İkinci Dünya Savaşı'nda Türk-Alman krom, silah ticareti ve kredi ilişkileri
Turkish-German chrome, weapon trade and credit relationships during Second World War
- Tez No: 348928
- Danışmanlar: PROF. DR. SABRI BURAK ARZOVA, DR. SEZEN KILIÇ
- Tez Türü: Yüksek Lisans
- Konular: Savunma ve Savunma Teknolojileri, Defense and Defense Technologies
- Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
- Yıl: 2013
- Dil: Türkçe
- Üniversite: Harp Akademileri Komutanlığı
- Enstitü: Stratejik Araştırmalar Enstitüsü
- Ana Bilim Dalı: Savunma Kaynakları Yönetimi Ana Bilim Dalı
- Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
- Sayfa Sayısı: 370
Özet
Türk-Alman münasebetleri Haçlı Seferleri?yle başlamıştır. Türklerle Almanlar arasındaki ilk yakınlaşma Kanuni Sultan Süleyman döneminde yaşanmış, 500 yıllık ortak bir tarihe sahip olan Türk-Alman devletleri ve halkları İkinci Viyana Kuşatması?ndan sonra bir daha karşı karşıya gelmezken, bu durum günümüze kadar yaklaşık 300 yıllık bir dilimi kapsamıştır. Hatta Birinci Dünya Savaşı?nda iki devlet ittifak grubunda, aynı safta yer almıştır. Bu çerçevede iki devlet arasında ticari, ekonomik, askerî, siyasi ve kültürel alanda pek çok ilişki ve etkileşim yaşandığını söylemek mümkündür. Birinci Dünya Savaşı?nın ardından 1918 yılında Almanya?da Weimar Cumhuriyeti ve 1923 yılında Türkiye Cumhuriyeti kurulmuş, Osmanlı Devleti?nin imzaladığı Mondros Ateşkes Anlaşması?nın 23. Maddesi gereği kesilen Türk-Alman ilişkilerinin yeniden tesisi 1923 tarihli Lozan Anlaşması?yla mümkün olagelmiştir. İki ülke arasındaki resmi ilişkiler yeniden 1924 yılında imzalanan Dostluk Anlaşması?yla kurulmuş ve tarihsel süreçte her zaman ön plana çıkan ekonomik ilişkiler tekrar 1927 yılında imzalanan Ticaret Anlaşması?yla vücut bulmuştur. Türkiye?nin 1933 yılında ekonomik kalkınma çabalarına girişmesiyle Almanya?da Naziler?in iktidara gelişi aynı döneme rastlamıştır. Bu dönemle birlikte Almanya?nın dış ticaret politikası tamamıyla siyasi, askerî ve ekonomik amaçlarına göre düzenlenmiştir. Güdülen revizyonist politikalar çerçevesinde endüstrisini güçlendirme, hammadde ihtiyacı, ticari ve ekonomik ilişkilerle siyasi nüfus kurma amaçları, Almanya?nın rotasını Güneydoğu Avrupa, Balkanlar, Yakın Doğu ve Orta Doğu?ya yöneltmiştir. Nitekim Türkiye, Almanya?nın ihtiyaç duyduğu krom hammaddesi gibi stratejik bir kaynağa sahip ülke olarak yakın ilgi görmüştür. Beliren yayılmacı ve saldırgan tutumları ile ideolojik temelde benzer eğilimlere sahip İtalya ile yakınlaşmasına rağmen Türkiye, Almanya?yla ticarette ilk etapta bir sakınca görmemiştir. Her iki ülkenin yaşadığı döviz sıkıntısı, İngiltere ve Fransa?nın gerek duyduğu hammaddeleri sömürgelerinden daha kaliteli ve ucuza karşılaması, Almanya?nın böyle sömürgelere sahip olmaması ve Türkiye?nin Almanya?yla, garanti müşteri olarak, yüksek fiyattan takas usulüyle kavuştuğu ticaret imkanı ve ihtiyaç duyduğu sanayi mallarını karşılayabilmesi, Türk-Alman ticari ve ekonomik ilişkilerinin 1933 yılından sonra hızlı bir yükselişe geçmesine sebep olmuştur. 1934 yılından büyük Alman firmalarının Türkiye?ye açtığı krediler bu gelişmeye önemli katkı sağlamıştır. Dolayısıyla 1933-1939 döneminde Almanya Türkiye?nin en önemli ticari ortağı haline gelmiştir. Aynı durum Almanya açısından geçerli olmamıştır. Almanya için Türkiye?nin önemi ithal ettiği malların özelliğinden kaynaklanmıştır. Almanya?nın 1936 yılında Ren işgali ve İtalya?yla Mihver İttifakını kurması, ardından 1938 yılında Avusturya ve Çekoslovakya istilasıyla fiiliyat kazanan revizyonist tutumları sonucu savaşın kaçınılmazlığı görülmeye başlanmıştır. Yaşanacak gelişmeler karşısında ağır bir Alman ekonomik nüfuzu altında olduğunu gören Türkiye, gerek ekonomik gerekse de siyasi anlamda İngiltere ve Fransa?dan yana durumu dengeleme çabalarına koyulmuştur. Neticede Almanya?nın Polonya?ya saldırdığı ve savaşın başladığı 1 Eylül 1939 tarihinde Türk-Alman ticari ilişkileri durma noktasına gelmiştir. İkinci Dünya Savaşı?na giden yıllarda Türkiye dünyanın en büyük krom üreticisi ve ihracatçısı ülke olmuştur. Dünya genelinde artan silahlanma yarışı, Türkiye?nin birinci kalite olarak nitelendirilen krom kaynaklarına sahip olması ve yüksek miktarda yaptığı üretim stratejik önemini artırmıştır. Bu bağlamda Türk kromuna sahip olmak moral unsurlarını da içeren nisbi bir üstünlük faktörü olarak değerlendirilmiştir. Bunun yanında bu hammadde açısından dışa bağımlı olan ülkeler arasında İngiltere, Fransa ve ABD ihtiyaçlarını sömürgelerinden tedarik edebilirken, Almanya askerî sanayisi için Türk kromuna en çok ilgi gösteren ülke olmuştur. 1930?lu yılların başından itibaren Türkiye?nin en çok krom ihraç ettiği ülkelerin başında Almanya gelmiştir. Savaşın başlangıcında 1938 ve 1939 yıllarında da bu liderliğini korumuştur. Fakat savaş sürecinde dengeler değişmiş, en çok Türk kromu ihracatı İngiltere?ye yapılırken onu ABD takip etmiştir. Dolayısıyla Müttefikler lehine önemli bir kayma yaşanmıştır. Savaş sürecinde Türkiye?nin gerek Almanya gerekse de Müttefiklerle olan görüşme gündemlerinin ilk sırasında çoğu zaman krom ticareti yer almıştır. Almanya Türk kromuna ihtiyaç duyduğu için talep ederken, Müttefikler bu hammaddeye Almanya?nın elde edememesi için talep göstermiştir. Türkiye?nin krom ticaretine biçtiği rol ise; dış politika dengesinin kurulması, ekonomik çıkarlara hizmet ve silahlanmayla orantılı olmuştur. Bunun karşılığında Almanya ile büyük ölçekli kredi ve silah anlaşmaları imzalanmıştır. Söz konusu anlaşmaların en önemli sebebini Müttefiklerden beklenen eylemlerin görülememesi oluşturmuştur. Sıkıntılı görüşme süreçlerinde Numan Menemencioğlu?nun milli çıkarlar için tarafları birbirini karşı oynatma stratejisi büyük kazanımlar sağlamıştır. Almanya 1940, 1941 ve 1942 yıllarında İngiltere ve Fransa?yla yapılan anlaşma gereği Türkiye?den krom alamamıştır. Neticede Türkiye Almanya?ya Nisan 1944?te krom ihracatını, 2 Ağustos 1944?te de tüm resmi ilişkilerini kesmiştir. İkinci Dünya Savaşı?nda Türk-Alman krom ticareti ve buna mukabil açılan kredilerle gerçekleştirilen silah ticareti, böylesine zor bir dönemde kıt bir kaynağın öngörülen tarafsızlık politikasının nasıl bir ayağını oluşturduğunun görülmesi bakımından önem kazanmaktadır. Türkiye?nin süreçteki tutumu mümkün olduğunca tarafsız kalmak olmuştur. Almanya?yla ilişkilerdeki yoğun trafiğe rağmen Müttefikler lehine daha çok karar alınmıştır. Türk devlet adamlarının güttüğü siyaset tam bir stratejik yönetim perspektifinde gerçekleşmiş ve arzu edilen sonuca nihayetinde ulaşılmıştır.
Özet (Çeviri)
The relationships between Turks and German began with Crusade. First relations between Turks and German appeared in the reign of Suleyman the Magnificent. Turks and German states and nations which have a common history of 500 years did not confront again after second Vienna Siege and this situation covered a time period of 300 years approximately. Even in the World War I, these two states took place in the same rank of central powers. Within this perspective, it is possible to claim that there have been many relations and interactions between two states in commercial, economic, military, political and cultural sense. In 1918 Weimar Republic was founded in Germany and in 1923 Turkish Republic was founded following the World War I. Reestablishment of Turks and German relations that were ceased pursuant to Article 23 of Moudros Armistice Treaty signed by the Ottoman state have come up again by the help of Lausanne Treaty dated 1923. Formal relations between two states was established again with the Treaty of Friendship signed at the date of 1924 and economical relations which remained at the forefront in the historical process came into existence again through the Treaty of Commerce signed in 1927. Economic progress efforts by Turkey in 1933 coincided with acceding by Nazis in Germany. Foreign trade politics of Germany had been completely organized in accordance with political, military and economic purposes in this period. Objectives of reinforcement of the industry, need for the raw materials, establishment of political dominance through the commercial and economical relations within the frame of adopted revisionist politics made Germany to turn its rote to Southeast Europe, the Balkans, Near East and Middle East. As a matter of fact, Turkey draw close attention as a country which had strategic resource like chrome raw material that Germany needed. Turkey did not consider the trade with Germany as hazardous at first stage, although it had close relations with Italy that had similar tendencies in terms of ideological basis such as emerging expansionist and aggressive stances. Shortage of foreign currency that both countries encounters, supply of required raw materials at more quality and lower price by France and Great Britain from their colonies, failure to have colonies as such by Germany, commercial opportunities that Turkey had barter transactions at a premium price with Germany as a steady customer, and supply of industrial goods from Germany that Turkey needs resulted in a rapid increase in Turkish-German commercial and business relations following the year of 1933. Procurement of loans by large German firms contributed the increase considerably that following the 1934. Consequently, Germany became the leading trading partner of Turkey within the period of 1933-1939. However, it may not be claimed from the point of Germany. Importance of Turkey in Germany?s perspective derived from the features of the goods that Germany imported. Inevitability of war was apparented following the revisionist stances that were put into action with occupation of Renn region by Germany in 1936, alliance with Italy as Axis Powers, and invasion of Austria and Czechoslovakia in 1938. Turkey that perceived itself under a deep economical influence of Germany with respect to emerging developments strived to balance the situation in favor of Great Britain and France in economical and political sense. Consequently, Turkish-German trade relations as of the date of 1 September 1939 that Germany invaded Poland and the war started. Turkey had become the leading country in terms of chrome production and exportation in the world as of the years until the World War II. The strategic importance of Turkey increased on the grounds of arms race rising all over the world, possession of chrome reserves at premium quality, and production of it in large amounts. In this context, owning to Turkish chrome was considered relatively as a supremacy factor involving also moral facts. Additionally among the countries that are foreign-dependent with respect to raw materials, Great Britain, France and USA procure their needs from colonies, on the other hand Germany was the leading country that deals with Turkish chrome for its military industry. Germany was on the first rank that Turkey exports chrome following the first years of 1930. However, the balance was changed in the period of the war, Great Britain became the leading country that Turkey exported chrome, and USA followed the Great Britain. A significant shift occurred in favor of Allies thereby. Chrome trade was frequently the most significant issue in the agenda of conferences held together with Germany or Allies with Turkey in the war period. Germany demanded the chrome because of necessity, but the Allies claimed Turkey not to provide chrome to Germany. The role determined for chrome trade by Turkey was in proportion to equilibrium in foreign policy, contribution to economical interests and armament. However, Turkey signed agreements on large-scaled loan procurement and armament with Germany. The most significant reason for execution of such agreements was failure to perform of expected actions by the Allies. Strategy of making the parties clash by Numan Menemencioğlu for national interests brought considerable gain in distressful negotiation phases. Germany couldn?t provide chrome material from Turkey in the years of 1940, 1941 and 1942 in pursuance of agreement signed among Great Britain, France and Turkey. Finally, Turkey ceased to sell chrome material to Germany in April 1944, and broke off official relations with Germany in 2 August 1944. Turkish-German chrome trade and armament trade performed through the loans with this respect in the World War II period gain importance in order to realize the role of a scarce resource that form the basis of neutrality policy in such a difficult period. The political attitude of Turkey has been to stay neutral to the greatest extent possible. Relatively more decisions have been taken in favor of Allies in despite of intense relations with Germany. The policy that Turkish officials adopted was precisely materialized in strategic management perspective and desired outcome was ultimately reached.
Benzer Tezler
- İkinci Dünya Savaşı'nda Türk ordusu: Aktif tarafsızlık siyaseti çerçevesinde askerî hazırlıklar
Turkish army in World War II: Military readiness in frame of active neutrality
SABİT ÇETİN
Doktora
Türkçe
2014
TarihAnkara ÜniversitesiAtatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Ana Bilim Dalı
PROF. DR. TEMUÇİN F.ERTAN
- İkinci Dünya Savaşı'nda Türkiye üzerinde Almanya'nın ve İngiltere'nin nüfuz mücadelesi
The penetration of Germany and England of Turkey during the Second World War
MERVE SULTAN SÖYLEMEZ
- Turkish-British relations in world war II: Strategies and priorities (1939-1945)
İkinci Dünya Savaşı'nda Türk-İngiliz ilişkileri: Stratejiler ve öncelikler (1939-1945)
HAKAN ÖZDEN
Doktora
İngilizce
2013
TarihYeditepe ÜniversitesiSiyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Ana Bilim Dalı
PROF. DR. MESUT HAKKI CAŞIN
- Kızılay arşiv belgelerine göre İkinci Dünya Savaşı'nda Türk Kızılayı'nın yabancı savaş esirlerine yaptığı yardım faaliyetleri
According to the Kızılay archive documents, the help activities of the Turkish Red Crescent to the foreign prisoner of war in the Second World War
ÖZLEM KILINÇÇEKER
Doktora
Türkçe
2022
Kamu YönetimiAdıyaman ÜniversitesiTarih Ana Bilim Dalı
DR. ÖĞR. ÜYESİ SELAHADDİN GÖK
- Akşam Gazetesine göre İkinci Dünya Savaşında Almanya (1939-1945)
Germany in Secont World War from Akşam Newspaper (1939-1945)
MELDA AKBAY