Geri Dön

Avrupa Birliği üyelik sürecinde merkezi ve doğu avrupa ülkeleri ve Türkiye'de özelleştirme uygulamaları

Privatization in the central and Eastern Europe and Turkey during the procesess of European Union membership

  1. Tez No: 208175
  2. Yazar: ŞEBNEM GÜNAL
  3. Danışmanlar: PROF. DR. BERNA KOCAMAN
  4. Tez Türü: Yüksek Lisans
  5. Konular: İşletme, Business Administration
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 2006
  8. Dil: Türkçe
  9. Üniversite: Ankara Üniversitesi
  10. Enstitü: Sosyal Bilimler Enstitüsü
  11. Ana Bilim Dalı: Avrupa Topluluğu Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Ekonomi-Maliye Bilim Dalı
  13. Sayfa Sayısı: 274

Özet

Liberalleşme eğilimleri sonucunda ortaya çıkan ?özelleştirme? konusunun, AB'ye üyelik sürecindeki Merkezî ve Doğu Avrupa ülkeleri ve Türkiye açısından incelendiği bu çalışma giriş ve sonuç hariç dört bölümden oluşmuştur. Bu çalışmanın ilk bölümünde, ekonomi, işletme, yönetim, hukuk ve politika gibi çeşitli bilim dallarının ilgi alanına giren özelleştirme kavramı en dar ve en geniş kapsamda incelenecek; özelleştirmenin amaçları ve bu amaçlara ulaşmak için benimsenecek politikalar ve uygulanacak yöntemler açıklanmıştır. Özelleştirme hem Türkiye hem de diğer ülkeler açısından çok eskilere dayanmakla birlikte, özellikle 1979'dan itibaren İngiltere'de başlayan ve tüm dünyaya yayılan bir akımdır. Bir formül ya da yöntem olmayıp, ülkeden ülkeye ve olaydan olaya farklılık gösterebilen bir yaklaşımdır. Özelleştirme sonucunda esas olarak, devletin ekonomik faaliyetlerden kısmen ya da tamamen cekilmesi hedeflenmektedir. Ülkeler içinde bulundukları şartlar ve şirket yapılarına uygun olan özelleştirme yöntemini seçmektedirler. En çok kullanılan yöntem hisse senetlerinin borsada satışı, blok satış ve çalışanların pay sahibi yapılması 255 şeklinde uygulanabilen satış yöntemidir. Satış ile mülkiyet devri de gerçekleşirken, kamu hizmetlerinin Kontratla yaptırılması, kiraya verme, bayilik/acentalık yetkisi verme, yönetim sözleşmeleri imzalanması ve yapişlet- devret modeli gibi mülkiyet devrini gerektirmeyen yöntemler de kullanılmaktadır. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde sermaye piyasalarının ve tasarrufların yetersizliği nedeniyle hisse senetlerini halka satışı gerçekleştirilememekte ya da Doğu Avrupa'da görüldüğü gibi karşılıksız olarak halka dağıtılan kuponlarla kamu şirketlerinin yok pahasına elden çıkarılmasıyla sonuçlanmaktadır. İkinci bölümde, 1990'dan itibaren özellikle ekonomik alanda gerçekleştirilen reformlar sonucunda, Avrupa Birliği'ne üyelik sürecinde Türkiye'nin önüne geçen Merkezî ve Doğu Avrupa ülkelerinde gerçekleştirilen özelleştirmeler, özelleştirme sürecinde yaşanan sıkıntılar, kullanılan yöntemler ve sonuçları ele alınmıştır. Bu bölümde açıklandığı üzere, Merkezî ve Doğu Avrupa ülkelerinde planlı ekonomiden piyasa ekonomisine geçiste sadece mülkiyet el degiştirmemis ekonomik tedbirler kaldırılmış, toplamsal hayat ve idari yapı yeniden düzenlenmiştir. Üçüncü bölümde ise, Türkiye'de 1984 yılından itibaren büyük tartışmalarla başlayan ve temel hedefi kamu sektörünün mal ve hizmet üretimindeki payının azaltılması ve dolayısıyla devletin ekonomik yapı içindeki yerinin yeniden tanımlanması olan özelleştirme programı ve yasal çerçeve ve Türkiye'de gerçekleştirilen özelleştirmelerle kullanılan yöntemler incelenmiştir. Ülkemizde sermaye piyasasının yeterince gelişmemiş olması sınaî mülkiyetin tabana yayılmasında önemli bir engeldir. Yetersiz borsa deneyimi, 256 halkın ekonomik sistem ve politikacılara olan güvensizliği, gayrimenkule yatırım alışkanlığı gibi nedenler, özelleştirmenin hisse senetlerinin halka arz yoluyla, kısa sürede tamamlanmasını engellemektedir. Özellikle 2000 yılında yaşanan ekonomik kriz sadece Türk Lirasının değer kaybetmesi nedeniyle, halkın gelir düzeyinde %30'luk bir düşüşe neden olmuş ve dolayısıyla tasarruflar da önemli oranda azalmıştır. Devlet işletmelerinin hisselerinin satılması sırasında, devlet tekeli yerine özel sermaye tekeli yaratılmaması için hisse senetlerinin küçük kupürler halinde satılması gerekmektedir. Özelleştirme sonucu çalışanların mağdur olmaması için, ülkemizde de tedbirler alınmaya başlanmıştır. Halkın desteğinin sağlanabilmesi için, özelleştirme kapsamına alınan kurumlarda çalışanların hakları korunmalı ve çalışanlara özel satış yapılmalıdır. Özelleştirmede başarıya ulaşmak için bir diğer faktör siyasî kararlılık ve devamlılıktır. Özellikle yabancı sermayenin teşvik edilebilmesi için, demokrasi kesintiye uğratılmamalıdır. Yüksek enflasyon indirilmeli ve sıkı para politikaları uygulanmalıdır. Özelleştirilecek KİT'ler arasında öncelikler belirlenmeli, yasal alt yapı tam olarak düzenlenmeli hisse senetleri aşamalı ve küçük nominal değerlerde satılmalı, küçük yatırımcıların alacakları hisse senetlerinin mülkiyetini borsada oyunlarla kaybetmemelerini engelleyecek yasal düzenleme yapılmalı, özelleştirme herkese açık, şeffaf ve halk arasında ayırımcılık yapılmaksızın gerçekleştirilmelidir. Dördüncü ve son bölümde ise, Avrupa Birliği müktesabatı çerçevesinde özelleştirme yaklaşımlarına değinilmiştir. Avrupa Birliği'nin serbestleşme konusunda belirlediği öncelikler onun öncelikle vatandaşları (hizmetlerin standartları ve erişilebilirliği, yeni bilgi kanallarının daha geniş kesimlerce ulaşılabilirliğive iş yaratılması açısından) ve işletmeler (yenilik getirme ve 257 rekabeti arttırma kapasitesine ağırlık vererek) için çalışma kararlılığını göstermektedir. Özelleştirme uygulamalarının başarısının değerlendirilmesinde, sadece uygulamalardan elde edilen özelleştirme gelirlerinin miktarının esas alınması doğru bir yaklaşım olmayacaktır. Özellikle zarar eden ve önemli miktarda iç ya da dış borç ve faiz yükü altında bulunan kuruluşların özelleştirilmesi sonucunda devlet bütçesinden önemli ölçüde bir gider tasarrufu sağlanacağı da dikkate alınmalıdır. Kamu kesimine ait iktisadî kuruluşların büyük bir bölümünün kaynak yetersizliği nedeniyle ağır bir borç ve faiz yükümlülüğü altına girdikleri ve devlet tarafından uygulanan sübvansiyonlarla faaliyetlerine devam ettikleri bilinmektedir. Yabancı sermaye gelişmekte olan ülkeler ve özellikle de ağır iç ve dış borç yükü altında olan Türkiye için çok önemlidir. Ancak özelleştirmenin önemli bir kısmının özel ve yabancı sermayeye doğrudan satış yöntemi ile gerçekleştirimesi de sermayenin tabana yayılması amacıyla çelişmektedir. Özel sektöre devir konusunda çok dikkatli olunmalı ve özel sektör tekelleri oluşturulmaması gerektiği unutulmamalıdır. Özelleştirme uygulamalarının, ekonominin sorunlarını çözmede kullanılabilecek bir ekonomi politikası aracı olduğu unutulmamalı ve mucizevi çözümler beklenilmemelidir.

Özet (Çeviri)

The main purpose of privatization is to increase economic efficiency. However, it is usually observed that the governments pursue privatization programs in order to ease financial problems. Altough the benefits attributed to the privatization are quite limited in terms of the public finance issues, productivity gains from the privatization implementations causes an increase in the tax revenues. However, in the long run, the direct impact of the privatization on public finance depends on the sale price of assets. In competitive markets, the sale price would reflect the net present value of assets sold and the transaction will become an exchange of governments shares in the public enterprises for cash. Thus, while the privatization provide cash inflow for the current period, it will induce the government to forgive the equivalent cash inflows in the future. This does not mean that the privatization is unnecessary. On the contrary, it should be designed in an effective manner to increase the macroeconomic efficiency of the whole economy. The privatization procesess in Central and Eastern Europe countries, in the environment of transitional economies, in contrast to the developed countries, is not a simple transfer of ownership from the state to private individuals. It is rather a process by which the very institution of property, in the sense in which lawyers and economists employ the term, is reintroduced into East European societies. Privatization in Turkey, not only aims to minimise state involvement in economic activities and to relieve the financial burden of State Economic Enterprises (SEE) on the national budget, but also contemplates the 259 development of capital markets and the re-channelling of resources towards new investments. The investment opportunities in Turkey are particularly attractive in the framework of country?s ongoing ambitious privatization agenda. The involvement and participation of international investors is highly encouraged in the massive privatization program. The privatization process in Turkey with a view of relieving the burden of state economic enterprises on the national budget, has proved to be an important source of funds for the government and brought tangible results and progress within this philosophy. Companies within the privatization portfolio are privatized through the use of one or more of the methods mentioned below; - Sale: Transfer of the ownership of units of goods and services in the assets of companies in full or partially, or transfer of all or some of the shares of these companies through domestic or international public offerings, block sales to real and/or legal entities, block sales including deferred public offerings, sales to employees, sales on the stock exchanges by standard or special orders, sales to investment funds and/or securities investment partnerships by taking into consideration the prevailing conditions of the companies. - Lease: Grant of the right of use of all or some of the assets of the companies for a defined period of time. - Grant of Operational Rights - Establishment of Property Rights other than Ownership 260 - Profit Sharing Model and other Legal Dispositions Depending on the Nature of the Business. Privatisation is to cover, among others, Turk Telekom, the public sector telecommunications company, the sugar, tobacco and natural gas monopolies, electricity distribution, Turkish Airlines and a state steel enterprise, Erdemir.

Benzer Tezler

  1. The analyse of Poland economy within the context full membership to European Union

    Polonya ekonomisinin Avrupa Birliği'ne tam üyelik sürecinde analizi

    KADİRHAN ŞEN

    Yüksek Lisans

    İngilizce

    İngilizce

    2005

    EkonomiMarmara Üniversitesi

    Avrupa Birliği ve Uluslararası Ekonomik İlişkiler Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. MUZAFFER DARTAN

  2. Avrupa idari alanı'nın oluşumu ve yansımaları (Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri ile Türkiye örneği)

    European administrative space: Formation and reflections (Case of Central and Eastern European countries and Turkey)

    FATİH DEMİR

    Doktora

    Türkçe

    Türkçe

    2008

    Kamu YönetimiSakarya Üniversitesi

    Kamu Yönetimi Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. BİLAL ERYILMAZ

  3. Bağımsızlık sonrası dönemde Baltık ülkelerinin Avrupa Birliği ile bütünleşme süreci: Litvanya örneği

    Integration process of Baltic countries in the post-independence period: The case of Lithuania

    SUHEYLA YILMAZ

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2019

    Uluslararası İlişkilerİzmir Katip Çelebi Üniversitesi

    Uluslararası İlişkiler Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. MEHMET BÜLENT ULUDAĞ

  4. Geçiş sürecindeki merkezi ve Doğu Avrupa ülkelerinin AB ile bütünleşmesinin makro ekonomik etkileri

    The macro economic impacts of integration of the central and East European countries in transition process into the EU

    ÇİĞDEM KARIŞ

    Doktora

    Türkçe

    Türkçe

    2010

    EkonometriKaradeniz Teknik Üniversitesi

    İktisat Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. HASAN ÖZYURT

  5. 土耳其加入上海合作组织前景分析

    Analysis of turkey's accession to the Shanghai cooperation organization

    EMRAH YILDIRIMÇAKAR

    Yüksek Lisans

    Çince

    Çince

    2015

    Uluslararası İlişkilerNankai University Tianjin Municipality

    Uluslararası İlişkiler Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. LIU FENG