Primer perkütan koroner girişim uygulanan st segment yükselmeli miyokard enfarktüsü hastalarında kan basıncı değişkenliğinin kontrast nefropatisi ile ilişkisi
Relationship of blood pressure variability with contrast induced nephropathy in st elevation myocardial infarction patients undergoing primary percutaneous coronary intervention
- Tez No: 847807
- Danışmanlar: PROF. DR. MEHMET BARAN KARATAŞ
- Tez Türü: Tıpta Uzmanlık
- Konular: Kardiyoloji, Cardiology
- Anahtar Kelimeler: Kan basıncı değişkenliği, Kontrast ilişkili nefropati, ST segment yükselmeli miyokard enfarktüsü, Blood pressure variability, Contrast induced nephropathy, ST elevation myocardial infarction
- Yıl: 2024
- Dil: Türkçe
- Üniversite: Sağlık Bilimleri Üniversitesi
- Enstitü: Dr. Siyami Ersek Göğüs Kalp ve Damar Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi
- Ana Bilim Dalı: Kardiyoloji Ana Bilim Dalı
- Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
- Sayfa Sayısı: 66
Özet
Amaç: ST segment yükselmeli miyokard enfarktüsü (STEMI) hastalarında primer perkütan koroner girişim (PPKG) sonrası sık karşılaşılan bir komplikasyon olan kontrast ilişkili nefropati (KİN); kısa ve uzun dönemde artmış mortalite, artmış kardiyovasküler olaylar ve uzamış hastane yatışı ile ilişkilidir. Belirli zaman aralığında kan basıncındaki değişimleri ifade eden kan basıncı değişkenliğinin (KBD), ortalama kan basıncı seviyesinden bağımsız olarak kardiyovasküler sonuçlar, inme, böbrek fonksiyonunda azalma ve hedef organ hasarı ile ilişkisi gösterilmiştir. Bu değişkenliğin KİN ile ilişkisi henüz bilinmemektedir. Bu çalışmada STEMI tanısıyla PPKG uygulanmış hemodinamisi stabil hastalarda, intra-arteriyel olarak ölçülen kısa süreli KBD ile KİN gelişimi arasındaki ilişki araştırılmıştır. Gereç ve Yöntem: Çalışmamız, tek merkezli, prospektif, gözlemsel bir çalışma olarak tasarlandı. 2020 ve 2023 yılları arasında hastanemiz acil servisine iskemik semptomlar ile başvuran, STEMI tanısıyla PPKG uygulanan 220 hasta çalışmaya dahil edildi. Primer sonlanım noktası olarak KİN gelişimi belirlendi. Çalışma grubunun başvuru ve 48-72. saat laboratuvar değerleri, demografik ve klinik bilgileri, yatış süreleri, kullanılan kontrast miktarları ve klinik sonlanımları kaydedildi. Perkütan koroner girişim sonrası koroner yoğun bakım takibinde, hastada mevcut olan femoral kılıftan intra-arteriyel olarak 6 saat sürekli kan basıncı takibi yapılarak; kısa süreli KBD, standart sapma (SD), ortalama gerçek değişkenlik (ARV) ve delta parametresiyle değerlendirildi. Çalışmaya dahil edilen hastalar KİN gelişip gelişmemesine göre iki gruba ayrıldı. KİN ile ilişkili bağımsız prediktörlerin tespiti için çok değişkenli lojistik regresyon analizi kullanıldı. Bulgular: Çalışmaya dahil edilen toplam 220 hastanın yaş ortalaması 60,82 ± 13,10 olarak hesaplandı ve 49 (%22.3)'u kadındı. Hastaların %20'sinde KİN gelişti. KİN gelişen grupta; yaş ortalaması, başvuru kreatinin, pik troponin, yatış süresi ve kontrast miktarı daha yüksek saptandı. Ayrıca sol ventrikül ejeksiyon fraksiyonu ve glomerüler filtrasyon hızı aynı grupta daha düşük bulundu. KBD parametrelerinden sistolik SD, sistolik ARV ve sistolik deltanın KİN gelişen grupta daha yüksek olduğu görüldü. Çok değişkenli lojistik regresyon analizinde sistolik SD ve sistolik ARV parametrelerinin KİN gelişiminde bağımsız prediktör olduğu saptandı. Sonuç: STEMI hastalarında intra-arteriyel ölçülen kısa süreli KBD'nin, KİN gelişimiyle ilişkili olduğu gösterildi. Özellikle sistolik SD ve sistolik ARV'nin KİN için bağımsız bir prediktör olduğu bulgusu, erken tanı ve önleyici müdahaleler açısından klinik önem taşıyabilir.
Özet (Çeviri)
Objective: Contrast-induced nephropathy (CIN), a common complication after primary percutaneous coronary intervention (PPCI) in patients with ST-elevation myocardial infarction (STEMI), is associated with increased short and long-term mortality, increased cardiovascular events and prolonged hospitalisation. Blood pressure variability (BPV), which refers to changes in blood pressure over time, has been shown to be associated with cardiovascular events, stroke, impaired renal function and target organ damage, independent of blood pressure level. The relationship of this variability with CIN is not known. In this study, we investigated the relationship between invasively measured short-term BPV and the development of CIN in haemodynamically stable patients with STEMI undergoing PPCI. Materials and Methods: Our study was designed as a single-centre, prospective, observational study. Between 2020 and 2023, 220 patients who presented to the emergency department of our hospital with ischaemic symptoms, were diagnosed with STEMI and underwent PCI were included in the study. The primary endpoint was development of CIN. Admission and 48-72 hour laboratory values, demographic and clinical information, length of hospital stay, contrast volumes used, and clinical outcomes of the study group were recorded. In the coronary intensive care unit after percutaneous coronary intervention, intra-arterial blood pressure was monitored continuously for 6 hours through the existing femoral sheath and evaluated with short-term BPV; standard deviation (SD), average real variability (ARV) and delta parameters. Patients in the study were divided into two groups according to whether or not they developed CIN. Multivariate logistic regression analysis was used to determine the independent predictors associated with CIN. Results: The mean age of the 220 patients included in the study was 60.82 ± 13.10 years and 49 (22.3%) of them were female. CIN developed in 20% of patients. Mean age, admission creatinine, peak troponin, length of hospital stay and contrast volume were higher in the group that developed CIN. In addition, left ventricular ejection fraction and glomerular filtration rate were lower in the same group. It was observed that systolic SD, systolic ARV and systolic delta were higher in the group that developed CIN. Multivariate logistic regression analysis revealed that systolic SD and systolic ARV parameters were independent predictors of the development of CIN. Conclusion: In STEMI patients, short-term BPV measured intra-arterially was shown to be associated with the development of CIN. In particular, the finding that systolic SD and systolic ARV are independent predictors of CIN may have clinical importance in terms of early diagnosis and preventive interventions.
Benzer Tezler
- Primer perkütan koroner girişim uygulanan st segment yükselmeli miyokard infarktüslü hastalarda C-reaktif proteinin/albümin oranının prognostik değeri
Prognostic value of C-reactive protein to albumin ratio in patients presenting with st-segment elevation myocardial infarction undergoing primary percutaneous coronary intervention
TARIK AKDEMİR
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
2019
İlk ve Acil YardımSağlık Bilimleri ÜniversitesiAcil Tıp Ana Bilim Dalı
DOÇ. DR. ÖZGÜR SÖĞÜT
- Pan immün inflamasyon değerinin primer perkütan koroner girişim uygulanan styme hastalarında kontrast ilişkili nefropatiyi öngörmedeki yeri
Role of pan immune inflammation value in predicting contrast induced nephropathy in patients undergoing primary percutaneous coronary intervention for st-elevations myocardial infarction
ZEYNEP KOLAK GIOUSOUF CHOUSEIN
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
2023
KardiyolojiSağlık Bilimleri ÜniversitesiKardiyoloji Ana Bilim Dalı
DOÇ. DR. EMRAH BOZBEYOĞLU
- Primer perkütan koroner girişim uygulanan ST yükselmeli miyokard enfarktüsü hastalarında enfarkt alanı ile serum il-10, apelin ve crp arasındaki ilişki
The relationship between infarct area and serum il-10, apelin and crp level in patients with ST elevation myocardial infarction undergoing pri̇mary percutaneous coronary intervention
RAUF MACİT
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
2024
KardiyolojiAtatürk ÜniversitesiKardiyoloji Ana Bilim Dalı
DOÇ. DR. YAVUZER KOZA
- Primer perkütan koroner girişim uygulanan ST segment yükselmeli miyokart enfarktüsü hastalarında QT dispersiyonuna etki eden faktörlerin belirlenmesi
Determination of factors affecting QT dispersion in patients with ST segment elevated myocardial infarction
GÜRKAN İŞ
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
2015
KardiyolojiBaşkent ÜniversitesiKardiyoloji Ana Bilim Dalı
PROF. DR. İLYAS ATAR
- St segment yükselmeli miyokard enfarktüsü nedeniyle primer perkutan girişim uygulanan hastalarda klinik syntax skoru'nun uzun dönem prognoza etkisi
The value of the clinical syntax score in predicting long-term prognosis in patients with st-segment elevation myocardial infarction who have undergone primary percutaneous coronary intervention
GÖKHAN ÇETİNKAL
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
2015
Kardiyolojiİstanbul ÜniversitesiKardiyoloji Ana Bilim Dalı
PROF. DR. SAİT MESUT DOĞAN