Manometri ve videoendoskopik kayıt eşliğinde yapılan müllen manevrası ile üst hava yolunun kantitatif olarak değerlendirilmesi
Quantiative evaluation of the upper air way with müller's maneuver performed under manometric and videoendoscopic recording
- Tez No: 141875
- Danışmanlar: DOÇ. DR. AHMET ÖMER İKİZ
- Tez Türü: Tıpta Uzmanlık
- Konular: Kulak Burun ve Boğaz, Otorhinolaryngology (Ear-Nose-Throat)
- Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
- Yıl: 2004
- Dil: Türkçe
- Üniversite: Dokuz Eylül Üniversitesi
- Enstitü: Tıp Fakültesi
- Ana Bilim Dalı: Kulak Burun Boğaz ve Baş-Boyun Cerrahisi Ana Bilim Dalı
- Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
- Sayfa Sayısı: 65
Özet
ÖZET OUAS'lı hastalarda obstruktif segmentin saptanması ve dinamik özelliklerin ortaya konmasında endoskopik muayene önemli bir yer tutmaktadır. Bu muayene yönteminde, burun ucundan subglottik seviyeye kadar tüm üst hava yolu değerlendirilir. Ayrıca endoskopik muayene Müller manevrası ile kombine edilerek retropalatal veya retrolingual bölgelerdeki obstrüksiyonunun birbirlerine göre derecesi de saptanarak dinamik süreç hakkında bilgi sahibi olunabilir. Çalışmamızda basit horlama (Grup 1), hafif-orta dereceli apne (Grup 2) ve ağır apne (Grup 3) olarak üç farklı gruba ayrılan olgulara manometrik tetkik eşliğinde Müller manevraları yapılmış ve standart noktalardan elde edilen görüntüler üzerinde mesafe ve alan açısından objektif ölçümler yapılarak üst hava yolu kantitatif olarak değerlendirilmiştir. Bizim çalışma grubumuzu oluşturan 43 olgunun yaşları 28 ile 76 arasında değişmekte olup; Grup 1, 2 ve 3 arasında yaş, BMI ve boyun çevresi uzunluğu bakımından istatistiksel olarak anlamlı farklılık tespit edilmemiştir. Çalışmamızda Grup 1 ile Grup 2 arasında EUS açısından istatistiksel olarak anlamlı fark saptanmazken; Grup 1 ile Grup 3 arasında EUS açısından istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulunmuştur. Çalışmamızda EUS ile olguların RDI değerleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir korelasyon saptanmıştır. Bu da bize; OUAS'ın ön tanısında.PSG'ye gönderilecek hasta seçiminde ve tedavi sonrasındaki izlemlerde EUS'in kullanışlı bir yöntem olduğunu düşündürmüş ancak Grup 1 ile Grup 2 arasında EUS açısından istatistiksel olarak anlamlı fark saptanmaması, EUS sensitivitesinin düşük olduğunu ve yalnızca ağır apne grubu vakalarını değerlendirmede kullanışlı bir yöntem olduğunu göstermiştir. Ayrıca çalışmamızda EUS ile olguların BMI arasında ve saturasyon düzeyleri arasında da istatistiksel olarak anlamlı korelasyonlar saptanmıştır. Sonuçta olguların BMFleri arttıkça, EUS değerleri artmakta bu parametreler ile korele RDI değerleri artıp, ortalama saturasyon değerleri düşmektedir. Retropalatal bölgede yapılan analizlerde, Grup 1,2 ve 3'de istirahat halinden -25 cmH20 basıncına doğru gidildiğinde alan boyutunda, AP ve lateral mesafe ölçümlerinde istatistiksel olarak anlamlı düzeyde azalmalar saptanmıştır. 56Gruplar arası yapılan karşılaştırmalarda ise retropalatal bölgenin lateral mesafe ölçümlerinde Grup1,2 ve 3 arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık tespit edilmiştir. Bu parametreler açısından apne grupları arasında yapılan karşılaştırmalarda ise istatistiksel olarak anlamlı farklılık tespit edilmemiştir. Çalışmamızda horlama grubu ile apne gruplarının retropalatal bölge alan ölçümleri açısından karşılaştırılmasında ise submaksimal eforların en yüksek seviyeleri olan -20 ve -25 cmH20'da istatistiksel olarak anlamlı farklılıklar tespit edilmiştir. Bu bulgular lateral mesafe ölçümleri ile beraber değerlendirildiğinde apne gruplarındaki retropalatal bölge obstruksiyonundan artan parafaringeal yağ dokusu yanısıra lateral faringeal duvarlardaki azalan direngenliğin de sorumlu olduğunu düşündürmüştür. Ayrıca olgularda RDI değerleri ile yalnızca retropalatal bölge lateral ölçümleri arasında istatistiksel anlamlı korelasyon saptanması da OUAS'lı hastalarda lateral faringeal duvarlar ve parafaringeal bölgenin önemini bir kez daha vurgulamakta, damağa yönelik planlanacak cerrahi girişimlerde tonsil boyutu, lateral farengeal bantlar ve lateral duvarlara ilişkin değerlendirmelerin özenle yapılması gerektiğini göstermiştir. Retrolingual bölgede yapılan analizlerde ise Grup 1,2 ve 3'de istirahat halinden -25 cmH20 basıncına doğru gidildiğinde alan boyutunda ve lateral mesafe ölçümlerinde istatistiksel olarak anlamlı düzeyde azalma saptanmıştır. Bu bulgu üst hava yollarının farklı yönlerdeki değişken komplians özellikleri ile açıklanabilir, önde dilin kitlesinin, arkada ise faringeal duvardaki yapıların daha rijit olması nedeni ile ön-arka istikamette kollaps direncininin yüksek olması; lateral duvarların ise daha az direngen olmaları sonucu kollaps eğilimlerinin fazla olması bu sonucu doğurmaktadır. Ayrıca olguların boyun çevresi ölçümlerinin RL- lateral ölçümleri ile istatistiksel olarak anlamlı bir korelasyon göstermesi, bunun üst hava yolu lateral duvarındaki yağ dokusu artışından kaynaklanan transvers mesafenin daralmasına bağlı olarak meydana geldiğini düşündürmüştür. RL-AP ölçümlerine bakıldığında ise tüm gruplarda istirahat halinden -25 cmH20 basıncına doğru gidildiğinde istatistiksel olarak anlamlı düzeyde azalmalar olduğu ancak submaksimal eforda elde edilen değerlerin birbirleri arasındaki karşılaştırmalarda bazı basınç değerlerindeki farklılıkların istatistiksel olarak anlamlı 57düzeye ulaşmadığı gözlenmiştir. Normalde azalan intraluminal basınç ile birlikte RL- AP ölçümlerinde progresif azalma beklenirken olgu bazında yaptığımız değerlendirmelerde bu genel beklentinin dışına çıkan bireyler olduğu saptanmıştır. Bu yüzden retrolingual bölgede yapılan ölçümlerin retropalatal bölgeden farklı olarak, AP istikamette olgu bazında değişiklik gösterebilmesi, verilecek kararlarda kişiye özgü farklılıkların göz önünde bulundurulması gerektiğini düşündürmüştür. Sonuç olarak Müller manevrası esnasında yaratılan negatif intraluminal basıncın ve obstruksiyon bölgesinin değerlendirilmesinde manometrik tetkik eşliğinde uyguladığımız kantitatif üst hava yolu değerlendirme yönteminin obstruksiyon bölgesini saptama ve cerrahi düşünülecek olgularda yöntemin seçimi konusunda faydalı bilgiler veren kolay uygulanabilen, ucuz ve objektif bir yöntem olduğu kanısına varılmıştır 58
Özet (Çeviri)
SUMMARY Endoscopic examination has an important place to determine the obstructive segment and to expose the dinamic feature in patients with OSAS. With this examination all entire upper respiratuary tract is evaluated from the tip of the nose to the subglottic level. Also information about dinamic process may be obtained by determining the degree of the obstruction at retropalatal or retrolingual sections when endoscopic examination is combined with Muller maneuver. In our study with manometric scrunity Muller maneuver was applied to patients who were classified as simple snore (Groupl), mild-moderate apnea (Group2) and severe apnea (Group3) and upper respiratuary tract was evaluated by taking objective measures of the distance and area from standart places with videoendoscopic enrollment. 43 patients who formed our study group had an age between 28 and 76. There was not a significant statistical difference between groups by an age, BMI and the surroundings of the neck. In our study we could not find a significant statistical difference between Group 1 and Group 2 for ESS, but there was a significant satistical difference between Group 1 and Group 3. Our data shows an expressive correlation between RDI and ESS. This result sugests us that ESS is an useful method in selecting patients who will be send to PSG and in follow up. But because of no difference between Group 1 and Group 2 for ESS, it is thought that ESS sensitivity was low and it is only useful in the evaluation of patients with severe apnea. Moreover in our study we did not find a significant corelation between BMI and saturation values with ESS. As a result ESS values increase when patients, BMI increases and correlation with these parameters RDI increases and average saturation values decrease. In the analysis of retropalatal sections from rest station to -25 cmH20 pressure in all groups a significant satistical decrease was found in AP and lateral distance measures. 59In the comprsions of the groups, there was a significant statistical difference in lateral distance measures of retropalatal section between the groups. There was not a significant difference between apnea groups for these parameters. In our study we found a significant statistical difference between retropalatal area measures of snore and apne groups in -20 and -25 cmH20 which was the highest level of the submaximal efforts. When these findings were appraised with lateral distance measures, it suggestted that parapharyngeal fat tissue which remains from obstruction of retropalatal section was responsible as much as the decrease in the obstinancy of lateral pharyngeal. Also statistical significant correlation between RDI values and lateral measures of retroparatal section emphasized the importance of lateral pharyngeal walls and parapharyngeal section and it denotes that the careful evaluation of tonsil dimension, lateral pharyngeal bands and lateral walls must be done in patients with OSAS for surgery directed toward palate. We determined a significant statistical decrease in area dimension and lateral measures of retrolingual section from rest station to -25 cmH20 pressure in all groups. This finding can be explained with different ways of variable compliant characteristics. Because of the rigidity of the tongue at the front and pharyngeal at the back, the high resistance of the collaps in front-back direction and the high tendency of the collaps due to the low obstinancy of the lateral walls lead to this result. Also a significant statistical correlation between the surroundings of the neck and RL-lateral measures was an important finding at the level tongue orgin. We concluded that this was because of the constriction of the transvers distance as a result of the increased fat tissue in the upper respiratuary tract. When we take a look at RL-AP measures there was a significant statistical decrease in all groups from rest station to -25 cmH20 pressure but there was not a significant difference in pressure values which were obtained by submaximal efforts. Normally we expect a progressive decrease in RL-AP measures with decreasing intraluminal pressure but in our study we determined patients who had values except these expectations. So personal differences must be 60 i^lyjjjfeite*^^*''*''*considered because of the variaty of the measures in AP direction in retrolingual section different from retropalatal section. As a result Muller maneuver is a cheap and an objective method which is applied to evaluate artificial negative pressure and obstructive section with monometric scrunity. And it is a simple method that gives useful informations in detecting the obstructive level and the patients who will send to surgery. 61
Benzer Tezler
- Kronik gastroözofageal reflü hastalığı tanısıyla laparoskopik nissen fundoplikasyonu operasyonu yapılan hastalarda postoperatif semptomların manometri ve yaşam kalitesi ile korelasyonu
Correlation of manometri and quality of life with postoperative symptoms in patients treated with laparoscopic nissen fundoplication for chronic gastroesophageal reflux disease
DENİZ BALCI
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
2005
Genel CerrahiAnkara ÜniversitesiGenel Cerrahi Ana Bilim Dalı
PROF.DR. AHMET GÖKHAN TÜRKÇAPAR
- Asemptomatik diyabetik hastalarda gastroözofageal reflü varlığının impedans yöntemi ile değerlendirilmesi
The assessment of gastroesophageal reflux in asymptomatic diabetic patients using impedance tecnique
SUUT GÖKTÜRK
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
2013
Gastroenterolojiİstanbul Üniversitesiİç Hastalıkları Ana Bilim Dalı
DOÇ. DR. FİLİZ AKYÜZ
- Akalazyalı olgularda üst özofageal sfinkter basınç ve akım parametreleri ve akustik ses analizinin değerlendirilmesi
Upper esophageaal sfinkter pressure- impedance parameters and acoustic sound analysis in achalasia
EZGİ TUĞÇE KARAOĞUZ
Yüksek Lisans
Türkçe
2019
Kulak Burun ve BoğazEge ÜniversitesiKulak Burun Boğaz Ana Bilim Dalı
PROF. DR. MEHMET FATİH ÖĞÜT
PROF. DR. SERHAT BOR