Geri Dön

Kuru incirlerde küf florası ve aflatoksigenik küflerin saptanması

Başlık çevirisi mevcut değil.

  1. Tez No: 28292
  2. Yazar: SİBEL BÜYÜKŞİRİN
  3. Danışmanlar: DOÇ. DR. İSMAİL KARABOZ
  4. Tez Türü: Yüksek Lisans
  5. Konular: Biyoloji, Biology
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 1993
  8. Dil: Türkçe
  9. Üniversite: Ege Üniversitesi
  10. Enstitü: Fen Bilimleri Enstitüsü
  11. Ana Bilim Dalı: Biyoloji Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
  13. Sayfa Sayısı: 105

Özet

/ 2. KAYNAKLARIN ÖZET t 2.1. Kanı tacirim Ekoaoaik Oaoai incir kültürü sabtropikal iklim kuşağındaki tüm ülkelere yayılmış olmakla birlikte, en önemli ve eski kültür merkez- leri Akdeniz'in kıyı ülkelerinde bulanmaktadır. Bu kıyı kesimleri içinde yer alan Ege Bölgesi'nin Büyük ve Küçük Menderes nehri vadileri incircilik kültürünün beşiği olup incir yetiştiriciliği için en ideal ekolojik koşullara sahiptir. Bu özellik incirin bölge ve ülke ekonomisi için önemli bir tarımsal gelir kaynağı olmasının nedenidir (Anon., 1990). Ülkemiz Dünya kuru incir üretiminde % 60* lık, Dünya kuru incir dış satımında % 75* lik payla birinci sırayı almaktadır. Geleneksel ihraç ürünlerimiz içinde ise kuru incir yıllara göre ilk beş sırada yer alarak ülkemize önemli ölçüde döviz sağlamaktadır (Tariş, Ar-Ge, 1992). Ülkemizi kalitesi yönünden birinci sıraya çıkaran kuru incir, kalori değeri çok yüksek olan bir meyvadır. Vitamin ve minerallerce de zengin olan kuru incirde bulunan bakır, demirin vücut tarafından alınmasını kolaylaştırmaktadır. önemli bir protein kaynağı da olan kuru incirin yağının doymamış özellikle olması, kolesterol içermemesi, mineral maddelerce zengin olması, az sodyum içermesi ve fazla miktarda ham lif içermesi, çerez ürünlerinde yaygın olarak kullanılmasına yol açmaktadır (Tariş, Ar-Ge, 1992). Kuru incir özellikle tıp alanında, boğaz hastalıkların¬ da ve yumuşatıcı olarak kullanılmaktadır, içerdiği kalsiyum miktarı sütten daha fazla olduğu için kemik gelişim bozuk¬ luklarında tavsiye edilmektedir. - 5 -t Günümüzde incir doğrudan kuru meyve olarak tüketildiği gibi bazı teknolojik ürünlere de hammadde oluşturmaktadır. Kuru incir, unlu mamullerle (pasta, kek T.s,) şekerlemeler¬ de (üzeri çikolata ile kaplanarak), reçel yapımında yaygın olarak kullanılmaktadır. Ayrıca endüstriyel incirden de pekmez elde edilmektedir (Tariş, Ar-Ge, 1992)» Türkiye, kuru incir üretiminin tamamını Ege Bölgesinden özellikle Aydın ve İzmir illerinden sağlamaktadır. 1986 D.I.E (Devlet istatistik Enstitüsü) verilerine göre yurdu¬ muzda 10.200.000 adet incir ağacı bulunmaktadır. Bunun 7.495.335 adeti Aydın ve izmir illerinde olup, her yıl yaklaşık 50.000-60.000-ton dolayında kuru incir üretimi yapıl¬ maktadır (Anon., 1990)* 1993 yılı Başbakanlık Devlet istatistik Enstitüsü veri¬ lerine göre, 1982-1991 yılları arasındaki ortalama yaş incir üretimi 324.800 ton, ortalama kuru incir üretimi ise 40.441 tondur (Çizelge 1). Yine D.î.E verilerine göre seçilmiş önemli sanayi maddelerinden olan kuru incirin dönemler itibarıyla üretim indeksi Çizelge 2' de verilmiştir. 2.2. Toksik Safler ve Stkili Oldukları Gıda Maddeleri Bugün dünyada, denizde, karada ve havada olmak üzere geniş bir yayılış alanına sahip funguslar aşağı yukarı 110.000 civarında türe sahiptirler. Doğada bazıları parazit olarak, bazıları saprofit olarak ve bazıları da simfaiotik olarak yaşamlarını sürdürmektedirler (öner, 1986). Saprofit küf mantarları içinde; konumuza giren çeşitli sini f lardan, Asperfi l im» Mich.ex Fr., Penlcilllu» Link ex Frr, Fasartta Link- ve Mucor Micfr* genttsları bilhassa önen*taşırlar. Funguslar sulu veya - 6 -2/ 2. KAYNAKLARIN ÖZET t 2.1. Kanı tacirim Ekoaoaik Oaoai incir kültürü sabtropikal iklim kuşağındaki tüm ülkelere yayılmış olmakla birlikte, en önemli ve eski kültür merkez- leri Akdeniz'in kıyı ülkelerinde bulanmaktadır. Bu kıyı kesimleri içinde yer alan Ege Bölgesi'nin Büyük ve Küçük Menderes nehri vadileri incircilik kültürünün beşiği olup incir yetiştiriciliği için en ideal ekolojik koşullara sahiptir. Bu özellik incirin bölge ve ülke ekonomisi için önemli bir tarımsal gelir kaynağı olmasının nedenidir (Anon., 1990). Ülkemiz Dünya kuru incir üretiminde % 60* lık, Dünya kuru incir dış satımında % 75* lik payla birinci sırayı almaktadır. Geleneksel ihraç ürünlerimiz içinde ise kuru incir yıllara göre ilk beş sırada yer alarak ülkemize önemli ölçüde döviz sağlamaktadır (Tariş, Ar-Ge, 1992). Ülkemizi kalitesi yönünden birinci sıraya çıkaran kuru incir, kalori değeri çok yüksek olan bir meyvadır. Vitamin ve minerallerce de zengin olan kuru incirde bulunan bakır, demirin vücut tarafından alınmasını kolaylaştırmaktadır. önemli bir protein kaynağı da olan kuru incirin yağının doymamış özellikle olması, kolesterol içermemesi, mineral maddelerce zengin olması, az sodyum içermesi ve fazla miktarda ham lif içermesi, çerez ürünlerinde yaygın olarak kullanılmasına yol açmaktadır (Tariş, Ar-Ge, 1992). Kuru incir özellikle tıp alanında, boğaz hastalıkların¬ da ve yumuşatıcı olarak kullanılmaktadır, içerdiği kalsiyum miktarı sütten daha fazla olduğu için kemik gelişim bozuk¬ luklarında tavsiye edilmektedir. - 5 -t Günümüzde incir doğrudan kuru meyve olarak tüketildiği gibi bazı teknolojik ürünlere de hammadde oluşturmaktadır. Kuru incir, unlu mamullerle (pasta, kek T.s,) şekerlemeler¬ de (üzeri çikolata ile kaplanarak), reçel yapımında yaygın olarak kullanılmaktadır. Ayrıca endüstriyel incirden de pekmez elde edilmektedir (Tariş, Ar-Ge, 1992)» Türkiye, kuru incir üretiminin tamamını Ege Bölgesinden özellikle Aydın ve İzmir illerinden sağlamaktadır. 1986 D.I.E (Devlet istatistik Enstitüsü) verilerine göre yurdu¬ muzda 10.200.000 adet incir ağacı bulunmaktadır. Bunun 7.495.335 adeti Aydın ve izmir illerinde olup, her yıl yaklaşık 50.000-60.000-ton dolayında kuru incir üretimi yapıl¬ maktadır (Anon., 1990)* 1993 yılı Başbakanlık Devlet istatistik Enstitüsü veri¬ lerine göre, 1982-1991 yılları arasındaki ortalama yaş incir üretimi 324.800 ton, ortalama kuru incir üretimi ise 40.441 tondur (Çizelge 1). Yine D.î.E verilerine göre seçilmiş önemli sanayi maddelerinden olan kuru incirin dönemler itibarıyla üretim indeksi Çizelge 2' de verilmiştir. 2.2. Toksik Safler ve Stkili Oldukları Gıda Maddeleri Bugün dünyada, denizde, karada ve havada olmak üzere geniş bir yayılış alanına sahip funguslar aşağı yukarı 110.000 civarında türe sahiptirler. Doğada bazıları parazit olarak, bazıları saprofit olarak ve bazıları da simfaiotik olarak yaşamlarını sürdürmektedirler (öner, 1986). Saprofit küf mantarları içinde; konumuza giren çeşitli sini f lardan, Asperfi l im» Mich.ex Fr., Penlcilllu» Link ex Frr, Fasartta Link- ve Mucor Micfr* genttsları bilhassa önen*taşırlar. Funguslar sulu veya - 6 -2t rutubetli ortamlarda olduğu gibi kısmen kuru çevrelerde yaşamlarını sürdürürler (Alperden, 1985)» Genel, olarak meyve ve meyve ürünlerinin doğal mikroflo- rasını mayalar ve küfler oluştururlar. Küflerin meyvelerde gelişerek bir yandan gıdanın tüket İ içmeyecek bir hal alma¬ sına neden olması, diğer yandan rai kotoks ikozise neden olacak şekilde mikotoksinleri sentezlemeieri, ba gıdalarda bu grup mikroorganizmaların önemini ortaya koymakta ve kü* sayısının gerçeğe en yakın miktarda saptanmasını sağla» yacak izolasyon yönteminin belirlenmesini gerekli kılmak¬ tadır» Saprofit küfler ve bunların madde değişimi sekonder bileşikleri olan mikotoksinlerin insan ve sıcakkanlı hay¬ vanlara etkileri ve oluşturdukları hastalıklar üzerine bilhassa 1960 yılından bu yana geniş ve derin şekilde çeşit¬ li araştırmalar yapılmaktadır (Alperden, 1985). 1960 yılındaki araştırmalarda yer fıstığı kubbelerinde bol miktarlarda Asperfillo* f tavus.1 un varlığının dikkati çekmesini, Aspergillas f la*»*1un, o tarihlere kadar tanın¬ mayan çok şiddetli toksinlerinin izole edilip olayın aydın¬ lığa çıkarılması izlemiştir, tik ayrılan toksine A. flavvs toksini anlamında“Aflatoksin”adı verilmiştir. Başlangıçta Aflatoksin1 in Bj - B2 - Gj - GZ olmak üzere 4 variasyonu belirlenmiş iken daha sonra toplam 13'e ulaştıkları açık¬ lanmıştır (Alperden, 1985). Çizelge 3* te bazı mikotoksinler, bunları üreten küfler ve riskli gıdalardan örnekler verilmektedir (Kiag ve ark., 1984; Alperden, 1985; Topal, 1986; El tem, 1991). 2.3. Tok* i a Ör e t imi a i Etki İ ey «. FaktörUr Toksin oluşumundan önce, toksik fungusların varlığı, ürünün kalite ve kabul edilebilirliğinin bir göstergesi - 9 -ö1 - i ». £ b g > g-«O T 0 w o«oM. M _, -o x -o«4-> -. s> - O..Mb a»«jm na. B. r?.o.« w« eo > g.s* - gb -“ x - S -ı « l. »0 l|->b «.» b J5.a ı»_ « -.T-o bo> s o o B s - z»x « - « - - - o - 2.>*«S ı« ı»; s e Q ”o-, b j» £.S.XX g b-«a°T2- - b00i.j«-»r!2«-*««»-o>,B3 «.*eu«j%J*«*-- - t,«eocao. j< B - - es“ « o. - »s « >.tMwe)wN»U-ı -jjX « B O.>.* N B. bO B »(BiL. b- S ». - « co e» a« o js ca Oı^ > 3 > N a. - u,uca-< «go>t. j* aeo j^. 3 aacsuBucaco.acaa>x d -o o x es ^ >ji s>jdx.. u o » Q.. _ca- w a> -- -o&j- a« js u -.- -(Ot.3~-ıÖ3J3B. tt U B.ej,ı. j^ e a.*M«caa«oat. y- wj,!.o.g-...>..a Qja«XeNXb« J«! U.,»OCB.. ea -. ı.u.« -. u B -t->OBca- -o B « o -t.JS*6l.Nl.JbD>,-« B >,« JM»Cd3»C3-.B«B- - « « O.>-J «.M Pd. J»İ ^5 Sl 8 g 5g İ - 88I o. 0 e « ja C M....... Da - a o e o. 0o a o c -. ««-OM-U- *aau«bBA 0w,M - M0-a0». -» a. § - O~ot*atb«u -. b g t. «MQM0t.M0«0 0 B 8. p.«oo^0a««^> & a. u >. ^oü cu”o.' o.' a.' 4? < < .», 0t.- *»0M-OJ3b o»**... 8 *.u- M*-.o S b so « b >.“ a :liirıl=.ig:.:lı! < -«-~>rSüusBu°-..«-* -- *«.o0B««0-ciNwMe««««e N. -. 0«.k0-.«.«MMa« - -> 0b M b-«bwe.a,a^B*ıM««h»*u BB0 b 00««.o»5^-üfle g. >. - ü «.» S 4!.. Wb >O X --« Si s8 X.>.M«4 -U.*.m O l--.a u.a -.. u fc. -O -a> «O XX 2 S.l M a UW _ oa §.w a l a 8 -o ' * J l ı J! 8 lB 1-5 â -w u 3 w t. nB >. - o fl.>-> n 4> w eo n oa5 «o S - w « w Su - macna -. « «w e B s h « g >,.*»ou-aH- n - «- üDoao- boao«a-«ot.ja> »vgahi.»-»-”-»»a>u>«a>wM>hu» -O- w - 31.- «ÜS»l.- Xk.Ofc.-.«O3 D.b««^ava8«nobo-oubouu6C4jna e o > B« a x S *o - Ol- 8 BO- * «> V » w - - B S S«İB I BN S o. « o » »S « «l l - ^ § a i s- B - H B » n - o B oB9- o«- «Bİ*1 -u« - - gpas- OBÜ- »^ - - 3- o«a -uaas^u -.aot»'Mu--ckbaa- M>saa>> uaaoa-~aa3ja«>MUUMA- a « B o- a t o -«^IH- - g *.».*'>. ».>.- »>o- B1-»- «o BB - O.«..S a.aua.a.a.a.a.a.aua.a.auOu0.0.0.0.0.0.0.0.0.0.0. İ 4^ B“m aa ~..* «- » -B 60 -- «c»- O -3 N B u.aıbo -x.C9 -b-ı bOCt h - ba-aA aj - g)-« -00 aet> «u - et «B«t-a J3 -< ugu e»- a j* a--M- « auM u>- J9 w«2-B O 41wS.« -.k.w.*- o 0)-.> O a > >-u -rw Ma*>-«So a w-e S*o.j* o. >.- -^a>o-o « «... oa » -> U bbO. -« 4)-jd a»> u «9 - *-O>«8 -«t - . t».«au>- «S «« f M a î! -e -o x M u a M t> a. -flu o. * '.û O.g b -a_ B o o*»8 -_ >» ga _ a 9 u > a- , a K- u a It.« * ^ İ « B wa_ ® B ı -O« M «o B - a9*S_uo«ı B M 9 s o- a 9w 9 u 9«u- a -w - o. «iMa.o.ooo -a ma,o,m aa. a MO.*.........O.......*«a WU.U05 - 12 -0O >>- -«ı- 9a «aM a t--. «t.k.. uaa w ou- ffl --« -İ*.- -SJ3 -.>»-a J5-*j a-w w «ı--. 0)o>- u wOw o ao-- «O g.c» _ 5-o«.a -o-co «a - 0.-ı.u > 0« -> o x« & nü--h --w.*-.- ı- en Nh. B«a E s.8£ ls g. § !g s §g i B K.. »« 9B. NM.Mhuel- - e ou 0 b M e a B a- a ü ua 0 -. o o A. 0 ~-usa. - u a««-~ « t. k.u a « NKO«O0M.fi h h«,^M ejajsciAh« a « o». - a.ouojauea o. ^ >u m ». «. « a ^ ^t.a ».uuttlvM. ».... a .h. UMHUHO0.0.0.0.u. a. u o 4J l«- 0 «-.oa -*o *.«*. >.8v >.M ig h ı _ «a.B a e İ *>M oh « o B * -a«ua «.M u _ «-.*^w« -o o *>B0o_o« aa ., o- -B - « B - «- ».B -. S e u b « a a i-agfi.o o_ _ B B S ja o M«^O t. u B Eg wgg^MİB BU « H -..* - > g a « « oB « a gB B -. w e g B - Ba«a. B 0 k. o «t-u a « B- - «. o se.»- B u u -.,.; --»)«”E«« OM u og« «ot»«**ge«o1*-»»--üo.g>-. g u e M.,*. -0.. a a............... a....0 B O.O.O.U. bub.U.b.h.b.U.b.» *s s =l --u.o Bha. «. B.«00“O d h . 0 N-B -O 44BO B 0 > 0 O0B S W O u u«O0 B - B Ou-O 0 t. jaoa N. *» ü CMgh.« -< ”. ı«a * t> ' ü .- H*.0 H -'HIS - 13 -l olarak kullanılabilir. Gıdalarda bulunan küf türlerinin farkına varılması, karşılaşılabilecek mikotoksin tiplerinin erken bir indikatörü olabilmektedir (APHA, 1992). Küflerin gıdalar üzerinde üreme ve gelişmelerini etki¬ leyen değişik fiziksel ve kimyasal faktörler vardır» Bu faktörler, gıdanın fiziko-kimyasal yapısına bağlı olan iç faktörler (su aktivitesi; pH; redoks potansiyeli; besin elementleri; antimikrobiyal maddeler; biyolojik yapı) ile gıdaların depolandıkları çevre koşullarını kapsayan dış faktörlerden (sıcaklık; nisbi nem; atmosferik kompozisyon) meydana gelir (Karapınar, 1984). Tarımsal ürünlerin toksigenik küfler ile kontaminasyonu hasat öncesinde, hasat sonrasında kurutma, depolama, işleme ve dağıtım esnafında meydana gelebilir (Karapınar, 1984). Toksin üretimini etkileyen faktörlerden en önemlileri nem, substrat tipi ve sıcaklıktır (Diener ve Davis, 1969; Lieu ve Bullerman, 1977 ; Northolt ve Soentoro, 1981). Substrat, fungal büyüme ve aflatoksin üretimini etki¬ leyen en önemli faktörlerden biridir. Farklı substratlar fungal büyüme ve aflatoksin oluşumunu farklı derecelerde etkilemektedirler (Lieu ve Bullerman, 1977). Depolanan her besin maddesinde özellikle yüksek karbon¬ hidrat içeren buğday ve pirinçte aflatoksinlerin oluşma olasılığı çok yüksektir (Duru ve Şahin, 1979). Fazla miktarlardaki yağın A» flar»* tarafından hemen metabolize edilememesinden dolayı, yüksek karbonhidratlı substratların (pirinç, buğday), yağlı tohumlardan (yer fıstığı, soya fasulyesi) daha fazla aflatoksin oluşumuna destek olduğu saptanmıştır (Diener ve Davis, 1969). - 14 -l Aynı substrat Özerinde de aflatoksin oluşumunda fark¬ lılıklar bulanmaktadır. Bu farklılıklar; fungal straln, sıcaklık, nem içeriği, inkûbasyon suresinin uzunluğu, afla¬ toksin analizi metodları gibi birçok faktöre bağlıdır (Diener ve Davis, 1969). Aflatoksin oluşumunu etkileyen diğer Önemli bir faktör de sıcaklıktır. Diener ve Davis (1969), yerfıstığı ve bir sıvı besiyerinde aflatoksin oluşumu için öpt ima l sıcaklığın 25°C olduğunu belirtmişlerdir. Northolt ve Soentoro (1981), Aspergillo«'ların çoğunun üremesi için öpt imal sıcaklığın 30-40 C olduğunu belirtmiş¬ lerdir. Aynı araştırmacılar, aynı zamanda aflatoksin oluşu¬ munun, verilen sıcaklıkta, substrat ve su aktivitesine bağlı olduğunu da belirtmişlerdir. (Ballerman ve ark., 1984). Aflatoksin oluşumu, üremenin olduğu tüm sıcaklıklarda gözlenmektedir. Ancak en çok aflatoksin oluşum sıcaklığı 24-30°C olarak belirtilmiştir. Su aktivitesi çok yüksek olmadığı sürece 10°C altında tutulan sıcaklık derecesinin aflatoksin oluşumunu önlediğini belirtmişlerdir (Bullerman ve ark., 1984). Çeşitli araştırıcılar da A* f l «TOS ve A»parasiticns için optimum sıcaklık derecelerinin 25-35°C olduğunu, A» f lavaş'- un 7.5 ve 10°Cf lerde yavaş olarak aflatoksin üretebildiğin! ve aflatoksinlerin 10°C' nin altında ve 40°C' nin üstünde nadiren üretilebildiğini belirtmişlerdir (El tem, 1991). önemli bir büyüme faktörü olan su aktivitesi (a )'nin aflatoksigenik küfler üzerinde çeşitli etkileri olduğu bilinmektedir. Toksigenik küfleri de içeren tüm mikroorga¬ nizmaların gelişmesi İçin, maksimum, optimum ve minimum su aktivitesi değerleri vardır. Minimum a, büyüme için - 15 -t gerekli elan optimum sıcaklıkta en duşak seviyede; minomum ve maksimum büyüme sıcaklıklarına yakın olduğunda ise en yüksek seviyede olmaktadır (Bullerman ve ark., 1984). Çizelge 4* te potansiyel toksik küflerin çeşitli genus ve türlerinin minimum su aktivitesi değerleri verilmiştir (Bullerman ve ark., 1984). Çizelge 4 : Potansiyel Toksit Küflerin Çeşitli Genus ve Türlerinin Minumum av Değerleri KüflerMinimum av Küflerin büyük çoğunluğu0.70 - 0.80 A*pergill«« sop.0.68 * 0.88 Penicillium spp.0.80 - 0.90 Fvsarlanı spp.0.80 - 0.92 Alternaria tenais0.94 AspergilUa flavus0.78 A*pergillms ochracevs0.77 Aspergillaa versicolör0.80 Cladosporiom herbarvnı0.88 PenicilliuH brevicompactm*0.84 Peni çillim citrinvn0.84 PeaicillimB cyclopiUB0.82 Penicllliu» islandicon0.83 Peaicilliu» martensii0.79 Stacaybotrys atra0.94 Küfler aerobik mikroorganizmalar olmalarına rağmen, spor çimlenmesi, vejetatif üreme ve spor oluşumu için gerek¬ li olan minimal oksijen miktarları çok değişken olabilmek¬ tedir (Diener ve Davis, 1969). - 16 -/ Oksijen, fungusların büyümesi için genellikle gerekli olup mikotoksinlerin üretimini de etkilemektedir, örneğin, O. konsantrasyonu % l' den daha az olduğu zaman aflatoksin üretimi oldukça sınırlanmaktadır (Northolt ve Soentoro, 1981). Landers ve arkadaşları (1967), % 20'nin üzerindeki GOg yoğunluklarında büyüme ve sporulasyonnn inhibe edildiğini ve % 20* nin altındaki atmosferik O2 konsantrasyonlarında ise daha az toksin üretimi oluştuğunu belirtmişlerdir (Diener veDavis, 1969). pH, aflatoksin oluşumunu etkileyen diğer bir faktördür. Yüksek miktarlarda aflatoksinin, nötrale yakın başlangıç pH değerleriyle elde edilebildiği ve aflatoksin üretiminde final pH'ın kullanılan ortama göre 4.0 ve 8.0 olarak değişe¬ bileceği belirtilmiştir (Diener veDavis, 1969). 2.4. Küf izolasyonunda Kal lanı lan Beşiyerleri Gıdalarda küf sayımlarında üç tip besiyeri kullanıl¬ maktadır. Bunlar genel amaçlı besiyerleri, seçici besiyer- leri ve ayırt edici beşiyerleridi r (Hartog, 1981; Topal, 1985). 2.4.1. Genal Anaçtı Besiyerleri Küf sayısının saptanmasında kullanılan genel amaçlı besiyerleri, küf gelişimi için ihtiyaç duyulan doğal madde¬ leri içermektedir. Malt Extract Ağar (MEA), Potato Deztrose Ağar (PDA), Plate Count Ağar (PCA) gibi genel amaçlı besi- yerlerinin pH'ları, laktik, sitrik, tartarik asit gibi asitlerle düşürülerek küfler için seçici hale getirilirler (Koburger, 1971; Koburger ve'farhat, 1975; Hartog, 1981; Topal, 1985). - 17 -l Her nekadar küfler içi a s-eçici ortam kal l anı iması veya düşük pH'da çalışılması bakteri gelişmesine mani ise de, gıda maddelerinden küf izolasyonuna geçişteki ilk ekimlerde üreyebilecek bakteri florasını elimine etmek için besiyerine antibiyotik ilavesinde yarar vardır. En sıklıkla kullanılan antibiyotikler ve konsantrasyonları şöyledir : Klortetrasiklin 10-100 ppm; kloramfenikol 50-100 ppm; oksi tetrasiklin 100 ppm, gentamisin 50-60 ppm, kanaatisin 110 ppm, streptomisin 30-50 ppm (Hartog, 1981; Topal, 1985)» Ancak ısısal stabil iteleri ve geniş antibakteriyel spektrumları nedeniyle gentamisin ve kloramfenikol daha çok tercih edilir (Beuchat, 1984; Topal, 1985). Antibiyotikler besiyerlerine tek başlarına konulabil- dikleri gibi kombinasyon halinde de ilave edilebilmektedir. Tek başına antibiyotik kullanımında bakteriyostatik etki kaybolabi Imektedir (Hartog 1981; Topal, 1985). Gıdalardan küflerin izolasyonunda güçlük yaratan bir olay, küf kolonilerinin petride besiyeri yüzeyini kaplama- sıdır. Macor, Rh i z opus Ehrenberg gibi küflerin hızlı gel i simi, daha yavaş gelişen küflerin gelişimini inhibe etmekte ve dola¬ yısıyla sayımın sağlıklı şekilde yapılmasını engellemek¬ tedir (Hartog, 1981). Rose bengal ve dichloran (2,6-dichloro-4-nitroanaline) küf kolonilerinin yayılma hızını geciktirmede etkin olan kimyasal maddeler arasındadırlar (Beuchat, 1984). ftfccor ve Rhizopvs gibi flamentli küflerin aşırı yayıl¬ masını önlemek üzere ortama“Rose Bengal”ilave edilebilir. En uygun konsantrasyon 20-150 ppm olup, bu küflerin geliş¬ melerini yavaşlatır ve kontrole alır. Mucorales takımına giren fungnsların İzolasyonunda koloni yayılmasını sınır- - 18 -l l layıcı en etkili madde olarak di kl oran kullanılmaktadır. Aspergillms flarvs'un seçici izolasyonunda da dikloranf yalnız veya streptomisinle kombi nel i olarak kullanılabilir (Topal, 1985). 2.4.2.Seçici Besiyerleri Gıda maddelerinden sıklıkla izole edilebilen grupların tanıya hazırlanması için, seçici besiyeri seçimi önemlidir, örneğin Peaicilliaa ye Aspergil loşlar Czapek's Solution Ağar ve Malt Ejctract Ağar“da, Fusarium Oat-meal (Yulaf unu ağar) veya Potato-Sucrose Ağar (PSA) veya Potato Oeztrose Ağar'da (PDA) f Tricaodenaa Pers.ex Fr. ise Oat Meal Agar'da -iyi gel i sinektedir. Ancak kserofilik ve kserotolerant kafi er i n tanısı için su aktivitesi düşürülmüş ortamlar kullanılır. Halofilik küfler için % il'in üzerindeki tuz (NaCl) konsantrasyonu ile ayarlanmış ortamlar, ozmofilik ve ozmotoleraat küfler için ise % 20-40 glikoz veya sakkaroz ilaveli ortamlar kullanılmalıdır (Topal, 1985). 2.4.3.Ayırt Edici Beşiyer l«r Ayırt edici küf besiyerleri bir iki adedi geçmeyecek kadar azdır. Aflatoksigenik küfler için ayırt edici bir besiyeri olan Aspergillus Differential Medium (AEM) ilk kez Bothost ve Fennell (1974) tarafından formüle edilmiştir. Besiyeri içersindeki ferrik sitrat, aflatoksigenik küflerin petri altında sarı turuncu renk oluşturmasını sağlamakta¬ dır ve oluşan bu renk kadmiyum sarısı veya kadmiyum sülfit rengi olarak nitelendirilmiştir (Pitt ve ark., 1983). Ancak Hamsa ve Ayres adlı araştırıcılar, AEM beş i yeri¬ nin, hızlı gelişen bazı küf türlerine karşı seçici olmaması nedeniyle kullanılabilirliğinin sınırlı olduğunu bildir¬ mişlerdir. Bu besiyerine streptomisin ve dikloran katıl¬ dığında ise bakterilerin üremesinin ve küflerin yay ı ima- - 19 -l sının engellendiği gözlemiştirler (Pitt ye ark., 1983; Beuchat, 1984). tkinci bir ayırt edici besiyer ise Pitt ve arkadaşları (1983) tarafından formüle edilen re ACM'den farklı olarak ferrik amonyum sitrat, kloramfenikol içeren ve dikloran ilaveli Aspergillas Flavaş Parasiticus Ağar1 dır. A» flara* ve A. parasiticas koloni terinin bu besiyerinde, petri altın¬ da, ACM'den daha hızlı ve yogan turuncu sarı renk oluştur¬ dukları bildirilmiştir (Pitt ve ark., 1983; Beuchat, 1984). 2.5. Kare İncirlerde Küf Floraları Özerine Yapılan Araştırmalar ülkemizde bazı tarımsal ürün ve işlenmiş gıda maddele¬ rinin küf floraları üzerinde birçok araştırma yapılmış olmasına rağmen bu konuda incirler üzerindeki çalışmalar yok denecek kadar azdır. Ancak Çakmakçı ve Kösker adlı araştırıcılar 1973 yılında Ankara piyasalarından toplanan 8 kuru incir örneğinde gramda sırası ile 70, 110, 380, 153, 157, 196, 76 ve 21 adet maya ve küf sayıldığını bildirmiş¬ lerdir (Aşkın ve ark., 1977a?). Ayrıca Amerika Gıda ve ilaç örgütü tarafından 1973-1974 yıllarında incelenen 168 kuru incir örneğinin hiçbirisinin gözle görünür bir şekilde küflü olmadığı ve örneklerden daha çok Aspergillas aiger, Rhİzopas türleri, bazı Pnllnlaria türleri ve nadiren Aspergillas flavaş grubu küflerin izole edildiği bildirilmiştir (Aşkın ve ark., 1977a). 1977 yılında îzmir ve Aydın yöresindeki çeşitli incir işletmeleri ve bahçeleri ile Tariş merkez depoları ve bu kuruma bağlı çeşitli ortak kooperatiflerden sağlanan 56 adet kuru incir ve ezmeleri üzerinde küf sayımı İle bunların izolasyon ve tanıları yapılmıştır. Özerinde çalışılan incir örneklerinden toplam olarak 138 küf izole edilmiştir. Bu - 20 -* izol atlardan büyük bir çoğunluğunun Aspergillas ve PeaicillioB genuslarına ait olduğu saptanmıştır. Bunların dışında CladosporioB, Raizopas» Chaetoeüom, Absidia, Geotricaam ve Haeor genuslarına ait türler de izole edilmiştir (Aşkın ve ark., 1977 a). Ege bölgesinde yapılan bir çalışmada İse 206 adet sergi ve 78 adet depo örneği olmak Özere 1986 yılı Orunu toplara 284 kuru incir örneğinde mikroflara saptanmıştır (Karapınar ve ark., 1989). Toplam 206 sergi örneğinden 27 farklı kflf türü teşhisi yapılmış ve fungal flora içerisinde Aspergillas niger küf türünün en sık rastlanan dominant tür olduğu görülmüştür. 206 sergi örneğinin 47'sinden A. flavaş izole edilirken, bu örneklerin hiçbirisinde Aspergillas parasiticas1a rast¬ lanmamıştır. Depo örneklerinde ise 10 farklı küf türü izole edilmiş¬ tir. Yine Aspergillas niger türü dominant tür olmuş ve sergi örneklerinde saptanmayan A. parasiticas ile Macar racesosus küf tOrleri izole edilmiştir. Depo örneklerinin % 5'inden ise A. f lavaş izole edilmiştir (Karapınar ve ark., 1989). Kuru incirler Özerinde yapılan diğer bir çalışmada ise analiz edilen 30 örnekten elde edilen izol at l arda Aspergillas, Penicilliam, Rhizepas ve Fasariam olmak Özere 4 kof genusu saptanmıştır (Kocabaş, 1991). 2.6. Kara tacirlerde Aflatoksia KoataaUaasyeaaa Orijiai 2.6.1. tç Faktörler Fungal etkenler ve toksin oluşumu, iç faktörler olarak kuru incirlerde aflatoksin kontaminasyonunnn orijinini oluştururlar (Bars, 1989). - 21 -2.6.1.1. Ekolojik Özellikler Aspergillus flares Link ve Aspergillus paresi t i ems Speare, ılıman iklim kaşağında geniş çapta yayıl im göster mektedir. Toprak kaynaklı olan bu türlerin spor dağılım ları, başlıca rüzgar (toz) ve böcekler ile olmaktadır. Semi-kserofİ lik (Limit a^. = 0*80) ve termotolerant (28-30°C) olan bu türler oksijensiz üreyemezler (Bars, 1989). 2.6.1.2. Aflatoksin Oluşumu Gıdalarda toksinogenik strainlerin % 30 'dan % 70'e kadar olan sıklığı ve toksinogenik potansiyel, snbstrat ve bölge ile değişim göstermektedir. Sınırlı büyüme koşulları olan bölgelerde, toksin oluşumu gözlenraemektedi r. Nem içeriği arttıkça, toksin oluşumu başlamakta ve su aktivitesi ile orantılı olarak artmaya devam etmektedir. Yumuşak olgun incirlerde olduğu gibi, yüksek nem içerikli gıdalarda düşük oksijen seviyesi nedeniyle toksin oluşumu zayıf olmaktadır (Bars, 1989). Optimal üreme sıcaklığına yakın olan optimal aflatoksin ;um sıcaklığı (28-30°) mevsiminde gözlenmektedir. oluşum sıcaklığı (28-30°) genellikle bu meyvelerin hasat Oksijen kısmi basıncının azalması ve bütün bunların ötesinde karbondioksit seviyelerindeki artış, toksin oluşu munu engellemektedir. Oksijen konsantrasyona sadece % l1 İn altında iken aflatoksin oluşumu hemen hemen inhibe olmak tadır (Bars, 1989). Toksin oluşuma daha çok gıda maddesinin kimyasal kompo zisyonuna bağlı olmaktadır. Meyve bahçelerindeki sert olgun ve buruşmuş olgun incirler aflatoksin oluşuma için iyi bir substrat olarak görülmektedirler (Buchanan- ve ark., 1975 ; Morton ve ark., 1979). - 22 -t Meyvedeki fiziksel lezyonlar, saprofitik küflerin mey- vaya doğrudan girişine izin vermekte ve böylece büyük çapta toksin oluşumunu hızlandırmaktadır» Günümüzde bu tip lezyon¬ lar, meyvelerin şişerek çatlamasından veya yere düşmesinden olabilmektedir (Bars, 1989), 2.6.2. Dış Fakt»rler 2.6.2.1.AgronoaUk ve iklimsel Faktörler Yerfıstığı, mısır gibi değişik bitkisel ürünlerin belir¬ li varyeteleri hasat zamanı, sulama ve iklime bağlı olarak Aspergillus flavaş ve aflatoksin kontaminasyonnna daha fazla dirençli olmaktadır. incirin olgunlaşma sürecinden önce toprağın sürülmesi ile çürümüş bitkisel artıklar toprakla örtülmekte ve daha sonra toprak florası ile parçalanmaktadırlar. Bu şekilde toprak florasındaki artış, rekabet nedeniyle A. flavns'un gelişiminde azalmaya neden olmaktadır (Bars, 1989). 2.8.2.2.Hasat, Kanuna ve Depolama Koşulları incirler olgunlaşma süreci sırasında A. flavns ve afla¬ toksin birikimine karşı çok hassas oldukları için fiziksel zarara yol açacak her bir etkenden kaçınılması gerekmek¬ tedir, tkinci olarak ise meyvelerin toprak ile doğrudan teması engellenmelidir. Nem içeriğinin % 40'a düşmesi, ilk hızlı kurutma aşaması olup A. f lav» gelişimini ve toksin oluşum riskini azalt¬ maktadır. Kuru incirler için olan çok kötü depolama şartları dışında, A. flavvs çok düşük su aktivitesi nedeniyle gelişme gösterememektedir (Bars, 1989)» - 23 -l 2.7. Kam tacirlerde Aflatoksia Özerine Yapılan Araştıranlar incirlerde aflatoksin sorunu, ilk kez 1973 yılında, Ekim 1972* de Avrupa ülkelerine ihraç edilen kuru incir¬ lerde, Danimarka'da yapılan analizler sonucu 938 ppb afla¬ toksin Bj saptanmasıyla ortaya çıkmıştır (Anon., İ9DG)*, Yine 1973-1974 yıllarında ABD'de Türkiye'den gönderilen 38 parti kuru incirden 3 partide aflatoksin bulunduğu belir¬ lenmiş ve aflatoksin içeren kuru incirler Türkiye'ye geri gönderilmiştir (Anon, 1990). Ancak bu yıllardan 1985 yılına kadar incir dış satımında aflatoksin ile ilgili önemli bir darboğaz yaşanmamıştır {Anon., 1990). 1986 yılında özellikle isviçre'de Basel-Landschaft Kanton bölgesinde incelenen ithal Türk incirlerinde 14 örnekte ortalama 4 ug/kg aflatoksin B. ve aflatoksin G. bulunduğu bildirilmiştir (Karapınar ve ark., 1989). Ayrıca Türkiye'den ithal edilen incirlerin l yg/kg'dan fazla aflatoksin Bj içerdiği dikkate alınarak özellikle ithalatçı firmaların alımlarında çok titiz olması konusunda uyarılar getirilmiştir, isviçre'de analizi yapılan 83 Türk incir örneğinin % 17' si aflatoksin ile kontamine bulunmuş olup, özellikle 1986 yılı ürününe dikkat çekilmektedir (Karapınar ve ark., 1989). Yine isviçre'ye ihraç edilen 1985 yılı mahsûlü Türk incirlerinde tek meyvede 5 wg/kg aflatoksin B. bulunduğu ve toplam yığında ortalama 13.0 ug/kg aflatoksin B. ve 15.2 ug/kg Gj bulunduğu bildirilmektedir. Aflatoksin ile kontamine incir sayısı az olmasına karşın kontaminasyon düzeyi oldukça yüksek bulunmuştur. Tanelerin yüzeyinde U.V.ışığı altında gözlenen parlak yeşilimsi-sarı fluoresan- sın, aflatoksin kontaminasyonu ile kalitatif olarak çok - 24 -l yüksek oranda ilişkili olduğu bildirilmiştir (Karapınar ve ark., 1989). Kuru incirlerde aflatoksin oluşumunun, incir meyvesi henüz yeşilken söz konuşa olmayıp ancak meyve olgunlaşırken saptanmış olması, Aspergillvs flavaş'un olgun incir meyve¬ lerinin güçlü bir patojeni olduğunu ortaya koymuştur. Kuru meyvelerde aflatoksin birikimi ve küf Öreme hızı, nem oranı ile direkt bağlantılı olup, nem oranı düşene kadar devam etmektedir (Buchanan ve ark., 1975). Morton ve arkadaşları (1979), kurn incir, kuru kayısı, kuru üzüm ve ananas üzerinde çalışarak bu meyvelerin afla¬ toksin oluşturma potansiyellerini incelemişlerdir. Bu çalış¬ mada A. flavns ATCC 15548, A. flavus NRRL 3251 ve A. para* si tlens NRRL 2999 olmak üzere 3 aflatoksigenik strain kulla¬ nılmıştır. Tüm meyveler aflatoksin oluşturan türler ile aşılanarak kalitatif ve kantltatif analizleri yapılmıştır. Burada kurn incirler aflatoksin oluşturma potansiyeli yönün¬ den kayısıdan sonra ikinci sırayı almıştır (Morton ve ark., 1979). Aşkın ve arkadaşları (1977b),A. flavns ile aşılanan kurn incirlerde aflatoksin oluşumu üzerinde yaptıkları araştırmalarda, örneklerin yarısını nemlendirip sterilize etmişler, diğer yarısını ise herhangi bir nemlendirme ve sterilizasyon işlemine tabi tutmamışlardır. 3 ayrı A. flavn» kültürü ile yapılan aşılamada, afla¬ toksin oluşumu inkübasyonun ikinci gününden sonra başlamış, 4 veya altıncı günde maksimum noktaya ulaşmış bundan sonra ortamdaki aflatoksin miktarında bir azalma görülmüştür (Aşkın ve ark., 1977 b). Nemlendirilmeden ve sterilize edilmeden 3 ayrı A. flavu* grubu mikroorganizma ile aşılanan kuru incirlerde ise -25 -t İakflbasyon periyodunun sonuna kadar bir küf gelişimi ve aflatoksin oluşumu görülmemiştir (Aşkın ve ark., 1977b). Ege bölgesinde yapılan bir çalışmada, 206 adet sergi ve 78 adet depo örneği olmak üzere 1986 yıl ürünü toplam 284 kura incir örneğinde aflatoksin kantitatif analizleri yapılmıştır* incelenen depo örneklerinin hiçbirisinde aflatoksin saptanmamış, sadece 8 harda tipi sergi örneğinde aflatoksin Bj, B2 ve Gj bulunmuştur. Sergi örneklerinin sadece % 4'ünde aflatoksin kontaminasyonu saptanmış olmakla beraber aflatok¬ sin düzeylerinin oldukça yüksek olduğu gözlenmiştir (Karapınar ve ark., 1989). 1991 yılında, yapılan bir diğer çalışmada ise, 30 kuru incir örneğinden 10 tanesinde aflatoksigenik küf türleri olan A. flavns ve A. parasiticns saptanmıştır (Kocabaş, 1991). 2.8. Mikotoksİnlerin Genel Analiz Yöntemleri örnekleme, analiz işleminin oldukça önemli bir kısmı¬ dır, örnekleme işleminin amacı, yığını temsil edecek olan bir laboratuvar örneği elde etmektir. Halen en gerçek toksin içeriğini belirlemek için kullanılması gereken bir örnek¬ leme yöntemi belirlenememiştir. Buna karşın çeşitli ürünler için örnekleme işlemleri yapılmakta olup, Avrupa Topluluğu'- nda gıda maddeleri için resmi olarak kullanılmakta olan bir örnekleme yöntemi de bulunmaktadır (Van Egmond, 1981). Mikotoksİnlerin anal izindeki ilk basamak, test edilen materyalin ekstraksiyonudur. Genel olarak mikotoksinler; kloroform, diklorometan, asetonitril, etil asetat, aseton ve metanol gibi bir organik çözücü ile ekstrakte edilmek¬ tedirler. Ayrıca bu çözgenlerle birlikte az miktarda sn - 26 -f ve asitler de kullanılmaktadır. Mikotoksinler çok düşük miktarlarda bulunduklarından, en son tayinin yapılabilmesi için ekstraktın yoğun bir konsantrasyonda elde edilmesi gerekmektedir, örneklerde iipidler ve diğer bazı bileşikler bulunabildiğinden; ekstrakt konsantre edilmeden önce saf- laştırılmış olmalıdır. Sİlicagel, alüminyum oksit, poliamid, Florİsİl ve Sephodez gibi maddeler kullanılarak kolon kromatografisiyle birçok temizleme basamakları elde edile¬ bildiği gibi, ayırma hunilerinde sıvı ekstraksiyonu da yapılmaktadır. Toksinlerin çoğu lipofilik olmadığından, yağlar bu şekilde toksinsiz olarak uzaklaştırılırken ekstrakte edilen toksinin de büyük çoğunluğu uzaklaştırıl¬ mış olur. Bu kısım konsantre edildikten sonra ise ”final ekstrakt11 elde edilmiş olur (Van Egmond, 1981). Elde edilen, f inal ekstrakta mikotoksin tayinine engel olabilecek birtakım maddeler bulunabilmektedir. Bu nedenle mikotoksini ayırmak için çeşitli kromatografik yöntemler kullanılmaktadır. Bunlardan en önemlisi l ve 2 yönlü ince tabaka kromatografi si (TLC)' dir. Toksinlerin çoğu (non- volatile) gaz haline gelemediği için gaz-sıvı kromatogra- flsi (GLC) uygulaması oldukça sınırlıdır. Mikotoksin ana¬ lizinde popüler olan diğer bir ayırma tekniği ise yüksek basınçlı sıvı kromatografisi (HPLC)'dir ki bu özellikle, gıdalarda bulunan toksinlerin ayrılmasında iyi bir alter¬ natif olarak kul lanı intaktadır ( Van Egmond, 1981). Mikotoksinlerin tayin şekli, mikotoksinlerin fiziko- kimyasal özelliklerine dayanmaktadır. Aflatoksin gibi bazı mikotoksinler U.V. ışığını absorbe etme özelliğine sahiptir¬ ler. Ayrıca absorbe edilen U.V. ışığının enerjisini fluore- sans ışığı olarak dışarı verdiklerinden; fluoresansın yoğunluğu aflatoksin miktarının bir ölçüsü olmaktadır. Fluoresans yoğunluğunun tayini ise görsel olarak veya daha kesin bir şekilde densitometrik olarak yapılabilmektedir (Van Egmond, 1981). - 27 -t ince tabaka kromatograf isinde mikotoksin gibi davranan maddeler bulunabilmekte ve bundan dolayı bazı hatalı sonuç¬ lar ile karşı lasılabi Imektedir. Bu hatalı sonuçları en aza indirebilmek için, pozitif Örneklerde mikotoksin kimli¬ ğinin doğrulanması gerekmektedir. Bu amaç için en güvenilir yöntem,“High resolution mas s spectroscopy* (MS)1 di r (Van Egmond, 1981). Mikotoksin analizlerinde tamamen farklı prensiplere dayanan diğer yöntemler ise ”inmunoassey"lerdir. Enzyme Linked Immuno Sorbent Assay (ELlSA) ve Radio I mora n o Assay (RIA) ile ilgili bazı çalışmalar yayınlanmasına karşın, inmunoassey yöntemleri henüz kroraatografik yöntemlerle rekabet edememektedirler (Van Egmond, 1981).

Özet (Çeviri)

ABSTRACT Bu çalışmada, İzmir ili piyasasından toplanan 1991 ve 1992 yıllarına ait 50 kuru incir örneğinin küf florası incelenmiş ve bunlar arasında af latoksigenik olanlar belir lenmiştir. Bunlardan; 5 tür Aspergillus genusuna, 7 tür Peni ci llium genusuna, 1 tür Fnsarium genusuna, 1 tür Rhizopus genusuna, 1 tür Trichodenna genusuna, i tür Alternaria genusuna, 1 tür Cladosporium genusuna ve 1 tür de Paeci lomyces genusuna aittir. Ayrıca izole edilip tanı lanan 5 aflatoksigenik küf straininin aflatoksin üretmediği saptanım ş' ir. ABSTRACT In this study, 50 dried fig samples of 1991 and 1992 products, sold in local markets in Izmir, were examined to aetermine the mold flora and to identify the af latoxigenic species among these dried fig samples. At the end, 18 mold species were isolated and identified: 5 of them from Aspergillus genus, 7 of them from Penici Ilium genus, 1 of them from Fusarium genus, 1 of them from Rhizopus genus, 1 of them from Trichodenna genus, 1 of them from Alternaria genus, 1 of them from Cladosporium genus and 1 of them from Paeci lomyces genus. Addi t i ona ly, 5 af latoxigenic mold strains were identified, however none of these strains had produced aflatoxin.

Benzer Tezler

  1. Aydın yöresinde yetiştirilen kuru incirlerdeki fungus florasına ultraviyole ışınlarının etkilerinin incelenmesi

    A study of the effects of ultraviolet rays on the fungus flora of dried figs grown in the surrounding area of Aydın

    BURCU İŞMAN

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2004

    BiyolojiAdnan Menderes Üniversitesi

    Biyoloji Ana Bilim Dalı

    Y.DOÇ.DR. HALİL BIYIK

  2. Çekirdeksiz kuru üzümlerde aflatoksin B1, B2, G1, G2 tayini için mevcut bazı metotların karşılaştırılması üzerinde bir çalışma

    Başlık çevirisi yok

    DİLEK BOYACIOĞLU

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    1985

    Gıda MühendisliğiEge Üniversitesi

    Gıda Mühendisliği Ana Bilim Dalı

    YRD. DOÇ. DR. MERAL GÖNÜL

  3. Kuru incir üretiminde Okratoksin A oluşumu için potansiyel kaynakların belirlenmesi

    Determination of potential sources for OTA formation in production of dried figs

    SELMA KIRAÇ

    Doktora

    Türkçe

    Türkçe

    2006

    BiyolojiEge Üniversitesi

    Biyoloji Ana Bilim Dalı

    PROF.DR. RENGİN ELTEM

  4. Siyah küf ile bulaşık kuru incirlerde okratoksin a varlığının araştırılması

    A research on occurrence of ochratoxin a in dried figs contaminated with black moulds

    CAVİT ÇAĞLAR ÇANKAYA

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2018

    ZiraatEge Üniversitesi

    Bahçe Bitkileri Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. KAMER BETÜL ÖZER