Geri Dön

Mesanenin yüksek grade'li evre pT1 ürotelyal karsinomlarında E-cadherin ekspresyonunun nüks ve progresyonla olan ilişkisi

Başlık çevirisi mevcut değil.

  1. Tez No: 111468
  2. Yazar: FİKRET ERDEMİR
  3. Danışmanlar: PROF.DR. FARUK ÖZCAN
  4. Tez Türü: Tıpta Uzmanlık
  5. Konular: Üroloji, Urology
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 2001
  8. Dil: Türkçe
  9. Üniversite: İstanbul Üniversitesi
  10. Enstitü: Tıp Fakültesi
  11. Ana Bilim Dalı: Üroloji Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
  13. Sayfa Sayısı: 97

Özet

VW). ÖZET ve SONUÇLAR: Ürolojik kanserler içinde mesane kanserleri, prevalans açısından prostat kanserinden sonra ikinci sırada yer almaktadır ve yine genitoüriner sistem içinde ölüme neden olan en sık ikinci kanserdir (1). Tanı sırasında ürotelyal kanserlerin yaklaşık %65-70 kadarı yüzeyel iken {< pTl), geriye kalan %30-35 kadarı ise invaziv (> pT2) ya da metastatiktirler ( N+, M+ ) [ 5). Yüzeyel mesane kanserlerinin farklı biyolojik davranışlara sahip olduğu ve en önemli sorunun değişik çalışma serilerinde %30-90 oranında görülen yüksek lokal rekürrens olduğu bilinmektedir (6, 7). Yine bu hastaların %15-20'si invaziv ya da metastatik hale gelmektedir [8). Yüksek grade (Grade 3) pTl evresindeki tümörler ise yüzeyel mesane tümörleri içerisinde tedavi ve takipleri konusundaki yıllardır süregelen tartışmalarla ayrı bir yere sahiptirler (10). Ancak yapılan klinik çalışmalar pTl tümörlerin, pTla (muskülaris mukoza tabakasına kadar olan tümör yayılımı) ve pTlb (muskülaris mukoza tabakası aşılmış) olmak üzere iki gruba ayrılması gerektiğini gündeme getirmiştir. Bununda nedeni yapılan klinik çalışmalarda grade 3 tümörler içerisinde, pTlb grubunun pTla grubuna göre yaklaşık 3 kat daha fazla kanserden ölüm riski taşıdığının ortaya konulmasıdır. Ayrıca bu çalışmalarda nüks ve progresyon oranlarının da pTlb tümörlerde pTla tümörlere göre daha fazla olduğu saptanmıştır (12). İstanbul Üniversitesi, İstanbul Tıp Fakültesi Üroloji ve Patoloji Anabilim Dalları'nda yüksek grade (Grade 3) pTl tanısıyla izlenen, ortalama takip süreleri 27.42±13.23 ay olan 52 hastayı kapsayan çalışmamızda Tla evresinde 25/52 (%48.07) ve Tlb evresinde ise 27/52 (%51.97) hasta tespit edilirken, nüks oranlan pTla grubunda %40 (10/25) ve pTlb grubunda %88.88 (24/ 27) olarak saptandı. Toplam nüks oranı ise %65.38 ( 34 / 52) olarak tespit edildi [Tablo 6].Yine çalışmamızda yaklaşık 2.5 yıllık takip sonucunda Tla evresinde 4/25 (%16) hastada ve Tlb evresinde 9/27 (%33.33) olmak üzere toplam 13/52 ( %25) hastada yani olguların yaklaşık dörtte birinde progresyon geliştiği görüldü [Tablo 10]. Nüks ve progresyon açısından yapılan değerlendirme iki grup arasında istatistiksel olarak anlamlı bulundu (p < 0.05). Çalışmamızdaki sonuçlarla paralel olarak literatürde de yüksek grade Tl tümörlerin transüretral rezeksiyonu takiben %50 ile %80 oranında iki ile beş yıl içinde nüks ettikleri, infiltrasyon ve metastaz oranının ise %33-48 arasında olduğu bildirilmiştir. 75Mesane kanserleri seyirleri açısından son derece değişkenlik gösteren tümörlerdir. 3irçok hasta uygun ve invaziv olmayan tedavilerle normal yaşamlarını sürdürebilirken, »azılan da bütün agresif tedavilere rağmen ölümcül seyredebilmektedir. Bir başka ifadeyle iimör evre ve grade'i olarak bilinen iki önemli prognostik faktör olmasına karşın iyi üstolojiye sahip tümörler nüks ve progresyon gösterebileceği gibi kötü histolojiye sahip ümörler aksine oldukça iyi seyredebilmektedir. Ayrıca bu farklı prognostik seyir başlangıçta lynı evrede olan tümörlerde de görülebilir. Burada tümör hücresinin biyolojik davranış iarklılığının önemi ortaya çıkmaktadır. Yüzeyel mesane tümörlerinin tedavi ve takiplerinde ler ne kadar değeri bilinen ve klasikleşmiş; tümör grade'i, T evresi, birlikte karsinoma insitu rarlığı ve tümör boyutu gibi prognostik faktörler olsa da morfolojik olarak birbirinin aynısı )lan iki tümörden birisinin yüzeyel kalması, diğerlerinin progresyon göstermesi ancak kanserin moleküler davranışı ile açıklanabilir. Bu nedenle yüzeyel mesane kanserlerinde noleküler ve genetik çalışmalar ağırlık kazanmıştır (100, 101). Tümör markerleri mesane canserlerinin tanı, tedavi ve takiplerinde giderek artan oranlarda kullanılmaya başlanmıştır. Bunun için en genişi ve yaygını çalışmamızda olduğu gibi immünohistokimyasal olmak izere birkaç teknik ortaya konulmuştur. Tümör hücrelerinin malign potansiyel kazanması; hücre-hücre ve hücre- tnatriks adezyonunun azalması gibi kompleks mekanizmalar ile olmaktadır (78, 79). Epitelyal hücre yapılarında intersellüler adezyon ile ilgili çok sayıda molekül vardır. Bu hücre adezyon molekülleri kalsiyuma bağlı ve kalsiyumdan bağımsız olmak üzere iki gruba ayrılır (117). Hücre-hücre adezyonunda rol oynayan glikoprotein yapısındaki kalsiyuma bağlı E-cadherin molekülünün yaygınlığının azalmasının ya da kaybının sellüler adezyonda azalmaya yol açtığı ve bununda yüksek nüks oranı, invazyon ve metastazla sonuçlandığını gösteren pek çok çalışma vardır (118, 121). Bunun gibi artmış grade ve evre ile E-cadherin molekülünün kaybı arasında ilişki olduğu bildirilmiştir. Yüksek grade pTl evresindeki 52 hastayı kapsayan çalışmamızda E-cadherin yaygınlığı (homojen ya da pozitif) pTla grubundaki hastalarda %52 (13/25) olarak bulunurken pTlb grubundaki hastalarda %14.81 (4 /27) olarak bulundu. Yine Tla grubunda nüks görülen 8/25 (%32) hastada E-cadherin dağılımı homojen değilken, pTlb grubunda nüks görülen 22/27 (%81.48) hastada E-cadherin dağılımının homojen olmadığı görüldü. Bu gruplar arasında yapılan değerlendirme istatistiksel olarak anlamlı bulundu [Tablo 7, 8 ve 9] (p< 0.05).Çalışmamızda gruplar kendi içlerinde E-cadherin dağılımının yaygınlığı açısından da lüks ve progresyonlan göz önüne alınarak incelendi. Buna göre pTla grubunda nüks görülen 10/25 (%40) hastanın 2/25 (%8)'sinde E-cadherin dağılımı yaygın (homojen ya da pozitif) alarak saptanırken, E-cadherin dağılımı yaygın olmayan (heterojen ya da negatif) 8/25 [%32) hasta vardı. pTla evresindeki hastalar içinde nüks gözlenmeyen diğer 15/25 ( %60) tıastanın 1 1/25 (%44)'inde E-cadherin dağılımı yaygın (homojen ya da pozitif) olarak tespit îdilirken, 4/25 (%16) hastada yaygın olmadığı (heterojen ya da negatif) saptandı. Bu sonuçlar istatistiksel olarak anlamlı bulundu [Tablo 8] (p< 0.05). Evre pTlb grubunda ise nüks görülen 24/27 (%88.88) hastanın 2/27 (%7.4)'sinde E- sadherin dağılımı yaygın ( homojen ya da pozitif) olarak saptanırken 22/27 ( %81.48) hastada E-cadherin dağılımının yaygın olmadığı (heterojen ya da negatif) tespit edildi. Bu grupta nüks görülmeyen üç hastanın 2/27 (%7.4)'sinde E-cadherin dağılımı yaygın (homojen ya da pozitif) olarak bulunurken 1/27 (%3.7) hastada E-cadherin dağılımının yaygın olmadığı (heterojen ya da negatif) saptandı. Nüks görülen ve görülmeyen gruplar arasındaki bu sonuçlar yukarıda pTla evresindeki hastalarda olduğu gibi istatistiksel olarak anlamlı bulundu [Tablo 9] (p 0.05). Sonuç olarak lamina propria'da müskülaris mukozaya kadar olan tümör yayılımını pTla ve bu tabakanın aşıldığı tümör yayılımını pTlb olarak kabul edip bu iki grup arasındaki nüks ve progresyon oranlarının açıkça farklı olduğunu ortaya koyan literatürdeki pek çok 77araştırma gibi, ortalama takip süreleri 27.42±13.23 ay olan 52 hastayı kapsayan çalışmamızda la pTlb evresindeki hastalarda nüks ve progresyon oranının pTla evresindeki hastalara Dranla anlamlı olarak daha fazla olduğu tespit edilmiştir. Pek çok çalışmada bildirildiği üzere E-cadherin molekülü ekspresyonunun kaybının çeşitli malignensilerde yüksek grade ve ilerlemiş evre ile korelasyon gösterdiği bilinmektedir. Yine çalışmamızda da pTlb îvresindeki hastalarda hücre adezyon molekülü olan E-cadherinin ekspresyonunun pTla svresindeki hastalara göre azaldığı ve bununda nüks ile korelasyon gösterdiği tespit edildi. Çalışmamızda bundan başka pTla ve pTlb gruplarının kendi içlerinde nüks görülen hastalarla görülmeyen hastalar arasında E-cadherin ekspresyonunun farklı olduğu tespit edildi Böylece jalışmamızda ortaya konulan ve mesanenin grade 3 pTl ürotelyal karsinomlannda tedavi ile takiplerde önemli olan farklı olgu literatürde de henüz göremediğimiz, pTla ve pTlb svresindeki hastalardan aynı evrede olanlar içinde hangi hastaların nüks gösterip göstermeyeceği konusunda öngörü sahibi olmamıza olanak sağlamasıdır. Bu bulgu da yüksek riskli yüzeyel mesane tümörlerinde en uygun tedavi konusunda (intravezikal tedavi / erken sistektomi) yol göstericidir. 78

Özet (Çeviri)

Özet çevirisi mevcut değil.

Benzer Tezler

  1. Mesane karsinomlarında siklin D1, siklin E1, E2F1, Rb ve p27 gen ekspresyonlarının prognostik faktörlerle ilişkisi

    Significance of Cyclin D1, Cyclin E1, E2F1, Rb and p27 gene expressions in the prognosis of bladder carsinoma

    GÜLAN AKTAŞ

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2015

    PatolojiAbant İzzet Baysal Üniversitesi

    Tıbbi Patoloji Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. ÇETİN BORAN

  2. Nüks mesane tümörlü olgularda p53 ekspresyonunun prognostik değeri

    Prognostic value of p53 expression in patients with recurrent bladder tumor

    AYLİN GÜL

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    1998

    PatolojiSağlık Bilimleri Üniversitesi

    Patoloji Ana Bilim Dalı

    DR. SİBEL SAKA ŞENSU

  3. Mesane ürotelyal karsinomalarinda MNP-2,MNP-9,CD147,TİMP-1 ve TİMP -2 ekspresyonlarinin i̇ncelenmesi

    Analysis of MNP-2, MNP-9, CD147, TIMP-1 and TIMP-2 expressions in bladder urothelial carcinomas

    SAMİ TURAN

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2013

    PatolojiKırıkkale Üniversitesi

    Patoloji Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. PINAR ATASOY

  4. Mesanenin yüksek ve düşük dereceli invaziv ürotelyal karsinomlarında epitelyal mezenkimal transisyonun galectin-3 ile ilişkisi

    The relationship between epithelial mesenchial transition with galetin-3 in high and low grade invasive urotelial carcinomas of bladder

    MERVE CİN

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2017

    PatolojiSağlık Bilimleri Üniversitesi

    Tıbbi Patoloji Ana Bilim Dalı

    ÖĞR. GÖR. AYŞENUR İĞDEM AKYILDIZ

  5. Mesanenin invaziv ve non-invaziv ürotelyal karsinom olgularında MUC-1 immünohistokimyasal ekspresyonunun tümör subtipi, T evresi ve diğer patolojik prognostik belirteçler ile ilişkisinin araştırılması

    Investigation of the relationship of MUC-1 immunohistochemical expression with tumor subtype, T stage and other pathological prognostic markers in cases of invasive and non-invasive urothelial carcinoma of the bladder

    ASENA DEMİRÖZ

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2024

    PatolojiSağlık Bilimleri Üniversitesi

    Tıbbi Patoloji Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. TANGÜL PINARCI