The role of desert in politics
Hak etmenin siyasetteki rolü
- Tez No: 865740
- Danışmanlar: PROF. DR. GÜRCAN KOÇAN
- Tez Türü: Yüksek Lisans
- Konular: Felsefe, Siyasal Bilimler, Philosophy, Political Science
- Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
- Yıl: 2024
- Dil: İngilizce
- Üniversite: İstanbul Teknik Üniversitesi
- Enstitü: Lisansüstü Eğitim Enstitüsü
- Ana Bilim Dalı: Siyaset Çalışmaları Ana Bilim Dalı
- Bilim Dalı: Siyaset Çalışmaları Bilim Dalı
- Sayfa Sayısı: 125
Özet
Hak etme kavramı, John Rawls'un A Theory of Justice kitabındaki eleştirilerinden sonra akademik mecrada daha fazla tartışılmaya ve çalışılmaya başlanmıştır. Bu noktada bir yol ayrımı vardır: Bazı düşünürler hak etmenin adalette önemli bir rolünün olduğuna inanırken, bazıları ise hak etme kavramının adaletteki rolünü reddetmiştir. Fakat bu tartışmaların neredeyse tamamında kavram ahlaki açıdan incelendiğinden, onun siyasetteki rolü eksik kalmıştır. Bu çalışmanın konusu, hak etme kavramının siyasi alandaki fayda ve külfetlerin –makamlar, mevkiler, fırsatlar veya yükümlülükler– dağıtımında ne derece rol alması gerektiğidir. Bu çalışmada, hak etme kavramının siyasi alana entegre edilmesi amaçlandığından, siyasi hak ediş kavramı geliştirilmeye çalışılmaktadır. Literatürdeki siyasi hak etme kavramının eksikliğine binaen, bu kavramın geliştirilmesi önem arz etmektedir. Ayrıca, bu çalışma, hak etmenin adaletteki rolünün önemli olduğunu düşündüğünden dolayı, hak etme düşüncesinin siyasette oynadığı role karşı çıkan düşünürlerin argümanlarını tartışarak, bunların neden makul olmadığını göstermeye çalışmaktadır. Siyasi hak etme kavramı, siyasal alanda fayda ve külfetlerin dağıtımında bireylerin liyakatini esas almaktadır. Bu kavram kullanılarak geliştirilen siyasi hak etme teorisine göre siyasi alanda yapılacak bir dağıtım, herkesin hak ettiğini almasıyla neticelenecek ve böylece adalet tesis edilmiş olacaktır. O zaman, bu kavramın siyasete uygulanması gerekir mi gerekmez mi sorusu öne sürülebilir. Bu çalışma, siyasi hak ediş kavramının siyasal alanda dağıtıcı adalet ilkesi olarak uygulanması gerektiğini düşündüğünden dolayı, bunun ancak fırsat eşitliğinin olduğu meritokratik bir yönetim biçimiyle yapılabileceğini savunur. Sonunda, bu tarz bir yönetim biçiminin, hak ediş ve meritokrasi eleştirilerini dikkate alarak orta yolun bulunmasını sağlayacağını iddia eder. Bu çalışmada siyasi hak etme kavramı ortaya atılacağından dolayı, hak etmenin incelenmesi gerekmektedir. Hak etme fikri, tarih boyunca ahlak felsefecilerinin ve siyaset teorisyenlerinin ilgisini çekmiştir, fakat onlar, kavramı ayrı bir gerçeklik olarak ele alıp incelememişlerdir. Bilakis hak etme, onların adalet teorilerine gömülüdür; çünkü bu kavram, hak kavramıyla olan ilişkisi nedeniyle adaletin özüdür ve ahlakiliğin temelidir. Belki de bu yüzden, yirminci yüzyılın son çeyreğine kadar ayrı bir kavram olarak değil, filozofların adalet görüşlerinin içinde yer edinmiştir, fakat bunlar çok az sayıda sayfadan hatta birkaç cümleden ibarettir. Yine de onların adalet teorileri, hak etme kavramının gün yüzüne çıkartılabilmesi için, veya siyasi hak etme kavramının ortaya atılabilmesi için yeterli ipuçlarına sahiptir. Bölüm 2, hak etmenin klasik yorumcuları olarak adlandırdığı Platon, Aristo, Thomas Hobbes, Adam Smith, John Stuart Mill ve William David Ross'un eserlerinde, hak etmeden bahsedilen kısımları inceleyecektir. Böylece, hem bu kavramın temelleri keşfedilecek hem de onların görüşlerinin günümüz dağıtımsal problemleri açısından neden yetersiz kaldığı açıklanacaktır. Yirminci yüz yılın ortalarından sonra hak etme kavramı hakkında daha fazla çalışma yapılmıştır fakat bu çalışmalarda kavram, klasik yorumlardan farklı şekilde incelenmiştir. Hak etme kavramı, klasik yorumcuların adalet teorilerinde gömülü olarak bulunurken yirminci yüzyılın ikinci yarısından itibaren sadece kavrama odaklanan çalışmalar yayınlanmış, kavramın yapısı ve bütün özellikleri belirlenmeye çalışılmıştır. Bölüm 3, herkesin hak ettiğini elde ettiği bir dağıtımın adil olacağını düşünen veya en azından hak etme kavramının adalet teorileri içerisinde rol alması gerektiğini savunan düşünürlerin fikirlerini inceleyecektir. Bu çalışmaların birçoğunda hak etme kavramının yapısı incelenirken, diğer kavramlarla olan ilişkisi de değerlendirilerek, kavramın, adalet literatüründeki yeri sağlamlaştırılmıştır. Ancak yine de bunların neredeyse tamamında hak etme kavramı ahlaki açıdan ele alındığı için, onun siyasi veçhesi eksik kalmaktadır. Bu yüzden de siyasi hak etme kavramının geliştirilmesine ihtiyaç duyulmuştur. Bölüm 4 hak etme kavramının yapı taşlarına odaklanacak ve bir kavramsal çerçeve çizecektir. İlk olarak, hak etme yargılarının genel yapısı –hak eden özne, hak edilen nesne ve hak etme temelinden oluşan– üzerinde durulacak, hak etme temellerinin ne şekilde işlediği ve adalet ile nasıl ilişkilendirildiği ele alınacak. Ardından, hak etme yargılarının arkasındaki ahlaki gerekçeler ve hak etme temellerinin, hak etmeyi nasıl desteklediği konusuna göz atılacak. Bunun için, özellikle W. D. Ross'un meşhur etik anlayışındaki“ilk bakışta ödevler”kavramından yararlanılacaktır. Daha sonra, sorumluluk, zaman, liyakat, efor, eşitlik, duygular, ihtiyaç ve hak kazanma (entitlement) gibi kavramların hak etmeyle ilişkisi incelenecek ve bunların hangilerinin hak etme temeli oluşturabileceği tartışılacaktır. Bu bölümde buraya kadar hak etme kavramının incelenmesinin amacı, siyasi hak etme kavramı için uygun bir zemin hazırlamaktır. Nitekim bölümün sonunda, hak etme hakkında anlatılan bütün özelliklerin ve diğer kavramlarla ilişkisinin sentezi yapılarak, hak etmenin siyasi alandaki fayda ve yüklerin dağıtımında nasıl bir rol oynayabileceği tartışılacaktır. Bölüm 5 hak etme ve adalet arasında nasıl bir ilişki olduğunu açıklayacaktır. Hak etmenin hem dağıtıcı hem de cezalandırıcı adaletle ilişkisinin olduğu birçok düşünür tarafından kabul edilir. Bu çalışmanın kapsamı dağıtıcı adalet olduğu için cezalandırıcı adaletle hak etme ilişkisinden uzun uzadıya bahsedilmez. Dağıtıcı adalet ve hak etme arasındaki ilişkideyse, hak etmenin adaletin önemli bir parçasını oluşturduğunu düşünen hak etme taraftarı (desertist) düşünürler olduğu gibi, hak etmenin dağıtıcı adalette bir rolü olmadığını düşünen eleştirmenler de vardır. Bölüm 3, hak etme taraftarı düşünürler hakkında bir literatür taraması yapmış olduğundan dolayı, sıra hak etme kavramı eleştirmenlerine gelmiştir. Bölüm 5'in son kısmında hak etme karşıtı – epistemolojik, pragmatik ve metafizik– argümanlar açıklandıktan sonra, desertist perspektiften bu argümanların nasıl yanlışlanabileceği, ve hak etme kavramının nasıl savunulabileceği gösterilmeye çalışılacaktır. Daha sonra, hak etme savunularına yöneltilebilecek muhtemel itirazlardan bahsedilip, bu itirazlara verilebilecek cevaplar tartışılacaktır. Sonunda, hak etme kavramına yöneltilen argümanlara verilen cevapların daha makul olduğu ve dağıtıcı adalet bağlamında hak etmenin savunulabilir bir kavram olduğu öne sürülerek hak etme karşıtı eleştiriler ve bunlara verilen cevaplar arasında bir denge kurulmaya çalışılacaktır. Bölüm 6 siyasi hak etme kavramının siyasete nasıl uygulanabileceğini incelemektedir. O yüzden, bu bölümde adil olmayan durumları önleyeceği düşünülen siyasi hak etme teorisi açıklanıp, bu teorinin en kolay uygulanabileceği yönetim biçimi olan meritokrasi önerilecektir. İlk önce, geçmiş tartışmalardan ilham alarak, siyasi hak etme teorisi daha da geliştirilecektir. Daha sonra, siyasi hak etme kavramının siyasette alabileceği rolü göstermek için siyasi hak etmeyi temel alan meritokratik bir yönetim biçimi öne sürülecektir. Ardından böyle bir meritokrasiye yöneltilebilecek karşı argümanlardan bahsedilip bunlar eleştirilecektir. En sonunda, bu çeşit bir meritokrasinin uygulanmasına yönelik bazı önerilerde bulunulacaktır. Böylece, Michael Sandel ve John Rawls'un meritokrasi eleştirilerinin uygulamada onların farz ettiği kadar büyük problemlere yol açmayacağı ve bu eleştirilerle siyasi hak etme temelli meritokrasi arasında bir orta yolun sağlanabileceği gösterilecektir. Nihayetinde, hak ediş kavramının siyasette uygulanabileceği ve böylece adaletin sağlanabileceği iddia edilecektir.
Özet (Çeviri)
The concept of desert has been discussed and studied more in the academia after John Rawls' criticism in his book A Theory of Justice. At this point, there is a divergence of opinion: Some scholars believe that desert plays important role in justice, while others reject the role of desert in justice. However, since almost all of these debates have analyzed this concept from a moral perspective, thus, its role in politics has remained incomplete. The subject of this study is the extent to which the concept of desert should play a role in the distribution of benefits and burdens –positions, offices, opportunities or obligations– in the political sphere. Since this study aims to integrate desert into the political sphere, the concept of political desert will be developed. Given the lack of a concept of political desert in the literature, it is important to develop this concept. Moreover, since this study considers the role of desert in justice to be important, it discusses the arguments of scholars who oppose the role of the idea of desert in politics, and tries to show why they are not plausible. The concept of political desert is based on the merit of individuals in the distribution of benefits and burdens in the political sphere. According to the theory of political desert developed using this concept, a distribution in the political sphere would result in everyone getting what they deserve, thus ensuring justice. One might then ask whether this concept should be applied to politics or not. Since this study argues that the concept of political desert should be applied as a principle of distributive justice in politics, it argues that this can only be done through a meritocratic form of governance where there is equality of opportunity. Finally, it claims that this type of governance would allow for a middle ground to be found, taking into account the criticisms of both meritocracy and desert.
Benzer Tezler
- Atsız Dönemi Harezmşahlar tarihi (1128-1156)
Hi̇story of Khwarazmshahs in the Atsız Period (1128-1156)
FIRAT UMANÇ
- L'entrée de la Turquie en Afrique sub-Saharienne face à l'influence Française et la présence Chinoise
Fransız etkisi ve Çin varlığına karşı Türkiye'nin Sahara altı Afrika ülkelerine girişi
KOUE PİERRE FRANCİS BOLOU
Yüksek Lisans
Fransızca
2011
Uluslararası İlişkilerGalatasaray ÜniversitesiUluslararası İlişkiler Ana Bilim Dalı
YRD. DOÇ. DR. F. SELCAN SERDAROĞLU
- Arap dilinin tarihi ve Arapçada diglossia olgusu
History of Arabic language and diglossia
SEJFİDİN HARUNİ
Yüksek Lisans
Türkçe
2010
DilbilimUludağ ÜniversitesiTemel İslam Bilimleri Ana Bilim Dalı
YRD. DOÇ. DR. HASAN TAŞDELEN
- La politique étrangère du Maroc sous le Roi Mohammed VI – face à l'affaire du Sahara: Intérêts internationaux et préoccupations de la politique interne discutés à partir de la théorie réaliste néoclassique
Kral 6. Muhammed döneminde Fas dış politikasında Sahra meselesinin neoklasik realist teoriye göre uluslararası çıkarlar ve iç politika meseleleri bakımından tartışılması
MUSTAFA BARLAS
Yüksek Lisans
Fransızca
2022
Uluslararası İlişkilerGalatasaray ÜniversitesiUluslararası İlişkiler Ana Bilim Dalı
PROF. DR. ERHAN BÜYÜKAKINCI
- Bozkırda devlet: Hükümdar, hanedan ve boylar
The state in the steppe: Ruler, dynasty and tribes
GÖKAY YAVRUCUK