Resimde anlatım öğesi olarak renk ve tekstür
Resimde anlatım öğesi olarak renk ve tekstür
- Tez No: 480001
- Danışmanlar: YRD. DOÇ. RASİM ÖZGÜR
- Tez Türü: Sanatta Yeterlik
- Konular: Güzel Sanatlar, Fine Arts
- Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
- Yıl: 2004
- Dil: Türkçe
- Üniversite: Dokuz Eylül Üniversitesi
- Enstitü: Güzel Sanatlar Enstitüsü
- Ana Bilim Dalı: Resim Ana Sanat Dalı
- Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
- Sayfa Sayısı: 100
Özet
Batı resminde anlatım öğesi olarak renk ve tekstürün serüvenine bakıldığında; rengin temsil değerinin, maddesel değeriyle yer değiştirmesine ve dolayısıyla biçim ve renk ilişkilerinin de belli bir bütünlük içinde farklı boyutlara taşınmasına neden olduğu görülür. Ortaçağ resminde, renk dini bir simge olarak biçimden daha öncelikliydi. Rönesans'la birlikte temsil ettiği biçime uygun olmak durumunda kalmaya başlamış, temsil ettiği şeyin doğal yapısını, dokusunu, parlaklığını yansıtmak zorunda kalmıştır. Bu durum rengi bağımsızlaştırmadığı gibi sanatçının simgesel renk kuralından farklı doğal görünüş renginin tercihinde de kısıtlamalara neden olmuştur. Rönesans'ın ileri ki dönemlerinde ise, renk seçiciliğindeki özgürleşme sadece, nesnenin biçimsel niteliğini belirlemek için rengin açık-koyu değerleriyle sınırlı olmuş, fakat bazı sanatçıların, nesneye bağımlı renkliliğin yanı sıra rengin dokunsal özelliğiyle de kullandıkları görülebilmektedir. Öznel ifadeye yönelik bir anlayış olan Romantizm'de rengin, ifade gücünün fark edilmesiyle birlikte, temsil ettiği nesneye tamamen benzemek zorunda olmayan kendi özgül niteliğini göstermeye başlamıştır. 19. Yüzyılın ikinci yarısından sonra bireysel yaklaşımların sezgiye dayalı duyarlılıkları daha bilimsel verilerle algılanması, ışığın ve rengin bilimsel bir sistemi içinde karmaşık fırça tuşları ile formun erimesine neden olmaya ve biçimlerin nesnel gerçeği yerine onun izlenimleriyle ilgilenmeye başlamışlardır. Dolayısıyla, boyanın ve renklerin maddesel değeri, resimsel bir değere dönüşmüştür. Dışavurumcularda ise, çağının endişe ve gerilimlerine karşı daha bireysel tavrın yansıması olarak nesnenin algılanış ve dönüştürülmesinde içtenlik, doğalcılık ve içgüdüsellik gibi öznel vii olanakları katmışlardır. Renk artık formu veya figürü oluşturmak için bir araç olmaktan çıkmış, rengin kendisi bir form, figür ise bir noktadan sonra rengin varlıksal bağımsızlığından türemiş bir dildir. oyama yöntemleri, rengin maddesel varlığıyla birlikte güçlü bir anlatım etkinliğine dönüşmüş ve nesneyi tamamen tanımlama işleminden öte aynı zamanda oluşturma süreciyle gösterilmiştir. Teknolojilerin gelişimi ve popüler kültürün yansıması olarak, imgelerin baskı teknolojilerinin kullanım etkisi olarak endüstriyel renklerin kullanımı ve yapay sürülüşü gibi değişiklikler, geleneksel tuval resminin estetik kurallarına da bir ölçüde karşı çıkmaktaydı. Fakat gerçeğin ve gerçeklik duygusunun değişimi, bir yandan da ideolojisini kaybetmiş toplumların yansımaları olan bir düşünce sisteminin yaygınlaşmasına ve gelecek yerine geçmişe yönelme eğilimini artırmıştı. Bunun sonucu olarak tuval resminin boyasal teknik kalitesinin ve sürekliliğinin kabulüyle yapılan dönüşünde, gerçeğin yerini alan“simulatif”iz ve ifadelerin kullanıldığı anlatım biçimleri kullanılmaktadır. Anlatım biçimlerinde uygulanan doğaçlama ve dinamizm, renk ve onun dokusal yapılanmasında, yaşamla doğrudan bağıntılı kaba, sert ve beceriksizliğini içermektedir. Baudrillard'ın belirttiği gibi,“resim, resim olarak, sanat olarak, gerçekten daha kuvvetli bir yanılsama olarak, kendisine karşı bütünüyle umursamazlaşmıştır. Artık kendi yanılsamasına inanmamaktadır ve kendi simülasyonunun ve alayın içine düşmüştür.”
Özet (Çeviri)
When we study the adventure of colour and texture in Western painting as an element of exspression we see that representative value, of colour was replaced by its materialistic value causing the relationship between form and colour to be moved to different dimensions in a certain unity. In medieval painting, colour as a religious symbol had a priority over form. With the development of Renaissance, it had the fit into the form it represented so had to reflect the natural structure, texture, and brillance it represented. This didn't make the colour independent and caused some restrictions in the preference of colour of natural appearance which is different from the artist`s symbolic colour rule in the late period of Renaissance, freedom in the selection of colour was restricted to only dark-light tones of colour in order to determinate the formal quality of the object and some artist used coloursdepending on the object or used it with its textural quality. In Romantism, which is an understending directed to subjective exspession, colour started to show its free qulity without having to resemble exactly, the object it represented upon the recognition of its exspressive power. After the second half of the nineteenth century, the fact that individual aproaches perceived sensibilities based on instinct with more scientific data caused the form to dissolve with complex brush touches within a scientific system of colour and light with the result that they were interested in its impressions instead of objective reality of the forms. Consequently materialistic value of paint and colour transformed into a pictorialvalue. Exspressionsists added such subjective opportunities as sincerity, naturalism, and instictiveness into the perception and transformed of an object as a reflection of a more individualistic attitudeagainst the worries and depressions of their age. Colour was no longer a medium used the create form or figure. The colour itself was a form and figure was a language derived from the existential indepentence of colour after a certain. point Painting tehniques ix chenged into a strong technique of expression with the object but also to bring it into existence. Such changes as the use of industrial colours and artificial painting as a consequence of the effect of symbols and printing technologies caused by modern technologies caused by modern technology and the reflection of popular culture were contrary to the aesthetic rules of conventional canvas painting. But, the change of reality and realist feeling, and reflecting of the societies be directed to past instead of future. As a result forms of expression develop in which `s'mulative` trace and expressions whichreplaced the realty were used in the transformation by accepting painterly technique qualty of canvas painting. Improvisation and dynamism applied in these forms of expression include rudeness, harshness and clumsiness which are directly related to life in colour and its textural construction. As Baudrillard pointed out“... picture has completely become indifferent to itself as a picture, as an art and as an illusion stronger than realty. Now it believes in its illusion and fallen into its own simulation and its mockety.”
Benzer Tezler
- Soyut resim sanatında ışık ve renk ilişkileri
Interaction of light and colour in abstract art
AYHAN ÇETİN
Yüksek Lisans
Türkçe
2004
Güzel SanatlarAnadolu ÜniversitesiResim Ana Sanat Dalı
DOÇ. Y. HAKAN GÜRSOYTRAK
- D grubu sanatçıları ve eserlerinin ön-arka yapı kategorileri bakımından incelenmesi
Başlık çevirisi yok
OSMAN ALTINTAŞ
- Çocukta yaratıcı imge ve imgelem gücünün resimde dışa vurumu
Başlık çevirisi yok
LEYLA AFACAN
Yüksek Lisans
Türkçe
1999
Eğitim ve ÖğretimKaradeniz Teknik ÜniversitesiResim Ana Sanat Dalı
YRD. DOÇ. DR. MUSTAFA IŞIK
- Çankırı ilinin bazı kültürel ve turistik değerlerinin kolaj tekniğiyle yorumlanması
Interpretation of some cultural and touristic values of Çankırı province with collage technique
KARRAR ROSHDAWI
Yüksek Lisans
Türkçe
2024
Güzel SanatlarÇankırı Karatekin ÜniversitesiSanat ve Tasarım Ana Bilim Dalı
DOÇ. DR. OĞUZHAN UZUN