Osteosarkomlarda P-glikoprotein,p53, NM23, HSP-27 ve HSP-90 ekspresyonunun prognoz üzerine etkileri
Başlık çevirisi mevcut değil.
- Tez No: 131760
- Danışmanlar: Belirtilmemiş.
- Tez Türü: Tıpta Uzmanlık
- Konular: Patoloji, Pathology
- Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
- Yıl: 2003
- Dil: Türkçe
- Üniversite: İstanbul Üniversitesi
- Enstitü: Tıp Fakültesi
- Ana Bilim Dalı: Patoloji Ana Bilim Dalı
- Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
- Sayfa Sayısı: 72
Özet
ÖZET Osteosarkom, kemiğin nadir görülen, neoplastik osteoid yapan malign bir tümörüdür. En sık 10-30 yaşlan arasında ve uzun kemiklerde görülür. Histolojik olarak osteoblastic kondroblastik, fibroblastik, malign fibröz bistiyositoma benzer şekilde veya dev hücre baskınlığında, küçük hücreli tip ve telenjiektatik tipleri içeren görüntüye sahip olabilir. Primer lezyonun lokalizasyonu, tümörün lokal kontrolü ve kemoterapiden sonra gerçekleştirilen cerrahi operasyondan elde edilen spesimende mikroskopik olarak görülen tümör nekrozunun derecesi, sağkalım açısından önemli belirleyicilerdir. Akciğer osteosarkomun en sık metastaz yaptığı organdır. Çeşitli kemoterapötik ajanlar geliştirilmiş olmasına rağmen hastaların bazıları tedaviye direnç göstermektedir. Klinik ve histopatolojik parametreler dışında osteosarkomlarda prognoz araştırmalarında, çeşitli proteinlerin kanser hücresi tarafından üretilip üretilmediği ve bunların hastanın prognozuyla ilişkileri hakkında çeşitli çalışmalar yapılmış ve yapılmaya devam edilmektedir. P-glikoprotein, p53, nm23, HSP27 ve HSP90 bunlardan bazdandır. P-glikoprotein, MDR1 (Multi Drug Resistance Gene) geni tarafından kodlanan, birçok hücrede normal olarak bulunan, toksin ve antikanser ilaçlan hücre dışına pompalayarak detoksifiye edici ajan olarak görev yaptığı düşünülen bir proteindir. Osteosarkomlarda tümör hücrelerinde yüksek p-glikoprotein seviyelerinin bulunmasının, preoperatif kemoterapiden bağımsız olarak prognozu kötü etkilediğine dair çalışmalar mevcuttur. P53 proteini, osteosarkomlann ve diğer bazı tümörlerin etyopatogenezinde rolü olduğu düşünülen bir tümör süpresör gendir. Çeşitli çalışmalarda p53 mutasyonu gelişen tümörlerin daha agresif davrandığı bildirilmiştir. Nm23 geni, tümör metastazını kontrol etmede görev yapan bir metastaz süpresör gendir. Çeşitli tümörlerde azalmış nm23 ekspresyonunun metastatik potansiyelle ilişkili olduğuna dair çalışmalar mevcuttur. Isı şok proteinleri (heat shock proteins-HSP), normal hücresel fonksiyonlarda rol alan stres proteinleridir. Moleküler ağırlıklanna göre farklı şekilde adlandınlırlar. HSP27'nin ekspresyonunun kötü prognozla; HSP90'm ise iyi prognozla ilişkileri olduğuna dair çalışmalar bulunmaktadır. mBu çalışmadaki amacımız, osteosarkomlarda p-glikoprotein, p53, nm23, HSP27 ve HSP90'm ekspresyonlarmın hastalann prognozuyla ilişkisini araştırmaktır. Bu amaçla İstanbul Tıp Fakültesi Patoloji Anabilim Dalı'nda 1990 ve 2002 yıllan arasında osteosarkom tamsı almış ve takipleri bulunan 50 vakanın parafin bloklarına p- glikoprotein, p53, nm23, HSP27 ve HSP90a antikorları uygulandı. Hastalann yaşlan 10 ile 60 arasında değişmekte olup, ortalama yaş 19,75 ± 8,72 idi. Ortalama sağkalım süresi 47,89 ay, 3 yıllık genel sağkalım oram % 58,17 olarak bulundu. 28 vakada organ metastazının, en sık da akciğer metastazının geliştiği saptandı. Yaş, cinsiyet, histopatolojik tipler ve nekrozla sağkalım arasında anlamlı farklılık bulunmadı. P-glikoprotein ile nekroz oranlan arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanmadı. P-glikoprotein ekspresyonu görülen vakalarda ölüm oranının negatif olan vakalara göre istatistiksel olarak anlamlı düzeyde yüksek olduğu görüldü (p=0,01). P-glikoproteinin akciğer metastazlannda, primer biyopsilere göre daha yüksek oranlarda ekspresyon gösterdiği saptandı (p=0,041). P53, 1+ olan vakalarda ölüm oram daha yüksek bulunmasına rağmen bunun istatistiksel olarak anlamlı bulunmadığı görüldü. P53 pozitifliği arttıkça sağkalım sürelerinin azaldığı görüldü (p=0,01). Nm23 ekspresyonu ile sağkalım arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık görülmedi. Ancak nm23 negatif olan vakalarda ölüm oram daha yüksek bulundu. Akciğer metastazlannda ekspresyon görülen vakalarda ise ölüm oranı, primer biyopside ekspresyon görülen vakalara göre anlamlı düzeyde yüksek bulundu (p=0,007). HSP27'nin pozitifliği arttıkça ölüm oranının yükseldiği ve bunun istatistiksel olarak anlamlı olduğu görüldü (p=0,05). HSP90'm pozitifliği arttıkça ölüm oranının azaldığı, ancak bunun istatistiksel olarak anlamlı olmadığı görüldü. Çalışmamızda p-glikoprotein pozitivitesinin kemoterapi direnci ve kötü prognozla ilişkili olduğuna; p53 ve HSP27 ekspresyonunun sağkalımı olumsuz etkilediğine; HSP90'm ise prognozu olumlu yönde etkilediğine dair kanıtlar elde ettiğimizi ileri sürebiliriz. Nm23 ile sağkalım arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmamasına rağmen negatif olan grupta metastaz ve ölüm oranını yüksek bulduğumuzu söyleyabiliriz. Ancak bütün bu bulgulara rağmen neoplazi gelişiminin, ilerlemesinin ve metastazın, tek başına bir molekülde meydana gelen değişiklikler ile değil de, birçok molekül ve bunlann başka faktörlerle bileşimi ve etkileşimi ile ortaya çıkan kompleks bir proses olduğu unutulmamalıdır. IV
Özet (Çeviri)
Özet çevirisi mevcut değil.
Benzer Tezler
- Osteosarkomlarda HER2/Erb-2, P-glikoprotein ve P53 ekspresyonunun prognozla ilişkisi
correlation of HER2/Erb-2, P-glycoprotein and P53 overexpression with survival patients with osteosarcoma
BURAK UZEL
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
2003
Onkolojiİstanbul Üniversitesiİç Hastalıkları Ana Bilim Dalı
PROF.DR. NİL MOLİNAS MANDEL
- Osteosarkomlarda prognostik faktörler ve kemoterapide çoklu ilaç direnci sorununda P-Glikoprotein'in rolü
Başlık çevirisi yok
ÖZDEN ERSOY
- Yüksek grade'li osteosarkomlarda kemoterapiye verilen tümör yanıtının hasta ve tümör özellikleri ile karşılaştırılması
The association between the histological response of neajuvant chemotherapy and patient and tumor characteristics in high grade osteosarcoma
SEMA POLAT
- Osteosarkom tanısı almış hastalarda evreleme PET/BT incelemesinin hasta yönetimine katkısı, pet metabolik parametrelerinin LDH-ALP seviyeleri ile korelasyonu ve prognostik önemi
Başlık çevirisi yok
AYKUT KÜRŞAT FİDAN
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
2017
Radyoloji ve Nükleer TıpSağlık Bilimleri ÜniversitesiNükleer Tıp Ana Bilim Dalı
PROF. DR. GÜLİN UÇMAK
- Platin(II) kompleksi sentez, yapı aydınlatma ve aktivite çalışmaları
Platinum(II) complex synthesis, structure elucidation and activity studies
TUĞÇE YILMAZ