Geri Dön

Proliferatif meme lezyonları ile meme karsinomu ayırıcı tanısında ışık mikroskobik inceleme ve immünhistokimyasal olarak katepsin D, timidin kinaz ve siklin D1 ekspresyonunun klinikopatolojik parametreler ile ilişkisi

Differential diagnosis of proliferative breast lesions and breas carcinoma by using light microscopy and immunohistochemistry

  1. Tez No: 164491
  2. Yazar: GÜRDAL YILMAZ
  3. Danışmanlar: PROF.DR. ÖMER ULUOĞLU
  4. Tez Türü: Tıpta Uzmanlık
  5. Konular: Patoloji, Pathology
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 2005
  8. Dil: Türkçe
  9. Üniversite: Gazi Üniversitesi
  10. Enstitü: Tıp Fakültesi
  11. Ana Bilim Dalı: Patoloji Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
  13. Sayfa Sayısı: 119

Özet

103 ÖZET Benign ve malign karakter taşıyan bazı meme lezyonlan arasında, özellikle de ağır dereceli basit hiperplazi ile düşük dereceli intraduktal karsinom (İDK) arasında, ayırıcı tamda sorunlar yaşanabilmektedir. Meme kanserinin biyolojik davranışım tahmin edebilme, yakın takip edilmesi gereken hastaların belirlenmesinde önem taşımaktadır. Bu immünhistokimyasal çalışma için, belirgin intraduktal komponent içeren invaziv duktal karsinom, İDK- Lobüler intraepitelyal neoplazi (LİN), atipik duktal hiperplazi (ADH) ve ağır dereceli BH tanısı verilmiş olgulardan oluşan dört çalışma grubu belirlenmiştir. Bu çalışmada, literatürde prognostik önemi olduğu yönünde tartışmalı sonuçlar bulunan katepsin D (KD) ile siklin Dİ (SD1) antikorları ve üzerinde çok az immünhistokimyasal çalışma yapılmış timidin kinaz 1 (TKİ) antikoru kullanılmıştır. Bu çalışmadan çıkan önemli sonuçlar: (1) KD, TKİ ve SD1 antikorlarının normal/benign ve atipik/malign hücrelerdeki ekspresyon oranlan karşılaştırıldığında, atipik/malign hücrelerde anlamlı düzeyde artmış ekspresyon göstermeleri, bu üç antikorun da lezyonun atipik/malign karakterini ortaya koymada yardımcı olabileceğini düşündürmüştür. Ancak LÎN olgularında, KD ve TK ile aynı sonuç elde edilirken, SD1 ile bu açıdan anlamlı bir ekspresyon gözlenmemiştir. (2) Tümör dereceleri ile bu antikorların ekspresyonu arasında genel olarak korrelasyon saptanmamakla birlikte; yüksek dereceli ve ileri evre tümörlerde SD1 ekspresyonunun azaldığı gösterilmiştir. Tam remisyonda olan hastalarda, uzak metastaz geliştirenlere göre, tümör hücrelerinde SD1 ekspresyonunda artış saptanmıştır. Bu bulgular SDl'in iyi prognoz göstergesi olabileceğini ortaya koymaktadır. (3) İDK hücrelerinde, invaziv tümör hücrelerine göre artmış ekspresyon saptanması KD'nin tümör hücrelerinin invaziv potansiyel kazanmasında etkili olduğu gösterilmiş; tümörün invaziv özellik kazanabileceğini göstermesi açısından önemli olabileceği düşünülmüştür. (4) İnvaziv karsinomlarda tümör derecesinin artması ile tümör çevresindeki stromal hücrelerde de KD ekspresyonunda anlamlı düzeyde artış saptanmış; invaziv tümörün ilerlemesinde KD'nin etkili olabileceğini ve tümörün biyolojik davranışını belirlemede önemli olabileceğini ortaya koymuştur. (5) Özellikle KD ve SD1 ile elde ettiğimiz sonuçlar, çalışmamızdaki ADH tanımlamasının gerçekten atipi içeren lezyonlarla sınırlı olduğunu göstermiştir. (6) Tümör hücrelerindeki KD ya da TKİ ekspresyonu ile invaziv karsinomlu hastaların yaşam süreleri arasında ilişki görülmemekle birlikte, SD1 ekspresyonunun, daha iyi yaşam süreleri ile ilişkili olduğu saptanmıştır.

Özet (Çeviri)

104 SUMMARY Among some mammary lesions which possess benign or malign features, especially between florid epithelial hyperplasia and low grade intraductal carcinoma (IDC), problems arise about the differential diagnosis. To be able to estimate the biological behaviour of breast carcinoma is important while selecting the patients who need to be paid extra attention. In this immunohistochemical study, four groups of patients having different kinds of breast lesions were examined. First group includes patients with invasive ductal carcinoma having intraductal component. Second, with intraductal carcinoma (IDC) or lobiiler intraepithelial neoplasia (LIN); third, with atypical ductal hyperplasia (ADH); and fourth, with florid epithelial hyperplasia. In this study, the antibodies of Cathepsin D (CD) and Cyclin Dl (CycDl) which had different results about the prognostic importance, and the antibody of Thymidine Kinase 1 (TKİ) which took part in few immunohistochemical studies in the literature are used. The important results coming out of this study are: (1) In comparison of the CD, TKİ and CycDl expressions between the normal/benign and atypical/malign breast lesions, it is found that atypical/malign lesions show significantly higher expressions of all three antibodies. So, these antibodies may be used to determine the atypical/malign character of a breast lesion. But in LIN, such significant relation could not be showed. (2) Although no significant correlation is found between the tumour degrees and the antibody expressions, in advanced and/or high grade carcinomas CycDl expression is found to be lower than early and/or mild/moderate carcinomas. Also, in patients with complete remission, compared with the ones having distant metastases, CycDl expression in tumour cells was higher. So, CycDl expression may be related to the better prognosis. (3) As CD expression was higher in IDC compared with invasive carcinoma, it may help tumour cells in gaining invasive potential. (4) In invasive carcinomas, there was a significant correlation between the tumour degrees and the CD expression in the stromal cells surrounding the tumoural areas. So, CD expression may be related to the progression of invasiveness and may be used to determine the biological behaviour of the tumour. (5) The results which we had with CycDl and CD expressions showed that the ADH lesions which we include in our study are limited with real atypical features. (6) CycDl expression is found to be related to better survival rates in patients with invasive ductal carcinoma. No such relation were showed with CD or TKİ antibodies.

Benzer Tezler

  1. Memenin intraduktal hiperplazileri (IDH), atipik intraduktal hiperplazileri (AIDH) ve in situ duktal karsinomlarının (DCIS) ayırıcı tanısında LMW-CK (CK-8) VE HMW-CK (CK-34BetaE12) kullanımının önemi

    The importance of using LMW-CK (CK-8) and HMW-CK (CK-34BetaE12) in the differential diagnosis of intraductal hyperplasias (IDH), atypical intraductal hyperplasias (AIDH), and ductal carcinoma in situ (DCIS) of the breast

    SÜHEYLA EKEMEN

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2001

    PatolojiSağlık Bakanlığı

    Patoloji Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. NUSRET ERDOĞAN

  2. Memenin sınır duktal neoplastik lezyonlarında ayırıcı tanı

    Dıfferentıal dıagnosıs of the preneoplastıc-neoplastıc ductal lesıons of breast

    ZEYNEP PEHLİVANOĞLU

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2010

    PatolojiTrakya Üniversitesi

    Tıbbi Patoloji Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. ÖMER YALÇIN

  3. Yeni görüşler ışığında çeşitli yönleriyle karsinomlarının patolojik anatomik açıdan değerlendirilmesi

    Başlık çevirisi yok

    OLCAY ÇUBUKCU

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    1990

    Patolojiİstanbul Üniversitesi

    Patoloji Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. ALTAN İPLİKÇİ

  4. Meme kanserinde preoperatif serum matriks metalloproteinaz-2 (MMP-2) düzeyi ile klinikopatolojik faktörlerin ilişkisi

    Preoperative serum matrix metalloproteinase-2 (MMP-2) in breast cancer levels and relationship between clinicopathological factors

    AHMET KARAYİĞİT

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2018

    Genel CerrahiSağlık Bilimleri Üniversitesi

    Genel Cerrahi Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. LÜTFİ DOĞAN