Türk güldürü sinemasında eleştirel bakış: Yavuz Turgul sineması
Critical view in Turkish comedy movies: Yavuz Turgul's cinema
- Tez No: 162433
- Danışmanlar: PROF.DR. ZAFER ÖZDEN
- Tez Türü: Yüksek Lisans
- Konular: Radyo-Televizyon, Radio and Television
- Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
- Yıl: 2005
- Dil: Türkçe
- Üniversite: Ege Üniversitesi
- Enstitü: Sosyal Bilimler Enstitüsü
- Ana Bilim Dalı: Radyo Televizyon Ana Bilim Dalı
- Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
- Sayfa Sayısı: 385
Özet
ÖZET Türk Sineması terimiyle eğer Yeşilçam kastediliyorsa, bu sinema ellilerde başlayıp seksenlerin sonunda sona eren, hikâye anlatma ağırlıklı, melodramatik yanı ağır basan, sektörleşememiş bir 'filmcilik' serüvenidir. Yeşilçam'ın Türk toplumuyla kurduğu ilişkinin, ekonomik, siyasal, kültürel boyutları vardır ve hepsi ciltlerce kitap olabilir. Yeşilçam; televizyonun ve videonun etkileri, sansür, Milliyetçi Cephe hükümetleri dönemindeki seks güldürüleri, Amerikan majörlerinin dağıtım işine girmeleri ve daha bir dizi nedenden ötürü geleneksel seyircisini kaybetmiştir. Yine de yaklaşık kırk yıl içinde yüzden fazla başyapıt üretmeyi başarmıştır. Altmışlarda başlayan ve yetmişlerde tüm dünyayı saran 'gerçekçi' ve 'karşı' sinema eğilimleri ülkemizde de 'toplumcu' bazı sinemasal gayretleri olarak boy göstermiştir. 12 Eylül 1980'den sonra ülkemizin içine girdiği yeni siyasal, hukuksal, ekonomik formasyonlar, toplumu hızlı bir uyarlanma durumuyla karşı karşıya bırakmış ve farklı kültürel oluşumlara yol açmıştır. Yetmişlerde ve seksenlerde iki ayrı dalga halinde, Yeşilçam'ın içinden Yeşilçam'a alternatif bir bakış getiren yeni bir yönetmen nesli oluşmaya başlamıştır. Yeşilçam'ın pek az üslup sahibi yönetmen çıkartabilen anonim yapısı, bir üslup oluşturmaya çalışan bu yeni nesil yönetmenlerle değişmeye başlamışken, seksenlerin ikinci yarısında Amerikan majörlerinin dağıtım işine girmeleriyle, Türk sineması çok ağır bir darbe almıştır. Yeni seyircinin imgesiyle bağ kurmak ancak doksanlardan sonra Yeşilçam'la (hatalarıyla değil) gönül bağı devam eden daha da yeni bir sinemacı neslinin çabalarına kalmıştır. Bu sinemacıların belli bir etik öze ve toplumsal dışavuruma dayalı, kendi sinema dillerini kurma çabalan ise açıkça ortadadır. Eğer Türk güldürü sinemasının, gelişimine tarihsel bir perspektif içinde bakılacaksa, yukarıda çok özlüce özetlemeye çalıştığımız tarihsel ve toplumsal dönüm noktalarını akılda tutmamız gerekir. Güldürü türünün sinemamızdaki evrimi, sinemamızın genel gelişim eğrisinden ve etkilendiği dinamiklerden bağımsız değildir. Ellilere kadar, tiyatro etkisinde bir sinemanın kendi olanaklarım keşfetmesi, ellilerden yetmişlere kadar ise keşfedilen sinema dilinin olgunlaşması gerekmiştir. Altmışlardan sonra Cilalı İbo, Turist Ömer, Adanalı Tayfur gibi sinemaya özgü bazı 'tip'lerin güldürü sineması içinde var olmaya başladıklarını mgörmekteyiz. Yetmişler güldürü sinemasında 'toplumsal'ın ancak belirmeye başladığı bir dönemdir. Bu dönemdeki en etkin sinemacı figürü Ertem Eğilmez'dir. Türk sinemasındaki Kemal Sunal, Şener Şen, İlyas Salman, Zeki Alasya, Metin Akpınar gibi pek çok büyük güldürü sanatçısı onun kurduğu Arzu Film çatısı altında yetişmiştir. Arzu Film'in duygusal ağırlıklı durum komedilerinde toplumsal eleştiri anlamında mesajların yanı sıra aynı oranda uyum ve bütünleşme çağrısı da vardır. Ayrıca çekilen filmler, bir sinemasal üslup ve yeni bir dil oluşturma çabasına girmezler ve olay örgüsü ile oyunculuğa yaslanırlar. Eğilmez'in takipçisi olan Kartal Tibet'in çektiği filmlerde de aynı durum göze çarpar. Toplumsal konuların komik olanın içine 'ciddi' biçimde girmeye başlaması ise ancak seksenlerden sonra söz konusu olan bir durumdur. Arzu Film'in içinden senarist olarak yetişip yönetmenliğe başlayan Yavuz Turgul, yukarıda sözünü ettiğimiz Yeşilçam'ın içinden yetişip Yeşilçam'a farklı bir gözle bakan sinemacıların belki de en başında gelir. Turgul'un senaryosunu yazdığı filmlerin çoğu geleneksel Türk güldürü sinemasının tipik özelliklerini yansıtırlar. Diğer yandan Turgul kendi çektiği filmlerle gelenekselden yararlanmakla birlikte onu aşmış ve çağdaş bir sinema diline, özgün bir bakış açısına ve auteurist üsluba ulaşmıştır. Turgul'un auteurist motiflerini 'dram' olarak nitelenebilecek Fahriye Abla, Eşkıya, Gönül Yarası gibi filmlerinde de gözlemlemek olanaklıdır. Yavuz Turgul'un seksenlerin ikinci yarısından sonra senaryosunu yazdığı Çiçek Abbas, Züğürt Ağa gibi filmler, yine kendisinin yazdığı ve yönettiği Muhsin Bey, Aşk Filmlerinin Unutulmaz Yönetmeni, Gölge Oyunu gibi filmler, Türk güldürü sinemasının (diğer bazı sanatçılarımızın onlarca başarılı filmiyle birlikte) en nitelikli ve yüz akı örneklerim meydana getirir. Muhsin Bey, bugüne kadar çeşitli sinema derneklerinin yaptığı her türlü seçkide sürekli en üst şualarda yer bulan bir filmdir. Yavuz Turgul'un en gözde teması 'değişim' ve bu değişim karşısında 'savrulmamaya çalışan insan'dır. Turgul, değişimin kendisini verili anlamda basitçe 'kötü' olarak nitelendirmez. Her olgunun olduğu gibi onun da içindeki diyalektik karşıtlıkları gözlemler. Değişim kaçınılmaz bir paradigmadır ancak bizim toplumumuzda genelde siyasi etkilerle hırpalayan, kirleten, yıkan, bozan etkilere sahip bir güç olarak da belirebilmektedir. Turgul'un film karakterleri bu değişime uyarlanmakta güçlük çekerler. Ya gerçekten uyarlanır ve özlerini yitirirler ya da asil birer yitiren olarak erdemlerine sahip çıkarlar. IVTurgul, toplumumuzun kültürel dönüşüm anlarını, hemen her filminde eş zamanlı olarak yakalamış ve bunu yaratıcı bir sinema diliyle aktarmayı bilmiştir. Yavuz Turgul'un sinemamıza katkısı yalnızca yönetmen düzeyinde değildir. Teknik yönden kusursuz denebilecek senaryolar yazan ve hem Doğu hem de Batı kültürünün mirasından yararlanan bir senaristtir. Bazı filmlerinin müziğini kendisi besteleyen bir müzisyendir. Türk sineması üzerine (özellikle de seyircisini kaybeden ve sektörleşemeyen yanı üzerine) kafa yoran ve bunu çeşitli vesilelerle ifade etmeye çalışan bir sinema adamıdır. Sinemanın yanı sıra, Türk reklam sektörünün içinde etkin bir figür olduğu için, bu alanın doğasında bulunan, kurumsallaşma, rasyonel işletmecilik, pazar araştırması gibi pek çok sanatçının duyduğunda bile keyfim kaçıracak ama bir sektörde olmazsa olmaz konulan konuşmaktan ve sektörü eleştirmekten çekinmeyen bir sinemacıdır. Diğer yandan, Muhsin Bey, Gölge Oyunu ve Aşk Filmlerinin Unutulmaz Yönetmeni filmlerinde görüleceği üzere, ince bir duyarlılıkla sanatın geçmişten bugüne doğru akan bir ırmak olduğunun bilincinde olan, gösteri dünyasını (müzik, sinema, sahne) filmlerinin toplumsal çevreleri olarak seçmiş, zengin tarihini saygı ve sevgiyle anan, bozuk, plansız, altyapısız sinema, müzik, sahne dünyası olamayacağını, olursa bunların insana yakışmayan, onu hırpalayan düzenler haline dönüşeceğini ifade eden bir sanatçıdır. Yavuz Turgul sinemamızın ihtiyacı olan, sentez yapabilen sanatçıdır. Filmlerinde sürekli dün ile bugün, eski ile yeni, Doğu ile Batı arasında sağlıklı bağlar kurmanın yollarını arayan bir sanatçı olarak, sinemanın temel içsel çatışması olan, bir iş ve aynı zamanda sanat olma çelişkisini de çözmeye ve bir köprü kurmaya en çok yaklaşmış yönetmenlerimizden birisidir. Yavuz Turgul, sinemanın sanat yanıyla seyirciye dayalı ticari yanım birleştirmeyi büyük ölçüde başarmış, kendine has bir bakış açısı geliştirebilmiş bir yazar yönetmen modelidir.
Özet (Çeviri)
ABSTRACT Seventies is the period that social tendency has been started to see in our comedy cinema. The most active cinema figure in this period is Ertem Eğilmez. Lots of comedy artists like Kemal Sunal, Şener Şen, İlyas Salman, Zeki Alasya, Metin Akpınar have grown up under the roof of Arzu Film which he established. In addition to social critical messages in Arzu Film's sentimental situation comedies, there is also integrity and conformity at same ratio. Besides, films do not try to form a new cinema style and a new language and they are based on plot and acting. It's easy to see same situation in the films Kartal Tibet shot, is the pursuer of Eğilmez. After Eighties, social topics have begun to take“serious”part in comedy. Yavuz Turgul who has grown up in Arzu Film and become a director, is maybe the first person of movie makers who have a different view towards Yeşilçam, have grown up in Yeşilçam. The films, scenarios were written by Turgul, generally reflects typical characteristics of traditional Turkish Comedy Cinema. On the other hand, not only benefited from Turgul traditional but he also went beyond traditional by films he shot and reached a modern cinema language, an original point of view and an auteurist style. It's possible to observe TurguFs auteurist motives in films described“drama”like Fahriye Abla, Eşkıya and Gönül Yarası. After the second half of Eighties, films like Çiçek Abbas, Züğürt Ağa Yavuz Turgul wrote scenarios and films like Muhsin Bey, Aşk Filmlerinin Unutulmaz Yönetmeni, Gölge Oyunu he wrote and directed are most qualified and honour samples of Turkish comedy cinema (with succesfull films of some other directors). Till now, Muhsin Bey is the film which has taken part at the top lines of every kind of anthologies several cinema associations made. Yavuz Turgul's most favourite theme is“change”and“the human”trying not to hurl by the“change”. Turgul doesn't describe“change”itself simply as bad or good. As in every fact, he observes dialectic oppositions in the change. Change is an inevitable paradigm but in our society with political effects it appears like a power treating roughly, dirtying, destroying, spoiling. Turgul's film characters are forced to adapt to the change. They really either adapt or lose their "self or as a nobel loser they own their virtues. Turgul, caught our society's VIcultural evolution times in his every film simultaneously and could transfer this with a creative cinema language. Yavuz TurguPs add to our cinema is not only at the director level. He is scenarist who writes scenarios technically perfect, and benefits from both East and West inheritance. He is musician prepared musics of some films. He is a cineast who considers about Turkish cinema (especially the side of losing audience and unsectorizationed structure) and tried to explain this by several means. In additon to cinema, since he is an active figure in Turkish advertisement sector, he is a moviemaker who doesn't avoid crictising sector and talking about subjects existing in area's nature like institutionalization, rational managership, market research which makes terrified lots of artist when they even heart them. On the other hand, as we see in his films like Muhsin Bey, Gölge Oyunu, Aşk Filmlerinin Unutulmaz Yönetmeni, he is an artist with a delicate sensation, is conscious of that art and culture is a river flows from past into today, selects the show world as his film's social environment (music, cinema, stage), mentions rich history of his country sincerely, declared there is no cinema, music and stage world is ruined, unplanned, lack of infrastructure, if so it would not suit with human and would turn into orders treating roughly them. Yavuz Turgul is the artist who can make synthesis our cinema is in need of. As an artist who always fries to find the ways make healthy connections between yesterday and today, old and new, West and East in his films, one of the directors who gets closer to solve contradiction of cinema as a work with an internal conflict, as well as an art, in order to build a bridge between them. In our thesis study, we claim that Yavuz Turgul is an 'auteur' director who succeed to combine artistic side and audience based commercial side of cinema, developed an original deeply point of view. vn
Benzer Tezler
- 1980 sonrasında Türkiye'de yaşanan ideolojik ve kültürel dönüşümlerin Türk sinemasına yansımaları
The Reflections of ideological and cultural changing on Turkish cinema after 80's Turkey
HİLMİ MAKTAV
Doktora
Türkçe
1998
Sahne ve Görüntü SanatlarıDokuz Eylül ÜniversitesiSinema Televizyon Ana Bilim Dalı
DOÇ. DR. MUTLU PARKAN
- Türk güldürü sinemasında evlilik ve cinsellik
Başlık çevirisi yok
ZÜHAL ÇETİN
Yüksek Lisans
Türkçe
1990
Sahne ve Görüntü SanatlarıDokuz Eylül ÜniversitesiSahne ve Görüntü Sanatları Ana Bilim Dalı
DOÇ. DR. OĞUZ ADANIR
- Türkiye'de toplumsal değişim ve güldürü sineması: Toplumsal güldürüden bireysel güldürüye
Comedy cinema and social changes in Turkey
FATİH BAŞARAN
Yüksek Lisans
Türkçe
2019
Radyo-Televizyonİstanbul Okan ÜniversitesiGüzel Sanatlar Ana Bilim Dalı
DR. ÖĞR. ÜYESİ VELİ BOZTEPE
- 1980'lerde Türkiye'de sosyoekonomik sorunların Türk güldürü sinemasına yansımaları: Kartal Tibet sineması örneği
Reflections of socio - economical problems in 1980s in Turkey on Turkish comedy cinema: Example of Kartal Tibet's cinema
MERVE BAYRAKDAR
Yüksek Lisans
Türkçe
2015
Sahne ve Görüntü SanatlarıHacettepe ÜniversitesiSiyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Ana Bilim Dalı
DOÇ. DR. METE KAAN KAYNAR
- Türk sinemasında bir tür olarak güldürü: Ertem Eğilmez filmleri
Comedy in Turkish cinema: Ertem Eği̇lmez movies
ÖZLEM BIÇAKÇIOĞLU
Yüksek Lisans
Türkçe
2014
Sahne ve Görüntü SanatlarıMaltepe ÜniversitesiRadyo Televizyon ve Sinema Ana Bilim Dalı
PROF. DR. SELAHATTİN YILDIZ