Gebelikte izole proteinürisi olan hastaların perinatal sonuçlarının retrospektif olarak değerlendirilmesi
Retrospective evaluation of perinatal outcomes of pregnant women with isolated gestational proteinuria
- Tez No: 873623
- Danışmanlar: DOÇ. DR. İBRAHİM KALE
- Tez Türü: Tıpta Uzmanlık
- Konular: Kadın Hastalıkları ve Doğum, Obstetrics and Gynecology
- Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
- Yıl: 2024
- Dil: Türkçe
- Üniversite: Sağlık Bilimleri Üniversitesi
- Enstitü: İstanbul Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesi
- Ana Bilim Dalı: Kadın Hastalıkları ve Doğum Ana Bilim Dalı
- Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
- Sayfa Sayısı: 59
Özet
Amaç: Bu çalışmada gebelikte izole proteinürisi olan hastaların perinatal sonuçlarının retrospektif olarak değerlendirilmesi amaçlandı. Gereç Yöntem: Retrospektif kesitsel olarak tasarlanan bu çalışmada, 1 Ocak 2010 ve 31 Aralık 2023 tarihleri arasında İstanbul Sağlık Bilimleri Üniversitesi Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği'nde doğum yapan gebeler araştırıldı. Yaş aralığı 18-39 olan, bilinen bir sistemik hastalığı olmayan, sigara kullanmayan, gebelik takiplerinin 20. haftası ve sonrasında izole proteinüri tanısı alan, tekil gebeliği olan gebeler çalışmaya dahil edildi. Herhangi bir sistemik hastalığı olmayan ve 24 saatlik idrarda 300 mg/gün üzeri proteinüri olması durumu izole proterinüri olarak kabul edildi. İzole proterinürisi olan 125 gebe üzerinden çalışma planlandı. İzole gestasyonel proteinürisi olan 125 gebeden olumsuz perinatal sonuçları olmayan 57 gebe kontrol grubunu oluşturdu. Olumsuz perinatal sonuçları olan 68 gebe vardı. Olumsuz perinatal sonuçları olan gebelerden 20'sinde preeklampsi, 29'unda izole fetal gelişme kısıtlılığı (fetal growth restriction - FGR), 3'ünde gebelik yaşına göre küçük fetüs (small for gestational age - SGA), 36'sında preterm doğum, 8'inde plasenta dekolmanı ve 4'ünde de intrauterin fetal kayıp gelişti. Olumsuz perinatal sonuçları olmayan yani kontrol grubu ile olumsuz perinatal sonuçları olan grup, preeklampsi grubu, izole FGR olan grup ve plasenta dekolmanı olan grup demografik özellikler, laboratuvar sonuçları ve perinatal sonuçlar açısından karşılaştırıldı. Bulgular: Kontrol grubuyla preeklampsi grubu demografik özellikler açısından benzerdi (p > 0,05). Her iki grup laboratuvar sonuçları açısından karşılaştırıldığında izole proteinürinin tespit edildiği gebelik haftasında bakılan kan üre azotu preeklampsi grubunda anlamlı olarak yüksekti (p = 0,025). Diğer tüm laboratuvar sonuçları her iki grupta benzerdi (p > 0,05). İzole proteinürinin tespit edildiği gebelik haftasındaki kan üre azotunun ileriki gebelik haftalarında gelişecek olan preeklampsiyi öngörmedeki değeri için receiver operator curve (ROC) analizi yapıldı. Yapılan bu ROC analizine göre kan üre azotunun preeklampsiyi öngörmedeki kesme değeri %65 sensitivite ve %68,4 spesifite ile 16,5 mg/dL olarak tespit edildi. Kontrol grubuyla FGR grubu karşılaştırıldığında demografik özellikler ve laboratuvar sonuçları açısından benzerdi (p > 0,05). Kontrol grubuyla plasenta dekolmanı olan grup karşılaştırıldığında izole proteinürinin görüldüğü gebelik haftası plasenta dekolmanı olan grupta anlamlı olarak daha küçüktü (p = 0,012). Laboratuvar sonuçları açısından ise kan üre azotu ve serum kreatinin düzeyleri plasenta dekolmanı olan grupta anlamlı olarak daha yüksekti (p = 0,009, p = 0,019, sırasıyla). İzole proteinürinin tespit edildiği gebelik haftasındaki kan üre azotunun ve serum kreatininin ileriki gebelik haftalarında gelişecek olan plasenta dekolmanını öngörmedeki değeri için ROC analizi yapıldı. Yapılan bu ROC analizine göre kan üre azotunun plasenta dekolmanını öngörmedeki kesme değeri %75 sensitivite ve %68,4 spesifite ile 16,5 mg/dL olarak tespit edilirken, serum kreatinini için kesme değeri %75 sensitivite ve %70,2 spesifite ile 0,56 mg/dL saptandı. Sonuç: İzole proteinürisi olan gebelerden hangisinde olumsuz perinatal sonuçların gelişeceği konusunda net bir bilgi yoktur. Çalışmamızda izole proteinürinin tespit edildiği gebelik haftasında kan üre azotu düzeyinin yüksek olması ileriki gebelik haftalarında preeklampsi gelişme riskini arttırken, kan üre azotuyla birlikte serum kreatinin yüksekliği plasenta dekolmanı riski artışıyla ilişkili bulundu.
Özet (Çeviri)
Aim: The aim of this study was to retrospectively evaluate the perinatal outcomes of patients with isolated proteinuria during pregnancy. Materials and Methods: In this retrospective cross-sectional study, pregnant women who gave birth in the Obstetrics and Gynecology Clinic of Istanbul Health Sciences University Ümraniye Training and Research Hospital between January 1st, 2010 and December 31st, 2023 were investigated. Pregnant women with a singleton pregnancy, aged between 18 and 39 years, without any known systemic diseases, who are non-smokers and diagnosed with isolated proteinuria at or after the 20th week of pregnancy follow-up, were included in the study. Isolated proterinuria was defined as proteinuria above 300 mg/day in 24-hour urine without any systemic diseases. The study was planned on 125 pregnant women with isolated proterinuria. Among 125 pregnant women with isolated gestational proteinuria, 57 of them without adverse perinatal outcomes constituted the control group. There were 68 pregnant women with adverse perinatal outcomes, of whcih 20 of them had preeclampsia, 29 had isolated fetal growth restriction (FGR), 3 had small for gestational age (SGA), 36 had preterm delivery, 8 had placental abruption and 4 had intrauterine fetal loss. The control group and the group with adverse perinatal outcomes including the preeclampsia group, the group with isolated FGR and the group with placental abruption were compared in terms of demographic characteristics, laboratory results and perinatal outcomes. Results: The control group and the preeclampsia group were similar in terms of demographic characteristics (p > 0.05). When comparing both groups regarding the laboratory results, blood urea nitrogen (BUN) measured at the week of pregnancy when isolated proteinuria was detected was significantly higher in the preeclampsia group (p = 0.025). All other laboratory results were similar in both groups (p > 0.05). ROC analysis was performed to assess the value of BUN at the gestational week when isolated proteinuria was detected in predicting preeclampsia at later gestational weeks. According to this analysis, the cut-off value of blood urea nitrogen in predicting preeclampsia was determined as 16.5 mg/dL with 65% sensitivity and 68.4% specificity. When the control group was compared with the FGR group, demographic characteristics and laboratory results were similar (p > 0.05). In comparison between the control group and the group with placental abruption, the gestational week at which isolated proteinuria was observed, was significantly smaller in the group with placental abruption (p = 0.012). In terms of laboratory results, BUN and serum creatinine levels were significantly higher in the group with placental abruption (p = 0.009, p = 0.019, respectively). ROC analysis was performed to determine the value of BUN and serum creatinine at the gestational week when isolated proteinuria was detected in predicting placental abruption at later gestational weeks. As a result, the cut-off value of BUN for predicting placental abruption was 16.5 mg/dL with 75% sensitivity and 68.4% specificity, while the cut-off value for serum creatinine was 0.56 mg/dL with 75% sensitivity and 70.2% specificity. Conclusion: There is no clear information regarding which the pregnant women with isolated proteinuria will develop adverse perinatal outcomes. In our study, elevated BUN levels at the gestational week when isolated proteinuria increased the risk of preeclampsia at later gestational weeks. Additionally, high BUN and serum creatinine levels were associated with an increased risk of placental abruption.
Benzer Tezler
- Gebelikte izole proteinüri tespit edilen olguların maternal ve perinatal sonuçlar ile ilişkisi
The relationship between maternal and perinatal results of patients detected isolated proteinuria in pregnancy
CANDAN YILMAZ
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
2020
Kadın Hastalıkları ve DoğumSelçuk ÜniversitesiKadın Hastalıkları ve Doğum Ana Bilim Dalı
DOÇ. DR. ÖZLEM SEÇİLMİŞ KERİMOĞLU
- 20. gebelik haftasından sonra ortaya çıkan izole proteinurinin gebelik sonuçlarına etkisi
20. then effect on pregnancy outcomes of pregnancy week emerging from isolated proteinuria
OĞUZ ÖZDEMİR
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
2015
Kadın Hastalıkları ve DoğumBülent Ecevit ÜniversitesiKadın Hastalıkları ve Doğum Ana Bilim Dalı
DOÇ. DR. İNAN İLKER ARIKAN
- Preeklamptik gebeliklerde plasenta ve kandan elde edilen mezenkimal kök hücrelerde transkriptom analizi
Transcriptome analysis on mesenchymal stem cells derived from placenta and blood in preeclamptic pregnancies
ZEYNEP KUMRAL
Yüksek Lisans
Türkçe
2021
Genetikİstanbul ÜniversitesiMoleküler Biyoloji ve Genetik Ana Bilim Dalı
PROF. DR. TUBA GÜNEL
- Vitamin D reseptör gen varyantının gebelik sürecinde kan basıncı artışı ve preeklampsi üzerine etkisinin araştırılması
Investigation of the effect of Vitamin D receptor gene variant on blood pressure increase and preeclampsy in pregnancy process
MUSTAFA USTA
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
2020
KardiyolojiRecep Tayyip Erdoğan ÜniversitesiKardiyoloji Ana Bilim Dalı
PROF. DR. ÖMER ŞATIROĞLU
- Preeklampsili hastalarda vasküler hasarın değerlendirilmesinde dolaşan endotel hücrelerinin rolü
The role of circulating endothelial cells for assessment of vascular damage in preeclamptic patients
BAŞOL CANBAKAN
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
2005
NefrolojiAnkara ÜniversitesiNefroloji Ana Bilim Dalı
DOÇ.DR. GÖKHAN NERGİZOĞLU