Geri Dön

Merleau-Ponty'de fenomenoloji ve sanat ilişkisi

The relationship between phenomenology and art in Merleau-Ponty

  1. Tez No: 819433
  2. Yazar: SELVİHAN SELVİ
  3. Danışmanlar: PROF. DR. YAVUZ KILIÇ
  4. Tez Türü: Doktora
  5. Konular: Felsefe, Philosophy
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 2023
  8. Dil: Türkçe
  9. Üniversite: Aydın Adnan Menderes Üniversitesi
  10. Enstitü: Sosyal Bilimler Enstitüsü
  11. Ana Bilim Dalı: Felsefe Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
  13. Sayfa Sayısı: 187

Özet

Merleau-Ponty geleneksel dikotomik düşünme tarzını aşma amacıyla insan varoluşunda kökensel bir yer tuttuğunu düşündüğü bedenli deneyimi kendine özgü bir fenomenolojik yöntemle ele almaya çalışmıştır. Böylelikle geleneksel düşüncenin bozduğu insan ile varlık bağını onarmaya ve felsefeyi yoluna koymayı amaçlamıştır. Merleau-Ponty'nin düşüncesi zaman içinde değişim göstermiştir. Bu değişimin niteliği ise tartışma konusudur. Bu tezin ana problemi Merleau-Ponty'nin düşüncesine çelişki içeren yaklaşım tarzıdır. Merleau-Ponty kendi entelektüel temellerini sürekli gözden geçirmiş, soruşturmalarının nesnelerini kendi bütünlükleri içinde ele almış ve sanata felsefesi içinde özel bir yer vermiştir. Söz konusu yaklaşım tarzı ise onun düşüncesini, bütünlüğünü bozarak, diğer sorgulama tarzlarından izole ederek ve bu düşüncenin gelişimini gözetmeden anlamaya çalışır. Bu tezde amaçlanan Merleau-Ponty'nin düşüncesinde fenomenoloji ve sanat ilişkisinin gelişim seyrini, geleneksel dikotomilerin aşılması bağlamında ele almak ve bu ilişkinin önemini göstermektir. Çünkü ancak bu sayede Merleau-Ponty'nin düşüncesine derinlemesine nüfuz etmiş olan estetik boyut açığa çıkarılabilir. Bu yapılabildiğinde ise, Merleau-Ponty'nin, insanın sınırlı bir varlık olmasının kendine özgü anlamı ve değerini tesis edebildiği gösterilebilir. Bu amaç doğrultusunda tezin birinci bölümünde, Merleau-Ponty'nin fenomenolojiden ne anladığı ve fenomenolojiden yaşamla ilgisinde ne beklediği ele alındı. Bu bölümde gösterilen nokta, yöntem söz konusu olduğunda Merleau-Ponty'nin düşüncesinin ciddi bir süreklilik sergilediğidir. Ona göre felsefe asıl yönü itibariyle dünya deneyimini yeniden ele geçirme çabasıdır. Onun erken dönem fenomenolojik yöntem yorumu ve geç dönemindeki felsefi sorgulamaya ilişkin tasarısı, kendi yöntemsel sınırlarına ilişkin farkındalıklarını koruyarak, yaşanan deneyimin, bedenli varoluşun ve algı dünyasının hakkının verilmesi çabası olmak bakımından süreklilik gösterirler. Tezin ikinci bölümünde Merleau-Ponty'nin algı ve beden kavramları onun erken dönem düşünsel çerçevesi içinde kalınarak serimlendi. Merleau-Ponty'ye göre algının perspektifsel yapısının gösterdiği şey algılayanın dünyadan kopuk ve ona tepeden bakan bir zihin değil, dünya içinde ve şeyler arasında belli bir uzamı mesken tutan beden olduğudur. Yaşayan bedenin en önemli özelliği ise ifadesel oluşudur. Bu ifadesellik bedenin anlam verici yönelimselliğinin diğer yüzüdür ve bedenin tüm işlevlerini ve katmanlarını kaplar. Bu bölümde sergilenen nokta, bedenin tüm katmanlarının, en basit duyu izlenimlerinden en soyut dilsel ifadeye kadar anlam yüklü olduğu ve bunların ifade edicilik dolayımıyla bütünleştiğidir. Tezin üçüncü bölümünde Merleau-Ponty'nin sanat ile varlık arasında gördüğü ilişki, bedenin ifadeselliği temelinde açığa çıkarıldı. Merleau-Ponty hakiki sanatın fenomenoloji gibi bizi dünyaya bağlayan yönelimsel bağları açık kılmaya çalıştığını düşünür. Resim sanatı ise varlığın kendisini açığa çıkardığı uzamı tesis eder. Merleau-Ponty fenomenolojiyi, sanatla ve genel olarak modern düşünce ile birlikte yaşamın, dünyanın ve varlığın sonu gelmez ifadesinin bir görünümü olarak kavrar. İfade çabası da dünya deneyiminin kendisi gibi nihayete erdirilemez ve tüketilemez bir zenginliği ve bitimsiz çeşitliliği barındırır. Yapılan değerlendirmeler sonucunda Merleau-Ponty'nin düşüncesindeki değişimin, sürekliliklerin ve kırılımların olduğu bir dönüşüm süreci olduğu ve bu dönüşüm yoluyla düşüncesinin kendisini gerçekleştirdiği görülmüştür. Merleau-Ponty'nin düşüncesi bu süreç sonucunda ulaştığı, örtük cogito eleştirisinin mümkün kıldığı merkezsiz öznellik anlayışı ve özdeşliği ihlal etmeden bitimsiz bir farklılaşmayı mümkün kılan ontolojisi sayesinde geleneksel dikotomik düşünmeyi aşabilmiştir. Sanat üzerine düşünmenin gösterdiği şey sanat deneyimi içinde insanın ve dünyanın dikotomik olarak ele alınamayacak derecede iç içe geçtiğidir. Merleau-Ponty'nin düşünme ve yazma tarzı giderek sanatın sorgulama tarzına yaklaşmıştır. Dikotomik düşünmeyle olan mücadelesine sanata ilişkin düşünceleri üzerinden bakmak, düşüncesine derinlemesine nüfus eden estetik özü açığa çıkarır. Ten kavramı yoluyla estetik fenomenoloji kendini kapsayıp aşarak bir estetik ontoloji halini almıştır. Böylelikle modernliğe damgasını vurmuş olan insanın sınırlı oluşu, Merleau-Ponty eliyle ontolojik temelde, kendine özgü ve indirgenemez bir değer kazanmıştır.

Özet (Çeviri)

Merleau-Ponty investigated the bodily experience, which he thinks has an original place in human existence, with a distinctive phenomenological method to overcome the traditional dichotomic thinking style. Thus, he aimed to fix the bond between humanity and being which was broken by the traditional thought and put philosophy right. His thought manifested change in time and this change is a topic of debate. The main problem of this thesis is the contradictory style of approach to his thought. Merleau-Ponty always re-examined his intellectual foundations, considered objects of his investigations in their wholeness and gave art special place in his philosophy. But aforementioned style of approach tries to understand this thought by impairing the integrity of it, isolating it from other kinds of interrogations and without paying attention to its development. The aim of this thesis is to discuss the progress of the phenomenology and art relation in his thought in the context of overcoming the traditional dichotomies and show the importance of this relation. Because, only by doing this it could be possible to reveal the aesthetic aspect which deeply inhabits his thought. When this is achieved, it could be shown that Merleau-Ponty established the original meaning and value of limited existence of human kind. In the first chapter Merleau-Ponty's conception of phenomenology and expectations from it in relation to life is discussed. The point displayed in this chapter is that his thought exhibits a serious continuity when it comes to the method. According to him, philosophy is essentially a struggle to re-capture worldly experience. His early version of phenomenological method and projection concerning the philosophical interrogation in his late period show a continuity in terms of being an effort to do justice to lived experience, bodily existence and world of perception by preserving the awareness of their methodological limitations. In the second chapter Merleau-Ponty's concepts of perception and body are put forth by staying in his early period frame of thought. To his view, what perspectival structure of perception shows is that the perceiver is not a mind which is disconnected from the world and looks down on it but is a body which dwells in a particular space in the world and between things. The most important attribute of the living body is its expressiveness. This expressiveness is the other side of the body's meaning giving intentionality and covers body's all functions and layers. The point exposited in this chapter is that all layers of body, from most basic sense impressions to most abstract linguistic expressions, are ladened with meaning and become integrated via expressiveness. In the third chapter the relation which Merleau-Ponty sees between art and being revealed on the basis of body's expressiveness. Merleau-Ponty thinks that genuine art, akin to phenomenology, tries to unveil the intentional bonds which connect us to the world. Painting establishes the space in which being reveals itself. Merleau-Ponty comprehends phenomenology alongside art and in general modern thought as an manifestation of abiding expression of life, the world and being. Effort of expression contains an endless and exhaustless richness and limitless diversity akin to world experience itself. As a result of evaluations, it has been seen that the change in Merleau-Ponty's thought is a transformation process which contains continuities and breakdowns and by means of this transformation his thought actualized itself. Merleau-Ponty's thought by his notion of centerless subjectivity made possible by critique of tacit cogito and by his ontology which make possible infinite differentiation without violating identity, to which it reached through this process, overcame the traditional dichotomic thinking. What thinking about art manifest is that in art experience a human being and the world are intertwined to such a degree that it is impossible to dichotomize them. Merleau-Ponty's thinking and writing style gradually came close to the style of art's interrogation. Taking his struggle with dichotomic thinking through his ideas concerning art reveals the aesthetic essence which deeply inhabits his thought. Through concept of flesh, the aesthetic phenomenology by encompassing and surpassing itself became an aesthetic ontology. Thus, human kind's limitedness which stamped modernity, gained a distinctive and irreducible value on the ontological basis by Merleau-Ponty.

Benzer Tezler

  1. Maurice Merleau-Ponty'de beden ve sanat

    Body and Art in Maurice Merleau-Ponty

    BERNA ŞİMŞEK

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2018

    FelsefeAydın Adnan Menderes Üniversitesi

    Felsefe Ana Bilim Dalı

    DR. ÖĞR. ÜYESİ TUNCAY SAYGIN

  2. Bedenin iç-dış diyalektiğinin doğadaki performatif imgesi

    The performative image in nature, of the inside-outer dialectic of the body

    ŞEYMA AL

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2024

    Güzel SanatlarHacettepe Üniversitesi

    Resim Ana Sanat Dalı

    DOÇ. DR. OZAN BİLGİNER

  3. Palimpsest olarak iç mekanlar: Kültürel miras yapıları üzerine bir okuma

    Interiors as palimpsest: A reading on cultural heritage buildings

    AMARA KÖPRÜLÜ

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2024

    Mimarlıkİstanbul Teknik Üniversitesi

    İç Mimari Tasarım Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. ÖZGE CORDAN

  4. The Concept of symbosis in art

    Başlık çevirisi yok

    ŞEFİK FARUKİ

    Yüksek Lisans

    İngilizce

    İngilizce

    1997

    Güzel Sanatlarİstanbul Teknik Üniversitesi

    TEOMAN SÜDOR

  5. Sinemanın dokunma boyutu: Sinema eserlerinde dokunma hissinin deneyimlenmesi ve bu hissin bir anlam yaratma aracı olarak kullanılmasının izini sürmek

    Cinema's tactile dimension: Tracking the experience of tactile sense in movies and using tactility as a tool to create meaning in films

    SERHAT BURAK ŞUNGAR

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2023

    Radyo-TelevizyonAnadolu Üniversitesi

    Sinema Televizyon Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. SİBEL ÇELİK NORMAN