmek yatmaktadır. Bu çalışmada, iletişimsel yetinin oluşumunu amaçlayan duyduğunu anlama becerisi, bellek eğitimi yoluyla geliştirilmeye çalışılmıştır. Bunun için de nöro dilbilim verilerinden, bellek eğitimi ve duyduğunu anlama ile konuşmaya dayalı öğrenme metotlarından faydalanılmıştır. Sonuç olarak, duyduğunu anlama becerisinin geliştirilmesinde kısa süreli belleğin eğitilmesi gerektiği ortaya çıkmıştır. Çünkü o,“en kısa süreli”ve“uzun süreli”bellek arasında bir“köprü”görevi üstlenmektedir. İşitsel yolla algılanan yeni bilgiler çoğunlukla buraya kadar gelmekte ve uzun süreli belleğe ulaşamamakta ve kalıcı olamamaktadırlar. Kalıcı bir şekilde kodlanabilmeleri için ise yeni bilgilerinIV uzun süreli bellekte mevcut olan“eski”bilgilerle birleştirilmeleri gerekmektedir. Bu da ön bilgileri aktive etmekten, yani çağrışımlardan geçmektedir. Zaten bellek eğitimi ve öğrenme teknikleri metodlannın özünde de çağrışım yatmaktadır. Bu açıdan, işitme becerisinin geliştirilmesinde resimler ve değişik bellek metotları kullanılmış olup, çağrışımlar oluşturulmaya çalışılmıştır. Burada, uzun süreli bellekte varolan ön bilgilerin müzik, anahtar sözcük ya da konu başlığı gibi, çağrışım geliştirici yöntemlerle aktive edildikleri taktirde, yeni bilgilerin kısa süreli belleği kolayca aşarak daha kalıcı bir şekilde kodlanabilecekleri ortaya çıkmıştır. İşitme süreci esnasında ise, duyduğunu görsel olarak bellekte betimleme, not alma ve duyduğunu aynı zamanda pantomimle canlandırma gibi belleği eğitici teknikler kullanılarak bilgiler, unutulmaktan kurtarılmışlardır. İşitme sürecinden sonra ise dramatizasyon yoluyla öğrencinin doğal iletişim ortamında ihtiyaç duyacağı beden dili, vurgu ve tonlamayla da görsellik sağlanarak işitsel bilgilerin uzun süreli belleğe kodlanmalarına yardımcı olunmuştur. Bellek eğitimi metotları, iletişimsel yetiyi hedefleyen duyduğunu anlama becerisine yönelik üç aşamalı alıştırma yoluyla öğretim amacına uygun olarak kullanılmışlardır. Amaç iletişimsel yetiyi belleği zorlamadan aşamalı olarak geliştirmektir. Birinci aşamada duyduğunu sözcük bazında anlama ve değişik şekillerde sözcük bazında geri verme söz konusu iken, ikinci aşama işitilen bilgileri iletişimsel boyut açısından değerlendirmeyi, farklı şekillerde tekrar oluşturmayı hedeflemektedir. Doğal iletişim ortamındaki ifade yeteneğini hedefleyen ve bu iki aşamayı da içine alan son aşamada ise öğrenci, işittiğim ön bilgiler ışığında yorumlayarak ilgili konuda tartışabilecek seviyeye getirilmektedir. Bu tartışma esnasında sözlü iletişim gerçekleşeceğinden öğrenci, hem dinleyen hem de konuşan kişi rolü üstlenmek durumunda kalacak ve anadilinde sahip olduğu iletişimsel yetiyi, yabancı dilde de edinmiş olacaktır.Sonuç olarak iletişimsel yetiyi baz alan bir yabancı dil dersinde duyduğunu anlama becerisinin ancak bellek eğitimi yoluyla geliştirilebileceği ve öğrencilerin bellek metotlarının kullanımı hakkında bilinçlendirilmesi gerektiği ortaya çıkmıştır. Öğrenci zamanla kendi öğrenme tipine uygun olan metodu bulacak ve doğal iletişim ortamında da ilgili metodları kullanarak“ duyduğunu anlayamama ve konuşamama çıkmazından ”kurtulacaktır.
Özet (Çeviri)
VI ZUSAMMENFASSÜNG Die Sprache ist ein Spezifıkum des Menschen und wird, angefangen von der friihen Kindheit bis zur Vollendung der Pubertât, durch das Hören und Sprechen in realen Kommunikationssituationen, erworben. Wahrenddessen entwickelt sich mit der Sprache auch die kommunikative Kompetenz bezüglich der Muttersprache, die die Verstehens- und Mitteilungsfahigkeit umfaBt und auch als Handlungskompetenz definiert wird. Demnach entwickelt sich diese umfassende und fur die zwischenmenschliche Kommunikation sehr bedeutungsvolle Kompetenz durch die auditive Sprachrezeption und der effektiven Verarbeitung dieser Informationen im Gedâchtnis, so daB der Mensch, je nach Kommunikationsrahmen, sprachlich anders handeln kann. Ausgehend von der Tatsache, daB das Hörverstehen ein gewisses Tor fur andere Fertigkeiten wie Sprechen, Schreiben und Lesen darstellt, sollte sie auch in der Fremdsprachenmethodik und -didaktik als eine bedeutungsvolle, aktive Fertigkeit definiert werden. In diesem Sinne kann sie zur Entwicklung der fremdsprachlichen kommunikativen Kompetenz eine erheblichen Beitrag leisten, wenn sie mittels des Gedâchtnistrainings geschult wird. Mit der pragmatischen Wende in den 70er Jahren, die die Verwendung des sprachlichen Zeichens gegenüber ihrer Struktur betonte, wurde man sich der Wichtigkeit einer fremdsprachlichen kommunikativen Kompetenz bewufit. Somit gewann auch das Hörverstehen an Bedeutung. Da sich die komplexen Prozesse im Gedâchtnis der Beobachtung entziehen, wird sie heute noch als eine passive Fertigkeit aufgefaBt. Wenn man bedenkt, daB das hörende Verstehen, aufgrund der Informationsdichte pro Zeiteinheh, eine hohe Konzentration und Motivation erfordert und somit das Gedâchtnis sehr schnell belastet werden und abschalten kann,vıı wird man sich einerseits der Aktivitât dieser Fertigkeit und andererseits der Notwendigkeit einer Gedachtnisschulung bewufit. Daher wurde in dieser Arbeit versucht, die Fertigkeit Hörverstehen mittels eines Gedachtnistrainings zu schulen. Die Ergebnisse der Gedachtnisforschung, die Mnemo- und Lerntechniken wurden so miteinander in Verbindung gesetzt, daB das Gedâchtnis des Hörers vor, wahrend, und nach dem ProzeB der auditiven Informationsaufhahme, durch Gedâchtnisstützen entlastet wird. Dabei stellte sich heraus, daB mit diesen besonders das Kurzzeitgedâchtnis (KZG), das den Übergang zwischen Ultrakurzzeit (UKZG) und Langzehgedachtnis (LZG) darstellt, trainiert wird. Denn ohne die Verwendung dieser Stützen, gelangen die neu rezipierten, sprachlichen Informationen bis zum KZG und klingen hier ab, da sie fur einen Transfer ins LZG mit dem Vorwissen verknüpft werden müssen. Dazu sind Assoziationen notwendig, die die Schemata und Konzepte im LZG aktivieren. Aus diesem Grunde sollte das Vorwissen, vor dem Hören durch Musik, Bilder oder Schlusselworter aktiviert werden. Wahrend des Hörens sollte sich der Lerner, zur permanenten Speicherung der Informationen, den extern angebotenen Bildern bedienen, interne Gedâchtnisbilder erzeugen, Notizen aufhehmen oder das Gehörte pantomimisch darstellen. Nach dem HörprozeB sollte z. B. die jeweilige Kommunikationssituation mittels der Körpersprache und der angemessenen Intonation, die die Illokution bestimmt, vorgespielt werden. Diese Gedachtnismethoden wurden in den sich progressiv aufbauenden Phasen der Hörverstehensschulung je nach Übungstyp und Lehrziel andersartig kombiniert und angewandt. Die Hörverstehensschulung wurde in drei Phasen verwirklicht; es geht zunâchst um die erste Zwischenstufe der kommunikativen Kompetenz, die das woruichevııı Verstehen voraussetzt und die Reproduktion des Verstandenen verlangt. Danach folgt die zweite Zwischenstufe der kommunikativen Kompetenz, die die Rekonstruktion des Verstandenen umfaflt. In dieser Phase soil der Lerner dazu befahigt, den Hortext analytisch zu verstehen, d. h. die Illokution des Gehörten zu erfassen mid eine produktive Gedâchtnisleistung zu vollbringen. Die Endstufe der kommunikativen Kompetenz setzt aile Gedachtnisleistungen beider Zwischenstufen voraus und verlangt vom Lerner das Erfassen der Kommunikationssituation, so dafi er schliesslich dazu bef&higt wird, das Rezipierte kritisch zu verstehen und über das Rezipierte, mittels der Synthese von neu aufgenommenem Wissen und Vorwissen, zu diskutieren. In diesem Sinne ist ein angemessenes Gedachtnistraining die Grundvoraussetzung fiir eine Hörverstehensschulung im Fremsprachenunterricht. Dabei sind die Lerner über die Methoden eines Gedâchtnistrainings, wie Lern- und Mnemotechniken aufzuklâren. Denn in realen Kommunikationssituationen werden sie sich dann denjenigen Stützen bedienen, die ihrem Lerntyp entsprechen und somit auch als Hörer, aktiv am sprachlichen Handem, mittels ihrer kommunikativen Kompetenz, teilnehmen. Schliesslich wird die Fertigkeit Hörverstehen, aufgrund des Gedâchtnistrainings, so geschult, dafi das Resultat der internen Prozesse auf den drei Stufen der kommunikativen Kompetenz visualisiert und die Aktivitât dieser Fertigkeit aufgedeckt wird.
Benzer Tezler
- Die narrativität von musik, geräusch und sprache in roman und film. ein intermedialer vergleich des romans Die Dunkle Seite des Mondes mit seiner gleichnamigen verfilmung
Müzik, ses ve dilin roman ve filmdeki anlatısallığı. 'Die Dunkle Seite des Mondes' adlı roman ile aynı adlı filmin medyalararası karşılaştırması
NUR GÜLSÜM KÖSE
Yüksek Lisans
Almanca
2021
Alman Dili ve Edebiyatıİstanbul ÜniversitesiBatı Dilleri ve Edebiyatları Ana Bilim Dalı
PROF. DR. ERSEL KAYAOĞLU
- Eklemeli üretimle üretilen maça ve soğutma kanallarının çekinti porozitesi üzerindeki etkisi
The effect of additive manufacturing core and cooling channels on shrinkage porosity
FURKAN AZER DİN
Yüksek Lisans
Türkçe
2021
Metalurji Mühendisliğiİstanbul Üniversitesi-CerrahpaşaMetalurji ve Malzeme Mühendisliği Ana Bilim Dalı
DOÇ. DR. SEBAHATTİN KIRTAY
- Alüminyum alaşımlarının değişen döküm şartlarında mekanik ve aşınma özelliklerinin belirlenmesi
Determination of mechanical and wear properties of aluminum alloys in changing casting conditions
İBRAHİM ARSLAN
Yüksek Lisans
Türkçe
2019
Makine MühendisliğiBayburt ÜniversitesiMakine Mühendisliği Ana Bilim Dalı
DR. ÖĞR. ÜYESİ MURAT ÇOLAK
- Sputter yöntemiyle elde edilen sade ve bor katkılı organik arayüzeyli metal/p-Si güneş pillerinin karakterizasyonu
Characterization of metal /p-Si solar cells obtained by sputter method with pure and boron additive organic interface
ABDULLAH BEKİL
- A parametric analysis of lattice-based implants
Başlık çevirisi yok
ZINEDDINE IZRI
Yüksek Lisans
İngilizce
2021
Makine MühendisliğiAltınbaş ÜniversitesiMakine Mühendisliği Ana Bilim Dalı
DR. ÖĞR. ÜYESİ ARMİN TÜRKSOY