Geri Dön

Ceza Hukukunda hukuka aykırılık

De L' illicieite penale

  1. Tez No: 99914
  2. Yazar: TUĞRUL BEYAZIT KATOĞLU
  3. Danışmanlar: PROF. DR. NEVZAT TOROSLU
  4. Tez Türü: Doktora
  5. Konular: Hukuk, Kamu Yönetimi, Law, Public Administration
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 2001
  8. Dil: Türkçe
  9. Üniversite: Ankara Üniversitesi
  10. Enstitü: Sosyal Bilimler Enstitüsü
  11. Ana Bilim Dalı: Kamu Hukuku Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
  13. Sayfa Sayısı: 216

Özet

ÖZET Ceza hukukunda hukuka aykırılık konusu, temel olarak iki ana bölüm altında ele alınabilir. Bunlardan ilki, hukuk ile çatışmayı ifade eden hukuka aykırılığın varlığı için hangi hukuka aykırılığın gerekli ve yeterli olduğunun saptanmasına ilişkin tartışmalardan oluşmaktadır. İkinci bölüm ise, hukuka aykırılık ve suçun yapısı arasındaki ilişki çevresinde yoğunlaşan tartışmalar ile ilgilidir. Ancak bunlardan önce, hukuka aykırılığın, hukukun geneli bakımından hüküm ve sonuç ifade edip etmediği konusu ele alınmıştır. Kanımızca, suç ile diğer hukuk dalları bakımından söz konusu olan ihlaller arasında bir bünyesel fark bulunmamaktadır. Esasen pratik amaçlarla müeyyide ölçütünden yararlanmak suretiyle, farklı hukuk dalları bakımından ihlallerin tespiti mümkün olmakla birlikte, ister suç, ister haksız fiil, ister bir idari ihlal söz konusu olsun, hukuka aykırılığın genel ve ortak bir mahiyet taşıdığını düşünüyoruz. Bu anlamda, ceza hukukunun müeyyidelendirici anlayışını benimsemeksizin de hukuka aykırılığın genel bir özellik arz ettiğini savunmak mümkündür. Pratik nedenlerle, her bir fiilin, öncelikle ilgili bulunduğu hukuk dalına aykırı olduğunu, bununla birlikte, ayrıca bu değerlendirmenin, hukukun birliği ve bütünlüğü karşısında hukukun geneli bakımından da hüküm ifade ettiğini kabul etmek yerinde olacaktır. Yine hukuka uygunluk nedenlerinin de hukukun bütünü bakımından hüküm ifade etmesi bunun en güzel kanıtlarından birini teşkil etmektedir. Hukuka aykırılığın, öncelikle fiilin hukuk düzeninin bütünü ile çatışması olarak tanımlanması dolayısıyle, ceza hukukunda hukuka aykırılık ile ilgili tartışmaların bir bölümü, esasen fiilin çatıştığı hukukun ne olduğu sorusu etrafında yoğunlaşmıştır. Bu anlamda, maddi ve biçimsel hukuka aykırılık ayrımı, esasen ceza hukukunun kaynaklarına ilişkin bir tartışma alanı olarak karşımıza çıkmakta ve bu yönüyle doğal 211hukuk ve pozitif hukuk arasındaki ikiliğe kadar uzanmaktadır. Ceza hukukunda kanunötesi kaynakların reddi ile maddi aykırılık kavramı bugün daha çok hukuka aykırılığın içeriği olarak kabul edilmektedir. Bu anlamda fiil, kanunun bir emir ya da yasağını ihlal ediyor ise, biçimsel; bireysel ya da kollektif bir menfaati ihlal ediyor, tehlikeye sokuyor ya da normun amacına aykırılık teşkil ediyor ise, maddi bakımdan hukuka aykırı olarak kabul edilmekte, ancak başlı başına bir varlık ya da menfaati ihlal eden fiil ayrıca ceza kanunları bakımından suç teşkil etmediği sürece ceza hukukunu ilgilendirmemektedir. Bununla birlikte salt biçimsel kaynakların kabulü, hukuka aykırılığın içerikten yoksun olduğu anlamına da gelmemektedir. Biçimsel anlayışın yerine getirdiği güvence işlevi görmezden gelinemeyeceği gibi, biçimsel hukuka aykırılığın, hukuki varlık ya da menfaatlerin ihlaline karşılık gelen bir içerik ile tamamlanması da bir zorunluluk olarak karşımıza çıkmaktadır. Maddi hukuka aykırılık anlayışı, kanunötesi kaynaklara değer atfetmekle, toplumsal, etik ve siyasi değerlendirmeleri de yansıttığından, bu anlayıştan bugün kanunların yorumu, kanunlarda yer almayan yeni hukuka uygunluk nedenlerinin geliştirilmesi ve bunların uygulanması ile cezanın ağırlığının tayini konularında yararlanılmaktadır. Yine bu yaklaşım, bir suç siyaseti programı olarak da kaynaklık etmektedir. Çalışmamızda aktardığımız bir başka konu da objektif ve sübjektif hukuka aykırılık ayrımıdır. Hukuka aykırılık, bir çatışmayı ya da çelişmeyi ifade eden bir kavram olarak kabul edildiğinde hukuk ile neyin çatıştığı tatışılmıştır. Bu anlamda, hukuka aykırılık değerlendirmesinin konusunun davranış mı yoksa kusurluluk mu olduğu, yoksa her ikisinin birden bu değerlendirmenin konusunu teşkil edip etmediği soruları yanıtlanmaya çalışılmıştır. Objektif anlayışa göre, hukuka aykırılık, değerlendirme işlevi gören objektif norma, objektif hukuka aykırılıktır. Sübjektif anlayışa göre ise, hukuka aykırılık yargısının verilmesi için temel ölçüt, hukuk normunda yer alan emredici nitelikteki iradenin ihlal edilip edilmediğidir 212Objektif hukuka aykırılık görüşü, hukuka aykırılığın teşekkülü bakımından sadece maddi unsuru ele aldığı için eleştirilmiştir. Gerçekten de, maddi unsur tek başına yeterli olmamakta, hukuka aykırılığın varlığı için sübjektif unsurlara da gereksinim duyulmaktadır. Hukuka aykırılığın sübjektif unsurları kuramının ortaya çıkmasının ardında yatan temel neden de bu olmaktadır. Hukuku, isnat yeteneğine sahip kişilerin iradelerine yönelen ödevler bütünü olarak kabul eden sübjektif hukuka aykırılık anlayışı da, salt objektif bir yaklaşımın kimi temel eksiklerini gidermeye çalışmakla birlikte, esasen kusurluluk ile hukuka aykırılık bilincini biribirine karıştırmış, yürürlükteki kanun hükümlerini görmezden gelmiştir. Hukuk düzeni sadece fiil ile ilgilenmediği gibi, sadece sübjektif boyutla da yetinmemektedir. Bir bütün olarak suç ile hukuk düzeni arasındaki çatışmayı ifade eder. Ortada ihlal edici bir davranış bulunmadığında, ödeve aykırılık bilinci ya da belli bir davranış ya da neticenin gerçekleştirilmesine yönelik iradenin vücudu yeterli olmamaktadır. Kusurluluk değerlendirmesi yapılabilmesi için her halde, dışsal, objektif bir davranışa gereksinim vardır. Hukuka aykırılık kavramının, suçun yapısı bakımından ele alındığı bir diğer başlık olan hukuka özel aykırılık, genel aykırılık ayrımı ise, suç genel teorisinin birden fazla kurumunu ilgilendiren tartışmalara zemin oluşturmuştur. Bazı durumlarda,“gönderenin rızası hilafına”(TCK m. 197),“meşru bir sebebe müstenit olmaksızın”(TCK m. 198) gibi ya kanuni tipte hukuka aykırılık kavramına açık olarak atıf yapılması söz konusu olmaktadır. Bu gibi açık ve özel düzenlemelerin bulunduğu durumlarda söz konusu olan kurumların, mahiyet itibariyle aynı olduklarını söylemek güçtür. Bu gibi özel durumların doğasına ilişkin farklı görüşlerin bulunmasının ardında, bu özel durumların bütününün aynı doğada olmaması gerçeği yatmaktadır. Yerine göre ya özel kasıt, ya özel bir hukuka uygunluk nedeni ya da fiilin özel bir biçimi olarak karşımıza çıkan bu özel durumlar, tek bir başlık altında toplanınca, ister 213istemez, bunların mahiyetine ilişkin farklı görüşler ortaya çıkmıştır. Mağdurun rızası, memuriyet sıfatının kötüye kullanılması, meşru bir sebebe dayanılmaması gibi durumların farklı kurumları ilgilendirmelerine karşın, tek bir başlık altında incelenmeleri sonucunda, kurumlara ilişkin çeşitlilik, hukuka özel aykırılık denen durumlara ilişkin görüşlerdeki çeşitliliği sonuçlamıştır. Suçun yapısı ve hukuka aykırılık kavramı arasındaki ilişki bakımından bir başka tartışma konusu da, hukuka aykırılığın suçun unsurları arasında sayılıp sayılmayacağıdır. Bu çerçevede sorun öncelikle, suçun incelenmesinde benimsenen yöntemin tahlilci ya da tekçi olmasına göre ele alınmalıdır. Buna göre, bütünün parçalarına ayrılarak öğrenilemeyeceğisavunan ve sezgisel özellik gösteren tekçi yöntemin benimsenmesi durumunda zaten suçun unsurlarından bahsedilmemektedir. Tahlilci yöntemin benimsenmesi durumunda ise, hukuka aykırılığın unsur olarak kabul edilmesi konusunda bir ittifak olduğundan bahsedilmesi mümkün değildir! Üçlü ayrım, maddi ve manevi unsurdan ibaret bulunan klasik ikili ayrımdan farklı olarak objektif anlamda zarar ve ya da tehlikenin yani objektif hukuka aykırılığın da suçun unsuru olarak kabul edilmesinin bir ürünüdür. Üçlü ayrım, ikili ayrımın bazı gerekesinimleri karşılamadığı düşüncesi ile ortaya çıkmış olmaktadır. Bu anlamda, esas itibariyle hukuki varlık ya da menfaatlerin uğradığı zarar ya da maruz kaldığı tehlikenin, hukuka uygunluk nedenlerinin sistemleştirilmesi kaygısı ile hukuka aykırılık, fiil ve kusurluluğun yanında suçun bir unsuru olarak kabul edilmiştir. Buradaki hukuka aykırılık, objektif hukuka aykırılıktır ve hukukun bütünü bakımından hüküm ifade edecektir. Objektif hukuka aykırılık anlayışına yöneltilen eleştiriler, bu çerçevede suçun üçlü ayrımı bakımından da sonuç doğurmaktadır. Yine objektif hukuka aykırılık anlayışının ardında yatan nedenlerden biri olan Binding'in norm teorisine yöneltilen eleştiriler, bu teorinin de bir sonucu olan objektif hukuka aykırılığı, suçun unsurları arasında sayan üçlü ayrım için de geçerli olmaktadır. Hukuka 214aykırılığı suçun unsuru olarak kabul eden üçlü ayrım hukuka aykırılık ile suçun maddi ve manevi unsurunun aynı doğada olmadığı gerekçesiyle de eleştirilmiştir. Bu anlamda, Vassalli, "İtalyan Hukuka Aykırılık öğretiş? başlıklı makalesinde, öğretide tekrar ikili ayrımın egemen olmaya başladığı ve üçlü ayrımın etkisini yitirdiği tespitine yer vermiştir. Bu çerçevede, Carrara'dan bugüne miras kalan ikili ayrımın yalınlığının hukuk uygulaması bakımından yararları öğretide ayrıca vurgulanmıştır. İkili ve üçlü ayrım dışında öğretide başkaca ayrım girişimleri yer almış olmakla birlikte, asıl tartışmanın bu iki yaklaşım etrafında yoğunlaştığı görülmektedir. 215

Özet (Çeviri)

RESUME Dans le cadre de notre these, nous avons essaye d'elaborer le sujet de I'illiceite penale. Nous avons aborde le sujet sous deux chapîtres principaux. Le premier chapître de notre these, şerait done consacre au debat concernant soit disant I'illiceite materielle et celle qui est formelle, en verite, une question qui devrait son essence â un dualisme perpetuel entre le droit nature! et positif. Mors, le debat, des sa naissance fut lie a ce dualisme stimulus de I'ordre juridique et par consequence a la question des sources du systeme legal. Sous le deuxieme chapître, nous avons t?moignâ, de I'illiceite objective et subjective, done un autre d?bat central, un produit theorique surtout de la doctrine germanique, en veritâ, qui se deroulerait au tours des tentatifs de formalisation de la notion de valeur a la Kantienne, dans le domain du droit positif. Le debat aurait il lieu entre un objectivisme par lequel, le delit şerait conçu comme une offence ou mise en peril objective des interets individuels ou collectifs. Quant a la conception subjective, le delit constituerait une revolte, une desobeissance â I'ordre juridique, toujours consciente. Sous le meme chapître nous avons ainsi elabore, les cas de“i'illiceite particuliere et generale”. Finalement, nous avons acheve nos etudes sur I'illiceite p?nale, en passant par un dernier debat, concernant la question de“Pelement de I'illiceite”, parmi I'element moral et celui qui est materiel. 216

Benzer Tezler

  1. Ceza hukukunda hukuka aykırılık

    Unlawfulness in criminal law

    ALİ ŞAHİN KILIÇ

    Doktora

    Türkçe

    Türkçe

    2020

    HukukAnkara Hacı Bayram Veli Üniversitesi

    Kamu Hukuku Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. İZZET ÖZGENÇ

  2. (Ceza Muhakemesi Hukukunda) hukuka aykırı delillerin dosyadan çıkartılması (ihracı)

    Removing illegally obtained evidence from criminal files

    ATASOY ZER

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2005

    HukukMarmara Üniversitesi

    Hukuk Ana Bilim Dalı

    PROF.DR. FERİT HAKAN BAYKAL

  3. Türk-Amerikan hukukunda olası kast kavramı

    Dolus eventualis in Turkish-American law

    YUSUF ÖZEL

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2023

    HukukÇankaya Üniversitesi

    Kamu Hukuku Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. DOĞAN SOYASLAN

  4. Ceza Muhakemesi Hukukunda hukuka kesin aykırılık sebeplerinden hükmün gerekçeden yoksunluğu

    Lack of justification for adjudgment of absolute illegality at Law on Criminal Procedure

    MUHAMMED ENES ÖZBAY

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2024

    Hukukİstanbul Üniversitesi

    Kamu Hukuku Ana Bilim Dalı

    DR. ÖĞR. ÜYESİ SERDAR TALAS

  5. Çevre sorumluluk hukukunda hukuka aykırılık olgusu

    Başlık çevirisi yok

    DİDEM BAŞAR

    Doktora

    Türkçe

    Türkçe

    2018

    HukukAnkara Üniversitesi

    Özel Hukuk Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. MEHMET DEMİR