Geri Dön

Hybrids in making: Developing a processual perspective on hybridization of organizations

Melezlerin oluşumu: Örgütlerin melezleşme sürecine yönelik süreçsel bir perspektifin geliştirilmesi

  1. Tez No: 939181
  2. Yazar: MERVE ARIOĞLU
  3. Danışmanlar: PROF. DR. DENİZ TUNÇALP
  4. Tez Türü: Doktora
  5. Konular: İşletme, Business Administration
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 2025
  8. Dil: İngilizce
  9. Üniversite: İstanbul Teknik Üniversitesi
  10. Enstitü: Lisansüstü Eğitim Enstitüsü
  11. Ana Bilim Dalı: İşletme Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: İşletme Bilim Dalı
  13. Sayfa Sayısı: 285

Özet

Bu doktora tezi, örgütlerin birden fazla kurumsal mantığın var olduğu bağlamlarda nasıl yapılandığını, bu mantıkların zaman içinde nasıl çatıştığını veya nasıl uyumlandığını ve bu süreçlerin sonucunda nasıl melez örgütsel yapılara dönüştüklerini süreçsel bir bakış açısıyla incelemektedir. Örgütsel melezleşme, bu çalışmada sadece nihai bir durum ya da sabit bir yapı olarak değil; örgütlerin stratejik yönelimleri, kimlik inşaları, yönetişim yapıları, karar alma mekanizmaları ve yapısal dönüşümleriyle biçimlenen dinamik bir oluş süreci olarak kavramsallaştırılmıştır. Bu çerçevede tezin amacı, melezleşme süreçlerini hem kuramsal olarak derinleştirmek hem de bu süreçlerin nasıl seyrettiğini anlamaya yönelik Türkiye bağlamına özgü bir açıklama geliştirmektir. Kuramsal olarak çalışma, yeni kurumsal kuram içinde gelişen“kurumsal mantıklar”yaklaşımını benimsemektedir. Kurumsal mantıklar, örgütlerin neyin değerli, meşru ve doğru olduğuna dair anlam evrenlerini şekillendiren çerçevelerdir. Bu bağlamda tezde üç temel kurumsal mantık üzerinde durulmaktadır: piyasa mantığı, bürokratik mantık ve topluluk mantığı. Piyasa mantığı rekabet, performans, verimlilik ve bireysel başarı gibi değerleri öne çıkarırken; bürokratik mantık, düzen, yasa, kamu yararı ve kurallara bağlılık ilkelerine dayanır. Topluluk mantığı ise katılım, ortak fayda, dayanışma ve sosyal değer üretimi gibi değerlerle şekillenir. Örgütler sıklıkla bu mantıkların birden fazlasının etkisi altındadır ve bu durum, onların hem içsel işleyişlerinde hem de meşruiyet edinimi mücadelelerinde kurumsal karmaşıklık yaşamalarına neden olur. Bu kuramsal çerçeveye Besharov ve Smith'in (2014) geliştirdiği mantık merkeziliği (logic centrality) ve mantık uyumluluğu (logic compatibility) kavramları dahil edilmiştir. Mantık merkeziliği, bir mantığın örgütün temel karar mekanizmalarında ve değer üretiminde ne kadar merkezi olduğunu gösterirken; mantık uyumluluğu, birden fazla mantığın örgüt içinde ne ölçüde çatışmadan birlikte var olabildiğini analiz etmeye imkân tanır. Mantıklar birbirine uyumlu olduğunda örgütsel bütünlük daha kolay sağlanırken, birbiriyle çelişen mantıkların birarada olması daha fazla örgütsel gerilim ve stratejik belirsizlik yaratır. Bu koşullar altında örgütler; tamponlama (buffering), seçici bağ kurma (selective coupling), bölümlendirme (compartmentalization), sembolik entegrasyon gibi çeşitli stratejiler geliştirerek kurumsal talepleri yönetmeye çalışırlar. Bu kuramsal çerçeve, tezde Türkiye bağlamında seçilen iki melez örgüt vakası üzerinde sınanmıştır. Çalışma, bu iki vakayı (Pluto ve Alpha) çoklu vaka tasarımı ve karşılaştırmalı analiz çerçevesinde ele almaktadır. Pluto, özel sektör destekli bir sosyal inovasyon platformudur. Topluluk mantığını söylemsel olarak benimsemiş olmakla birlikte, operasyonel düzeyde piyasa mantığı altında çalışır. Zeta Holding gibi büyük bir özel sektör aktörü tarafından fonlanması ve stratejik kararların ağırlıklı olarak piyasa mantığına dayanması, Pluto'nun mantıksal konfigürasyonunu asimetrik hale getirmektedir. Bu yapı, topluluk mantığının çoğu zaman sembolik bir düzeyde kaldığı; karar alma, performans ölçümü ve kaynak tahsisi gibi kritik alanlarda piyasa mantığının baskın olduğu bir melezleşme biçimi yaratmaktadır. Bu nedenle Pluto, seçici bağ kurma ve sembolik uyum stratejileriyle ilerleyen, ancak sınırlı düzeyde kurumsal bütünlük sağlayabilen bir yapı olarak değerlendirilmektedir. Pluto örneği, asimetrik mantık konfigürasyonlarının melezleşme süreçlerinde nasıl sınırlı bir dönüşüme yol açtığını göstermesi bakımından önemlidir. Piyasa mantığının kurumsal işleyiş üzerinde baskın konumda bulunması, topluluk mantığının yalnızca söylem düzeyinde kalmasına ve yapısal olarak temsil edilememesine neden olmaktadır. Bu durum, örgütsel kimlikte bütünlük sağlanamaması, karar alma süreçlerinde tek yönlü mantıksal referanslara başvurulması ve topluluk paydaşlarıyla kurulan ilişkinin daha çok retorik bir düzeyde kalması gibi sonuçlar doğurmaktadır. Bu nedenle Pluto'da gözlemlenen melezleşme, daha çok stratejik uyarlamalarla sınırlı kalmakta, örgütün bütünsel bir dönüşüm sürecine girmesi engellenmektedir. Öte yandan Alpha, kamu-özel ortaklığı modeliyle yönetilen bir şehir hastanesidir ve hem bürokratik hem de piyasa mantıklarının görece dengeli olduğu bir yapı sergilemektedir. Simetrik mantık konfigürasyonuna sahip olan Alpha'da karar alma mekanizmalarında kamu aktörlerinin temsil edilmesi, süreçlerin düzenlemelerle çerçevelenmesi ve hizmet odaklılık gibi unsurlar bürokratik mantığı yansıtırken; performans kriterleri, hizmet kalitesi ve maliyet etkinliği gibi pratikler piyasa mantığını temsil eder. Bu simetrik oluş, örgütte daha sürdürülebilir bir melezleşme sürecine olanak tanımış ve aktörler arasında daha güçlü kurumsal uzlaşılar oluşturmuştur. Alpha vakası, melezleşmenin yalnızca farklı mantıkların örgütte bulunmasıyla değil, bu mantıkların nasıl bütünleştirildiğiyle ilgili olduğunu ortaya koymaktadır. Simetrik mantık konfigürasyonlarında, örgüt içi yapılar daha çok sesli bir temsil sağlamaya elverişlidir; bu da farklı mantıklardan gelen taleplerin karşılanmasını kolaylaştırır. Alpha'da bu çok seslilik, yönetim kurullarının oluşumundan hizmet sunum stratejilerine kadar birçok alanda gözlemlenmiştir. Yöntemsel olarak çalışma, nitel araştırma tasarımı ile gerçekleştirilmiştir ve derinlemesine veri toplama sürecine dayanmaktadır. Toplamda 20'den fazla yarı yapılandırılmış görüşme gerçekleştirilmiş, medya haberleri, proje raporları ve iç yazışmalar analiz edilmiştir. Veriler, hem mantık merkeziliği ve uyumluluğu çerçevesinde teorik kodlama ile hem de Gioia metodolojisi doğrultusunda örgütlerin melezleşme emarelerini yorumlayıcı kavramsal kodlama ile analiz edilmiştir. Böylelikle hem teorik geçerliliği yüksek hem de bağlama duyarlı bir açıklama ortaya konmuştur. Bu çift katmanlı analiz stratejisi, hem mantık temelli teorik çerçevenin uygulanmasını sağlamış hem de saha verilerine duyarlı bir açıklama geliştirilmesine olanak tanımıştır. Gioia analizi sayesinde aktörlerin ve örgütlerin gerilimlere verdikleri tepkiler ve diğer öğeleri daha detaylı biçimde kavramsallaştırılmış; bu sayede melezleşmenin yalnızca bir sonuç olmaktan öteye, bir örgütsel inşa süreci olduğu gösterilmiştir. Tez, bu analizlerden yola çıkarak örgütsel melezleşmeyi açıklayan özgün bir beş aşamalı süreç modeli geliştirmiştir. Model, melezleşmeyi zamana yayılan, dinamik ve içsel dönüşüm gerektiren bir örgütsel süreç olarak kavramsallaştırmaktadır ve (i) mantıkların tanımlanması, (ii) melez yönetişim biçimlerinin kurulması, (iii) karar alma süreçlerinin melezleşmesi, (iv) yapısal uyarlamalar ve kimlik inşası (v) meşruiyetin sağlanması olmak üzere beş aşamadan oluşur. Her bir aşama, örgütün kurumsal karmaşıklığı nasıl yönettiğini, hangi stratejik hamleleri kullandığını ve zamanla nasıl daha karmaşık ama uyumlu yapılar geliştirdiğini detaylı bir şekilde ortaya koyar. Modelde ayrıca örgütsel gerilimler, kimlik çalışmaları ve meşruiyet stratejileri sürecin sürekliliğini sağlayan üç farklı geri besleme mekanizması olarak tanımlanır. Bu beş aşamalı model, örgütsel melezleşmeyi statik bir yapıdan ziyade, zamanla evrilen ve sürekli olarak yeniden inşa edilen bir süreç olarak ortaya koymaktadır. Özellikle Türkiye gibi bağlamlarda, örgütlerin bu aşamaları nasıl farklı biçimlerde deneyimledikleri ve çoklu mantıklara verdikleri yanıtlar hem teorik literatüre hem de pratiğe katkı sağlamaktadır. Modelin geri besleme mekanizmaları ise aksine, gerilimlerin, kimlik tartışmalarının ve meşruiyet müzakerelerinin bu süreci sürekli yeniden şekillendirdiğini göstermektedir. Melezleşmenin sabit kategorilerle açıklanamayacağını, aksine bağlama duyarlı, çok düzeyli ve zamana yayılan bir dönüşüm süreci olduğunu ortaya koymaktadır. Özellikle mantık simetrisi ve asimetrisi üzerinden geliştirilen kuramsal ayrım, melezleşme stratejilerinin ve sonuçlarının daha derinlikli bir biçimde analiz edilmesine imkân sunar. Uygulamada ise çalışma, kamu-özel iş birlikleri, sosyal girişimler ve sınır-aşan ortaklıklarda melez yapılar tasarlayan karar vericiler için rehberlik edici bulgular sunmaktadır. Katılımcı yönetişim, çift meşruiyet stratejileri, sembolik denge ve örgütsel uyarlanabilirlik gibi ilkelerin hayata geçirilmesi, melez örgütlerin kurumsal karmaşıklıkla baş etmesini kolaylaştırmaktadır. Bu çalışmadan yola çıkarak dört temel araştırma yönü önerilmektedir: - Mikro düzey aktörlerin etik ikilemlerle kurumsal mantıklar arasında nasıl müzakere yaptığına dair etnografik incelemeler, - Sektörel karşılaştırmalarla melezleşme biçimlerinin farklı mantıksal dizilimlerde nasıl evrildiğinin analiz edilmesi, - Örgütsel alan düzeyinde mantık çatışmasının dönüşümü ve yeni hibrit alanların (örneğin sosyal finans, yeşil ekonomi) oluşumu, - Melezleşmenin ortaya çıkmadığı veya başarısız olduğu durumları açıklayan alternatif kuramsal modellerin geliştirilmesi. Bu tez, örgüt kuramına melezleşmenin doğasını yeniden düşünmeye çağıran süreçsel bir çerçeve sunmakta ve özellikle farklı bağlamlarda örgütsel melezleşmenin özgün yollarını tanımlamaktadır.

Özet (Çeviri)

This dissertation develops a processual perspective to examine how hybrid organizations respond to institutional complexity. It conceptualizes hybridization not as a static outcome, but as an emergent, dynamic, and recursive process shaped by the interaction of institutional logics, organizational strategies, and the contextual conditions in which organizations are embedded. Grounded in institutional logics theory, the study explores how organizations manage multiple, often conflicting logics—namely market, bureaucratic, and community logics. Market logic emphasizes competition and efficiency; bureaucratic logic emphasizes regulation, hierarchy, and public accountability; and community logic emphasizes participation, solidarity, and the creation of social value. The research analyzes how the centrality and compatibility of these logics shape organizational identity, governance, and decision-making. Drawing on Besharov and Smith's (2014) framework, it interprets how logic configurations—whether symmetric or asymmetric—create different forms of institutional complexity and shape the strategic responses available to organizations. Empirically, the study is based on two longitudinal qualitative case studies from Türkiye. The first case, Pluto, is a private-sector-supported social innovation platform characterized by asymmetric logic configuration, where market logic dominates and community logic remains largely symbolic. The second case, Alpha, is a large city hospital operated through a public-private partnership, situated in a symmetric configuration where both bureaucratic and market logics are central and continuously negotiated. These contrasting cases allow for a comparative understanding of how hybridization unfolds under different institutional logic configurations and in emerging market contexts. A key theoretical contribution of the dissertation is the development of a five-stage hybridization process model: (i) Logic Integration, (ii) Hybrid Governance, (iii) Hybrid Decision-Making, (iv) Structural Hybridization, and (v) Legitimacy Formation. The model outlines how hybridization evolves over time, encompassing discursive, structural, and operational dimensions. It also identifies three recursive feedback mechanisms which are (i) Tensions, (ii) Identity work, and (iii) Stakeholder pressures that continuously shape and redefine the hybrid form. This model moves beyond static typologies and instead presents hybridization as a fluid, evolving process that reflects the organization's embeddedness in contested institutional environments. Through this model, the dissertation distinguishes between two different hybridization trajectories. In asymmetric settings, hybridization tends to be driven by a dominant logic (e.g., market logic), with weaker logics compartmentalized or symbolically incorporated. This can produce legitimacy challenges and hinder deeper structural integration, as seen in the Pluto case. In symmetric settings, such as Alpha, hybridization is negotiation-driven and requires more balanced governance structures that enable ongoing compromise between equally influential logics. These findings emphasize that logic centrality and compatibility are not fixed properties but unfold dynamically as organizations respond to tensions, adapt governance, and construct hybrid identities over time. The dissertation contributes to institutional theory by integrating perspectives on logic multiplicity and organizational responses—such as buffering, selective coupling, symbolic alignment, and compartmentalization—while highlighting the importance of context-sensitive and temporally situated hybridization. It demonstrates that hybridization in emerging market contexts like Türkiye is particularly shaped by institutional fluidity, regulatory ambiguity, and informal coordination mechanisms, which require organizations to blend formal structures with relational strategies. Methodologically, the study employs a dual-level qualitative analysis, combining theory-driven coding on logic centrality and compatibility with interpretive coding inspired by the Gioia methodology. Through semi-structured interviews, field observations, media reports, and internal documents were analyzed. This approach allowed for a rich, grounded theorization that remained sensitive to both empirical detail and theoretical abstraction. In practical terms, the findings provide actionable insights for managers and policymakers engaged in the design and operation of hybrid organizations—particularly in contexts involving cross-sectoral collaboration such as social enterprises and public private partnerships. Key recommendations include the creation of participatory governance structures, the strategic use of boundary-spanning roles, and the integration of informal communication with formal accountability mechanisms to manage competing stakeholder demands. Finally, the dissertation outlines several future research directions. These include; ethnographic and longitudinal studies that capture micro-level practices and ethical dilemmas in hybrid organizing; comparative analyses of sectoral configurations and their impact on hybrid forms; exploration of new hybrid fields, such as social finance or green economies; and investigation of settings where hybridization does not occur despite logic multiplicity. Together, these avenues will further refine hybrid theory and extend its application across diverse institutional environments. This dissertation offers a theoretically grounded, empirically rich, and contextually sensitive framework for understanding the formation and evolution of hybrid organizations. It invites scholars to rethink hybridization as a temporally unfolding and structurally embedded process—particularly in complex and institutionally plural contexts.

Benzer Tezler

  1. Muhabir bankacılık

    Correspondent banking

    CANAN DAĞISTAN

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    1992

    BankacılıkMarmara Üniversitesi

    PROF.DR. İLHAN ULUDAĞ

  2. İmalat stratejileri ve imalat teknolojisi seçiminde uzman sistem yaklaşımı

    Manufacturing strategies and an expert system approach to selecting manufacturing technology

    İBRAHİM ÇİL

    Doktora

    Türkçe

    Türkçe

    1997

    Endüstri ve Endüstri Mühendisliğiİstanbul Teknik Üniversitesi

    Endüstri Mühendisliği Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. RAMAZAN EVREN

  3. 20. yüzyıldan günümüze plastik sanatlarda mizah ve eğlence

    Humor and fun from 20th century to the present in plastic arts

    EBRU ACAR TARALP

    Sanatta Yeterlik

    Türkçe

    Türkçe

    2011

    Güzel SanatlarMarmara Üniversitesi

    Resim Ana Sanat Dalı

    YRD. DOÇ. DR. DEVABİL KARA

  4. Synthesıs, characterızatıon, and ınvestıgatıon of catalytıc actıvıtıes of metal oxıdes combıned wıth reduced graphene oxıdes and gold nanopartıcles for the water splıttıng reactıon

    Su ayrıştırma reaksı̇yonu ı̇çı̇n indirgenmiş grafen oksı̇tler ve altın nanoparçacıklar ı̇le bı̇rleştı̇rı̇lmı̇ş metal oksı̇tlerı̇n sentezı̇, karakterı̇zasyonu ve katalı̇tı̇k aktı̇vı̇telerı̇nı̇n ı̇ncelenmesı̇

    METE ESENCAN

    Yüksek Lisans

    İngilizce

    İngilizce

    2025

    KimyaOrta Doğu Teknik Üniversitesi

    Kimya Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. EMREN NALBANT

  5. Mimari tasarrım sürecinde karar verme: Bulanık AHS yöntemi

    Decision making in the architectural design process: Fuzzy AHP method

    SERKAN PALABIYIK

    Doktora

    Türkçe

    Türkçe

    2011

    MimarlıkYıldız Teknik Üniversitesi

    Mimarlık Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. BİRGÜL ÇOLAKOĞLU