Geri Dön

Uluslararası yatırım hukukunda adil ve hakkaniyetli muamele

Başlık çevirisi mevcut değil.

  1. Tez No: 943723
  2. Yazar: ÖZGÜR OCAKHAN
  3. Danışmanlar: PROF. DR. AKİF EMRE ÖKTEM
  4. Tez Türü: Doktora
  5. Konular: Hukuk, Law
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 2025
  8. Dil: Türkçe
  9. Üniversite: Galatasaray Üniversitesi
  10. Enstitü: Sosyal Bilimler Enstitüsü
  11. Ana Bilim Dalı: Kamu Hukuku Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
  13. Sayfa Sayısı: 608

Özet

Bu çalışmada, uluslararası yatırım hukukunda adil ve hakkaniyetli muamele kavramı incelenmiştir. Çalışma altı ana bölümden oluşmaktadır. İlk bölüm olan ''Yatırım Antlaşmalarında Adil ve Hakkaniyetli Muamele'' kısmında, adil ve hakkaniyetli muamele standardının yatırım antlaşmalarındaki ifade ediliş şekilleri ve bunun sonuçları değerlendirilmiştir. İkinci bölüm olan ''Adil ve Hakkaniyetli Muamele Standardının Özellikleri'' kısmında, adil ve hakkaniyetli muamele standardının temel özellikleri ve teamül bir niteliğe sahip olup olmadığı değerlendirilmiştir. Üçüncü bölüm olan ''Adil ve Hakkaniyetli Muamele Standardının Temellendirilmesi'' kısmında, adil ve hakkaniyetli muamele standardının temellendirilirken kullanılan kavramlar incelenmiştir. Dördüncü bölüm olan ''Adil ve Hakkaniyetli Muamele Standardı ve Diğer Yatırım Koruma İlkeleri'' kısmında, adil ve hakkaniyetli muamele standardının; uluslararası asgari standart, tam koruma ve güvenlik, kamulaştırma ve ayrımcılık kavramlarıyla aralarındaki benzerlik ve farklılıklar tartışılmıştır. Beşinci bölüm olan ''Adil ve Hakkaniyetli Muamele Standardının Unsurları Kapsamına Girebilecek Durumlar'' kısmında, adil ve hakkaniyetli muamele standardının alt unsurları detaylandırılarak standardın sınırları incelenmiştir. Altıncı ve son bölüm olan ''Adil ve Hakkaniyetli Muamele Standardının Değerlendirilmesinde Dikkate Alınabilecek Özel Durumlar'' kısmında, adil ve hakkaniyetli muamele standardı hakem heyeti tarafından yorumlanırken, ev sahibi devlet özelinde göz önünde bulundurabileceği durumlar ve insan haklarının olası etkisi değerlendirilmiştir. Çalışmanın ilk bölümünde, adil ve hakkaniyetli muamele standardının geçtiği ilk antlaşmalar kronolojik sırayla incelendikten sonra, bu kavramın günümüzde uluslararası yatırım antlaşmalarında nasıl ifade edildikleri ve bu ifade ediliş şekillerinin hükmün yorumlanmasına ilişkin olası etkileri tartışılmıştır. Ardından, bazı önemli yatırım antlaşmaları ve de Türkiye'nin taraf olduğu yatırım antlaşmalarındaki adil ve hakkaniyetli muamele maddeleri detaylı şekilde incelenmiştir. Bölümün son başlığında ise en çok gözetilen ulus kaydı maddesi aracılığıyla adil ve hakkaniyetli muamele maddesinin kullanılabilirliği tartışılmıştır. Günümüzde, yabancı yatırımlara adil ve hakkaniyete uygun muamele sağlama standardı, yatırım antlaşmalarının büyük çoğunluğunda yer almakta olup yalnızca sınırlı sayıda yatırım antlaşmasında standarda atıf yoktur. Ancak, adil ve hakkaniyetli muamele standardı kesin anlamı sorgulanmaya açıktır ve yatırım antlaşmasındaki ifade ediliş şekli standardın özelliklerinin belirlenmesi açısından çok önemlidir. Adil ve hakkaniyetli muamele standardının yatırım antlaşmalarında en sık karşılaşan formülasyonlar: Uluslararası hukuka veya başka herhangi bir kritere atıfta bulunmaksızın, niteliksiz veya özerk AHM; Uluslararası hukuktan az olmamak kaydıyla veya uluslararası hukuka göre adil ve hakkaniyetli muamele standardı; Uluslararası teamül hukuku kapsamında yabancılara yönelik asgari muamele standardıyla bağlantılı adil ve hakkaniyetli muamele standardı; Ek maddi içeriğe sahip bir liste yaklaşımı ile ifade edilen adil ve hakkaniyetli muamele standardı şeklindedir. Niteliksiz ve özerk bir adil ve hakkaniyetli muamele standardının sübjektif yorumlara açık olduğu ve açık bir dizi yasal reçeteyi ifade etmediği açıktır. Uluslararası hukuka yapılan atıf ile nitelendirilen adil ve hakkaniyetli muamele standardı ise yalnızca asgari bir koruma seviyesine işaret etmekte, ancak bir tavan oluşturmamakta bu sebeple geniş yorumlamaya açık bir yapıya sahip olmaktadır. Uluslararası teamül hukuku kapsamında asgari muameleye atıfta bulunularak düzenlenen adil ve hakkaniyetli muamele standardı yatırımcıya daha sınırlı bir koruma sağlamakta ve ev sahibi devletin sorumluluğu için yüksek eşikler aramaktadır. Liste yaklaşımı ise hakemler ve olası uyuşmazlığı tarafları için belli düzeyde bir öngörülebilirlik sağlarken, aynı zamanda listenin genişliği veya darlığı sebebiyle yatırımcının korunması düzeyinin farklılaşmasına yol açabilmektedir. ECT, NAFTA, CETA antlaşmalarındaki adil ve hakkaniyetli muamele standardı hükümlerinin giderek detaylandırılıp daha dar hale getirilerek yatırımcıya yapılan korumanın sınırlandırıldığı tespit edilmiştir. Türkiye'nin, yatırım antlaşmalarında adil ve hakkaniyetli muamele standardı hükmüne yer vermeyen veya sadece önsözde adil ve hakkaniyetli muamele standardına atıf yapan antlaşma pratiğinden uzaklaşarak, adil ve hakkaniyetli muamele standardını asgari standartla eş tutan ve bunu da liste ile detaylandıran bir yaklaşıma doğru geçiş yaptığı gözlemlenmiştir İlk bölümün son alt başlığında, en çok gözetilen ulus kaydı maddesine dayanılarak sağlanacak adil ve hakkaniyetli muamele standardı koruması için, yatırım antlaşmasının ve en çok gözetilen ulus kaydı hükmünün bu tür bir ithalata izin verecek şekilde olması gerektiği tespit edilmiştir. Çalışmanın ikinci bölümünde, adil ve hakkaniyetli muamele standardının mutlak bir standart olduğu ve birden çok eylem veya eylemsizliğin bir araya gelip kümülatif bir etkiyle de standardın ihlal edileceği belirtilmiştir. Adil ve hakkaniyetli muamele standardının muğlak ve esnek bir özelliği sahip olduğu ve bu sebeple hakemlerin takdir yetkisine kapı araladığı gözlemlemiştir. Hakemlerin takdir yetkisini kullanırken eski yatırım tahkimi kararlarının nasıl bir etkisi olduğu tartışılmıştır. Bu bölümde, aynı zamanda adil ve hakkaniyetli muamele kavramının yorumlanırken karşılaştırmalı kamu hukukuna nasıl ve neden başvurulduğu tartışılmış ve standardın hukukun üstünlüğü kavramıyla arasındaki bağa değinilmiştir. Bölümün sonunda, adil ve hakkaniyetli muamele standardının uluslararası teamül hukukundaki yeri tartışılmış ve teamül niteliğine sahip olup olmadığı incelenmiştir. Adil ve hakkaniyetli muamele standardı muğlaklığı ve genelliği sebebiyle, yatırımcıların, ev sahibi devletlerin ve uluslararası tahkim mahkemelerinin deneyimleri ışığında gelişmeye izin verecek bir esnekliğe sahiptir. Bu esneklik, hakemlerin takdir yetkisini genişletse de yatırım tahkimi kararlarının meşruiyeti açısından karardaki gerekçenin niteliği ve ikna ediciliği önem taşımaktadır. Öte yandan, yatırım tahkiminde emsale uygunluk zorunluluğu olmasa da, hakem heyetlerinin bir yatırım uyuşmazlığını karara bağlarken ilgili içtihatlara sıklıkla atıf yapıp kararını gerekçelendirdiği gözlemlenmektedir. İkinci bölümün son alt başlığında, adil ve hakkaniyetli muamele standardının teamül niteliği olup olmadığı incelenmiştir. Adil ve hakkaniyetli muamele standardı nerdeyse bütün yatırım antlaşmalarında yer alması sebebiyle genel, yaygın ve temsil edici bir niteliği sahiptir. Ancak, adil ve hakkaniyetli muamele standardı hükmünün ifade ediliş şeklinin farklılıklarının, ilgili ev sahibi devlet eyleminin standardı ihlali edip etmediği konusunda belirgin şekilde farklılaştırması sebebiyle adil ve hakkaniyetli muamele standardı yatırım antlaşmalarında yeknesak özelliğine sahip değildir. Öte yandan, incelenen ev sahibi devletlerin mevzuatları, yatırım kanunları, şirketler ve bireyler ile arasında yapılan sözleşmelerinde adil ve hakkaniyetli muamele standardına yer verilmemesi sebebiyle, adil ve hakkaniyetli muamele standardına yönelik opinio juris bulunmadığı gözlemlenmiştir. Bu sebeplerden dolayı, adil ve hakkaniyetli muamele standardının teamül niteliği bulunmamaktadır. Çalışmanın üçüncü bölümünde, adil ve hakkaniyetli muamele standardı temellendirilmesi tartışılacaktır. Yatırım tahkimi hakem heyetlerinin yaklaşımları incelendiğinde, karşılaştırmalı hukuk, adil ve hakkaniyetli muamele standardının bir hukuk kuralı olarak niteliğini belirlemekten ziyade içeriğini ortaya koymak için kullanılmaktadır. Hakem heyetleri, bütün iç hukuk sistemlerini detaylıca inceleyip sonuca varmasa da, kararının gerekçesini kuvvetlendirmesi için bazı ülkelerin iç hukukuna atıf yaptığı görülmektedir. Hukukun üstünlüğü ile adil ve hakkaniyetli muamele standardı arasındaki ilişki hakkında farklı görüşler bulunmaktadır. Adil ve hakkaniyetli muamele standardının, hukukun üstünlüğünün normatif bir ifadesi olduğunu öne sürünler olduğu gibi, hukukun üstünlüğünün, yatırım hukukunun kasıtlı olarak muğlak bıraktığı konuları aydınlatmak yerine belirsizleştiren bir kavram olduğunu öne sürenler de mevcuttur. Ancak, hakkında getirilen eleştirilere rağmen hukukun üstünlüğü, adil ve hakkaniyetli muamele standardı temellendirilmesi için kullanılan diğer formüllerle kıyaslandığında, kamu hukuku alanındaki ulusal hukuk sistemlerinden türetilen veya uluslararası hukuk sistemi içinde oluşturulan ve daha sonra yatırım antlaşmalarının yorumlanmasında dikkate alınan genel hukuk ilkelerinin tanımlanmasına yönelik argümanlar için tanımlayıcı bir rol oynayabilir. Çalışmanın dördüncü bölümünde, adil ve hakkaniyetli muamele standardının, uluslararası yatırım hukukunda sıkça uyuşmazlıklarda tartışma konusu olan uluslararası asgari standart, tam koruma ve güvenlik, kamulaştırma ve son olarak ayrımcılık kavramlarıyla arasındaki ilişkiler detaylandırılmıştır. Özellikle uluslararası asgari standart ile adil ve hakkaniyetli muamelenin birbirine eş kavramlar olup aslında aynı durumları kapsadığını belirten görüşler değerlendirilmiştir. Her ne kadar tarihsel süreci esas alarak adil ve hakkaniyetli muamele standardı ve asgari standardı eş gören yazarlar ve yatırım tahkimi kararları olsa da bir yatırım antlaşmasının tarafları ''adil ve hakkaniyete uygun muamele'' ifadesini, iyi bilinen ''uluslararası teamül hukukundaki asgari muamele standardı'' kavramını ifade etmek için kullanıldığını açıkça belirtmediyse, bir varsayım olarak adil ve hakkaniyetli muamele ile uluslararası asgari standart eşitlenmemelidir. Tam koruma ve güvenlik maddesinin, yasal güvenlik de dahil olarak ifade edildiği yatırım antlaşmalarında, adil ve hakkaniyetli muamele standardı ile tam koruma ve güvenlik hükümlerinin kapsamları tartışılmıştır. Pratikte, çoğu yatırım antlaşması zaten adil ve hakkaniyetli muamele standardı kabul ettiğinden, tam koruma ve güvenliğin hukuki güvenliği ve düzenleyici çerçevenin istikrar ve öngörülebilirliğini kapsayıp kapsamadığının bir davanın sonucunu etkilemesi pek olası değildir. Uluslararası yatırım uyuşmazlıklarında kamulaştırma iddiaları için aranan ispat eşiğinin yüksek olması sebebiyle yerini adil ve hakkaniyetli muamele standardının ihlali iddialarına bıraktığına ilişkin yaklaşımlar, kamulaştırma ve adil ve hakkaniyetli muamele standardı kavramlarının özellikleri detaylandırılarak incelenmiştir. Adil ve hakkaniyetli muamele standardının geniş kapsamı, hakemlerin doğrudan ve dolaylı kamulaştırmalar için ilgili test kapsamında mümkün olandan daha geniş bir faktör yelpazesini dikkate almalarını sağlamaktadır. Adil ve hakkaniyetli muamele standardı, ''haksız'' veya ''adaletsiz'' olduğu düşünülen çeşitli ev sahibi hükümet eylemlerine karşı koruma sağlarken, kamulaştırma hükümleri genellikle yalnızca bir yatırımcının yatırımının veya mülkünün alınmasına odaklanması sebebiyle adil ve hakkaniyetli muamele standardı ile kamulaştırma farklı özellik ve sonuçları olan kavramlardır. Dördüncü bölümün son alt başlığında, ayrımcılık ve adil ve hakkaniyetli muamele standardı arasındaki benzerlik ve farklılıklara değinilmiş ve bu iki kavramın yatırım tahkimi hakem heyetleri tarafından tek başlık altında mı yoksa ayrı ayrı mı değerlendirilmesi gerektiği tartışılmıştır. Adil ve hakkaniyetli muamele standardını kavramsal olarak ulusal muamele veya en çok gözetilen ulus kaydı yükümlülükleri yoluyla ayrımcılık yapılmamasından ayıran temel nokta, ilişkisel muameleye karşı ilişkisel olmayan muameledir. Sonuç olarak, adil ve hakkaniyetli muamele standardı, ulusal muamele standardından bağımsız ve ilişkisel olmayan bir özelliğe sahiptir. Çalışmanın beşinci bölümünde, adil ve hakkaniyetli muamele standardının hangi alt başlıkları kapsayabileceği ve bu alt başlıkların ne gibi durumları içerdiği detaylandırılmıştır. Adil ve hakkaniyetli muamele standardı kapsamında; Adaletin reddi, taciz ve güç istismarı yasağı, ayrımcılık ve keyfilik, makuliyet, orantılılık, iyi niyet, şeffaflık, istikrar ve öngörülebilirlik, kanunilik ve tutarlılık ile son olarak meşru beklentiler kavramı incelenmiştir. Adaletin reddi kapmasında hakem heyetleri bir temyiz mahkemesi gibi hareket etmeyecek ve yerel bir mahkemenin kararının hatalı olup olmadığına veya hukukun başka bir görüşün tercih edilip edilmeyeceğine karar vermeyecektir. Bununla birlikte, olağan bir hata ile hukukun üstünlüğüne aykırı ağır bir adaletsizlik arasında fark bulunmaktadır. Bu fark, üçüncü bir tarafın, tarafsız bir yargıcın söz konusu sonuca nasıl ulaşmış olabileceğini anlamasının mümkün olmadığı durumlarda aşılmış olacaktır. İşte bu gibi durumlarda adil ve hakkaniyetli muamele kapsamında adaletin reddi söz konusu olacaktır. Orantılılık testi hakemlere egemen politika kararlarını ikinci kez değerlendirmek için çok fazla takdir yetkisi sağlayabilir. Orantılılık kavramının hakem heyetleri tarafından uygulanmasındaki önemli eksikliklere rağmen, bu kavramın kararların meşruiyetini ve denetim standardının tanımını güçlendirmek için itici güç sağladığı ileri sürülebilir. Orantılılık, hakemlere, yatırımcıların yasal istikrara ilişkin meşru beklentileri ile devletlerin düzenleme yapma haklarını tartmak için en uygun araçlardan biri olup, devletlere de makuliyet gibi açık uçlu kavramlardan daha katı bir çerçevede takdir marjı tanımaktadır. Adil ve hakkaniyetli muamele kapsamındaki yeri ve ağırlığı konusunda en fazla tartışma olan kavram meşru beklentilerdir. Meşru beklentilerin ileri sürülmesi için oldukça katı şartlar getiren AB hukukunun aksine, yatırım tahkimi hakem heyetleri, yatırımcıların adil ve hakkaniyetli muamele standardının koruması altına girebilecek beklentilerinin kapsamına ilişkin çok daha geniş bir yorum getirmiştir. Ancak, son zamanlarda yapılan yatırım antlaşmalarında giderek meşru beklentileri sınırlandırmakta hatta bazı antlaşmalarda direkt olarak koruma kapsamı dışında bırakmaktadır. Ev sahibi devletlerin, düzenleme hakkına yönelik kısıtlamaların üstesinden gelmek için böyle bir yolu tercih ettiği açıktır. Çalışmanın altıncı bölümünde, ev sahibi devletlerin özel koşulları, başarısız devlet (failed state) ile çökmekte olan devlet (failing state), gelişmekte olan devletler ve ekonomik kriz halindeki devletler olarak incelenmiştir. Bu bölümde, hakem heyetlerinin, insan hakları ve uluslararası çevre hukukuna ilişkin antlaşmaların, adil ve hakkaniyetli muamele standardını yorumlanmasına olan olası etkileri incelenmiştir. Hakem heyetleri, devletlerin içinde bulunduğu özel durumları, adil ve hakkaniyetli muamele standardının ihlali iddialarına ilişkin değerlendirmelerinde ele almada genel olarak tutarsız ve yetersiz bir yaklaşım benimsemişlerdir. Bazı kararlarda, ev sahibi devlette hüküm süren siyasi, sosyoekonomik, kültürel ve tarihi koşullar da dahil olmak üzere tüm koşulların dikkate alınması gerektiğini belirtilmiş, bazı kararlarda ise bu özellikler sorumluluk ve tazminata ilişkin değerlendirmelerde göz ardı edilmiştir. Ev sahibi devletin özel koşullarının tamamıyla göz ardı edilmesi adil bir sonuca ulaşıldığı konusunda ikna edici olmayacaktır. Aynı zamanda, special and differential hükmü aracılığıyla da ev sahibi devletin özel koşullarının dikkate alınması gerekliliği antlaşma kapsamında koruma altına alınabilmektedir ve bu gibi maddeler aracılığıyla ev sahibi devletin hareket alanını genişletme yaklaşım geçmişe oranla daha fazla görülmeye başlanmıştır. Çalışmanın son bölümünün son alt başlığında sistemik entegrasyon incelenmiştir. Uluslararası insan hakları ve çevre hukukunun, VAHS m. 31(3)(c) uyarınca yatırım antlaşmaları için anlam çıkarmak için uygun bir referans noktası olup olmadığı, insan haklarının taraflar arasındaki ilişkilerde uygulanabilir ilgili uluslararası hukuk kuralları oluşturup oluşturmadığına bağlıdır. Bu noktada, bir uluslararası hukuk kuralı olmalıdır ve bu kural taraflar arasındaki ilişkide ilgili ve uygulanabilir olmalıdır. Bağlayıcı bir taahhüt niteliği taşımayan normlar, bağlayıcı uyuşmazlık çözümü yoluyla uygulanabilir olmadıkları için, bir antlaşmada yer alsalar dahi kural niteliği taşımazlar. Genel olarak, çevre hukuku ve insan hakları hukukuna ilişkin ilkelerin birçoğu bağlayıcı olmayan esnek kurallarda (soft law) yer almaktadır. Bu durum, bu ilkeler özelinde m.31(3)(c) uygulanabilirliği önünde bir engel teşkil etmektedir.

Özet (Çeviri)

This study examines the concept of fair and equitable treatment in international investment law. The study consists of six main sections. The first part, ''Fair and Equitable Treatment in Investment Treaties'', evaluates the expression of the fair and equitable treatment standard in investment treaties and its consequences. The second part,“Characteristics of the Fair and Equitable Treatment Standard”, evaluates the main characteristics of the fair and equitable treatment standard and whether it has a customary character. The third section,“Justification of the Fair and Equitable Treatment Standard”, examines the concepts used in justifying the fair and equitable treatment standard. The fourth section,“The Fair and Equitable Treatment Standard and Other Investment Protection Principles”, discusses the similarities and differences between the fair and equitable treatment standard and the international minimum standard, full protection and security, expropriation and discrimination. In the fifth section,“Situations that may fall within the scope of the Elements of the Fair and Equitable Treatment Standard”, the sub-elements of the fair and equitable treatment standard are detailed and the limits of the standard are examined. The sixth and final section,“Special Circumstances that may be taken into account in the Assessment of the Fair and Equitable Treatment Standard”, assesses the circumstances that the tribunal may take into account when interpreting the fair and equitable treatment standard in the host State and the possible impact of human rights. In the first part of the study, after examining the first agreements in which the fair and equitable treatment standard was included in chronological order, how this concept is expressed in international investment agreements today and the possible effects of these expressions on the interpretation of the provision are discussed. Then, some important investment agreements and the fair and equitable treatment clauses in investment agreements to which Türkiye is a party are examined in detail. In the last part of the section, the usability of the fair and equitable treatment clause through the most favored nation clause is discussed. Today, the standard of providing fair and equitable treatment to foreign investors is included in the vast majority of investment treaties, and only a limited number of investment treaties do not refer to the standard. However, the precise meaning of the fair and equitable treatment standard is open to question, and the way it is expressed in the investment treaty is very important in determining the characteristics of the standard. The most common formulations of the fair and equitable treatment standard in investment treaties are: Unqualified or autonomous fair and equitable treatment clause without reference to international law or any other criterion; Fair and equitable treatment standard not less than international law or in accordance with international law; Fair and equitable treatment standard linked to the minimum standard of treatment for foreigners under customary international law; Fair and equitable treatment standard expressed in a list approach with additional substantive content. It is clear that an unqualified and autonomous fair and equitable treatment standard is open to subjective interpretations and does not express a clear set of legal prescriptions. The fair and equitable treatment standard, which is characterized by reference to international law, only indicates a minimum level of protection, but does not set a ceiling, and therefore has a structure that is open to broad interpretation. The Fair and Equitable Treatment Standard, which is regulated by reference to minimum treatment under customary international law, provides more limited protection to the investor and seeks high thresholds for the responsibility of the host state. The list approach, on the other hand, provides a certain level of predictability for arbitrators and potential parties to the dispute, but at the same time, it may lead to differences in the level of protection of the investor due to the width or narrowness of the list. It has been determined that the provisions of the fair and equitable treatment standard in the ECT, NAFTA and CETA agreements have been increasingly detailed and narrowed, limiting the protection provided to investors. It has been observed that Türkiye has moved away from the practice of agreements that do not include the fair and equitable treatment standard provision in investment agreements or that only refer to the fair and equitable treatment standard in the preamble, and has shifted towards an approach that equates the fair and equitable treatment standard with the minimum standard and details this with a list. In the last subsection of the first section, it was determined that in order for the fair and equitable standard of treatment to be protected under the most-favoured-nation clause, the investment agreement and the most-favoured-nation clause must be such that it permits such imports. In the second part of the study, it is stated that the standard of fair and equitable treatment is an absolute standard and that multiple actions or inactions will come together and violate the standard with a cumulative effect. It is observed that the standard of fair and equitable treatment has an ambiguous and flexible feature and therefore opens the door to the discretion of arbitrators. It is discussed how previous investment arbitration decisions have an impact when arbitrators exercise their discretionary power. In this part, it is also discussed how and why comparative public law is used in interpreting the concept of fair and equitable treatment and the connection between the standard and the concept of rule of law is touched upon. At the end of the part, the place of the standard of fair and equitable treatment in customary international law is discussed and whether it has the nature of customary law is examined. The standard of fair and equitable treatment, due to its vagueness and generality, has the flexibility to evolve in light of the experiences of investors, host countries and international arbitration courts. Although this flexibility expands the discretionary power of arbitrators, the quality and persuasiveness of the reasoning in the decision are important for the legitimacy of investment arbitration decisions. On the other hand, although there is no requirement for compliance with precedent in investment arbitration, it is observed that arbitration boards frequently refer to relevant precedents and justify their decisions when deciding on an investment dispute. When the approaches of investment arbitration boards are examined, comparative law is used to reveal the content of the fair and equitable treatment standard rather than determining its nature as a legal rule. Although the arbitration boards do not examine all domestic legal systems in detail and reach a conclusion, it is seen that they refer to the domestic laws of some countries in order to strengthen the justification of their decisions. There are different views on the relationship between the rule of law and the standard of fair and equitable treatment. While there are those who argue that the standard of fair and equitable treatment is a normative expression of the rule of law, there are also those who argue that the rule of law is a concept that obscures rather than clarifies issues that investment law intentionally leaves vague. However, despite the criticisms brought to bear on it, the rule of law, when compared to other formulas used to establish the standard of fair and equitable treatment, can play a definitive role for arguments aimed at defining general principles of law derived from national legal systems in the field of public law or established within the international legal system and then taken into account in the interpretation of investment agreements. In the last subheading of the second section, it is examined whether the fair and equitable treatment standard has a customary nature. Since the fair and equitable treatment standard is included in almost all investment agreements, it has a general, widespread and representative nature. However, since the differences in the expression of the fair and equitable treatment standard provision make a significant difference in whether the relevant host state action violates the standard or not, the fair and equitable treatment standard does not have a uniform feature in investment agreements. On the other hand, it has been observed that there is no opinio juris for the fair and equitable treatment standard, as the legislation, investment laws, contracts between companies and individuals do not include the fair and equitable treatment standard. For these reasons, the standard of fair and equitable treatment does not have a customary nature. In the fourth part of the study, the relationships between the fair and equitable treatment standard and the concepts of international minimum standard, full protection and security, expropriation and finally discrimination, which are frequently discussed in disputes in international investment law, are detailed. In particular, the views stating that the international minimum standard and fair and equitable treatment are equivalent concepts and actually cover the same situations have been evaluated. Although there are authors and investment arbitration decisions that consider the fair and equitable treatment standard and the minimum standard as equivalent based on the historical process, if the parties to an investment agreement do not explicitly state that the expression ''fair and equitable treatment'' is used to express the well-known concept of ''minimum treatment standard in customary international law'', fair and equitable treatment and the international minimum standard should not be equated as a presumption. In investment treaties where the full protection and security clause is expressed as including legal security, the scope of the fair and equitable treatment standard and the full protection and security provisions have been discussed. In practice, since most investment treaties already accept the fair and equitable treatment standard, it is unlikely that the outcome of a case will be affected by whether full protection and security encompasses legal security and the stability and predictability of the regulatory framework. The approaches regarding the fact that the high threshold of proof sought for expropriation claims in international investment disputes has been replaced by claims of violation of the fair and equitable treatment standard have been examined in detail. The characteristics of the concepts of expropriation and the fair and equitable treatment standard have been examined. The broad scope of the fair and equitable treatment standard allows arbitrators to consider a wider range of factors than is possible under the relevant test for direct and indirect expropriations. While the fair and equitable treatment standard provides protection against various host government actions that are considered ''unfair'' or ''unjust'', since expropriation provisions generally focus only on the taking of an investor's investment or property, the fair and equitable treatment standard and expropriation are concepts with different characteristics and consequences. In the last subheading of the fourth section, the similarities and differences between discrimination and the fair and equitable treatment standard are discussed and whether these two concepts should be evaluated by investment arbitration boards under one heading or separately. The fundamental point that conceptually distinguishes the fair and equitable treatment standard from non-discrimination through national treatment or most-favored-nation registration obligations is relational treatment versus non-relational treatment. As a result, the fair and equitable treatment standard has a non-relational character that is independent of the national treatment standard. In the fifth section of the study, the subheadings covered by the fair and equitable treatment standard and the situations covered by these subheadings are detailed. Within the scope of the fair and equitable treatment standard; denial of justice, prohibition of harassment and abuse of power, discrimination and arbitrariness, reasonableness, proportionality, good faith, transparency, stability and predictability, legality and consistency and finally the concept of legitimate expectations are examined. In cases of denial of justice, arbitration tribunals will not act as a court of appeal and will not decide whether a local court's decision was erroneous or whether another view of the law would have been preferred. However, there is a difference between an ordinary error and a gross injustice contrary to the rule of law. This difference will be overcome when it is not possible for a third party to understand how an impartial judge could have reached the conclusion in question. In such cases, a denial of justice will occur within the scope of fair and equitable treatment. The proportionality test may provide arbitrators with a great deal of discretion to second-guess sovereign policy decisions. Despite the significant shortcomings in the application of the concept of proportionality by arbitrators, it can be argued that it provides impetus to strengthen the legitimacy of decisions and the definition of the standard of control. Proportionality is one of the most appropriate tools for arbitrators to weigh the legitimate expectations of investors regarding legal stability against the rights of states to regulate, while giving states a stricter margin of appreciation than open-ended concepts such as reasonableness. The concept that has been the most debated in terms of its place and weight within the scope of fair and equitable treatment is legitimate expectations. Unlike EU law, which imposes rather strict conditions for the assertion of legitimate expectations, investment courts have provided a much broader interpretation of the scope of expectations that investors may have that may fall under the protection of the fair and equitable treatment standard. However, recent investment agreements have increasingly limited legitimate expectations and even excluded them from the scope of protection in some agreements. It is clear that host states prefer such a method to overcome restrictions on the right to regulate. In the sixth section of the study, the special conditions of the host states are examined, namely failed states - collapsing states, developing countries and countries in economic crisis. In this section, the possible effects of arbitration committees on the interpretation of the standards of fair and equitable treatment in agreements on human rights and international environmental law are examined. Arbitration tribunals have generally adopted an inconsistent and inadequate approach to considering the special circumstances of States in their assessment of alleged violations of the fair and equitable standard. Some decisions have stated that all circumstances, including the political, socio-economic, cultural and historical conditions prevailing in the host State, must be taken into account, while others have disregarded these features in their assessment of liability and compensation. Completely ignoring the special circumstances of the host State will not be convincing in reaching a just result. At the same time, special and The need to take into account the special conditions of the host state can be protected within the scope of the agreement through the differential provision, and the approach of expanding the host state's field of action through such articles has begun to be seen more frequently than in the past. The final subheading of the study examines systemic integration. Whether international human rights and environmental law are a suitable reference point for deriving meaning for investment agreements in accordance with Article 31(3)(c) of the VCLT depends on whether human rights constitute relevant international law rules applicable to the relations between the parties. At this point, there must be an international law rule and this rule must be relevant and applicable to the relations between the parties. Norms that do not have the nature of a binding commitment do not have the nature of a rule even if they are included in a treaty, since they cannot be applied through binding dispute resolution. In general, many of the principles related to environmental law and human rights law are included in non-binding soft law. This situation constitutes an obstacle to the applicability of Article 31(3)(c) specifically for these principles.

Benzer Tezler

  1. Uluslararası yatırım hukukunda adil ve hakkaniyetli muamele ilkesi

    Fair and equitable treatment principle in international investment law

    ABDULLAH GÜRSU

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2018

    Hukukİnönü Üniversitesi

    Kamu Hukuku Ana Bilim Dalı

    DR. ÖĞR. ÜYESİ BAHAR ÖCAL APAYDIN

  2. Uluslararası yatırım hukukunda ev sahibi devletin tam koruma ve güvenlik yükümlülüğü

    The full protection and security obligation of the host state under international investment law

    MURATCAN GÖKDEMİR

    Doktora

    Türkçe

    Türkçe

    2025

    Hukukİstanbul Üniversitesi

    Kamu Hukuku Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. AYŞE NUR TÜTÜNCÜ

  3. Uluslararası yatırım hukukunda yatırımcının meşru beklentilerinin korunması

    Başlık çevirisi yok

    SAİD SÖYLEMEZ

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2021

    HukukGalatasaray Üniversitesi

    Kamu Hukuku Ana Bilim Dalı

    DR. ÖĞR. ÜYESİ BLEDA RIZA KURTDARCAN

  4. Uluslararası yatırım hukukunda meşru beklentiler

    Legitimate expectations in international investment law

    ÖZGÜR OCAKHAN

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2021

    HukukGalatasaray Üniversitesi

    Kamu Hukuku Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. BERK DEMİRKOL

  5. Vergilendirmeden kaynaklanan uyuşmazlıklarda yatırım tahkimi

    Investment arbitration in tax-related investment disputes

    ALEYNA KALENDER

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2024

    HukukGalatasaray Üniversitesi

    Özel Hukuk Ana Bilim Dalı

    DR. ÖĞR. ÜYESİ BALCA ÇELENER