Non-sirotik portal hipertansiyonda splenorenal şantyapılan hastalarda hipersplenizmin klinikdeğerlendirilmesi
Clinical evaluation of hypersplenism in patients undergoing splenorenal shunt for non-cirrhotic portal hypertension
- Tez No: 867637
- Danışmanlar: PROF. DR. AYDIN DALGIÇ
- Tez Türü: Tıpta Uzmanlık
- Konular: Genel Cerrahi, General Surgery
- Anahtar Kelimeler: portal hipertansiyon, hipersplenizm, proksimal splenorenal şant, portal hypertension, hypersplenism, proximal splenorenal shunt
- Yıl: 2024
- Dil: Türkçe
- Üniversite: Gazi Üniversitesi
- Enstitü: Tıp Fakültesi
- Ana Bilim Dalı: Genel Cerrahi Ana Bilim Dalı
- Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
- Sayfa Sayısı: 72
Özet
Giriş ve Amaç: Portal Hipertansiyon (PHT); normal koşullarda; 5-7 mm-Hg olan Portal Ven (PV) basıncının patolojik nedenler ile 10 mm-Hg'nın üzerine ve Hepatik Venöz Basınç Gradientinin (HVPG) ise 6 mm-Hg'nın üzerine çıkmasıdır. Ekstrahepatik portal ven obstruksiyonu (EHPVO) non-sirotik portal hipertansiyon etiyolojisinde önemli bir yere sahiptir ve özellikle pediatrik populasyonda %70'e varan oranlarda idiyopatik olarak görülür. EHPVO, non-sirotik pediatrik populasyonda klinikte sıklıkla özefagus varis kanaması olarak presente olmaktadır ve varis kanaması ile beraber görülen en sık klinik presantasyon hipersplenizmdir. Hipersplenizmin yanısıra bir veya daha fazla klinik semptomun (anemi nedenli yorgunluk, halsizlik, okul başarısında düşme veya gastrointestinal kanama olmaksızın kan transfüzyon ihtiyacı veya hemoraji, ekimoz, peteşi, epistaksis, diş eti kanamaları gibi kanama diyatezleri ile tekrarlayan enfeksiyonlar) bir arada olması olarak kabul edilmektedir. Proksimal splenorenal şant (PSRS) cerrahisinin gastrik varisler nedeniyle kanayan hastalarda yeniden kanamanın önlenmesi ve hipersplenizmin önlenmesi açısından kabul edilebilir morbidite ve mortalite oranları ile oldukça etkin bir tedavi yöntemi olduğu gösterilmiştir.. Proksimal splenorenal şant (PSRS) cerrahisinin hastaların prognozu üzerine olumlu etkilerinden biri hipersplenizm tablolarında olumlu yönde gelişme görülmesidir. Bu çalışmada, proksimal splenorenal şant cerrahisi uygulanan hastaların cerrahi uygulaması sonrasında hipersplenizm durumu ile ilgili klinik parametlerinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Bu araştırmada 2018-2023 yılları arasında Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Genel Cerrahi Kliniğinde proksimal splenorenal şant cerrahisi uygulanan 25 hastanın kayıtları retrospektif olarak değerlendirilmiş; ameliyat öncesi, ameliyat sonrası 1. ay ve ameliyat sonrası 1. yıl değerleri ve klinik özellikleri değerlendirilmiştir. Bulgular: Araştırmaya dahil edilen 25 adet hastanın ortalama yaşı 12.6 (min.6, max.32; ±12.6) olup hastaların 16'sı (%64) erkek; 9'u (% 36) kadın cinsiyettedir. Hastaların post-op biyokimyasal değerleri incelendiğinde ALT, GGT, ALP, total-direkt ve indirekt bilirubin değerlerinde ameliyat öncesi dönemdeki değerler ile ameliyat sonrası değerler arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık mevcuttu. Hastaların tamamında ameliyat sonrası trombositopeni ve lökopeni tablosu düzelmiş olup 3 (%12) hastada anemi devam etmiştir. Hastaların ameliyat öncesi hemoglobin değerleri ile ameliyat sonrası 1. yıl değerleri arasında; ameliyat öncesi trombosit değerleri ile ameliyat sonrası 1.yıl trombosit değerleri arasında ve ameliyat öncesi lökosit değerleri ile ameliyat sonrası 1. yıl lökosit değerleri arasında anlamlı farklılık mevcuttu. Hastaların hiçbirinde mortalite izlenmemiş olup ameliyat sonrası ensefalopati tablosu hiçbir hastada gözlenmemiştir. 4 hastada (%16) gastroözefageal varis kanamasına bağlı gastrointestinal sistem kanaması izlenmiş; 54 ancak bu kanamalar transfüzyon ihtiyacı olmayan ve konservatif olarak tedavi edilebilen kanamalar olmuştur. Sonuç: Portal sistem basıncının düşürülmesi ile proksimal splenorenal şant, tekrarlayan varis kanamalarına ve hipersplenizmine tek-adımda çözüm sunan tedavi modalitesi olarak karşımıza çıkmakta ve kabul edilebilir mortalite ve morbidite oranları ile yaygınlaşmaktadır. Tekrarlayan kanamalı olgularda medikal tedavilerde ısrarcı olunması ve cerrahi tedavinin gecikmesi portal hipertansiyon ilişkili sorunların derinleşmesine ve özellikle deneyimli sağlık merkezlerine erişim sorunu yaşanan bölgede mortalite riskinin artmasına neden olabilir. Özellikle non-sirotik portal hipertansiyon olgularında seçilecek uygun cerrahi şant ameliyatları ile mortalite ve morbidite önlenebilir.
Özet (Çeviri)
Introduction and Aim: Portal hypertension (PHT) is defined as the elevation of Portal Vein (PV) pressure, which under normal circumstances ranges between 5-7 mm-Hg, due to pathological reasons surpassing 10 mm-Hg, along with an increase in Hepatic Venous Pressure Gradient (HVPG) above 6 mm-Hg. Extrahepatic portal vein obstruction (EHPVO) holds significant etiological importance in non-cirrhotic portal hypertension and is particularly observed idiopathically in up to 70% of the pediatric population. EHPVO commonly presents clinically as esophageal variceal bleeding in non-cirrhotic pediatric population and is often associated with hypersplenism, which is the most frequent clinical presentation seen alongside variceal bleeding. Besides hypersplenism, it is considered as the presence of one or more clinical symptoms (such as fatigue due to anemia, weakness, decline in school performance, or the need for blood transfusion or hemorrhage without gastrointestinal bleeding, along with bleeding diatheses such as ecchymosis, petechiae, epistaxis, gum bleeding, and recurrent infections). Proximal splenorenal shunt (PSRS) surgery has been shown to be a highly effective treatment method with acceptable morbidity and mortality rates for preventing re-bleeding in patients bleeding from gastric varices and for preventing hypersplenism. One of the positive effects of proximal splenorenal shunt (PSRS) surgery on patient prognosis is the positive improvement observed 56 in hypersplenism cases. This study aims to evaluate clinical parameters related to hypersplenism following the surgical application of proximal splenorenal shunt. Materials and Methods: In this study, the records of 25 patients who underwent proximal splenorenal shunt surgery in the General Surgery Clinic of Gazi University Faculty of Medicine Hospital between 2018-2023 were retrospectively evaluated. Preoperative, postoperative 1st month, and postoperative 1st year values and clinical characteristics were assessed. Results: The mean age of the 25 included patients was 12.6 (min.6, max.32; ±12.6) years, with 16 (64%) being male and 9 (36%) being female. When the postoperative biochemical values of the patients were examined, there was a statistically significant difference between the values before surgery and the values after surgery in ALT, GGT, ALP, total-direct, and indirect bilirubin levels. Thrombocytopenia and leukopenia improved in all patients after surgery, with anemia persisting in 3 (12%) patients. There was a significant difference between preoperative hemoglobin values and postoperative 1st year values, preoperative platelet values and postoperative 1st year platelet values, and preoperative leukocyte values and postoperative 1st year leukocyte values. There was no mortality observed in any of the patients, and postoperative encephalopathy was not observed in any patient. Gastrointestinal bleeding associated with gastroesophageal variceal bleeding was observed in 4 patients (16%); however, these bleedings were transfusion-independent and managed conservatively. 57 Conclusion: Proximal splenorenal shunt, by reducing portal system pressure, emerges as a treatment modality that provides a one-step solution for recurrent variceal bleeding and hypersplenism, with acceptable mortality and morbidity rates. Insistence on medical treatments in cases of recurrent bleeding and delay in surgical treatment may deepen portal hypertension-related issues and increase mortality risk in regions where access to experienced healthcare centers is limited. Mortality and morbidity can be prevented, especially in cases of non-cirrhotic portal hypertension, with appropriate surgical shunt selections.
Benzer Tezler
- Sirotik hastalarda kısa dönem valsartan kullanımının portal kan akımı üzerine etkilerinin doppler ultrasonografi ile incelenmesi
Başlık çevirisi yok
MEHMET YALNIZ
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
2000
GastroenterolojiFırat Üniversitesiİç Hastalıkları Ana Bilim Dalı
PROF. DR. ALİ DEMİR
- Çocukluk çağı kronik karaciğer hastalığında plazma brain natriüretik peptid düzeyleri
Plasma brain natriuretic peptide levels in chronic liver diseases during childhood
MERYEM ÖZAY
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
2012
Çocuk Sağlığı ve HastalıklarıNecmettin Erbakan ÜniversitesiPediatri Ana Bilim Dalı
DOÇ. DR. HASAN ALİ YÜKSEKKAYA
- Kronik hepatit B' ye bağlı karaciğer hastalığında portal hipertansiyona bağlı gelişen faktörlerin safra kesesi motilitesi üzerine etkileri
Impacts of factors secondary to portal hypertension on gall bladder motility in chronic hepatitis B induced liver disease
ELİF TUĞBA TUNCEL
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
2012
GastroenterolojiCelal Bayar Üniversitesiİç Hastalıkları Ana Bilim Dalı
PROF. DR. ENDER BERAT ELLİDOKUZ
- Non-sirotik portal hipertansiyonun Türk hastalarda özellikleri, etyolojisi ve prognozu
The specialities, etiology and prognosis of noncirrhotic portal hypertension in Turkish patients
ERCAN ÖZDEN
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
2004
Gastroenterolojiİstanbul Üniversitesiİç Hastalıkları Ana Bilim Dalı
PROF. DR. HAKAN ŞENTÜRK
- Uzun dönem takipte idiopaitik non-sirotik portal hipertansiyon doğal seyrinde prognoz
Natural history of idiopathic noncirrhotic portal hypertension in the long term follow-up
İSMAİL İNCİ
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
2020
Gastroenterolojiİstanbul Üniversitesiİç Hastalıkları Ana Bilim Dalı
PROF. DR. FİLİZ AKYÜZ