Geri Dön

Primigravid gebelerde yüksek doz oksitosin indüksiyonu ile düşük doz oksitosin indüksiyonu protokollerinin doğum eylemi evrelerinin sürelerine, fetal ve maternal komplikasyonlar üzerine olan etkisinin karşılaştırılması: Prospektif randomize kontrollü çalışma

Comparison of the effects of high-dose oxytocin induction and low-dose oxytocin induction protocols on the duration of labor stages and fetal and maternal complications in primigravida pregnant women: A prospective randomized controlled study

  1. Tez No: 828947
  2. Yazar: ÜMİT TAŞDEMİR
  3. Danışmanlar: PROF. DR. ELİF GÜL YAPAR EYİ
  4. Tez Türü: Tıpta Uzmanlık
  5. Konular: Kadın Hastalıkları ve Doğum, Obstetrics and Gynecology
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 2014
  8. Dil: Türkçe
  9. Üniversite: Sağlık Bakanlığı
  10. Enstitü: Ankara Bilkent Şehir Hastanesi
  11. Ana Bilim Dalı: Kadın Hastalıkları ve Doğum Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
  13. Sayfa Sayısı: 71

Özet

Amaç: Doğum eylemi indüksiyonu, doğum eyleminin spontan başlamasından önce uterus kontraksiyonlarının uyarılmasıdır. Doğum indüksiyonu kullanımı yıllar içinde yaygınlaşarak, 1990-2011 yılları arasında % 9.5 'den % 23.2 'ye yükselmişse de, hangi protokolün daha güvenli veya etkin olduğu konusunda literatürde hala netlik yoktur. Amacımız yüksek doz oksitosin protokolü ile düşük doz oksitosin protokolünü güvenilirlik ve etkinlik açısından karşılaştırmaktır. Gereçler ve Yöntem: Çalışmamıza tekiz, canlı, verteks prezentasyonunda, daha önce geçirilmiş uterin cerrahisi ve uterin konjenital anomalisi olmayan, fetal yapısal anomali belirlenmeyen ve 37-41 gestasyonel hafta arasındaki 150 primigravid gebe dahil edildi. Bu gebeler oksitosin başlama dozuna ve oksitosin artış dozuna göre iki gruba ayrıldı. Yüksek doz oksitosin uygulanan grupta 64, düşük doz oksitosin uygulanan grupta 86 gebe mevcuttu. Yüksek doz oksitosin uygulanan grupta, oksitosin 4 miliünite/dakika (mU/dk) dozunda başlanarak, etkili kontraksiyonlar oluşturulana kadar her 15 dakikada bir 4 miliünite/dakika (mU/dk) arttırılarak infüze edildi. Düşük doz oksitosin uygulanan grupta, oksitosin 2 miliünite/dakika (mU/dk) dozunda başlandı; etkili kontraksiyonlar oluşturana kadar her 15 dakikada bir 2 miliünite/dakika (mU/dk) arttırılarak infüze edildi. Her iki grup için de maksimum doz 40 miliünite/dakika (mU/dk) olarak belirlendi. Bulgular: Yüksek doz indüksiyon protokolü, doğum eyleminin birinci evresinde anlamlı farklılık yaratmazken, ikinci evrede istatistiksel olarak anlamlı kısalma mevcuttu (p=0,015). Sezaryen doğum oranları, maternal ve perinatal komplikasyonlar açısından her iki grupta da anlamlı bir fark izlenmedi. Yüksek doz indüksiyon protokolü koyu mekonyum oranını arttırmasına (p=0,044) karşın Apgar skorlarını düşürmedi ve umbilikal kordon kan gazı analizi ile belirlenen fetal distress oranını arttırmadı. Sonuç: Çalışmamızda yüksek doz ve düşük doz indüksiyon yöntemleri arasında sezaryenle doğum oranı, maternal ve perinatal komplikasyonlar açısından farklılık belirlenmedi; ancak yüksek doz indüksiyon, doğum eyleminin ikinci evresini istatistiksel olarak kısaltması nedeni ile tercih nedeni olabilirse de, akut mekonyum oranlarını artırdığından klinik kullanım ile ilgili kesin öneri getirmek mümkün olmamıştır.

Özet (Çeviri)

Aim: Induction of labor refers to stimulation of uterine contractions before the beginning of the labor spontaneously. The use of labor induction has increased over the years. The frequency of labor induction use was 9.5 % between 1990 and 2011; however there is no concensus about which method is the most efficient one in the literature. Herein we aimed to compare the safety and efficiency of high dose oxytocin and low dose oxytocin protocols. Materials and method: İn total of 150 primigravidwomen which were singleton, viable, vertex presentation and who have no uterine surgery and anomaly history and have no congenital anomalies and the pregnancies which were between 37 and 41 weeks were included in our study.The participants were divided into two groups according to starting and increasing doses of oxytocin and two groups of 64 high dose and 86 low dose of oxytocin were obtained. Oxytocin was started at a dose of 4 miliunit (mU/min) and was increased 4 miliunit (mU/min) per hour until effective contractions were obtained in the high dose of oxytocin group. Oxytocin was started at a dose of 2 miliunit (mU/min) and was increased 2 miliunit (mU/min) per hour until effective contractions were obtained in the low dose of oxytocin group. Results :High dose induction protocol did not obtain significant difference in the first stage of labor but shortened the second stage significant statistically (p=0,015). There was no significant difference between the cesarean section rates, maternal and fetal complications in two groups. High dose induction protocol caused an increase in thick meconium-stained births (p=0,044), however did not cause an increase in fetal distress rates determined with cord blood gas and did not reduce Apgar scores . Conclusion :There was no difference between the cesarean section rates, maternal and fetal complications of high and low dose inductions methods; however high dose induction method may be preferred for the selected cases because of shortening of second stage of labor but at the same time cause an increase in thick meconium-stained births. For all these it does not seem possible to bring a definite suggestion.

Benzer Tezler

  1. Doğum induksiyonu başarısında fetal adrenal gland volüm ölçümünün önemi

    The importance of fetal adrenal gland measurement in the success of labor induction

    BELMA GÖZDE GİRGİN

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2021

    Kadın Hastalıkları ve DoğumSağlık Bilimleri Üniversitesi

    Kadın Hastalıkları ve Doğum Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. CEMAL REŞAT ATALAY

  2. Doğum analjezisinde kombine spinal epidural yöntemle epidural yöntemin karşılaştırılması

    Başlık çevirisi yok

    İSMAİL HAKKI DAĞ

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2002

    Anestezi ve ReanimasyonDicle Üniversitesi

    Anesteziyoloji ve Reanimasyon Ana Bilim Dalı

    Y.DOÇ.DR. GÖNÜL ÖLMEZ

  3. Epidural doğum analjezisinde düşük doz fentanil ile kombine edilerek kullanılan düşük doz bupivakain ve düşük doz ropivakainin anne ve fetüs üzerindeki etkilerinin karşılaştırılması

    The comparison of the maternal and fetal effects of low dose bupivacaine and low dose ropivacaine combined with low dose fentanyl at epidural labour analgesia

    CANAN BARAN ÜNAL

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2004

    Anestezi ve ReanimasyonCumhuriyet Üniversitesi

    Anesteziyoloji ve Reanimasyon Ana Bilim Dalı

    PROF.DR. MUSTAFA GÖNÜLLÜ

  4. Primigravid gebelerde algılanan sosyal destek ve eş desteğinin doğum tercihine etkisinin incelenmesi

    Investigation of the effect of perceived social support and spirit support on birth preference in primigravid pregnancy

    SEVGİ ZEYBEK YILMAZ

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2023

    HemşirelikSakarya Üniversitesi

    Hemşirelik Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. ZEKİYE TURAN

  5. Maternal obezitenin perinatal ve neonatal sonuçlar üzerindeki rolü

    The effect of maternal obesity on perinatal and neonatal outcomes

    MİRAÇ ÖZALP

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2015

    Kadın Hastalıkları ve DoğumSağlık Bakanlığı

    Kadın Hastalıkları ve Doğum Ana Bilim Dalı

    PROF. VELİ MİHMANLI