Geri Dön

Development of novel aflatoxin B1 biosensors by carbon nanotube integrated microfluidic systems

Karbon nanotüp entegre edilmiş mikroakışkan sistemlerin kullanımıyla yeni aflatoksin B1 biyosensörlerinin geliştirilmesi

  1. Tez No: 872834
  2. Yazar: NAGİHAN OKUTAN ARSLAN
  3. Danışmanlar: PROF. DR. LEVENT TRABZON
  4. Tez Türü: Doktora
  5. Konular: Bilim ve Teknoloji, Gıda Mühendisliği, Mühendislik Bilimleri, Science and Technology, Food Engineering, Engineering Sciences
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 2024
  8. Dil: İngilizce
  9. Üniversite: İstanbul Teknik Üniversitesi
  10. Enstitü: Lisansüstü Eğitim Enstitüsü
  11. Ana Bilim Dalı: Nanobilim ve Nanomühendislik Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Nanobilim ve Nanomühendislik Bilim Dalı
  13. Sayfa Sayısı: 117

Özet

Küfler yoluyla gıdalara ve yemlere bulaşan aflatoksin B1 (AFB1) insanlar ve hayvanlar üzerinde kanserojen etkiye sahiptir. İnsan ve hayvan sağlığını etkilemesinin yanında, bulaştığı ürünlerden uzaklaştırma işlemlerinin zor olması nedeniyle ürün kayıplarına neden olur. Sağlık üzerine olumsuz etkilerinin tedavisi ve ürün kayıpları ekonomik olarak incelendiğinde gelişmekte olan ülkeler için ciddi sorunlara neden olduğu görülür. İnsan ve hayvan sağlığının korunması, ürün kayıplarının ve ekonomik kayıpların önlenmesi için AFB1 bulaşmalarının tarladan çatala kadar gıda üretim sisteminin tüm aşamalarında kontrol atına alınması gerekmektedir. Gıda bulaşanlarının kontrol altına alınması için etkin risk değerlendirmesi ve risk yönetimi süreçlerine ihtiyaç duyulur. Risk değerlendrimesinde bilimsel temelli yaklaşımlar gereklidir. Ilk adım tespit, ölçüm veya analiz amaçlı bilimsel yöntemlerin uygulanmasıdır. Mikrobiyolojik ekim, kromatografik analiz ve ELISA testi gibi geleneksel AFB1 tespit/analiz yöntemleri laboratuvar prosedürleri içeren karmaşık, uzman personel gerektiren zor ve uzun süreçleri içerir. Fazla numune ve kimyasal çözgen gerektirdiğinden pahalıdır ve çevre kirliliğine sebebiyet verir. Analitik cihaz ithalatı nedeniyle ülkemizin dışa bağımlı olmasına neden olur. Günümüzde mikroakışkan teknolojisinin geldiği noktada bu tarz uzun ve karmaşık laboratuvar süreçlerini bir çipe indirgeyerek gerçekleştirmek, yani çip üzerinde laboratuvar (lab-on-chip-LOC) kavramını gerçek kılmak mümkündür. Ülkemizde zeytinyağı gibi ihracatta rekabet gücüne sahip, farklı devlet organlarının mevcut problemlerin çözümü ile kalite iyileştirilmesi ve markalaşma yönünde adımlar attığı ürünlerde bu tarz yüksek teknolojilerin avantajlarından faydalanılması, bu gibi problemlerin çözümü için yoğun Ar&Ge çalışmalarının yapılması gerekmektedir. Sunulan tezde mikroakışkan teknolojisinin nanoteknoloji ile birleştirilmesiyle zeytinyağında AFB1 ekstraksiyonunu, tespitini ve kantitatif analizini yapan entegre mikroakışkan sistemi geliştirilmiştir. Entegre sistem; kağıt tabanlı mikroakışkan AFB1 biyosensörü, biyosensöre entegre kullanılacak PDMS tabanlı mikroakışan karıştırıcı, karıştırıcıya belirli zaman ve hacimlerde, AFB1 ile muamele edilmiş zeytinyağı ve ekstraksiyon çözgeni girişini sağlayacak şırınga pompa sistemi olmak üzere üç modülden meydana gelecektir. Tezin amacı : i. Selüloz bazlı filtre kağıdında hidrofobik malzemeler yardımı ile, farklı teknikler kullanarak AFB1 tespit alanları oluşturmak, ii. MWCNTlerin hedef AFB1i spesifik olarak tanımlayacak antikorları immobilizasyonu ile fonksiyonelleştirilmesi, iii. Fonskiyonelleştirilmiş MWCNTlerin tespit alanların entegrasyonu, iv. PDMS tabanlı mikroakışkan karıştırıcıların üretimi ve optimizasyonu, v. Mikroakışkan biyosensör ve karıştırıcının şırınga pompaları ile entegrasyonu, vi: Mikroakışkan karıştırıcılar ile zeytinyağından AFB1in ekstraksiyonu, vii. Mikroakışkan biyosensörün validasyonu ve ekstrakte edilen AFB1 örneklerinini kantitatif ölçümü. Tez çalışmalarının ilk aşaması basit filtre kağıtları üzerinde çeşitli hidrofobik malzemeler yardımıyla tespit alanları ve kanalları oluşturmaktır. Bu amaçla her hidrofobik malzeme için farklı üretim teknikleri denenmiştir. Üretimin basitliği, maliyeti, biyosensörün kullanılacağı analiz, analizlerde kullanılacak kimyasal çözgen dayanıklılığı gibi kriterler değerlendirildiğinde balmumu daldırma yöntemi ile deneysel çalışmalara devam edilmesine karar verilmiştir. Ikinci aşama kağıt üzerinde oluşturulan tespit alanlarının AFB1 tespiti ve kantitatif analizini yapabileceğimiz biyosensör yüzeylerine dönüştümektir. Bu noktada nanoteknoloji yaklaşımlarından faydalanılmıştır. Biyosensörlerde yüzey alanını genişleterek tespit hassasiyetlerini artırması ve antikor gibi biyolojik elementlerin immobilizasyonuna uygun ortam sağlaması nedeniyle çok duvarlı karbon nanotüpler (MWCNT) tercih edilmiştir. Biyolojik tespit için MWCNT yüzeylerinin biyolojik olarak fonkiyonelleştirilmesi, tespit alanlarında homojen olarak entegrasyonunun sağlanabilmesi için bir dispersant içinde homojen dağılımının sağlanabilmesi gerekmektedir. Her iki hedef için de MWCNTlerin yüzey yapılarında bazı kimyasal değişiklikler oluşturulmalıdır. Kuvvetli van der Waals etkileşimleri nedeniyle MWCNT'ler su içersinde demetler halinde dağılır ve bu durum biyosensör uygulamalarını sınırlar. MWCNT'lerin asit veya peroksit gibi kimyasallar ile muamelesi sonucu oluşan karboksil (-COOH) ve hidroksil (-OH) grupları nedeniyle MWCNT'ler su içinde homojen dağılım göstermektedirler. Ayrıca bu gruplar antikorların MWCNT yüzeyine bağlanmasını sağlamaktadır. Bu doğrultuda -COOH ve -OH grupları oluşumunun gözlemlenmesi için HNO3, H2SO4 + HNO3, H2O2, H2O2 + H2SO4 ile MWCNT çözeltileri hazırlanmış, belirli süre ve sıcaklık uygulamalarının sonucunda istenen fonksiyonel grupların MWCNTler üzerinde oluşup oluşmadığı FTIR yöntemi ile gözlemlenmiştir. FTIR ölçüm sonuçlarına göre asit oksidasyonlarına -COOH gruplarının oluşmasını sağlayan HNO3 ile devam edilmiştir. Yapısal analiz için XRD ölçümleri alınmıştır. HNO3 ile fonksiyonelleştirilmiş MWCNT XRD spektrumunda 260'de karboksil grupları eklenmiş MWCNT kristal düzlemi ve 430'de MWCNT karakteristik kristal düzlemi görülmüştür. -COOH grubunun varlığı XPS analizlerinde irdelenmiştir. Elemental kompozisyonlardan elde edilen sonuçlara göre MWCNTlerin asitler ile muamelesi sonucunda Oksijen (O) oranı artmıştır. Oksijen yüzeyde asitler ile oluşan reaksiyonlar neticesinde oluşan -COOH gruplarından kaynaklanmaktadır. Antikor immobilizasyonu neticesinde azot (N) görülmüştür, bu ise sisteme protein eklendiğini göstermektedir. Azot (N) ile birlikte Oksijen (O) oranında görülen artış ise protein yapılarının yüzeye bağlandığını göstermektedir. Yani AFB1in spesifik olarak bağlanacağı antikor, MWCNT yüzeyinde immobilize olmuştur. Morfolojik karakaterizasyonlardan anlaşıldığı üzere HNO3 muamelesinden sonra MWCNT morfolojilerinde önemli bir değişiklik olmamış, yapıları zarar görmemiştir. Antikor immobilizasyonu ile MWCNT yüzeyinde örtü gibi boncuklu bir görünüm oluşmuştur. Bu MWCNTlere bağlı protein tabakasının oluştuğunu , immobilizasyonun başarılı olduğunu göstermektedir. Antikor ile fonksiyonelleştirlmiş MWCNTler su içinde disperse edilip ilk aşamada elde dilen kağıt tespit alanlarının üzerine damla döküm tekniği ile entegre edilerek kağıt tabanlı biyosensör (µPAD) başarıyla oluşturulmuştur. Gıda kontaminasyonu analizlerinde hassas sonuç eldesi için kontaminantın gıda matriksinden ön işlemlerle ayrıştırılması gerekmektedir. Tez çalışmalarının diğer bölümü zeytinyağından AFB1 ekstraksiyonudur. Ön işlemler için PDMS tabanlı mikroakışkan karıştırıcılar üretilmiştir. Ayrıştırma ve karışım yetenekleri gözlemlenmek üzere; düz, ayçiçeği, 1800 ve 2400 derece kıvrım açılarında, 200, 500 ve 1000 mikrometre kanal genişliklerinde ve farklı tasarımlar ile çalışılmıştır. Farklı mikrokanal tasarımları ile yapılan COMSOL simülasyonları ve deneysel optimizasyonlar sonrasında ayçiçeği geometrisi ile mikroakışkan karıştırıcıların üretilmesine karar verilmiştir. UV litografi yöntemiyle SU8 kalıpları oluşturulmuş, PDMS döküm ile mikrokanallar oluşturulmuştur. Mikroakışkan eldesi için iki uygun yüzeyin O2 plazma uygulamasıyla birbirine bağlanması gerekmektedir. Esnekliği ve mikrokarıştımada kolaylık sağlaması sebebiyle cam yerine ikinci yüzey olarak yine PDMS tercih edilmiş, PDMS-PDMS bağlanmasıyla mikrokışkan karıştırıcılar üretilmiştir. Tezin son aşamasını biyosensörler (µPAD) ile tespit ve kantitatif analiz çalışmaları oluşturmaktadır. AFB1 tespit çalışmalarında FL boya etiketli ikincil antikor sayesinde FL mikroskobu altında 1ng/mL konsantrasyonda AFB1 in tespit edilebildği görülmüştür. FL mikroskop ile yapılan kantitatif çalışmalar AFB1 standart çözeltileriyle ilerletilmiştir. 0,01-100 ng/mL aralığında hazırlanan standart çözeltiler µPAD yüzeyine damlatılarak mikroskop altında incelenmiştir. Tek başına MWCNT kullanılarak sağlıklı sonuç alınamadığından ek olarak fonksiyonelleştirme aşamasında sisteme gümüş nanopartikülleri eklenerek devam edilmiştir. Gümüş nanopartikülleri sayesinde görüntü analizi ile kantitatif ölçümler yapılmış, kalibrasyon grafiği oluşturulmuştur. Tespit edilebilen en düşük konsantrasyon 0,1 ng/mL olarak belirlenmiştir. Aynı standart AFB1 çözletileri ile MWCNT yüzeylerinde direnç ölçümleri (four point probe) yapılmış kalibrasyon grafiği oluşturulmuştur. Tespit edilebilen en düşük konsantrasyon 0,01 ng/mL olarak belirlenmiştir. Direnç ölçüleri ile daha hassas ölçümler gerçekleştirilmiştir. Her iki tipte çalışma göstermiştir ki µPADlerin 0,1-1 ng/mL ve 1-10 ng/mL olmak üzere iki farklı lineer çalışma aralığı vardır. Ön işlem çalışmaları için şırınga pompalara entegre olarak PDMS tabanlı mikrokarıştırıcılar kullanılmıştır. AFB1 ile muamele edilmiş zeytinyağı örnekleri mikroakışkan karıştırıcıdan geçirildikten sonra kantitatif direnç ölçümleri yapılmış, biyosensör geri kazanım oranlarının %91-97 aralığında olduğu görülmüştür. Validasyon AFB1 standart çözeltilerinde FL spektroskopisi ölçümleri ile sağlanmıştır. Lineer çalışma aralığı ve geri kazanım oranları da kabul edilebilir literatür ile uyumlu aralıklardadır. Entegre sistem yüksek hassasiyette AFB1 tespit kapasitesine sahiptir. AFB1 tespitinin yasal olarak gerekli olduğu her alanda kullanım potansiyeli mevcuttur. Tespit edilebilen en düşük konsantrasyonlara bakıldığında üretilen modüler sistem sayesinde yasal limitlerin çok altında bir hassasiyette tespit yapılabildiği görülmektedir. Kullanılan malzemeler nedeniyle diğer teknolojilere göre ucuz bir teknolojidir. Az kimyasal ve numune kullanılmasının yeterli olması nedeniyle analizin gerektirdiği ekonomik yükü azaltma potenasiyeli vardır. Daha az atık kimyasal nedeniyle çevre dostu bir teknolojidir. Taşınabilir ve kullanımı basit modüler bir analiz sistemi olduğundan sadece laboratuvar ortamında değil uzman personel gerektirmeden AFB1'in yerinde tespitini sağlayacaktır. Ülkemizin analitik cihazlar ve teknolojilerde dışa bağımlılığını azaltacak yerli ürün ve yerli patent teknolojisidir. Sistem mikroakışkan teknolojisi ve nanoteknolojinin bir arada kullanılması nedeni ile benzer amaçlara hizmet eden akademik çalışmalar, patentler ve ticari ürünlere göre birçok farklılık ve avantajı barındırmaktadır. Özgünlüğü ile patentlenmesi ve ticarileşmesi halinde ulusal ve uluslararası sahada kendi pazarını oluşturacak güce sahip yerli ve katma değeri yüksek ürüne dönüşebilme potansiyelindedir.

Özet (Çeviri)

Aflatoxin B1 (AFB1), which contaminates food and feed via molds, is carcinogenic to humans and animals. In addition to adverse effect on human and animal health, it results in product losses due to the difficulties of decontamination. When negative health consequences and product losses are studied economically, it is clear that they result in significant losses and issues for developing countries. To preserve human and animal health, as well as prevent product and economic losses, AFB1 contamination must be regulated at all phases of the food production system, from field to fork. Effective risk assessment and risk management techniques are required to prevent food contamination. Risk assessment requires scientific methodologies. The first stage is to use scientific procedures to detect, measure, or analyze. Traditional AFB1 detection/analysis methods such as microbiological cultivation, chromatographic analysis and ELISA test involve complicated laboratory procedures and difficult, long processes requiring expert personnel. It is expensive because it requires a lot of sample and chemical solvents, and causes environmental pollution. It forces our country to be dependent on foreign sources due to the import of analytical devices. It is conceivable to reduce such long and complex procedures into a chip and realize the lab-on-chip (LOC) concept with the ultimate technology of microfluidic systems. Today, with the advancement of microfluidic technology, it is possible to actualize such long and complex laboratory operations by miniaturizing them to a chip, thereby bringing the notion of laboratory-on-chip (LOC) to reality. In our country, it is vital to profit from the advantages of such advanced technology in items with competitive power in exports, such as olive oil. Where several governmental entities have taken measures toward quality improvement and branding by resolving existing problems, and comprehensive R&D studies must be conducted to address such issues. The submitted thesis describes the development of an integrated microfluidic system that extracts, detects, and quantifies AFB1 in olive oil by combining microfluidic technology and nanotechnology. The integrated system will include three modules: a paper-based microfluidic AFB1 biosensor (µPAD), a PDMS-based microfluidic mixer connected to µPAD, and a syringe pump system for introducing AFB1-treated olive oil and extraction solvents at specific times and volumes. The aim of the thesis is defined as; i. Creating AFB1 detection areas using different techniques with the help of hydrophobic materials on cellulose-based filter paper, ii. Functionalization of MWCNTs by immobilizing antibodies that will specifically identify the target AFB1, iii. Integration of detection areas of functionalized MWCNTs, iv. Production and optimization of PDMS-based microfluidic mixers, v. Integration of microfluidic biosensor and mixer with syringe pumps, vi: Extraction of AFB1 from olive oil with microfluidic mixers, vii. Validation of the microfluidic biosensor and quantitative measurement of extracted AFB1 samples. The first stage of the thesis is to create detection areas and channels on filter papers with the help of various hydrophobic materials. For this purpose, different fabrication techniques were applied for each hydrophobic material. When variables such as ease of manufacture, cost, analysis in which the biosensor will be utilized, and required chemical solvent resistances were considered, it was decided to continue experimental research with the wax dipping approach. The second stage is to transform the detection areas created on paper into biosensor surfaces where we can perform AFB1 detection and quantitative analysis. At this stage, nanotechnology methods were utilized. Multi-walled carbon nanotubes (MWCNT) are used in biosensors because they improve detection sensitivity by increasing surface area and provide an ideal surface for the immobilization of biological components such as antibodies. For biological detection, MWCNT surfaces must be biologically functionalized and distributed uniformly in a dispersant to ensure homogenous integration in detecting areas. Chemical alterations must be made to the surface structures of MWCNTs to achieve both goals. Due to strong van der Waals interactions, MWCNTs disperse as bundles in water, which limits their biosensor applications. MWCNTs are distributed homogeneously in water due to the carboxyl (-COOH) and hydroxyl (-OH) groups formed as a result of the treatment of MWCNTs with chemicals such as acids or peroxides. Additionally, these groups enable antibodies to bind to the MWCNT surface. With this aim, MWCNT solutions were prepared with HNO3, H2SO4 + HNO3, H2O2, H2O2 + H2SO4 to observe the formation of -COOH and -OH groups, and the FTIR method was used to determine if the appropriate functional groups developed on MWCNTs as a result of certain time and temperature applications. According to FTIR measurement results, acid oxidations were continued with HNO3, which provides the formation of -COOH groups. XRD measurements were performed for structural analysis. In the XRD spectrum of MWCNT functionalized with HNO3, the MWCNT crystal plane with added carboxyl groups was seen at 260 and the MWCNT characteristic crystal plane was seen at 430. The presence of the -COOH group was examined by XPS measurements. According to the results obtained from the elemental compositions, the Oxygen (O) ratio increased as a result of the treatment of MWCNTs with acids. Oxygen originates from -COOH groups formed as a result of reactions with acids on the surface. Nitrogen (N) was seen as a result of antibody immobilization, indicating that protein was added to the system. The increase in Oxygen (O) ratio along with Nitrogen (N) shows that protein structures are immobilized on the surface. In other words, the antibody to which AFB1 will specifically bind is immobilized on the MWCNT surface. As understood from the morphological characterizations, there was no significant change occurred in MWCNT morphologies after HNO3 treatment, and their structures were not damaged. With antibody immobilization, a beaded appearance like a cover was formed on the MWCNT surface. This shows that the protein layer bound to MWCNTs was formed and the immobilization was successful. A paper-based biosensor (µPAD) was successfully created by dispersing antibody-functionalized MWCNTs in water and integrating them onto the paper detection areas obtained in the first stage via the drop casting technique. In order to obtain sensitive results in food contamination analyses, the contaminant must be extracted from the food matrix. The other part of the thesis work is AFB1 extraction from olive oil. PDMS-based microfluidic mixers were fabricated for pre-teratments. Separation and mixing abilities were observed with various designs such as straight, sunflower, 1800 and 2400 degree bend angles, 200, 500, and 1000 µm channel widths. After COMSOL simulations and experimental optimizations with different microchannel designs, it was decided to fabricate microfluidic mixers with sunflower geometry. PDMS based mixers were created via UV litography and soft litography techniques. PDMS was preferred as the second surface instead of glass due to its flexibility and ease of micromixing. The last phase of the thesis consists of detection and quantitative analysis studies with µPADs. In AFB1 detection studies, it was observed that AFB1 could be detected at a concentration of 1 ng/mL under the FL microscope, thanks to the FL dye-labeled secondary antibody. Quantitative studies performed with a FL microscope were carried out with AFB1 standard solutions. Standard solutions prepared in the concentration range of 0.01-100 ng/mL were dropped onto the µPAD surface and examined under a microscope. Because clear results could not be obtained from MWCNT alone, silver nanoparticles (AgNP) were introduced to the system during the functionalization stage. Thanks to AgNPs, quantitative measurements were made by image analysis and a calibration graph was created. The lowest detectable concentration was determined as 0.1 ng/mL. Resistance measurements (four point probe) were made on MWCNT surfaces with the same standard AFB1 solutions and a calibration graph was created. The lowest detectable concentration was determined as 0.01 ng/mL. More precise measurements were made with resistance measurements. Both types of studies have shown that µPADs have two different linear working ranges: 0.1-1 ng/mL and 1-10 ng/mL. Microfluidic mixers integrated with syringe pumps were used for pre-teratment studies. After AFB1 spiked olive oil samples passed through the microfluidic mixer, quantitative resistance measurements were conducted. The biosensor recovery rates ranged from 91 to 97%. FL spectroscopic measurements in AFB1 standard solutions served to validate the results. Linear operating range and recovery rates are likewise within acceptable levels, according with the literature. The integrated system has high sensitivity AFB1 detection capacity. It has the potential to be used in every field where AFB1 detection is legally required. When the lowest quantities found are studied, it is clear that detection may be accomplished with a sensitivity below the legal limits. It will be cheaper compared to other technologies due to the materials used, it will reduce the economic burden required by the analysis since it is sufficient to use less chemicals and samples, and it will provide an environmentally friendly technology due to less waste chemicals. AFB1 can be used not only in the laboratory environment but also without the need for expert personnel because it is portable and simple to use. It is a modular analysis system that will enable on-site detection. In addition, it is a domestic product and domestic patent technology that will reduce our country's import dependence on analytical devices and technologies. Due to the combination of microfluidic technology and nanotechnology, the system has many differences and advantages compared to academic studies, patents and commercial products that serve similar purposes. It has the potential to turn into a domestic and high value-added product that has the power to create its own market in the national and international arena if it is patented and commercialized with its originality.

Benzer Tezler

  1. Analysis of members of the SLIT-ROBO pathway as diagnostic and prognostic tools in hepatocellular carcinoma with special focus on ROBO2-associated cellular phenotype

    ROBO2?ye bağlı hücresel fenotipe özel odakla SLIT-ROBO yolağı üyelerinin hepatoselüler karsinom tanı ve takibinde araç olarak analizi

    MEHMET ENDER AVCI

    Doktora

    İngilizce

    İngilizce

    2009

    Biyolojiİhsan Doğramacı Bilkent Üniversitesi

    Moleküler Biyoloji Ana Bilim Dalı

    YRD. DOÇ. DR. TAMER YAĞCI

  2. Antep fıstıklarında yüzey dezenfeksiyonu ve gıda güvenliğini sağlayan yenilikçi teknolojilerin geliştirilmesi

    Development of novel technologies for surface disinfection and food safety in Antep pistachios

    ŞERİFE MUSTULOĞLU

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2024

    Gıda MühendisliğiBolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi

    Gıda Mühendisliği Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. SEMRA TURAN

  3. Development of a novel baby food from persimmon puree and hazelnut flour by ultrasonication and eau de rose addition and the investigation of its certain chemical, physical and microbiological properties

    Ultrasonikasyon ve gül suyu uygulamalarıyla Trabzon hurması ve fındık unu içeren bebek mamasının geliştirilmesi ve mikrobiyolojik, kimyasal, fiziksel özelliklerinin incelenmesi

    HATİCE DİLEK ULUSAN

    Doktora

    İngilizce

    İngilizce

    2016

    BiyolojiAbant İzzet Baysal Üniversitesi

    Biyoloji Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. SEYHUN YURDUGÜL

  4. Elektroüretimle nanolif eldesine etki eden faktörlerin ve jelatin-pektin içeren nanoliflerin model gıdaların reolojik özelliklerine etkilerinin incelenmesi

    Investigations on affecting parameters of electrospinning and rheological properties of model food systems containing electrospun gelatin-pectin nanofibers

    ALPARSLAN KUMRU

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2013

    Gıda Mühendisliğiİstanbul Teknik Üniversitesi

    Gıda Mühendisliği Ana Bilim Dalı

    YRD. DOÇ. DR. FİLİZ ALTAY

  5. Nivalenol tespiti için nanokompozit temelli yeni bir moleküler baskılı QCM sensörü geliştirilmesi

    Development of a new nanocomposite-based molecular printed QCM sensor for the detection of nivalenol

    BETÜL DEMİR

    Doktora

    Türkçe

    Türkçe

    2024

    Besin Hijyeni ve TeknolojisiHasan Kalyoncu Üniversitesi

    Beslenme ve Diyetetik Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. MEHMET LÜTFİ YOLA