Geri Dön

Kutanöz skuamöz hücreli karsinomlarda en kötü invazyon paterni, P-kaderin ve N-kaderin ekspresyonunun değerlendirilmesi, prediktif ve prognostik önemi

Evaluation of worst pattern of invasion, P-cadherin and N-cadherin expression in cutaneous squamous cell carcinomas: Predictive and prognostic significance

  1. Tez No: 952815
  2. Yazar: EGE MİRAY YILDIZ
  3. Danışmanlar: PROF. DR. CEM LEBLEBİCİ
  4. Tez Türü: Tıpta Uzmanlık
  5. Konular: Patoloji, Pathology
  6. Anahtar Kelimeler: Epitelyal-mezenkimal dönüşüm (emt), en kötü invazyon paterni (WPOI), kutanöz skuamöz hücreli karsinom (SHK), N-kaderin, oral skuamöz hücreli karsinom, P-kaderin, tümör tomurcuklanması, Epithelial-mesenchymal transition (EMT), worst pattern of invasion (WPOI), cutaneous squamous cell carcinoma (cSCC), N-cadherin, oral squamous cell carcinoma (OSCC), P-cadherin, tumor budding
  7. Yıl: 2025
  8. Dil: Türkçe
  9. Üniversite: Sağlık Bilimleri Üniversitesi
  10. Enstitü: İstanbul Eğitim ve Araştırma Hastanesi
  11. Ana Bilim Dalı: Tıbbi Patoloji Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
  13. Sayfa Sayısı: 124

Özet

KUTANÖZ SKUAMÖZ HÜCRELİ KARSİNOMLARDA EN KÖTÜ İNVAZYON PATERNİ, P-KADERİN VE N-KADERİN EKSPRESYONUNUN DEĞERLENDİRİLMESİ, PREDİKTİF VE PROGNOSTİK ÖNEMİ Amaç: Kutanöz Skuamöz Hücreli Karsinom (SHK), epidermal keratinositlerden kaynaklanan ve özellikle ileri yaş bireylerde görülen, cilt kanserleri arasında ikinci sıklıkta yer alan malign bir neoplazidir. SHK, klinik ve histopatolojik olarak oldukça heterojen seyir gösterebilmekte olup bazı olgular düşük mortaliteyle seyrederken, bir kısmı agresif seyrederek lokal nüks ve uzak metastaz yapabilmektedir. Oral skuamöz hücreli karsinom (OSHK) için prognostik değeri kanıtlanmış olan en kötü invazyon paterni (Worst Pattern of Invasion, WPOI) sınıflaması, tümör-konak arayüzünde invazyonun en kötü morfolojik paternini tanımlamaktadır ve agresif tümör davranışıyla ilişkili olduğu gösterilmiştir. Kutanöz SHK'de WPOI sisteminin prognostik değerine dair literatürde yalnızca bir çalışma bulunmaktadır. Tümör tomurcuklanması (TT), invaziv tümör alanındaki stromada dağılmış izole tek tek hücreler veya 4 hücreden oluşan hücre kümelerinin varlığı olarak tanımlanır. TT'nin SHK'de metastatik yayılımı öngörerek, agresif sonuçlarla anlamlı bir şekilde ilişkili olduğu düşünülmüştür. Ayrıca, tümör progresyonu, invazyon ve metastaz sürecinde önemli roller üstlendiği bilinen hücre adezyon moleküllerinden P-kaderin ve N-kaderinin, SHK biyolojisindeki rolleri hala net değildir. Epitelyal-mezenkimal dönüşüm (EMT) sürecinin belirteçlerinden biri olan N-kaderinin kazanımı, hücrelerin mezenkimal fenotip kazanarak daha invaziv hale gelmesini sağlarken; P-kaderinin ise farklı tümör tiplerinde hem tümör supresif hem de tümör promotör etkiler gösterebildiği bilinmektedir. Bu çalışmanın amacı, daha önce kliniğimizde tanı almış SHK olgularında WPOI tiplerini ortaya koymak, WPOI sınıflamasının histopatolojik ve klinik prognostik faktörlerle ilişkisi değerlendirmek; P-kaderin ve N-kaderin ekspresyonlarının WPOI grupları ve klasik prognostik parametrelerle korelasyonu araştırarak bu moleküllerin SHK'deki histolojik ve prognostik rollerine dair yeni bilgiler elde etmektir. Gereç ve Yöntem: Sağlık Bilimleri Üniversitesi İstanbul Eğitim ve Araştırma Hastanesi Patoloji bölümünde incelenmiş, elektronik hasta bilgi yönetim sisteminde retrospektif olarak taranarak tespit edilen 77 adet NOS SHK, 11 adet foliküler SHK, 8 adet akantolitik SHK, 8 adet verrüköz SHK, 6 adet keratoakantom benzeri SHK, 5 adet berrak hücreli SHK, 4 adet iğsi hücreli SHK tanısı almış olgu çalışmaya dahil edildi. Histomorfolojik ve klinikopatolojik özellikler incelendi. WPOI'nin prognostik değerini daha detaylı alt gruplar üzerinden incelemek ve morfolojik özellikleri daha somut hale getirebilmek amacıyla mevcut literatürde tanımlanan histolojik invazyon paternleri esas alınarak modifiye bir gruplama sistemi oluşturuldu. Bu doğrultuda, itici patern oluşturan invazyon özellikleri nedeniyle verrüköz SHK'ler grup 1, tümörün en invaziv alanında ≥15 tümör hücresinden oluşan adalar bulunan olgular grup 2, tümörün en invaziv alanında 5–15 hücreden oluşan tümör adaları veya dizileri bulunan yani TT tanımından fazla hücreden oluşan adalarla invazyon gösteren olgular grup 3, tümörün en invaziv alanında ≤4 hücreden oluşan yani TT olarak nitelendirilebilecek küçük adalar veya diziler içeren olgular grup 4, ana tümörden ≥1 mm uzaklıkta invaziv satellit nodül saptanan ya da ekstratümöral perinöral ve/veya lenfovasküler invazyon gösteren ise grup 5 olarak tanımlandı. Her olguya ait en uygun parafin blok seçilerek immünhistokimyasal P-kaderin ve N-kaderin boyası uygulandı. P-kaderin immünhistokimyal boyasının deri eksizyon materyallerinin lezyonsuz epidermisi bazal tabaka hücrelerinde membranöz boyanma pozitif kontrol olarak değerlendirildi. İnvaziv alanının tamamında tümör hücrelerindeki P-kaderin ile membranöz immünreaktivite kaybı yüzde olarak not edildi. P-kaderin ile immünreaktivite kaybı %5 olan vakalar: kayıp yok (negatif); >%5 olan vakalar: kayıp mevcut (pozitif) olarak gruplandı. N-kaderin immünhistokimyal boyasının normal böbrek dokusundaki proksimal tubul epitelinde membranöz boyanması pozitif kontrol olarak değerlendirildi. İnvaziv tümör hücrelerindeki N-kaderin ile membranöz immünreaktivite gösteren hücreler yüzde olarak not edildi. Daha sonra N-kaderin ile immün reaktive göstermeyen vakalar: skor 0, %1-10 hücrede immünreaktive gösteren vakalar: skor 1; %11-80 hücrede immünreaktive gösteren vakalar: skor 2; %81-100 hücrede immünreaktive gösteren vakalar: skor 3 olacak şekilde sınıflandı. Olgu grupları, P-kaderin ve N-kaderin ekspresyon skorları klinik, morfolojik, prognostik parametrelerle ilişkilendirilerek analiz edildi. Bulgular: Gruplara göre grup 3-4-5'te yaş ortalaması daha yüksek, anatomik invazyon düzeyi yüksek olup akantolitik SHK tipi daha sık izlenmiştir. Ex olan vakalarda ex olana kadar geçen süre anlamlı olarak daha kısa bulunmuştur. Grup 5'te ise tümör çapı, grade, PNİ ve LVİ oranları anlamlı olarak daha yüksek saptanmıştır. P-kaderin ekspresyonu ile WPOI grupları, sağkalım, nüks/metastaz ve diğer klinikopatolojik değişkenler arasında anlamlı ilişki saptanmamıştır. Ancak P-kaderin ekspresyonunun kulak yerleşimli olgularda ve akantolitik SHK tipinde daha yüksek olduğu görülmüştür. N-kaderin ise grup 3-4-5'te anlamlı olarak daha yüksek skorlarla eksprese edilmiştir. Bununla birlikte, N-kaderin ekspresyonu ile klasik prognostik parametreler arasında doğrudan anlamlı ilişki izlenmemiştir. Ayrıca p- ve N-kaderin ekspresyonları arasında beklenen zıt korelasyon saptanmamıştır. Sonuç: WPOI sistemi, yalnızca oral kavite değil, kutanöz SHK olgularında da tümör invazivliği ve prognozu belirlemede kullanılabilecek değerli bir histopatolojik parametre olarak öne çıkmaktadır. P-kaderin ve N-kaderin immünhistokimyasal belirteçlerinin ise SHK'de prognostik anlamlarının sınırlı, ancak bazı histolojik tipler veya invazyon paternleriyle ilişkili olabileceği düşünülmektedir. Bu bağlamda hem invazyon paternlerinin hem de P-kaderin ve N-kaderin ekspresyonlarının SHK biyolojisindeki yerini netleştirmek için daha büyük örneklemli ve prospektif çalışmalara ihtiyaç vardır.

Özet (Çeviri)

EVALUATION OF WORST PATTERN OF INVASION, P-CADHERIN AND N-CADHERIN EXPRESSION IN CUTANEOUS SQUAMOUS CELL CARCINOMAS: PREDICTIVE AND PROGNOSTIC SIGNIFICANCE Objective: Cutaneous squamous cell carcinoma (cSCC) is a malignant neoplasm originating from epidermal keratinocytes. It represents the second most common type of skin cancer, particularly affecting elderly individuals. cSCC exhibits significant clinical and histopathological heterogeneity; while some cases follow an indolent course with low mortality, others behave aggressively, leading to local recurrence and distant metastasis. The Worst Pattern of Invasion (WPOI) classification has been proven to have prognostic value in oral squamous cell carcinoma (OSCC) and defines the most adverse morphological pattern of invasion at the tumour–host interface. Furthermore, it has been shown to be associated with aggressive tumour behaviour. There is only one study in the literature regarding the prognostic value of the WPOI system in cSCC. Tumour budding (TB) is defined as the presence of single cells or clusters of four or fewer cells scattered throughout the stroma of an invasive tumour area. It has been thought that TB is significantly associated with aggressive outcomes by predicting metastatic spread in cSCC. Furthermore, the functions of the cell adhesion molecules P-cadherin and N-cadherin, which are recognised as playing a significant role in tumour progression, invasion and metastasis, remain unclear in the biology of cSCC. Acquisition of N-cadherin, a key marker of the epithelial-mesenchymal transition (EMT) process, promotes transition to a mesenchymal phenotype and enhances invasiveness. Meanwhile, P-cadherin has been reported to exhibit both tumour-suppressive and tumour-promoting effects, depending on the tumour type. This study aims to identify WPOI patterns in cSCC cases previously diagnosed in our clinic and evaluate the relationship between WPOI classification and histopathological and clinical prognostic factors. It also aims to investigate the correlation between P-cadherin and N-cadherin expression and WPOI groups and classical prognostic parameters to gain new insights into the histological and prognostic roles of these molecules in cSCC. Materials and Methods: A total of 77 NOS cSCC, 11 follicular cSCC, 8 acantholytic cSCC, 8 verrucous cSCC, 6 keratoacanthoma-like cSCC, 5 clear cell cSCC and 4 spindle cell cSCC cases, which had previously been examined at the Department of Pathology at the University of Health Sciences Istanbul Training and Research Hospital, were retrospectively identified through the electronic medical record system and included in the study. The histomorphological and clinicopathological features were analysed. To evaluate the prognostic value of WPOI in more detail and clarify morphological characteristics, a modified grouping system was developed based on the histological invasion patterns described in existing literature. Accordingly, verrucous cSCCs showing a pushing invasion pattern were classified as group 1, cases with tumor islands composed of ≥15 cells in the most invasive area were classified as group 2, cases with tumor islands or strands composed of 5–15 cells that consists of cases that are bigger than the definition of TB group 3, cases with islands or strands made up of ≤4 cells that qualify as TB are group 4, cases with invasive satellite nodules that are located ≥1 mm from the main tumour or exhibit extratumoral perineural and/or lymphovascular invasion are group 5. The most appropriate paraffin block was selected for each case and immunohistochemical staining was performed for both P-cadherin and N-cadherin. Membranous staining in the basal layer of the uninvolved epidermis in skin excision specimens was used as the positive control for P-cadherin. The loss of P-cadherin immunoreactivity in tumor cells across the entire invasive area was recorded as a percentage. Cases with ≤5% loss were classified as negative (no loss), while cases with >5% loss were classified as positive (loss present). For N-cadherin, membranous staining in the proximal tubule epithelium of normal kidney tissue was used as the positive control. The percentage of tumor cells showing immunoreactivity for N-cadherin was recorded across the invasive tumor area. Based on this, cases were classified as follows: no immunoreactivity: score 0; immunoreactivity in 1–10% of cells: score 1; immunoreactivity in 11–80% of cells: score 2; immunoreactivity in 81–100% of cells: score 3. The case groups and the P-cadherin and N-cadherin expression scores were analysed in relation to clinical, morphological and prognostic parameters. Results: Groups 3-4-5 had a higher mean age, greater anatomical invasion, a more frequent acantholytic cSCC subtype, and a significantly shorter time to death (exitus) in deceased cases. Specifically in group 5, tumor diameter, histological grade, perineural invasion (PNI) and lymphovascular invasion (LVI) rates were significantly higher. No significant association was found between P-cadherin expression and WPOI groups, survival, recurrence/metastasis, or other clinicopathological variables. However, P-cadherin expression was observed to be higher in auricular lesions and in the acantholytic cSCC subtype. N-cadherin, on the other hand, was expressed at significantly higher scores in group 3-4-5. Nevertheless, no direct significant correlation was observed between N-cadherin expression and classical prognostic parameters. Furthermore, the expected inverse correlation between P-cadherin and N-cadherin expression was not detected. Conclusion: The WPOI system is a valuable histopathological parameter for assessing tumor invasiveness and prognosis in cSCC, as well as for oral cavity tumors. While the prognostic significance of the immunohistochemical markers P-cadherin and N-cadherin appears limited in cSCC, they may be associated with specific histological subtypes or invasion patterns. Further clarification of the role of both invasion patterns and P-cadherin, N-cadherin expression in the biology of cSCC requires larger-scale and prospective studies.

Benzer Tezler

  1. Kutanöz skuamöz hücreli karsinomlarda tümör tomurcuklanma skorunun prognostikbelirteçlerle korelasyonunun araştırılması

    Investigation of correlation of tumor budding score with prognostic markers in cutaneous squamous cell carcinoma

    ECEM AKICI

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2025

    PatolojiSağlık Bilimleri Üniversitesi

    Tıbbi Patoloji Ana Bilim Dalı

    DR. ÖZLEM ETLİ

  2. Kutanöz skuamöz hücreli karsinomlarda tümör tomurcuklanmasının hastalıksız sağkalım ve prognostik parametreler ile ilişkisi

    The relationship of tumor buding with disease free survival and prognostic parameters in cutaneous squamous cell carcinoma

    SELİN GÖKÇENOĞLU

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2022

    PatolojiSağlık Bilimleri Üniversitesi

    Tıbbi Patoloji Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. DENİZ TUNÇEL

  3. Baş boyun bölgesi kutanöz skuamöz hücreli karsinomlarda prognostik faktörlerin araştırılması

    Investigation of prognostic factors in cutaneous squamous cell carcinoma of the head and neck region

    MUSTAFA AKTAŞ

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2024

    Kulak Burun ve BoğazOndokuz Mayıs Üniversitesi

    Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. SENEM ÇENGEL KURNAZ

  4. Dudak yerleşimli keratinositik tümörlerde dermoskopik bulgular: Aktinik keilit, intraepidermal karsinom ve skuamoz hücreli karsinom dermoskopisi

    Dermoscopic findings of labial keratinocytic tumors: Actinic cheilitis, intraepidermal carcinoma and squamous cell carcinoma dermoscopy

    FATMAGÜL GÜLBAŞARAN

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2017

    DermatolojiCelal Bayar Üniversitesi

    Deri ve Zührevi Hast. Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. MUSTAFA TURHAN ŞAHİN

  5. Kutanöz skuamöz hücreli karsinom ve bazal hücreli karsinomlarda PD-L1 ekspresyonunun prognostik faktörlerle ilişkisinin araştırılması

    Investigation of the relationship between PD-L1 expression and prognostic factors in cutaneous squamous cell carcinoma and basal cell carcinoma

    ÖZDEN YÜLEK

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2019

    Patolojiİstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa

    Patoloji Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. ÖVGÜ AYDIN