Geri Dön

Violence as a tool for statecraft: What role political use of violence plays to form and sustain the state

Devlet yönetiminin bir aracı olarak şiddet: Devleti kurmada ve sürdürmede şiddetin siyasi kullanımı nasıl bir rol oynamaktadır

  1. Tez No: 854259
  2. Yazar: AYŞE AKPINAR
  3. Danışmanlar: DOÇ. DR. EMİNE ASLI ÇALKIVİK
  4. Tez Türü: Yüksek Lisans
  5. Konular: Felsefe, Siyasal Bilimler, Philosophy, Political Science
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 2024
  8. Dil: İngilizce
  9. Üniversite: İstanbul Teknik Üniversitesi
  10. Enstitü: Lisansüstü Eğitim Enstitüsü
  11. Ana Bilim Dalı: Siyaset Çalışmaları Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Siyaset Çalışmaları Bilim Dalı
  13. Sayfa Sayısı: 127

Özet

İnsanlık tarihinde toplumların tam bir barış ve huzur içinde yaşadığı çok az on yıl vardır. Bir ulus, ulusal veya uluslararası düzeyde sosyal, politik veya ekonomik cephedeki bazı sorunları her zaman çözemeyebilir. Şiddet, insanlığın doğuşuna kadar uzanan bu tür çatışmalarda her zaman önemli bir faktör olmuştur. Şiddet, yaşamın her alanında ortaya çıkabilen bir olgudur ve ister insanın doğuştan gelen bir özelliği olsun, isterse çevresel faktörler şiddeti destekleyip meşrulaştırsın, insan varlığını etkileyen unsurlardan biridir. Ekonomik, psikolojik ve fiziksel saldırganlık biçimindeki şiddet dünya çapında yaygındır. Tüm dünyada, insanların aslında ekonomik, psikolojik ya da fiziksel şiddete maruz kaldığı bir gerçektir. İnsanlık tarihinde, şiddetin varoluşun üzerinde sosyal, politik ve ekonomik yönleri ile derin bir etkisi olmuştur. İnsanlara yönelik şiddet, psikolojik, fiziksel ve ekonomik istismar gibi birçok farklı biçimde olabilir. Örneğin, temel ihtiyaçların karşılanmasını engelleyen sosyal adaletsizlik sistemleri yapısal şiddete yol açıyor. Yapısal şiddet, görünmez ayrımcılık, işkence ve cinayet eylemleri olarak görünür. Bir diğer şiddet türü olarak, önyargılar ve tutumlar genellikle sosyal kültürün şekillendirdiği kültürel veya sembolik şiddetin sonucudur. Haksız güç dinamikleri ve yaşamdaki fırsatlar görünmez seviye olarak adlandırılır. Günümüz toplumunda şiddet eylemleri rahatsız edici görünse de, tarihsel olarak devletler kimliklerini oluşturmak ve sürdürmek için şiddeti kullandılar. Devlet yönetimi ve şiddet arasındaki karmaşık ilişki, devletlerin kurulması ve sürdürülmesinde nasıl kullanıldığı, etik ve siyasi sınırlarının nerede olduğu, eğer şiddeti devlet işlerinde kullanmak zorunlu ise bu zorunluluğun nereden kaynaklandığı bu tezde incelenmiştir. Şiddet, daha önce de belirtildiği gibi, zamanın başlangıcından beri mevcuttur. Tarihsel olarak, devletlerarası savaşlar siyasi anlaşmazlıkları çözmenin birincil yolu olmuştur. Ancak Aydınlanma Çağı aynı zamanda topluma din özgürlüğü, siyaset ve ekonomi gibi yeni kavramları da getirdi. Aydınlanma Çağı'yla birlikte ortaya çıkan özgürlükler, temel haklar ve modern dünya vatandaşlığı daha barışçıl bir siyasi alanı beraberinde getirse de, devletlerin en ufak bir siyasi anlaşmazlıkta neden zaman zaman şiddet içeren ifadelerle birbirlerini tehdit ettiği sorusu günümüz dünyasında şüphesiz merak edilen bir konudur. Bu tez şiddet, yönetişim ve devlet oluşumu arasındaki karmaşık bağlantıları araştırır. Tarihsel gerekçelendirme ve meşrulaştırma arzusundan hareketle, devlet yönetimindeki şiddetin ahlaki ve siyasi sınırlarını vurgulayan önemli soruları gündeme getirmeyi amaçlar. Tezin amaçlarından biri, siyasi düzeni ve ulusal güvenliği korumak için, meşru ve meşru olmayan güç kullanımını ayıran çizgiyi belirlemektir. Bunun yanı sıra şiddet, devrim ve anayasa arasında gelişen karmaşık ilişkiyi de inceler ve şiddet içeren ayaklanmaların toplumsal ve hukuki çerçevede nasıl etkiler yarattığına ilişkin konuları gündeme getirir. Şiddet yoluyla iktidar kurma eylemi ile hukuk arasındaki ilişki, devletin kuruluş ve şiddet yoluyla sürdürülme mekanizmaları bu tezde incelenmektedir. Sonuç olarak, bu tez bizi siyasi otoritenin gerektirdiği zorlayıcı gerçeklerle ve paradokslarla yüzleşmeye davet eder. Bu tezin asıl odak noktası, siyasi şiddetten ziyade, siyasi iktidarın meşru şiddet kullanmasıdır. Vatandaşların uyguladığı siyasi şiddet, devletin uyguladığı siyasi şiddetten kavramsal olarak farklılık göstermektedir. Bu tezde, devletin uyguladığı yasal ve etik sınırları olan meşru güç, bireylerin birbirleri ile olan anlaşmazlıklarda uyguladıkları fiziksel güçten ayrılmaktadır ve esas nokta burada tartışılagelen meşru güçten kaynaklı şiddeti kullanan devletin, bu meşru gücü kötüye kullanması durumunda ne gibi olumsuzlukların ortaya çıkabileceğine de değinilmektedir. Bu gibi durumlar, yasa ve düzenin yerini alan 'kaos' ve 'anarşi' olarak adlandırılabilen toplumsal düzensizliklere sebep olabilmektedir. İşte bu gibi durumlar, eğer var olan devlet kurumları gerekli düzeni sağlayamazsa devletlerin yıkılmasına ve yerlerini yeni devlet yapılarına bırakmasına sebep olabilir. Bu tezde kullanılan metot, karşılaştırmalı teorik incelemeyi içermektedir. Şiddet ve devlet işlerindeki yeri ile şiddet ve devlet kavramlarının ilişkileri, kurucu şiddet ve kanun kavramlarının birbirine etkileri, son olarak da devrimsel şiddetin, şiddet ve siyasi alandaki etkileri karşılaştırmalı olarak araştırılmıştır. Karşılaştırmalı okumalar şu şekilde detaylandırılabilir: Niccolo Machiavelli ve Max Weber'in devlet anlayışındaki farklılıklardan, devlet ve şiddet olgularının birbirleriyle nasıl bir etik ve siyasi sınır içinde etkileşimde bulunacaklarından bahsedildi. Daha sonra, kurucu şiddet ve kanunlar arasındaki etkileşim Edmund Burke ve Michel Foucault üzerinden tartışıldı. Bir sonraki bölümde, devrimlerin, bir devlet yapısını nasıl değiştireceğinden, devrim için şiddet ne ifade eder gibi konular Thomas Paine, Hannah Arendt ve Franzt Fanon üzerinden tartışılmıştır. Bu tartışma, Amerikan Devrimi örnek vaka üzerinden ele alınarak yürütülmüştür. Amerikan Devrimi'nden sonra Amerika Birleşik Devletleri'nin kurulmasında, kurucu şiddetin ve anayasal oluşumun arasında nasıl bir ilişki olduğu, devlet işlerinde ne gibi bir gerekliliği olduğu tartışılmıştır. Akademik literatüre anlamlı bir katkı sağlamak amacıyla bu tezde, şiddet olgusunu tartışmak ve şiddetin ahlaki ve politik sınırlarını belirlemek amacıyla siyaset felsefesi açısından karşılaştırılmamış düşünürlerin bakış açıları da karşılaştırılmıştır. Bunun yanı sıra, şiddetin, siyasi alanda kullanımında oynadığı rol ile şiddet, devrim ve anayasa arasındaki ilişki de incelenmiştir. Şiddeti bir devlet yönetimi aracı olarak kullanmanın etik olarak kabul edilebilir olup olmadığı tartışmaya açıktır. Bazıları şiddetin yasa ve düzeni korumak ve ülkeyi siyasi tehditlere karşı korumak için gerekli bir 'kötülük' olduğuna inanır. Bazıları ise şiddetin asla uygun bir çözüm yolu olmadığını ve siyasi hedeflere ulaşmanın her zaman şiddet içermeyen yollarının olduğunu savunur. Barışçıl yaklaşımlarla her türlü siyasi anlaşmazlığın çözülebileceğini düşünmek mümkündür. Bu tartışmalar muhtemelen devletler var olduğu sürece devam edecektir. Şiddet ve devlet yönetimi arasındaki karmaşık ve nüanslı ilişkiyi anlamak için siyaset teorisi, tarih ve güncel olayların dikkatli bir şekilde incelenmesi gerekir. Şiddetin olumsuz tarafları olduğu bilinen bir gerçektir. Fakat diğer bir taraftan, günümüz siyasi alanında şiddet hala bir çözüm unsuru olarak karşımıza çıkar. Eğer şiddet olumsuz bir çözüm yoluysa, neden siyasi alandan bertaraf edilmiyor sorusu önerilebilir. Çünkü şu anda bu önermeye net bir yanıt bulunabilmiş değildir. Her ne kadar birçok sosyal bilimci devletlerarası siyasi anlaşmazlıklarda daha barışçıl bir yol izlenmesi taraftarı olsalar da, günümüz dünyasında şiddet türü olarak karşımıza çıkan savaş, ideal dünyada tamamen barışçıl bir yaklaşımın siyasal alanda pek mümkün görünmediğini gözler önüne seriyor. Aslında devlet yönetiminde şiddet kullanımı çok çeşitli faktörlerden etkilenir. Bunlar arasında devleti yönetenlerin hak edilmiş otorite konumlarını koruma amacı, devletin sınırlarını ve devletin sınırları içinde yaşayan halkın güvenliğini ve refahını sağlama ve koruma zorunluluğu, ekonominin ve toplumun refahı konusundaki endişeleri gibi faktörler yer alıyor. Her ne kadar bu gerekçeler, şiddetin devlet işlerinde kullanılmasını meşrulaştırmaya yetermiş gibi görünse de, şiddetin ne kadar yıkıcı sonuçlar getirdiği çoğu zaman aşikârdır. Özetle; bu tez, devletin kuruluşunda ortaya çıkan kurucu şiddetin, kanunlar çerçevesinde etik ve politik sınırlarının belirlendiği ve korunduğu sürece, devletin sürekliliği için gerekli olduğunu, devletin temelinde şiddet olgusunun var olmaya devam edeceğini, fakat bu şiddet olgusunu, siyasi gücü elinde tutanların kendi şahsi çıkarları doğrultusunda kötüye kullanmaması gerektiğini, eğer şiddet kullanmaları gereken siyasi anlaşmazlıklarda, sadece devletin sınır güvenliğini, bağımsızlığını ve vatandaşlarının güvenliğini tehlikeye atacak durumlarda, savunma amaçlı kullanabileceğini ve yine etik ve siyasi sınırların dâhilinde bu eylemleri gerçekleştirebileceğini savunur. Son olarak, şunu unutmamak gerekir ki, şiddet doğası gereği kötü amaçlar için kullanılmaya müsait bir araçtır. Bu noktada şunu hatırlatmakta fayda vardır; insanların hak, özgürlük ve güvenliklerini sağlamak için bile olsa şiddet ilk akla gelen çözümden ziyade son siyasi anlaşmazlıkların çözüm unsuru olarak düşünülmelidir. Zira siyasi tarih boyunca ve hala günümüzde siyasi anlaşamazlıkların sebep olduğu şiddet olaylarının yıkıcı etkilerine şahit olmaktayız.

Özet (Çeviri)

In human history, violence has had a profound impact on social, political, and economic facets of existence. Violence against people can take many different forms, such as psychological, physical, and economical abuse. Systems of social injustice that obstruct the fulfilment of basic needs give rise to structural violence. It appears as invisible acts of discrimination, torture, and murder. As another form of violence, biases and attitudes are often the result of cultural or symbolic violence, which is shaped by social culture. Unfair power dynamics and opportunities in life are referred to as the invisible level. Even though violent acts may seem unsettling in today's society, historically states have utilized violence to forge and maintain their identities. In this thesis, the complex relationship between statecraft and violence has been examined, along with how it is employed to establish and sustain states; where the ethical and political boundaries of use of violence as statecraft are and if any possible necessity exists to use violence in statecraft. Violence, as was previously mentioned, has existed from the beginning of time. Historically, state-to-state wars have been the primary means of resolving political disputes. However, the Age of Enlightenment also brought new concepts to society, like freedom of religion, politics, and the economy. The question of why states occasionally threaten one another with violent expressions in the smallest political dispute is undoubtedly curious in today's world; even though freedom, fundamental rights, and modern world citizenship that emerged with the Age of Enlightenment should bring about a more peaceful political sphere make sense. Despite the difficulty of finding a straightforward solution, numerous academic disciplines are searching for solutions to the problem of violence. This thesis investigates the intricate connections between violence, governance, and state formation. Driven by the desire for historical justification and legitimation, it raises significant questions that highlight the moral and political boundaries of statecraft violence. One of the aims of the thesis is to determine the line separating the legitimate and illegitimate use of force in order to protect political order and national security. Besides that, it looks at the complex relationship that develops between violence, revolution, and constitution, bringing up issues with how violent upheavals affect social and legal frameworks. The relationship between the act of establishing power through force and the law is examined in this thesis as it explores the mechanisms of state establishment and maintenance through violence. The method used in this thesis includes a comparative theoretical analysis. The relations of the concepts of violence and the state with violence and its place in state affairs, the effects of constituent concepts of violence and law on each other, and finally, the effects of revolutionary violence on violence and the political sphere have been investigated comparatively. The comparative readings can be elaborated as follows: the differences in Niccolo Machiavelli and Max Weber's understanding of the state, how the state and the phenomena of violence interact with each other within an ethical and political boundary were mentioned. Later, the interaction between constitutive violence and laws was discussed through Edmund Burke and Michel Foucault. In the next section, topics such as how revolutions change the structure of a state, what violence means for a revolution, and whether every revolution ends in“bloody or with blood”are discussed through Thomas Paine, Hannah Arendt and Frantz Fanon. This discussion was conducted by taking the American Revolution as a case study. It has been discussed what kind of relationship there is between constitutive violence and constitutional formation in the establishment of the United States after the American Revolution, and what kind of necessity it has in state affairs. In order to make a meaningful contribution to the academic literature, this thesis compares the perspectives of thinkers who have not been compared in terms of political philosophy in order to discuss the phenomenon of violence and determine the moral and political boundaries of violence, as well as the role that violence plays in political use and the relationship between violence, revolution, and constitution. Whether or not it is morally acceptable to use violence as a tool of statecraft is up for debate. Some believe that violence is a necessary evil for maintaining law and order and protecting the country from its enemies. Some argue that violence is never appropriate and that there are always nonviolent ways to achieve political goals. These debates will likely continue for as long as states are in existence. A careful examination of political theory, history, and current events is necessary to comprehend the complex and nuanced relationship between violence and statecraft since there is currently no clear-cut, straightforward response to this claim. Indeed, the use of violence in statecraft is influenced by a wide range of factors. These include things like the state's rulers' aim to hold onto their rightful position of authority, the necessity of defending the state's borders and populace, and their worry for the welfare of the economy and society. Even though these reasons may be accepted as plausible causes for using violence as a tool for statecraft, the consequences of violence can be destructive most of the time. In summary, this thesis shows that the constituent violence that occurred during the establishment of the state is necessary for the continuity of the state, as long as its ethical and political boundaries are determined and protected within the framework of the laws, the phenomenon of violence will continue to exist on the basis of the state, but this phenomenon of violence should not be abused by those who hold political power in their personal interests, only the border security of the state, it argues that it can use it for defensive purposes in situations that endanger the independence and security of its citizens, and again perform these actions within ethical and political boundaries.

Benzer Tezler

  1. Çocuğa yönelik şiddette; çocuk, ebeveyn ve eğiticilerin algı farklılıklarının değerlendirilmesi

    Evaluation of perception differences between children, parents and educators in violence against child

    AHSEN KAYA

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2010

    Adli TıpEge Üniversitesi

    Adli Tıp Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. EKİN ÖZGÜR AKTAŞ

  2. Flört şiddeti ile anksiyete düzeyi ve benlik saygısı düzeyi ilişkisi: Kadın üniversite öğrencileri örneği

    The relationship between anxiety level and self-esteem level regarding dating violence: The case of female university students

    ŞEYMA CEMRE GENCAN KOL

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2022

    PsikolojiÜsküdar Üniversitesi

    Adli Bilimler Ana Bilim Dalı

    DR. ÖĞR. ÜYESİ SAİT CAHİT ALKIŞ

  3. Uluslararası hukuk bağlamında vekâlet savaşları ve destekleyen devletin sorumluluğu

    Proxy wars and the responsibility of the supporting state in the context of international law

    ALI HUSSEIN ALI AL-BAYATI

    Doktora

    Türkçe

    Türkçe

    2024

    HukukAnkara Üniversitesi

    Kamu Hukuku Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. CAVİD ABDULLAHZADE

  4. Narkisos filmi bağlamında ışığı kullanan sanat aracılığıyla illüzyonu kırmak

    To break down the illusion by the help of art which uses light in the context of the film Narkisos

    TUNA YAZICI

    Sanatta Yeterlik

    Türkçe

    Türkçe

    2018

    Sahne ve Görüntü SanatlarıMaltepe Üniversitesi

    Güzel Sanatlar Ana Bilim Dalı

    DR. ÖĞR. ÜYESİ HAKAN AYTEKİN

  5. Yeni nesil terör örgütü: Fetullahçı terör örgütü ve Türkiye'deki paralel devlet yapılanması

    New generation terror: Fighting against the Fethullahist terrorist organization and parallel state structure in Turkey

    DURSUN DUYAN

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2018

    Uluslararası İlişkilerİstanbul Arel Üniversitesi

    Uluslararası İlişkiler Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. AŞKIN İNCİ SÖKMEN