Geri Dön

Klinik ve kanıtlanmış geç neonatal sepsistanısı ile yatan hastalarda risk faktörlerininkarşılaştırılması ve solunum morbiditeleri üzerineetkilerinin değerlendirilmesi

Comparison of risk factors and evaluation of their effects on respiratory morbidities in infants admitted with clinically and proven late neonatal sepsis

  1. Tez No: 833351
  2. Yazar: GİZEM KURTAR
  3. Danışmanlar: PROF. DR. HASAN SİNAN USLU
  4. Tez Türü: Tıpta Uzmanlık
  5. Konular: Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları, Child Health and Diseases
  6. Anahtar Kelimeler: Geç neonatal sepsis, klinik sepsis, kanıtlanmış sepsis, Late neonatal sepsis, clinical sepsis, proven sepsis
  7. Yıl: 2023
  8. Dil: Türkçe
  9. Üniversite: Sağlık Bilimleri Üniversitesi
  10. Enstitü: İstanbul Şişli Hamidiye Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi
  11. Ana Bilim Dalı: Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
  13. Sayfa Sayısı: 78

Özet

Giriş ve Amaç: Geç başlangıçlı yenidoğan sepsisi dünya çapında önemli bir morbidite ve mortalite nedeni olmaya devam etmektedir. Erken tanı, tedavi ve klinik belirtileri hızlı değerlendirme ortaya çıkabilecek morbiditeleri önlemek için kritik bir öneme sahiptir. Bu çalışmada geç başlangıçlı neonatal sepsis tanısı ile kliniğimizde takip edilmiş olan klinik sepsis ve kanıtlanmış sepsisli hastalarda birçok risk faktörü karşılaştırılmış olup söz konusu tüm risk faktörleri ele alındıktan sonra geç başlangıçlı neonatal sepsis tanısı olan klinik ve kanıtlanmış sepsisli hastalar arasındaki farklılıkları ve bu tanıların solunum morbiditeleri ile arasındaki ilişkiyi göstererek literatüre katkıda bulunmak amaçlandı. Gereç ve Yöntem: Çalışmamız, tek merkezli retrospektif ve kesitsel tarama yöntemi ile yapıldı. Çalışmaya 1 Ocak 2017- 30 Eylül 2022 yılları arasında (6 yıllık sürede) hastanemiz yenidoğan yoğun bakım ünitesinde 4-30 günlük geç neonatal sepsis tanısı ile yatan klinik sepsis ve kanıtlanmış sepsisli hastalar dahil edildi. Klinik ve kanıtlanmış geç başlangıçlı neonatal sepsisli hastalar arasında risk faktörleri (anne bebeğin demografik özellikleri, doğum salonu uygulamaları, yenidoğan yoğun bakım ünitesinde konulan tanı, uygulanan tedavi ve alınan hematolojik tetkik, hastanede yatış süresi) ve solunum morbiditesi varlığı karşılaştırıldı. Bulgular: Çalışmamızda klinik sepsis grubunu oluşturan 105 olgunun 56'sı (%53,33) erkek, 46'sı (%46,67) kızdı. Kanıtlanmış sepsis grubunu oluşturan 106 olgunun ise 69'u (%65,09) erkek, 37'si (%34,91) kızdı. Kanıtlanmış sepsis grubunun anne yaşı ortalamaları klinik sepsis grubundan istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek bulunmuş olsa da (p=0,039), her iki grupta da anne yaşı ortalamasının bebekte gelişebilecek problemler üzerinde etkisi olan tanımlayıcı risk yaşı aralığında (35 yaş) olmadığı görüldü. Kanıtlanmış sepsis grubunda akraba evliliği dağılımları (p=0,011), gebelikte antibiyotik kullanımı varlığı (p=0,018), annede erken membran rüptürü (EMR) varlığı (p=0,005), annede enfeksiyon varlığı (p=0,031) klinik sepsis grubundan istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek bulundu. Kanıtlanmış sepsis grubunun lökosit ve prokalsitonin 2. gün ortalamaları klinik sepsis grubundan istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek bulundu (p=0,023). Kanıtlanmış sepsis grubunu oluşturan 106 olgunun 26'sı (%27,96) Koagülaz-negatif Stafilokok (KNS),12'si (%12,90) S. Aureus, 16'sı (%17,20) E. Coli, 7'si (%7,53) Candida, 30'u (%32,26) Klebsiella ve 2'si (%2,15) Psödomonas'tı. Çalışma grubumuzda kanıtlanmış sepsis grubunun antibiyotik tedavisi, piperasilin-tazobaktam ve meropenem varlığı (p=0,018) ve antibiyotik verilme süresi ortalamaları (p=0,0001) klinik sepsis grubundan istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek bulundu. Antibiyotik revizyonu varlığı ise kanıtlanmış sepsis grubunda klinik sepsis grubundan istatistiksel olarak anlamlı derecede düşük bulundu (p=0,0001). Kanıtlanmış sepsis grubunda kuvöz içi oksijen ihtiyacı varlığı klinik sepsis grubundan istatistiksel olarak anlamlı derecede düşük bulunurken (p=0,001); kanıtlanmış sepsis grubunun HFO takip edilme gün sayısı ortalamaları klinik sepsis grubundan anlamlı derecede yüksek bulundu (p=0,033). Kanıtlanmış sepsis grubunda pnömoni varlığı (p=0,001) klinik sepsis grubundan istatistiksel olarak anlamlı derecede düşük bulundu. Kanıtlanmış sepsis varlığını etkileyen faktörleri belirlemek için yapılan lojistik regresyon analizi sonucunda anne yaşı (p=0,317), gebelikte antibiyotik kullanımı (p=0,075), EMR varlığı (p=0,643) istatistiksel olarak anlamsız bulunurken; akraba evliliği yüksekliği (p=0,01), antibiyotik verilme süresi yüksekliği (p=0,003), antibiyotik revizyonu düşüklüğü (p=0,002), kuvöz içi oksijen ihtiyacı varlığı düşüklüğü (p=0,004) ve pnömoni varlığı düşüklüğü (p=0,0001) istatistiksel olarak anlamlı bulundu. Sonuç: Çalışmamızda yenidoğanlarda kanıtlı geç sepsiste uzun antibiyotik verilme süresi, daha az sıklıkta antibiyotik revizyonu, daha az kuvöz içi oksijen ihtiyacı ve pnömoni varlığı solunumsal farklılık yaratan faktörler olarak saptanmıştır. Çalışmamızda kanıtlanmış sepsis grubunda 2. gün lökosit ve prokalsitonin ortalamalarında saptanan istatistiksel anlamlı yükseklik, ampirik antibiyoterapi başlanan yenidoğanlarda kültür üremesi sonuçlanmadan klinik-kanıtlanmış sepsis ayrımının erken yapılmasını sağlayarak yenidoğanların uzamış antibiyoterapi maruziyetini azaltabilecektir. Çalışmamızın özellikle klinik sepsiste antibiyotiklerin erken kesilme kararının verilmesine yönelik yapılacak çok merkezli çalışmalara yön verebileceğini düşünüyoruz.

Özet (Çeviri)

Introduction and Aim: Late-onset neonatal sepsis continues to be a significant cause of morbidity and mortality worldwide. Early diagnosis, treatment, and rapid assessment of clinical symptoms are crucial to prevent potential morbidities. In this study, we compared many risk factors between clinical sepsis and proven sepsis cases diagnosed with late-onset neonatal sepsis in our clinic. After considering all these risk factors, the aim was to contribute to the literature by highlighting the differences between clinical and proven sepsis cases and their relationship with respiratory morbidities. Materials and Methods: Our study was conducted using a single-center retrospective and cross-sectional screening method. The study included infants diagnosed with late-onset neonatal sepsis aged 4-30 days who were admitted to our neonatal intensive care unit between January 1, 2017, and September 30, 2022 (a 6- year period). Risk factors (demographic characteristics of the mother and baby, delivery room practices, diagnosis in the neonatal intensive care unit, treatment administered, hematological tests performed, length of hospital stay) and the presence of respiratory morbidities were compared between clinical and proven late-onset neonatal sepsis cases. Results: In our study, among the 105 patients in the clinical sepsis group, 56 (53.33%) were male, and 46 (46.67%) were female. In the proven sepsis group, which included 106 patients, 69 (65.09%) were male, and 37 (34.91%) were female. Although the average maternal age in the proven sepsis group was statistically significantly higher than that in the clinical sepsis group (p=0.039), in both groups, the average maternal age was not within the descriptive risk age range (35 years) with an impact on problems that could occur in the baby's development. Distribution of consanguinity in the proven sepsis group (p=0.011), presence of antibiotic use during pregnancy (p=0.018), presence of early membrane rupture (EMR) in the mother (p=0.005), and presence of infection in the mother (p=0.031) were statistically significantly higher than in the clinical sepsis group. Leukocyte and procalcitonin averages on the second day in the proven sepsis group were statistically significantly higher than those in the clinical sepsis group (p=0.023). Among the 106patients in the proven sepsis group, 26 (27.96%) had Coagulase-negative Staphylococcus (CNS), 12 (12.90%) had S. Aureus, 16 (17.20%) had E. Coli, 7 (7.53%) had Candida, 30 (32.26%) had Klebsiella, and 2 (2.15%) had Pseudomonas. Antibiotic treatment, the presence of piperacillin-tazobactam and meropenem (p=0.018), and the average duration of antibiotic administration (p=0.0001) in the proven sepsis group were statistically significantly higher than in the clinical sepsis group. The presence of antibiotic revision in the proven sepsis group was statistically significantly lower than in the clinical sepsis group (p=0.0001). While the presence of the need for oxygen in the incubator was statistically significantly lower in the proven sepsis group than in the clinical sepsis group (p=0.001), the average number of days of HFO (High-Frequency Oscillation) follow-up in the proven sepsis group was statistically significantly higher than in the clinical sepsis group (p=0.033). The presence of pneumonia in the proven sepsis group was statistically significantly lower than in the clinical sepsis group (p=0.001). In the logistic regression analysis conducted to determine the factors affecting the presence of proven sepsis, maternal age (p=0.317), antibiotic use during pregnancy (p=0.075), and the presence of EMR (p=0.643) were statistically insignificant. However, the high incidence of consanguinity (p=0.01), high duration of antibiotic administration (p=0.003), low incidence of antibiotic revision (p=0.002), low incidence of the need for oxygen in the incubator (p=0.004), and low incidence of pneumonia (p=0.0001) were statistically significant. Conclusion: In our study, factors such as prolonged antibiotic administration in proven late-onset sepsis, less frequent antibiotic revision, less need for oxygen in the incubator, and the presence of pneumonia were identified as factors causing respiratory differences. The statistically significant increase in leukocyte and procalcitonin averages on the second day in the proven sepsis group in our study can facilitate the early differentiation of clinical-proven sepsis in newborns who have started empirical antibiotic therapy before culture results are available, reducing prolonged antibiotic exposure in newborns. We believe that our study can particularly guide multicenter studies on the decision to stop antibiotics early in clinical sepsis.

Benzer Tezler

  1. Preterm yenidoğanlarda geç başlangıçlı sepsisin erken tanısında öngörü modeli

    Prediction model for early diagnosis of late-onsetsepsis in preterm newborns

    DAMLA SEYHANLI

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2021

    Çocuk Sağlığı ve HastalıklarıSağlık Bilimleri Üniversitesi

    Çocuk Sağlığı ve Eğitimi Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. TÜLİN GÖKMEN YILDIRIM

  2. Kayseri Şehir Hastanesi Yenidoğan yoğun bakım kliniğinde yatmakta olan neonatal sepsis tanılı hastalarda klinik ve laboratuvar bulguların değerlendirilmesi

    Evaluation of clinical and laboratory findings in neonatal sepsis patients hospitalized in Kayseri city Hospital neonatal intensive care clinic

    MERVE TÜRKMEN

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2022

    Çocuk Sağlığı ve HastalıklarıSağlık Bilimleri Üniversitesi

    Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. OSMAN BAŞTUĞ

    DOÇ. DR. AHMET ÖZDEMİR

  3. Kültürlerinde üremesi olan geç sepsis tanılı hastaların yenidoğan sepsisine etki eden kan parametrelerinin tedavi öncesi ve sonrası retrospektif analizi

    Before and after treatment retrospective analysis of blood parameters affecting newborn sepsis of patients with late diagnosis of sepsis with its culture

    HASAN KİLİNÇ

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2022

    Çocuk Sağlığı ve HastalıklarıHarran Üniversitesi

    Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı

    DR. ÖĞR. ÜYESİ NURGÜL ATAŞ

  4. Hastanemiz neonatal sepsis olgularının risk faktörlerinin, klinik ve mikrobiyolojik özelliklerinin değerlendirilmesi

    Evaluation of risk factors, clinical and microbiological properties of neonatal sepsis cases in our hospital

    HAYRUNNİSA BEKİS BOZKURT

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2015

    Çocuk Sağlığı ve HastalıklarıSakarya Üniversitesi

    Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. BAHRİ ERMİŞ

  5. Yenidoğan sepsisinde pentoksifilin tedavisinin mortalite ve morbiditeye etkisinin değerlendirilmesi

    Evaluation of the effect of pentoxifylin treatment on mortality and morbidity in newborn sepsis

    FATMA ZEYNEP ÜNLÜ

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2018

    Çocuk Sağlığı ve HastalıklarıSağlık Bilimleri Üniversitesi

    Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. SEVİM ÜNAL