(Türk Hukuku ve karşılaştırmalı hukukta) yargılamanın yenilenmesi sebebi olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin ihlal kararları
Başlık çevirisi mevcut değil.
- Tez No: 172791
- Danışmanlar: PROF.DR. HASAN TUNÇ
- Tez Türü: Yüksek Lisans
- Konular: Hukuk, Law
- Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
- Yıl: 2006
- Dil: Türkçe
- Üniversite: Gazi Üniversitesi
- Enstitü: Sosyal Bilimler Enstitüsü
- Ana Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
- Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
- Sayfa Sayısı: 161
Özet
151 ÖZET Hukuk sistemi, davaların bir noktada sona ermesi gereğini, yani kesin hükmü öngörmektedir. Yargı kararları yasalarda belirlenen usullere uygun olarak verildikten sonra, yasa yollan tüketilerek veya bunlara ilişkin başvuru süreleri sona ererek kesinleşmek suretiyle değişmez bir nitelik kazanır. Yargı kararlarının bu değişmezlik kuvvet ve niteliğine“kesin hüküm”(muhkem kaziye) denilmektedir. Kesin hüküm ile gerçeğe ulaşıldığı kabul edilir. Ancak, yargılama makamlarının verdikleri kararlarda yanılmaları her zaman söz konusu olabilir. Bu durumda bir yanda kesin hüküm kavramı, diğer yanda ise hatanın düzeltilmesi zorunluluğu yargılamanın yenilenmesi müessesesini doğurmuştur. Zira iyi bir kesin hüküm, adalet ile hukuk güvenliğini dengede tutabilendir. Avrupa insan Hakları Mahkemesi'nin (AlHM) ihlâl kararlarının bağlayıcı etkisi konusunda doktrin ve uygulamada görüş birliği mevcuttur. Bu husus Sözleşmenin 46. maddesinde,“Yüksek Sözleşmeci Taraflar, taraf oldukları davalarda Mahkemenin vermiş olduğu karara uymayı üstlenirler”biçiminde açıkça ifade edilmiştir. Bu, taraf Devletlerin uluslar arası hukuka göre üstlendikleri bir yükümlülüktür. ihlalin giderilmesi konusu kural olarak Taraf Devletin inisiyatifine bırakılmakta ise de, ihlal konusunun ulusal bir mahkeme kararı olması durumunda, bir tarafta kesin hüküm kavramı, diğer yanda ise AlHM kararına uyma yükümlülüğü söz konusu olduğundan, yargılamanın yenilenmesi, başvuranın durumunun eski hale getirilmesi (restitutio in integrum) bakımından tek olmasa da en etkili yol olarak görülmektedir. Zira, mahkeme kararlarını yine mahkemelerin inceleyebilmesi, bu konuda başka bir organın müdahalesinin olamaması hukuk devleti ve kuvvetler ayrılığı ilkelerinin bir sonucudur. Mahkemelerin inceleme usul ve yetkileri ise usul yasalarında belirtilmektedir. Bu nedenle usul yasalarında bunu sağlayacak düzenlemelerin olması gerekir. Nitekim Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi,152 19 Ocak 2000 tarihinde aldığı tavsiye kararında en etkili çıkar yol olarak yargılamanın yenilenmesine mevzuatta yer verilmesini tavsiye etmiştir. AlHM kararlarının yargılamanın yenilenmesi sebebi sayılması konusunda Sözleşme'ye taraf devletlerin büyük çoğunluğunda özel düzenleme yaptıkları görülmektedir, özellikle ceza davaları bakımından, taraf devletlerde ihlâl sonrası bu yolun, çok azı dışında, açık olduğu söylenebilir. Bu, aynı zamanda Sözleşmenin Avrupa kamu düzeninin asgari standardı olarak görüldüğünü göstermektedir. Hukuk ve idari davalar bakımından da, ceza davaları kadar olmasa bile, önemli ölçüde özel düzenleme veya uygulama bulmak mümkündür. Bununla birlikte, son zamanlardaki uygulamada kimi ülkelerde Anayasa Mahkemesi gibi yüksek mahkemelerin AİHM kararlarına karşı farklı bir duruşu gözlemlenmektedir. Buna AlHM'nin Görgülü ve Caroline kararları sonrası Almanya Anayasa Mahkemesi'nin 14 Ekim 2004 tarihli kararı iyi bir örnektir, ispanya Anayasa Mahkemesi de Barbera kararında vardığı sonuçları daha sonra Ruız- Mateos ve Castillo Algar kararlarında uygulamamıştır. Türkiye, AlHM kararlarına dayalı olarak yargılamanın yenilenmesini hukuk, ceza ve idari davaların hepsi bakımından tanıyan sayılı ülkelerden birisidir. Bu düzenlemelerin Anayasa Mahkemesi'nin yüce divan ve siyasi parti kapatma davalarında da uygulanabilmesi gerekir. Düzenlemelerin yakın bir geçmişte yapılmış olması, kapsamının dar tutulması nedenleriyle bu konudaki örnekler yeni yeni ortaya çıkmaktadır. Geçirilen süreçte aynı zamanda ihlâl kararına götüren yasal düzenlemelerde de değişiklik yapıldığından, yeniden görülecek davaların AlHM içtihatları ile uyumlu olması beklenmektedir. AlHS sisteminde, temel hak ve hürriyetlerin AlHM marifetiyle korunması ikinci plandadır. Aslolan, bunların iç hukukta teminat altına alınmış olması ve etkin bir şekilde korunmasıdır. Anayasa'nın 90/son maddesindeki yeni düzenleme bu amaca hizmet edecek şekilde kullanıldığında sorunun büyük ölçüde çözülmesi beklenmektedir. Bu bakımdan yargı organlarının AlHM içtihatlarını iyi takip yanında, bunların Taraf Devletlerde ne şekilde yerine getirildiğini de takip etmeleri faydalı olur.
Özet (Çeviri)
153 SUMMARY Legal order requires that courts' decisions become final through exhausting relevant procedures to be reviewed. This nature of court decisions is called“the principle of legal certainty”. After becoming final, courts' decisions are deemed to have reached the truth. However, it is always possible that courts in making their decisions may err while applying the law or facts to the case. Such possibilities had resulted in reopening of proceedings since on the one hand, the principle of legal certainty and on the other hand, the necessity of reparation of the error. For what holds both the justice and legal safety in balance is a good final judgement. There is no doubt, neither in the doctrine nor in the case-law, that the decisions of the European Court of Human Rights ( hereinafter EctHR) have binding effect. This follows from art. 46 of European Convention of Human Rights (ECHR) which reads:“The High Contracting Parties undertake to abide by the decision of the Court in any case to which they are parties.”This is an obligation accepted by the Member States under international law. But the question lies with how the States will fulfil their obligation as established by the European Court's decision. The ECtHR has neither the competence to declare a national norm null and void nor to quash a decision not in line with the European Convention. Its judgements have only declaratory effect. It is up to the national organs of the member States to draw the necessary conclusions from such a decision. They must not contest a violation of the Convention which has been declared by the ECtHR; and 4 they must terminate an ongoing violation. I The most critical point in this context is the treatment of national court decisions, which, according to a judgement of the European Court, do not meet the requirements of the European Convention. The situation çan be redressed only by the national judiciary because, due to the separation of powers, only courts can review court decisions. Within the national legal system courts are authorised to review a decision only if and as far as they154 are empowered to do so by the legislation on procedure and jurisdiction. In this sense, the procedural legislation should provide for the procedures of reopening in order to have a decision reviewed. For this reason, the Committee of Ministers of the Council of Europe issued a Recommendation on January 19, 2000, in which it recognized that there might be exceptional circumstances in which the re-examination of a case or a reopening of proceedings has proved the most efficient, if not the only, means of achieving“restitutio in integrum”in instances where the Court has found a violation of the Convention. More and more States Parties to the ECHR have introduced special provisions which allow the review of such cases, recognising that otherwise the national courts will not be able to respond to and remove the violation of the ECHR identified by the ECtHR. Most of these provisions exclusively refer to criminal proceedings. This also indicates that ECHR is seen as a minimum standard instrument in criminal cases for the public order of Europe. Some States allow for the possibility to reopen cases of civil or administrative law by introducing special provisions. In same States current legal situation allow for reopening of cases in practice. However, though rare, there have recently been examples in which national courts (especially Constitutional Courts) treat the decisions of EctHR in a different manner. The German Federal Constitutional Court's Görgülü decision of 14 October 2004 is a good example this kind. Moreover, Spanish Constitutional Court has not repeated any longer the application it used in the Barbera case. In this respect, Turkey is one of the 7 States allowing for reopening of criminal, civil and administrative cases. According to the provisions inserted in relevant arts, of the three procedural acts, an ordinary criminal, civil or administrative court has to review its decision if the ECtHR found a violation of the ECHR and the decision is based on this violation. Although there is no clear provision, amendments made in the Criminal Procedural Act, no; 5271 must apply to cases decided by the Constitutional Court on dissolution of political parties as the 5271 Act is applicable to such cases.
Benzer Tezler
- Yabancı mahkeme kararlarının tenfizinde kamu düzenine aykırılık
Public policy in recognation and enforcement of the foreign judgements
CEMİLE DEMİR
- Ceza yargılaması hukukunda yargılamanın yenilenmesi
Reopening of the proceedings in criminal procedure law
SERDAR TALAS
- Ceza muhakemesinde pazarlık yöntemleri ve kovuşturmaya alternatif bir yöntem olarak seri muhakeme usulü
Plea bargaining methods in criminal procedure and the accelerated trial procedure as an alternative way of prosecution
YEŞİM YILMAZ
- Finansal sözleşmelerden kaynaklanan uyuşmazlıkların tahkim yoluyla çözümlenmesi
Réglemement des litiges découlant des contrats financiers par arbitrage
AYŞE ELİF KOÇAK YÜKSEL