Anti nükleer antikor (ANA) pozitifliği ile Çocuk Romatoloji Polikliniği biriminde takip edilen hastaların demografik özellikleri
Başlık çevirisi mevcut değil.
- Tez No: 938438
- Danışmanlar: PROF. DR. GÜZİDE AKSU
- Tez Türü: Tıpta Uzmanlık
- Konular: Romatoloji, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları, Rheumatology, Child Health and Diseases
- Anahtar Kelimeler: Çocuklarda ANA pozitifliği, ANA pozitif çocuk hastaların aldıkları tanılar, SLE, JİA, ANA pozitif saptanan sağlıklı çocuklar, ANA positivity in children, diagnosis of ANA-positive pediatric patients, SLE, JIA, healthy children with ANA positivity
- Yıl: 2024
- Dil: Türkçe
- Üniversite: Ege Üniversitesi
- Enstitü: Tıp Fakültesi
- Ana Bilim Dalı: Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı
- Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
- Sayfa Sayısı: 109
Özet
Amaç: ANA (anti nükleer antikor) eklem ağrıları, kas iskelet sistemi yakınmaları, cilt bulguları ya da tetkiklerle saptanan hematolojik bozuklukları olan hastalarda romatolojik hastalık taramasında sık kullanılan laboratuvar testidir. ANA (anti nükleer antikor) sadece romatolojik hastalıklar değerlendirilmesinde kullanılmaz. Bunun dışında ANA pozitifliği malignitelerde, alerjik veya enfeksiyöz hastalıklarda ya da diğer otoimmün hastalıklarda görülebildiği gibi herhangi bir yakınması veya hastalık belirtisi olmayan sağlıklı kişilerde de ANA pozitifliği saptanabilir. Romatizmal hastalıklar genellikle sistemik tutulum gösteren hastalıklar olup özgün ve kesin tanı yöntemleri olarak kullanılan bir laboratuvar testi yoktur. Çocuklarda romatizmal hastalıkların yol açacağı yakınmalar çeşitli enfeksiyonların, malignitelerin ve endokrinolojik bozuklukların belirtilerine benzeyebilir. Laboratuvar testleri romatizmal hastalıkların ayırıcı tanısında önemli hale gelmesine rağmen, çocuklarda romatizmal hastalıkları güvenilir bir şekilde doğrulayabilen veya dışlayabilen bir test yoktur. Pediatrik romatolojide, tanıya yol açan verilerin %80-85'i kapsamlı bir tıbbi öykü ile elde edilir. Bu nedenle, romatoloji kliniğinde ayrıntılı bir tıbbi öykü almak ve verilerin titizlikle değerlendirilmesi son derece önemlidir. Tıbbi öykü, kapsamlı bir fizik muayene ile takip edilmeli ve klinisyen romatizmal hastalıklar hakkında kapsamlı bilgiye sahip olmalıdır. Hastalığın tanısı saptanırken ayrıntılı anamnez, fizik muayene, klinik değerlendirme ve laboratuvar bulguları ile kombine bir şekilde detaylı değerlendirmeler sonrası konulmaktadır. Romatolojik hastalıkların karmaşık yapısı ve kesin tanı için gereken detaylı incelemeler, tanı koyma sürecini uzatmakta ve gereksiz laboratuvar testlerine neden olmaktadır. Bu durum hem hastalar için zaman kaybına hem de sağlık sistemi için ek maliyete yol açmaktadır. Bu bağlamda, romatolojik hastalık şüphesi taşıyan hastalarda sıklıkla başvurulan ANA testi, erken dönemde bir ön tanıya ulaşılmasına yardımcı olarak bu sorunu kısmen de olsa çözmektedir. Biz bu çalışmada Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi polikliniklerinde değerlendirilen ve anti nükleer antikor pozitifliği saptanan hastaların dosyalarını inceleyerek; hastaların yaşı, yakınma yaşı başvuru nedeni, özgeçmiş ve soygeçmiş özellikleri, hangi polikliniklerden Çocuk Romatoloji birimine yönlendirildiklerini, ANA titreleri ve boyanma tiplerini, romatolojik hastalıklarla ilişkili laboratuvar parametrelerini sistemik değerlendirmeleri ile birlikte hangi tanıları aldıklarını ve özellikle yakınması olmadan ANA pozitifliği saptanan kişilerin poliklinik seyrinde saptanan romatolojik hastalıklarını incelemeyi amaçladık. Gereç ve Yöntem: Bu çalışmada Ege Üniversitesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı, Çocuk Romatoloji Polikliniklerine Ocak 2003 ile Ocak 2024 tarihleri arasında ayaktan başvurmuş hastalardan ANA (anti nükleer antikor) pozitifliği saptanan 224 hastanın dosyası retrospektif olarak incelendi. Cinsiyet, yaş, yönlendiren poliklinik, başvurudaki ilk yakınması, yakınmanın başlama yaşı, ek hastalık, aile öyküsü, akraba evliliği, başvurusunda bakılan ANA titresi, ANA boyanma tipi, ANA profili, akut faz reaktanları, immünglobulin değerleri, EKO, SFT, DLCO, proteinüri, göz hastalıkları değerlendirmesi gibi sistemik taramaları, aldığı tanı ve tanı alma yaşı değerlendirmeye alındı. Bulgular: Hastaların ilk geliş yakınmaları 127 (%56,7) kişide eklem, 11 (%4,9) kişide hematolojik, 42 (18,8) kişide mukokutanöz, 8 (%3,6) kişide nörolojik, 16 (%7,1) kişide Raynaud fenomeni, 16 (%7,1) kişide diğer semptomlar ve 4 (%1,8) kişinin de yakınması yok olarak saptandı. Eklem yakınması en sık ilk başvuru yakınması olarak saptandı. Bu yakınma ile başvuran 127 hastanın 60'ı (%47,2) artralji, 67'si (%52,8) artrit olarak değerlendirildi. ANA titresi değerlendirilen toplam 63 erkek hastanın 11 'i ≤1:80, 20'si 1:160,13'ü 1:320,11'i 1:640, 8'i ≥1:1280 olarak saptandı. ANA titresi değerlendirilen 161 kadın hastanın 47'si ≤1:80, 22'si 1:160,45'i 1:320,17'si 1:640, 30'u ≥1:1280 olarak saptandı. Kadınlarda ANA titresinin anlamlı olarak yüksek olduğu saptandı. Hastaların ANA tipi boyanma paternleri 83 (%37,1) nükleer, 96 (%42,9) sitoplazmik, 45 (%20,1) nükleer ve sitoplazmik olarak saptandı. ANA (anti nükleer antikor) pozitifliği saptanan 224 hastadan 100'ü (%44,6) Juvenil İdiyopatik Artrit, 26'sı (%11,6) Sistemik Lupus Eritematozus, 16'sı (%7,1) Primer Raynaud Fenomeni, 12'si (%5,4) Miyozit/Dermatomiyozit, 8'i (%3,6) Sjögren, 8'i (%3,6) Miks Bağ Dokusu Hastalığı, 5'i (%2,2) Skleroderma tanısı aldı. ANA pozitifliği saptanan hastalardan 49 kişi (%21,9) tanı almadan poliklinik izlemindedir. SLE tanısı alan erkek hasta sayısı 3 ( %11,5), kadın hasta sayısı 23 (%88,5) olarak saptandı. JIA tanısı alan erkek hasta sayısı 31 (%31), kadın hasta sayısı 69 (%69) olarak saptandı. Diğer bağ doku hastalıklarından tanı alan erkek hasta sayısı 9 (%18,4), kadın hasta sayısı 40 (%81,6) olarak saptandı. Tanı konulamayan, sadece ANA pozitifliği ile izlenen erkek olgu sayısı 20 (%40,8), kadın olgu sayısı 29 (%59,2) olarak saptandı. Taranan hastaların ortalama yakınma başlangıç yaşı 9,63 yıl, tanı yaşı ise 9,89 yıl olarak saptandı. SLE tanısı olan hastaların yakınmalarının başlama yaşı ortalama olarak 11,51 yıl, tanı alma yaşları ise 11,81 yıl olarak saptandı. JIA tanısı alan hastaların ilk yakınmalarının başlama yaşı 7,65 yıl, tanı yaşı ise 8,34 yıl olarak saptandı. Diğer bağ doku hastalıkları tanısı alan hastaların ilk yakınmalarının ortalama olarak başlangıç yaşı 11,42 yıl, tanı yaşları ise 12,06 yıl olarak saptandı. Tanı konulamayan ANA pozitif saptanan olguların yakınmaları olması halinde ilk yakınmalarının başlama yaşı 15,14 yıl olarak saptandı (p=0,000). Eklem yakınması ile başvuran hastaların ilk yakınma yaşı ortalama 8,1 yıl olarak saptandı. Eklem yakınması ile başvuran hastaların tanı yaşı ortalama 8,7 yıl olarak saptandı. İlk olarak hematolojik yakınma ile poliklinik başvurusu gerçekleşen hastaların yakınma yaşı ortalama 12,8 yıl olarak saptandı. Hematolojik yakınma ile başvuran olguların ortalama tanı alma yaşı 13,3 yıl olarak saptandı. İlk olarak mukokutanöz yakınma ile poliklinik başvurusu gerçekleşen hastaların yakınma yaşı ortalama 9,6 yıl olarak saptandı. Mukokutanöz yakınma ile başvuran olguların ortalama tanı alma yaşı 10,4 yıl olarak saptandı. İlk olarak nörolojik yakınmalar ile poliklinik başvurusu gerçekleşen hastaların yakınma yaşı ortalama 9,1 yıl olarak saptandı. Nörolojik yakınma ile başvuran olguların ortalama tanı alma yaşı 9,1 yıl olarak saptandı. Raynaud fenomeni yakınması ile başvuran hastaların ilk yakınma başlama yaşı ortalama 14,3 yıl idi. Bu yakınma ile tanı alan hastaların ortalama yaşı 14,6 yıl olarak saptandı. Diğer yakınmalarla başvuran hastaların ortalama yakınma başlangıç yaşı 11,1 yıl olarak saptandı. Bu hastaların ortalama tanı alma yaşı 12,1 yıl olarak saptandı. Raynaudlu hastaların ortalama yaşları anlamlı olarak daha ileriydi. (p=0,000). Hastaların romatolojik hastalıklar açısından aile öyküsü ile ANA titreleri değerlendirildiğinde aile öyküsünde romatolojik hastalık bulunan 76 hastadan 11'i ≤1:80, 13'ü 1:160, 24'ü 1:320, 12'si 1:640 16'sı ≥1:1280 olarak saptandı. ANA titreleri değerlendirildiğinde aile öyküsünde romatolojik hastalık bulunmayan 148 hastadan 47'si ≤ 1:80, 29'u 1:160, 34'ü 1:320, 16'sı 1:640, 22'si ≥1:1280 olarak saptandı. Aile öyküsü pozitif olguların ANA titreleri anlamlı olarak daha yüksek saptandı(p=0,049). Hastaların aldıkları tanılar ile ANA titrasyon verileri kıyaslandı. SLE tanısı almış 26 hastadan 3'ünün ANA titresi ≤1:80, 4'ünün 1:160, 3'ünün 1:320, 2'sinin 1:640, 14 hastanın ≥1:1280 olarak sonuçlandı. JIA tanısı alan 100 hastanın ANA titresi 32 ≤1:80; 16 1:160, 30 1:320,13 1:640, 9 hastanın ≥1:1280 olarak saptandı. Diğer bağ doku hastalığı tanısı alan 49 hastadan ANA titresi 15 hastada ≤1:80, 11'inde 1:160, 9'unda 1:320, 5'inde 1:640, 9 hastada ≥1:1280 olarak saptandı. Tanı konulamayan olguların ANA titreleri 8'inde ≤1:80,11'inde 1:160, 16'sında 1:320, 8'inde 1:640, 6'sında ≥1:1280 olarak saptandı (p=0,000). Hastaların tanılarıyla ANA IIF boyanma paternlerinin değerlendirildiğinde SLE tanısı alan hastalarda ANA nükleer boyanan hasta sayısı 6 (%23,1), sitoplazmik boyanan hasta sayısı 12 (%46,2), nükleer ve sitoplazmik beraber boyanan hasta sayısı 8 (%30,8) olarak saptandı. JIA tanısı alan hastalardan nükleer boyanan hasta sayısı 42 (%42), sitoplazmik boyanan hasta sayısı 38 (%38), sitoplazmik ve nükleer boyanan hasta sayısı 20 (%20) olarak saptandı. Diğer bağ doku hastalıklarından nükleer boyanan hasta sayısı 15 (%30,6), sitoplazmik boyanan hasta sayısı 22 (%44,9), nükleer ve sitoplazmik boyanma sayısı 12 (%24,5) olarak saptandı. Tanı konulamayan ANA pozitif olgularda nükleer boyanma sayısı 20 (%40,8, sitoplazmik boyanma 24 (%49), nükleer ve sitoplazmik boyanma 5 (%10,2) olarak saptandı (p=0,024). Çalışmaya dahil edilen olgulardan toplam 184'ünde ANA Profil değerlendirmesi yapıldı ve tanılarıyla ilişkisi sorgulandı. ANA profil bakılan SLE tanısı konan hastaların 19'u pozitif, 3 'ü negatif olarak saptandı. ANA profil bakılan JIA tanılı hastalardan 29'u pozitif, 49'u negatif saptandı. Diğer bağ doku hastalıkları tanısı konan ve ANA profil bakılan hastaların 26'sı pozitif, 16'sı negatif saptandı. Tanı konulamayan olgularda bakılan ANA profil değerlendirmesinde 29 hasta pozitif, 13 hasta negatif saptandı (p=0,000). Hastaların ilk başlayan yakınmaları ile ANA titreleri değerlendirildi. İstatiksel olarak inceleme kolaylığı sağlaması amaçlı ≤1:80,1:160,1:320,1:640, ≥1:1280 olarak 5 farklı gruba ayrıldı. Hastaların ilk başlayan yakınmaları ile ANA titreleri sonuçları değerlendirildi. Artralji yakınması ile başvuran 60 hastadan 16'sının ANA sonucu ≤1:80, 15'i 1:160, 21'i 1:320, 5'i 1:640, 3'ü ≥1:1280 olarak saptandı. Artrit yakınması ile başvuran 67 hastadan 21 'i ≤1:80, 7'si 1:160, 15'i 1:320,10'u 1:640, 14 hasta ≥1:1280 olarak sonuçlandı. Hematolojik yakınmalarla başvuran 11 hastadan bir hasta ≤1:80, 3 hasta 1:320, 3 hasta 1:640, 4 hasta ≥1:1280 olarak sonuçlandı. Mukokutanöz yakınmalarla başvuran 52 hastada bakılan ANA test sonuçları 8 hastada ≤1:80, 10 hastada 1:160, 7 hastada 1:320, 4 hastada 1:640,13 hastada ≥1:1280 olarak sonuçlandı. Nörolojik yakınmaları ile başvuran 8 hastadan ANA titreleri bir hastada ≤1:80, 2'sinde 1:160, birinde 1:320, 2'sinde 1:640, 2'sinde ≥1:1280 olarak sonuçlandı. Raynaud fenomeni yakınması ile başvuran 16 hastadan ANA titreleri 9 hastada ≤1:80, ikisinde 1:160,4'ünde 1:320, birinde ≥1:1280 olarak sonuçlandı. Diğer yakınmalarla başvuran 16 hastadan ANA titreleri bir hastada ≤1:80, 4'ünde 1:160, 6'sında 1:320, 4'ünde 1:640, birinde ≥1:1280 idi. Yakınması olmadan ANA testi bakılan dört olgudan birinde ≤1:80, ikisinde 1:160, birinde 1:320 olarak sonuçlandı (p=0,027). Hastaların ilk başlayan yakınmaları ile ANA profil kıyaslaması yapıldı. Bu değerlendirme yapılırken ANA profil pozitif-negatif olarak değerlendirmeye alındı. Eklem yakınmaları ile başvuran toplam 98 hastanın 43'ü ANA profil pozitif, 55'i negatif olarak sonuçlandı. Hematolojik yakınmalarla başvuran 9 hastadan 8'i pozitif, biri negatif idi. Mukokutanöz yakınmalarla başvuran 38 hastanın 28'i pozitif, 10'u negatif olarak sonuçlandı. Nörolojik yakınmaları olan 7 hastanın 5'i pozitif, 2'si negatif olarak sonuçlandı. Raynaud fenomeni ile başvuran 12 hastanın 6'sı pozitif, 6'sı negatif idi. Diğer yakınmalarla başvuran 16 hastanın 10'u pozitif, 6'sı negatif olarak sonuçlandı. Yakınması olmadan ANA pozitifliği saptanan hastalarda bakılan ANA profil değerlendirmesinde toplam 4 hastanın 3'ü pozitif, biri negatif olarak sonuçlandı (p=0,012). Hastalarda ilk gelişen yakınma ile aldıkları tanı değerlendirmesi yapıldı. ANA pozitif hastalardan artralji yakınması ile başvuran 60 hastadan 3'ü SLE tanısı, 39'u JIA tanısı, 5'i diğer bağ doku hastalıkları,13 olgu tanı konulamadı olarak değerlendirildi. Altmış yedi artrit yakınması ile başvuran hastadan 6'sı SLE, 56'sı JIA , 2'si diğer bağ doku hastalığı, 3 'ü tanı konulamadı olarak değerlendirildi. Hematolojik yakınmalarla başvuran 11 hastanın 6'sı SLE, 5'i tanı konulamadı olarak değerlendirildi. Mukokutanöz yakınmalarla başvuran 42 hastadan 11'i SLE, üçü JIA, 14'ü diğer bağ doku hastalığı tanısı aldı. 14 kişi de tanı konulamadı olarak değerlendirildi. Nörolojik yakınmalarla başvuran 8 hastanın 7 'si diğer bağ doku hastalığı, biri tanı konulamadı olarak değerlendirildi.16 Raynaud fenomeni yakınması ile başvuran hastanın 16'sı diğer bağ doku hastalığı olarak değerlendirildi. Diğer yakınmalarla başvuran 16 hastadan 2'si JIA, 5'i diğer bağ doku hastalığı,9 'u tanı konulamadı olarak değerlendirildi. Yakınması olmayan, ancak hastane değerlendirmesinde ANA pozitif saptanan dört olgu da tanı almadı olarak değerlendirildi. Hastaların romatoid faktör (RF) ile aldıkları tanılarının değerlendirmesi yapıldı. RF değerleri yaşlarına göre yüksek sonuçlanan değerler pozitif, normal aralıkta sonuçlanan değerler negatif olarak bahsedildi. RF bakılıp SLE tanısı alan toplam 21 hastadan biri pozitif, 20 si negatif olarak sonuçlandı, JIA tanısı alan ve RF bakılan toplam 89 hastadan 8'i pozitif, 81'i RF negatif olarak sonuçlandı. Diğer bağ doku hastalıklarında RF bakılan toplam 34 hastadan 3'ü pozitif, 31'i negatif olarak sonuçlandı. Tanı konulamayan ANA pozitifliği ile çalışmamıza dahil edilen hastalardan toplam 40'ında RF bakıldı ve hiçbirinde pozitiflik saptanmadı. Yakınması olmadan hastane değerlendirmesinde ANA pozitif saptanan dört olgu da tanı almadı olarak değerlendirildi. Taranan hastalardan aldıkları tanılar ile romatolojik hastalık ön tanılarında bakılan SAA (Serum amiloid A), Sedimentasyon (ESH), IgG laboratuvar değerleri arasındaki ilişki incelendi. Yaşa göre düşük, normal, yüksek değerler olarak sınıflandırıldı. SAA bakılan SLE tanısı alan hastalardan 25 kişinin 9'u yüksek, 16'sı normal olarak sonuçlandı. JIA tanısı alan SAA bakılan 99 hastadan 49'u yüksek, 50'si normal saptandı. SAA bakılan ve diğer bağ doku hastalıkları tanısı alan 47 hastadan 15'i yüksek, 32'si normal olarak sonuçlandı. Tanı konulamayan ve SAA bakılan 45 olgudan 8'i yüksek, 37'si normal olarak sonuçlandı (p=0,007). ESH bakılan SLE tanısı alan toplam 26 hastanın 11'inde yüksek, 15'inde normal olarak sonuçlandı. ESH bakılan ve JIA tanısı alan 100 hastanın 45 'i yüksek, 55'i normal sonuçlandı. Diğer bağ doku hastalığı tanısı alan ESH bakılan 48 hastanın 15'inde yüksek, 33'ünde normal saptandı. Tanı konulmayan 48 olgudan 12'si yüksek, 36'sı normal olarak sonuçlandı (p=0,002). IgG bakılan ve SLE tanısı alan 26 hastadan 22'sinin değeri normal, 4'ü yüksek olarak sonuçlandı. IgG bakılan JIA tanısı alan 98 hastanın birisi düşük, 84'ü normal, 13'ü yüksek olarak sonuçlandı. Diğer bağ doku hastalığı tanısı alan IgG bakılan 49 hastaların 2'si düşük, 39'u normal, 8'i yüksek saptandı. Tanı konulamayan 47 olgunun IgG değerleri bir hastada düşük, 43'ünde normal, üçünde yüksek saptandı (p=0.573). Taranan hastaların aldıkları tanılarla sistemik taramaları incelendi. Hastalarda proteinüri, SFT (Solunum fonksiyon testi), DLCO (Karbon Monoksid Difüzyon Kapasitesi Ölçümü), EKO (Ekokardiyografi), Göz hastalıkları konsültasyon değerlendirmesi sistemik taramalar olarak baz alındı. Proteinüri saptanan ve SLE tanısı alan 7 hasta olduğu, SLE tanısı alıp proteinürisi olmayan 19 hasta olduğu saptandı. JIA tanısı alıp proteinüri saptanan 5 hasta saptandı. JIA tanısı alıp proteinürisi olmayan 95 kişi saptandı. Diğer bağ doku hastalığı tanısı alıp proteinüri saptanan 6 hasta, proteinüri saptanmayan 42 hasta saptandı. Tanı konulamayan üç olguda proteinüri varlığı saptandı. Tanı almayan 46 olguda proteinüri olmadığı gözlendi (p=0,005). SFT taranan ve SLE tanısı alan 17 hastanın tamamında patoloji yok olarak değerlendirildi. JIA tanısı alan bir hastanın SFT'nde anlamlı patoloji gözlendi. JIA tanısı alan 26 hastada SFT normal olarak saptandı. Diğer bağ doku hastalığı tanısı alan üç hastanın SFT değerlendirmesinde patoloji saptandı. Diğer bağ doku hastalığı tanısı almış 30 kişide SFT değerlendirmesi normal olarak saptandı. Tanı konulamayan iki olgunun SFT değerlendirmesi patolojik olarak değerlendirildi. Tanısız 20 hastanın SFT değerlendirmesi normal olarak sonuçlandı (p=0,523). SLE tanısı alan DLCO bakılan hastalardan birinde patolojik, 15 hasta normal olarak değerlendirildi. JIA tanısı alan DLCO bakılan bir hasta patolojik, 23 hasta normal olarak değerlendirildi. Diğer bağ dokusu hastalığı tanısı alan DLCO bakılan bir hastanın değerlendirmesi patolojik, 31 hastanın DLCO değerlendirmesi normal olarak değerlendirildi. Tanı konulamayan ve DLCO bakılan iki olguda DLCO değerlendirmesi patolojik, 20 hastanın DLCO değerlendirmesi normal olarak değerlendirildi (p=0,797). EKO bakılan SLE tanısı alan 5 hastanın EKO değerlendirmesinde patoloji mevcut, 13' ünde EKO normal olarak değerlendirildi. JIA tanısı alan EKO bakılan dört hastanın değerlendirmesi patolojik, 60 hasta normal olarak sonuçlandı. Diğer bağ doku hastalığı tanısı alan EKO değerlendirmesi yapılan 5 hasta patolojik, 32 hasta da normal olarak saptandı. Tanı konulamayan ve EKO değerlendirmesi yapılan 5 olgu patolojik, 21 hasta patoloji yok olarak yorumlandı (p=0,075). Göz hastalıkları değerlendirmesinde SLE tanısı alan üç hastada patoloji var, 18 hasta normal olarak değerlendirildi. JIA tanısı alan göz hastalıkları değerlendirmesi yapılan 14 hastada patoloji mevcut, 63 hasta normal olarak değerlendirildi. Diğer bağ doku hastalığı tanısı alan ve göz hastalıkları değerlendirmesi mevcut olan 4 hastada patoloji mevcut, 37 hastada patoloji yok olarak değerlendirildi. Tanı konulamayan olguların göz hastalıkları değerlendirmesinde 29 hastanın tamamı patoloji yok olarak değerlendirildi (p=0,080). Sonuç: ANA pozitif çocuk hasta grubu incelendiğinde bu grupta en çok kadın hastaların bulunduğu, en fazla JIA tanısı ile ANA pozitifliğinin saptandığı, ANA pozitifliğine yüksek titrelerde en fazla SLE tanısının eşlik ettiği görüldü. Hiçbir yakınması olmadan ANA pozitifliği saptanan bireylerin herhangi bir tanı almadığı ve bu bireylerin istatistiksel olarak anlamlı oranda düşük ANA titrelerine sahip oldukları görüldü. Bir yakınma ile başvurmuş, ANA pozitifliği saptanmış özellikle ailesinde bağ dokusu hastalığı olduğu bildirilen ancak henüz özgün bir tanı almamış hastaların düzenli poliklinik izleminin sağlanarak klinik gözlemine devam edilmesinin gerekliliğini önermekteyiz.
Özet (Çeviri)
OBJECTIVE: ANA (antinuclear antibody) is a laboratory test frequently used in the screening of rheumatologic diseases in patients with joint pain, musculoskeletal symptoms, skin findings, or hematological disorders detected through tests. ANA is not only used for the evaluation of rheumatologic diseases but can also be observed in malignancies, allergic or infectious diseases, and other autoimmune disorders. Additionally, ANA positivity can be detected in healthy individuals without any symptoms or signs of disease. Rheumatic diseases are generally systemic diseases, and there is no specific or definitive diagnostic test for them. In children, the symptoms caused by rheumatic diseases can resemble those of various infections, malignancies, or endocrine disorders. Although laboratory tests become crucial for differential diagnosis of rheumatic diseases, no test can reliably confirm or exclude these diseases in children. In pediatric rheumatology, 80-85% of diagnostic information is obtained through a comprehensive medical history. Therefore, obtaining a detailed medical history and carefully evaluating the data in the rheumatology clinic is extremely important. The medical history should be followed by a thorough physical examination, and the clinician must have extensive knowledge of rheumatic diseases. The diagnosis of the disease is established following detailed assessments combining a thorough anamnesis, physical examination, clinical evaluation, and laboratory findings. The complex nature of rheumatic diseases and the need for detailed investigations for a definitive diagnosis prolong the diagnostic process and often lead to unnecessary laboratory tests. This results in a loss of time for the patients and additional costs to the healthcare system. In this context, the ANA test, which is frequently used in patients suspected of having rheumatologic diseases, helps to reach an early preliminary diagnosis, thus partially addressing this issue. In this study, we aimed to examine the files of patients evaluated in the outpatient clinics of Ege University Faculty of Medicine Hospital who tested positive for antinuclear antibodies. Specifically, we sought to evaluate the patients' age, age at onset of symptoms, reasons for referral, personal and family history, which clinics referred them to the Pediatric Rheumatology unit, ANA titers and staining patterns, rheumatologic disease-related laboratory parameters, systemic assessments, the diagnoses they received, and especially to investigate the rheumatic diseases identified during the outpatient course of individuals with ANA positivity but without symptoms. MATERIAL and METHOD: In this study, the medical records of 224 patients who tested positive for antinuclear antibodies (ANA) and were seen as outpatients at the Pediatric Rheumatology Clinics of Ege University, Department of Pediatrics, between January 2003 and January 2024, were retrospectively reviewed. The data evaluated included gender, age, referring clinic, initial symptoms at presentation, age at symptom onset, comorbidities, family history, consanguinity, ANA titer at presentation, ANA staining pattern, ANA profile, acute phase reactants, immunoglobulin levels, systemic screenings such as echocardiography (ECHO), pulmonary function test (PFT), diffusion capacity of carbon monoxide (DLCO), proteinuria, and ophthalmologic evaluation, as well as the diagnosis received and the age at diagnosis. FINDINGS: When analyzing the initial presenting complaints of the patients, 127 (56.7%) had joint-related complaints, 11 (4.9%) had hematologic complaints, 42 (18.8%) had mucocutaneous complaints, 8 (3.6%) had neurological complaints, 16 (7.1%) had Raynaud's phenomenon, 16 (7.1%) had other symptoms, and 4 (1.8%) patients had no complaints. Joint complaints were found to be the most common initial presenting complaint. Among the 127 patients who presented with joint complaints, 60 (47.2%) were assessed with arthralgia, while 67 (52.8%) were diagnosed with arthritis. Out of the 63 male patients whose ANA titers were evaluated, 11 had a titer of ≤1:80, 20 had 1:160, 13 had 1:320, 11 had 1:640, and 8 had ≥1:1280. For the 161 female patients whose ANA titers were evaluated, 47 had a titer of ≤1:80, 22 had 1:160, 45 had 1:320, 17 had 1:640, and 30 had ≥1:1280. The statistical p-value was found to be significant at 0.008. ANA staining patterns of the patients were distributed as follows: 83 (37.1%) nuclear, 96 (42.9%) cytoplasmic, and 45 (20.1%) both nuclear and cytoplasmic. Of the 224 patients who were found to be ANA-positive, 100 (44.6%) were diagnosed with Juvenile Idiopathic Arthritis (JIA), 26 (11.6%) with Systemic Lupus Erythematosus (SLE), 16 (7.1%) with Primary Raynaud's Phenomenon, 12 (5.4%) with Myositis/Dermatomyositis, 8 (3.6%) with Sjögren's Syndrome, 8 (3.6%) with Mixed Connective Tissue Disease (MCTD), and 5 (2.2%) with Scleroderma. A total of 49 (21.9%) ANA-positive patients remain under follow up without a definitive diagnosis. The number of male patients diagnosed with SLE was 3 (11.5%), while 23 (88.5%) were female. Among patients diagnosed with JIA, 31 (31%) were male and 69 (69%) were female. For other connective tissue diseases, 9 (18.4%) male patients and 40 (81.6%) female patients were diagnosed. Among the ANA-positive patients who have not received a diagnosis, 20 (40.8%) were male and 29 (59.2%) were female. The mean age at the onset of symptoms for the screened patients was 9.63 years, and the mean age of diagnosis was 9.89 years. For SLE patients, the average age at symptom onset was 11.51 years, and the mean age at diagnosis was 11.81 years. For JIA patients, the average age at onset was 7.65 years, with a mean diagnosis age of 8.34 years. Patients with other connective tissue diseases had an average onset age of 11.42 years and were diagnosed at a mean age of 12.06 years. For ANA-positive patients without a diagnosis but who had symptoms, the average age of symptom onset was 15.14 years (p=0.000). The mean age of symptom onset for patients with joint complaints was found to be 8.1 years, while the mean age at diagnosis was 8.7 years. For patients presenting with hematologic complaints, the mean age of symptom onset was 12.8 years, with a diagnosis age of 13.3 years. For mucocutaneous complaints, the mean age of onset was 9.6 years, and the diagnosis age was 10.4 years. Patients presenting with neurological complaints had a mean age of symptom onset of 9.1 years and were diagnosed at the same average age of 9.1 years. The mean age of symptom onset for patients presenting with Raynaud's phenomenon was 14.3 years, with a mean age at diagnosis of 14.6 years. For patients with other symptoms, the mean age of symptom onset was 11.1 years, with a mean diagnosis age of 12.1 years. Patients with Raynaud were older (p=0.000). When analyzing the relationship between family history of rheumatologic diseases and ANA titers, among 76 patients with a family history, 11 had a titer of ≤1:80, 13 had 1:160, 24 had 1:320, 12 had 1:640, and 16 had ≥1:1280. Among 148 patients without a family history of rheumatologic diseases, 47 had a titer of ≤1:80, 29 had 1:160, 34 had 1:320, 16 had 1:640, and 22 had ≥1:1280. Patients with positive family history had higher ANA titres (p=0.049). Comparing ANA titration data with diagnoses, of the 26 SLE patients, 3 had a titer of ≤1:80, 4 had 1:160, 3 had 1:320, 2 had 1:640, and 14 had ≥1:1280. Among 100 JIA patients, ANA titers were ≤1:80 in 32 patients, 1:160 in 16, 1:320 in 30, 1:640 in 13, and ≥1:1280 in 9. For the 49 patients diagnosed with other connective tissue diseases, ANA titers were ≤1:80 in 15 patients, 1:160 in 11, 1:320 in 9, 1:640 in 5, and ≥1:1280 in 9. Among the undiagnosed cases, ANA titers were ≤1:80 in 8, 1:160 in 11, 1:320 in 16, 1:640 in 8, and ≥1:1280 in 6 (p=0.000). Evaluating the relationship between the patients' diagnoses and ANA IIF staining patterns, among the SLE patients, 6 (23.1%) had nuclear staining, 12 (46.2%) had cytoplasmic staining, and 8 (30.8%) had both nuclear and cytoplasmic staining. Among the JIA patients, 42 (42%) had nuclear staining, 38 (38%) had cytoplasmic staining, and 20 (20%) had both nuclear and cytoplasmic staining. For other connective tissue diseases, 15 (30.6%) had nuclear staining, 22 (44.9%) had cytoplasmic staining, and 12 (24.5%) had both. For undiagnosed ANA-positive cases, 20 (40.8%) had nuclear staining, 24 (49%) had cytoplasmic staining, and 5 (10.2%) had both (p=0.024). Out of the 184 cases where ANA profiles were evaluated, 19 of the SLE patients had a positive ANA profile, and 3 had a negative profile. Among the JIA patients, 29 were positive, and 49 were negative. Of the patients diagnosed with other connective tissue diseases, 26 had a positive ANA profile, and 16 were negative. In the undiagnosed patients, 29 had a positive ANA profile, and 13 had a negative profile (p=0.000). ANA titers were evaluated in relation to the patients' initial complaints. To facilitate statistical analysis, five groups were created: ≤1:80, 1:160, 1:320, 1:640, and ≥1:1280. Of the 60 patients presenting with arthralgia, ANA titers were ≤1:80 in 16, 1:160 in 15, 1:320 in 21, 1:640 in 5, and ≥1:1280 in 3. Among 67 patients presenting with arthritis, ANA titers were ≤1:80 in 21, 1:160 in 7, 1:320 in 15, 1:640 in 10, and ≥1:1280 in 14. Of the 11 patients with hematologic complaints, ANA titers were ≤1:80 in 1, 1:320 in 3, 1:640 in 3, and ≥1:1280 in 4. Among 52 patients with mucocutaneous complaints, ANA titers were ≤1:80 in 8, 1:160 in 10, 1:320 in 7, 1:640 in 4, and ≥1:1280 in 13. For the 8 patients with neurological complaints, ANA titers were ≤1:80 in 1, 1:160 in 2, 1:320 in 1, 1:640 in 2, and ≥1:1280 in 2. Among 16 patients with Raynaud's phenomenon, ANA titers were ≤1:80 in 9, 1:160 in 2, 1:320 in 4, and ≥1:1280 in 1. For the 16 patients with other symptoms, ANA titers were ≤1:80 in 1, 1:160 in 4, 1:320 in 6, 1:640 in 4, and ≥1:1280 in 1. In the 4 patients without symptoms, ANA titers were ≤1:80 in 1, 1:160 in 2, and 1:320 in 1 (p=0.027). When comparing the ANA profiles with the patients' initial complaints, ANA profiles were evaluated as positive or negative. Among 98 patients with joint complaints, 43 had a positive ANA profile, and 55 were negative. Of the 9 patients with hematologic complaints, 8 were positive, and one was negative. Of the 38 patients with mucocutaneous complaints, 28 were positive, and 10 were negative. Among the 7 patients with neurological complaints, 5 were positive, and 2 were negative. Of the 12 patients with Raynaud's phenomenon, 6 were positive, and 6 were negative. Among 16 patients with other symptoms, 10 were positive, and 6 were negative. Among the 4 patients with ANA positivity but no symptoms, 3 were positive, and one was negative (p=0.012). The patients' initial complaints were compared with their diagnoses. Among the 60 ANA-positive patients presenting with arthralgia, 3 were diagnosed with SLE, 39 with JIA, 5 with other connective tissue diseases, and 13 remained undiagnosed. Of the 67 patients presenting with arthritis, 6 were diagnosed with SLE, 56 with JIA, 2 with other connective tissue diseases, and 3 remained undiagnosed. Of the 11 patients presenting with hematologic complaints, 6 were diagnosed with SLE, and 5 remained undiagnosed. Among 42 patients with mucocutaneous complaints, 11 were diagnosed with SLE, 3 with JIA, 14 with other connective tissue diseases, and 14 remained undiagnosed. Of the 8 patients with neurological complaints, 7 were diagnosed with other connective tissue diseases, and one remained undiagnosed. All 16 patients presenting with Raynaud's phenomenon were diagnosed with other connective tissue diseases. Among the 16 patients presenting with other symptoms, 2 were diagnosed with JIA, 5 with other connective tissue diseases, and 9 remained undiagnosed. None of the 4 ANA positive patients without symptoms received a diagnosis. The relationship between the patients' rheumatoid factor (RF) results and their diagnoses was also evaluated. RF levels were categorized as positive for elevated results based on age and negative for results within the normal range. Among 21 SLE patients whose RF levels were evaluated, 1 had a positive result, and 20 were negative. Of the 89 JIA patients with RF tests, 8 had positive results, and 81 were negative. Among the 34 patients with other connective tissue diseases, 3 were RF positive, and 31 were negative. Among the 40 ANA-positive patients included in the study without a diagnosis, none had positive RF results. None of the 4 ANA-positive asymptomatic patients received a diagnosis (p=0.253). The relationship between the patients' diagnoses and their initial rheumatologic disease assessments for Serum Amyloid A (SAA), Sedimentation Rate, and IgG laboratory values was examined. Results were classified as low, normal, or high according to age. Of the 25 SLE patients tested for SAA, 9 had high levels, and 16 had normal results. Of the 99 JIA patients tested for SAA, 49 had high levels, and 50 had normal results. Among the 47 patients with other connective tissue diseases tested for SAA, 15 had high levels, and 32 had normal results. Of the 45 undiagnosed patients tested for SAA, 8 had high levels, and 37 had normal results (p=0.007). Among 26 SLE patients tested for ESH, 11 had high levels, and 15 had normal results. Of the 100 JIA patients tested for ESH, 45 had high levels, and 55 had normal results. Among 48 patients with other connective tissue diseases tested for ESH, 15 had high levels, and 33 had normal results. Among 48 undiagnosed patients tested for ESH, 12 had high levels, and 36 had normal results (p=0.02). Among 26 SLE patients tested for IgG, 22 had normal levels, and 4 had high levels. Of the 98 JIA patients tested for IgG, 1 had low levels, 84 had normal levels, and 13 had high levels. Among 49 patients with other connective tissue diseases tested for IgG, 2 had low levels, 39 had normal levels, and 8 had high levels. Among the 47 undiagnosed patients, IgG levels were low in one patient, normal in 43, and high in 3 (p=0.573). The patients' systemic screenings and their diagnoses were examined. These screenings included proteinuria, pulmonary function tests (PFT), diffusion capacity of carbon monoxide (DLCO), echocardiography (ECHO), and ophthalmologic evaluations. Proteinuria was detected in 7 SLE patients, while 19 SLE patients had no proteinuria. Among JIA patients, 5 had proteinuria, while 95 did not. Among patients with other connective tissue diseases, 6 had proteinuria, and 42 did not. Among 3 undiagnosed patients, proteinuria was detected, while 46 undiagnosed patients had no proteinuria (p=0.005). All 17 SLE patients tested for PFT had normal results. Among JIA patients, one had significant pathology detected on PFT, while 26 had normal results. Among patients with other connective tissue diseases, 3 had pathological PFT results, while 30 had normal results. Of the 22 undiagnosed patients, 2 had pathological PFT results, while 20 had normal results (p=0.523). Among the 16 SLE patients tested for DLCO, one had pathological results, while 15 had normal results. Among JIA patients, one had pathological results, while 23 had normal results. Among patients with other connective tissue diseases, one had pathological results, while 31 had normal results. Among undiagnosed patients, 2 had pathological results, while 20 had normal results (p=0.797). Of the 5 SLE patients tested with ECHO, 5 had pathological findings, while 13 had normal results. Among JIA patients, 4 had pathological ECHO results, while 60 had normal results. Among patients with other connective tissue diseases, 5 had pathological results, while 32 had normal results. Among undiagnosed patients tested with ECHO, 5 had pathological results, while 21 had normal results (p=0.075). In ophthalmologic evaluations, 3 SLE patients had pathological findings, while 18 had normal results. Among JIA patients, 14 had pathological findings, while 63 had normal results. Among patients with other connective tissue diseases, 4 had pathological findings, while 37 had normal results. In undiagnosed patients, all 29 had normal ophthalmologic evaluations (p=0.080). CONCLUSION: Upon examining the group of ANA-positive pediatric patients, it was observed that this group predominantly consisted of female patients, with the most frequent diagnosis associated with ANA positivity being Juvenile Idiopathic Arthritis (JIA). High-titer ANA positivity was most commonly accompanied by a diagnosis of Systemic Lupus Erythematosus (SLE). It was also noted that individuals with ANA positivity but no clinical symptoms did not receive any diagnosis and largely had low ANA titers. We recommend that patients who presented with symptoms, tested positive for ANA, especially with positive family history for connective tissue disorders, but have not yet received a diagnosis, should continue with regular outpatient follow-up to ensure ongoing clinical observation.
Benzer Tezler
- Çocuk hastalarda anti nükleer antikor(ANA) testinin romatolojik hastalıklar açısından tanısal işlevinin değerlendirilmesi
Evaluation of the diagnostic function of anti-nuclear antibody (ANA) test in terms of rheumatological diseases in children
ÖMER FARUK ÖZBAY
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
2025
Çocuk Sağlığı ve HastalıklarıSağlık Bilimleri ÜniversitesiÇocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı
PROF. DR. BETÜL SÖZERİ
DR. GÜLCAN ÖZOMAY BAYKAL
- Oligoartiküler jüvenil idiopatik artrit ve pediatrik üveit hastalarında anti-DFS70 otoantikorunun anlamı
The significance of anti-DFS70 autoantibody in oligoarticular juvenile idiopathic arthritis and pediatric uveitis
ANIL MERT ÖZÇELİK
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
2020
Çocuk Sağlığı ve HastalıklarıDokuz Eylül ÜniversitesiÇocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı
PROF. DR. ŞEVKET ERBİL ÜNSAL
- Juvenil romatoid artritli hastalarda doğal seyir ve prognoz
Natural course and prognosis of patients with juvenile rheumatoid arthritis
ALİ TUNÇ
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
2011
Allerji ve İmmünolojiÇukurova ÜniversitesiÇocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı
PROF. DR. MUSTAFA YILMAZ
- Juvenil idyopatik artritli hastalarda demografik özellikler ve tedaviye cevabın değerlendirilmesi
Demographic characteristics and evaluation of treatment response in juvenile idiopathic arthritis patients
TUĞBA DEMİRCAN BİLEN
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
2017
RomatolojiSağlık Bilimleri ÜniversitesiÇocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı
DOÇ. DR. BETÜL SÖZERİ
- Birincil raynaud fenomenli çocuk olguların kalp hızı değişkenliğinin ölçümü
Measurement of heart rate variability in paediatric patients with primary raynaud's phenomenon
SAMET ULUSOY
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
2024
Çocuk Sağlığı ve HastalıklarıKocaeli ÜniversitesiÇocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı
DOÇ. HAFİZE EMİNE SÖNMEZ
DOÇ. DR. NİHAL ŞAHİN