Geri Dön

Kliniğimizde 2021-2025 yılları arasında yapılanbirinci ve ikinci trimester serum biyokimyasalhormon belirteçlerinin perinatal sonuçlarıöngörmede etkinliği

Başlık çevirisi mevcut değil.

  1. Tez No: 948282
  2. Yazar: EZGİ AYAZ
  3. Danışmanlar: PROF. DR. PAŞA ULUĞ
  4. Tez Türü: Tıpta Uzmanlık
  5. Konular: Kadın Hastalıkları ve Doğum, Obstetrics and Gynecology
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 2025
  8. Dil: Türkçe
  9. Üniversite: Sağlık Bilimleri Üniversitesi
  10. Enstitü: İstanbul Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi
  11. Ana Bilim Dalı: Kadın Hastalıkları ve Doğum Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
  13. Sayfa Sayısı: 83

Özet

Amaç: Bu çalışmada amaçlanan, kliniğimizde 2021–2025 yılları arasında izlenen ve takip edilen gebelik olgularında birinci ve ikinci trimesterde gerçekleştirilen tarama testlerinden elde edilen serum biyokimyasal belirteç düzeylerinin; preeklampsi, IUGR, erken doğum, düşük doğum ağırlığı ve gestasyonel hipertansiyon gibi olumsuz perinatal sonlanımlarla olan ilişkisini incelemektir. Elde edilecek bulguların, gebelik takip sürecinde yüksek risk taşıyan olguların erken dönemde tanımlanmasına katkı sunması hedeflenmektedir. Materyal ve Metot: Bu araştırma, SBÜ Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği'nde Ocak 2021 – Mayıs 2025 tarihleri arasında antenatal takibi yapılan gebelerin retrospektif dosya taraması ile gerçekleştirilen kesitsel, gözlemsel bir araştırmadır. Dosya taramasında 773 olgu örnekleme dâhil edilmiştir. Olgular, serum biyokimyasal tarama testleri ve perinatal sonuçları temel alınarak“Sağlıklı”(n = 387) ve“Hasta”(en az bir olumsuz perinatal sonlanım saptanan; n = 386) olmak üzere iki gruba ayrıldı. Çalışmaya alınan tüm kadınların demografik özellikleri (yaş, boy, kilo, VKİ, gravida, parite, doğum haftası), laboratuvar kayıtları, gebelikte meydana gelen obstetrik sorunları, ek hastalık, ilaç kullanım öyküsü, sigara-alkol kullanım öyküsü, operasyon öyküsü incelendi. Yenidoğanın ağırlığı, 1 ve 5.dakikalarda apgar skoru kaydedildi. Elde edilen veriler istatistiksel olarak karşılaştırılarak değerlendirildi. Bulgular: PAPP-A düzeyleri, sağlıklı ve olumsuz perinatal sonuçlu gebelikler arasında anlamlı fark göstermemiştir (p = 0.252); 2.5 MoM olan olguların %80'inde preeklampsi, IUGR veya gestasyonel hipertansiyon gelişmiştir. İkinci trimester β-hCG düzeyleri, genel grup karşılaştırmasında sınırda anlamlılık göstermiştir (p = 0.085); ancak preeklampsi alt grubunda anlamlı düzeyde yüksek bulunmuştur (p = 0.035). Unkonjuge estriol (uE3) düzeyleri, olumsuz perinatal sonuçlarla anlamlı ilişki göstermemiştir (p = 0.309); uE3 < 0.75 MoM olan olguların oranı gruplar arasında benzer bulunmuştur. Olumsuz perinatal sonuç grubunda, anne yaşı ortalaması daha yüksek, gravida ve parite ortalamaları ise anlamlı olarak daha düşüktür (p < 0.05). Doğum ağırlığı ve Apgar skorları, olumsuz sonuç grubunda anlamlı derecede daha düşüktür (doğum kilosu farkı ~500 gram; p < 0.001). Sezaryen oranı, olumsuz sonuç grubunda anlamlı düzeyde daha yüksektir (%81,1 vs. %44,7; p < 0.001). AFP ve β-hCG yüksekliği, alt tanısal gruplar içinde özellikle preeklampsi ve IUGR olgularında daha sık saptanmıştır. PAPP-A ve uE3 gibi belirteçlerin, bu çalışmada perinatal sonuçlar açısından prediktif değeri sınırlı bulunmuştur. Sonuç: Bu çalışmada elde edilen bulgular; ikinci trimester AFP yüksekliği ve β-hCG artışının, preeklampsi ve IUGR gibi perinatal komplikasyonlar açısından anlamlı biyokimyasal göstergeler olabileceğini ortaya koymaktadır. Buna karşılık, ilk trimester PAPP- A ve β-hCG düzeyleri ile estriol düşüklüğünün bu çalışmada anlamlı bir öngörü değeri bulunamamıştır. Elde edilen veriler, klinik izlemin sadece anöploidi taramasıyla sınırlı 9 kalmaması; aynı zamanda plasental fonksiyonların izlenmesinde biyobelirteçlerin kullanılması gerektiğine işaret etmektedir.

Özet (Çeviri)

Aim: The present study aims to investigate the relationship between first- and second- trimester maternal serum screening biomarkers and adverse perinatal outcomes—specifically pre-eclampsia, intrauterine growth restriction (IUGR), preterm birth, low birth-weight, and gestational hypertension—in pregnancies managed at our clinic between 2021 and 2025. The ultimate goal is to generate evidence that will help identify high-risk pregnancies earlier in routine antenatal care. Methods: This crosssectional, observational study was conducted at the University of Health Sciences (USB) Haseki Training and Research Hospital, Department of Obstetrics and Gynecology. Medical records of pregnancies followed antenatally between January 2021 and May 2025 were reviewed retrospectively. A total of 773 singleton pregnancies met the inclusion criteria. Based on maternal serum screening results and perinatal outcomes, cases were categorized into:“Healthy”group – no adverse perinatal outcome (n = 387)“Adverseoutcome”group – at least one adverse perinatal event such as preeclampsia, IUGR, preterm birth, low birthweight, or gestational hypertension (n = 386) For every woman, the following data were extracted: Demographic and obstetric variables: maternal age, height, weight, bodymass index (BMI), gravida, parity, and gestational week at delivery Laboratory findings: first and secondtrimester serum screening biomarkers (NT, PAPPA, free βhCG, total βhCG, AFP, uE3, inhibinA) Pregnancy course: obstetric complications, comorbid illnesses, medication use, smoking/alcohol status, prior surgical history Neonatal parameters: birthweight, 1 and 5minute Apgar scores All variables were statistically compared between the two groups to evaluate associations between biomarker levels and adverse perinatal outcomes. Results: PAPP-A levels showed no statistically significant difference between pregnancies with favourable outcomes and those with adverse perinatal outcomes (p = 0.252). Although the proportion of cases below the 0.60 MoM threshold was higher in the adverse-outcome group, this increase did not reach statistical significance (p = 0.363). First-trimester free β-hCG concentrations were likewise similar across the two groups (p = 0.134), indicating that this marker has limited predictive power when considered in isolation. In contrast, second-trimester AFP values were significantly higher in pregnancies that later developed complications (p < 0.001). Notably, 80 % of women with AFP > 2.5 MoM went on to develop pre-eclampsia, intra-uterine growth restriction (IUGR) or gestational hypertension. Total β-hCG measured in the second trimester showed a borderline inter-group difference (p = 0.085); however, within the pre-eclampsia subgroup the elevation was significant (p = 0.035), supporting the link between placental hypoxia and heightened hCG release. Unconjugated estriol (uE3) did not differ meaningfully between groups (p = 0.309); the proportion of pregnancies with uE3 < 0.75 MoM was virtually identical, underscoring the limited stand-alone value of this biomarker. Women in the adverse-outcome cohort were, on average, older, with significantly lower gravida and parity counts (p < 0.05). Their neonates weighed roughly 500 g less at birth, and had significantly lower 1- and 5-minute Apgar scores (all p < 0.001). The caesarean-section rate was also markedly higher in this group (81.1 % vs 44.7 %; p < 0.001). Elevations of AFP and β-hCG were concentrated largely among cases of pre-eclampsia, IUGR and gestational hypertension, whereas PAPP-A and uE3 offered little discriminatory value across specific diagnostic sub-categories. 11 Conclusion: The findings of this study indicate that elevated secondtrimester AFP and increased βhCG are meaningful biochemical indicators of perinatal complications such as preeclampsia and intrauterine growth restriction (IUGR). In contrast, firsttrimester PAPPA and βhCG levels, as well as low unconjugated estriol, did not show significant predictive value in this cohort. Overall, the results suggest that antenatal surveillance should extend beyond aneuploidy screening and incorporate placentalfunction biomarkers into routine maternal–fetal assessment.

Benzer Tezler

  1. Genç yaş akciğer kanseri görülme sıklığındaki ve stopatolojisindeki değişim

    Changes in lung cancer prevalence and histopathology at young ages

    EZGİ YÜKÇÜ MEMİŞ

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2025

    Göğüs HastalıklarıSağlık Bilimleri Üniversitesi

    Göğüs Hastalıkları Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. SELAHATTİN ÖZTAŞ

  2. Metastatik kemik tümörlerinde prognoz ve surveye etki eden faktörler

    Factors affecting prognosis and surveillance in metastatic bone tumors

    MEHMET CEMİL GÜN

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2025

    Ortopedi ve TravmatolojiSakarya Üniversitesi

    Ortopedi ve Travmatoloji Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. FEVZİ SAĞLAM

  3. Üçüncü basamak bir hastanede dermatoloji polikliniğinebaşvuran hastaların deri prick test sonuçlarının iki yıllıkretrospektif analizi

    Two-year retrospective analysis of skin prick test results of patientspresenting to the dermatology outpatient clinic at a tertiaryhospital.

    DAMLA ÇALIŞKAN ATAÇ

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2025

    DermatolojiHitit Üniversitesi

    Deri ve Zührevi Hast. Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. AYNURE ÖZTEKİN

  4. Çocuk enfeksiyon hastalıkları servisinde COVİD-19 tanısı ile izlenen 3 aydan büyük çocukların retrospektif incelenmesi

    Retrospective analysis of hospitalized children over 3 months of age diagnosed with COVID-19 in a pediatric infectious diseases unit

    ABDULKADİR DEMİR

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2025

    Çocuk Sağlığı ve HastalıklarıSağlık Bilimleri Üniversitesi

    Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. CANAN CAYMAZ

  5. Kliniğimizde yapılan laparoskopik lateral süspansiyon ameliyatlarının sonuçlarının değerlendirilmesi

    Evaluation of the results of laparoscopic lateral suspension operations performed in our clinic

    MEHMET YOLACAN

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2025

    Kadın Hastalıkları ve DoğumHarran Üniversitesi

    Kadın Hastalıkları ve Doğum Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. HACER UYANIKOĞLU