Modernist mekanın evrimi yüzyıl başı modern mekan düşüncesinin günümüze yansımaları
Evolution of the modernist space
- Tez No: 98444
- Danışmanlar: PROF.DR. HÜLYA YÜREKLİ
- Tez Türü: Yüksek Lisans
- Konular: Mimarlık, Architecture
- Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
- Yıl: 1999
- Dil: Türkçe
- Üniversite: İstanbul Teknik Üniversitesi
- Enstitü: Fen Bilimleri Enstitüsü
- Ana Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
- Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
- Sayfa Sayısı: 90
Özet
MODERNİST MEKANIN EVRİMİ ÖZET 20. yüzyıl başında modernizm düşüncesiyle birlikte, modern insan kendini hiç bulunmadığı bir konumda hissetmeye başlamıştır. O zamana kadar geleneksel insan kendi kimliği ile çakışan tarihi değerlere karşı cevap verememekteydi. Oysa modern insan kendisini tüm bu değerlerden soyutlayabilen modern bilincin oluşturduğu bir kıyaslamayla, kendi öz iradesine sahip çıkmaya başlamıştır. Böylece insan kendi kişiliğini ifade etmek adına güçlü bir tutkuyla, yarım yeniden inşa etmek isteyen bir bakış açısıyla, geçmiş silme tarihi yadsıma çabası içerisine girmiştir. Modern mimari bu toplumsal durumun yansıması olarak, kendim üreten çağın tüm karakteristiklerini üzerinde taşır. Mimar yüzyılın başından beri, bulunduğu bu bağımsızlık ortamının da etkisiyle, mekanın ve mimarinin yeniden nasıl üretileceğine dair derin bir problemle karşı karşıya kalmıştır. Daha önceleri mimarlık ihtiyaçları belli, statik bir toplum için hizmet verirken, 17. yüzyıldan itibaren toplum yapısı devingenlik kazanmış ve toplumun ihtiyaçları ile birlikte sürekli değişmeye başlamıştır. Mimarlıkta bu beklentiler karşısında kendini yemden oluşturma zorunda kalmıştır bu durum, mimari mekanın sürekliliğinin yeni tanımlamalarla ele alınmasına ve bunlara ilişkin yeni mekan kurgularının doğmasına neden olmuştur. 20. yüzyıl dönemeci, tepkici estetik ve mimari ideolojilerin oluştuğu, hem de kuramsal mimarlık söyleminin ilk kez ilgisini mekan üzerine yoğunlaştırdığı bir aşama olarak görülür. İnsanla doğa arasına girerek endüstri dünyasını tasarlayıp, ona biçim vermek ve bu arada insanın yaşam üslupların oluşturmak görevlerim üstlenen sanat ve mimarlık artık kendi ideolojilerini yüzyıl başında yayınladıkları ateşli manifestolarla açıkça göstermekteydiler. Hollanda' da“De Stijl”, Almanya' da,“Bauhaus”, Rusya' da“Konstrüktivistler”mimarlık disiplininin nesnesi olan bina vıııve mekanı yeni bir sorun olarak ortaya koymaktaydılar. Yayınladıkları metinlerde, yeni olana duyulan inanç, teknolojinin sadece bir araç değil, bir amaç olarak ön plana çıkarılması ve tüm bunlara eşlik eden yüzyıla özgü bir estetik arayışı ön plana çıkar. Bunun sonucu olarak bina ve mekan bölünür, parçalanır, soyutlanır, yeniden bir araya getirilir ve yüzyıla özgü yeni bir değerler sistemi oluşturulmaya çalışılır. Endüstri devrimi ile birlikte yeni insan ortamlarını yaratıp eskilerini yok eden, hayatın temposunu hızlandıran bir sanayileşmenin yaşandığı çağda betonarmeyle birlikte kafesli strüktürlerin ortaya çıkışı, kübist deneyimlerin ardından gelen keskin manifestolar, Konstrüktivistler, De Stijl ve onun Almanya'da ki temsilcisi Bauhaus' un etkileriyle birlikte formun çözülmesini düzenleyen konuların aranışı, 20. yüzyıl modern mekan düşüncesinin değişimini etkileyen başlıca faktörler olmuşlardır. Yüzyıl başındaki tüm bu değişimler içerisinde, De Stijl ve Konstrüktivistler tarafından savunulan ilkeler, Bauhaus' a kadar uzandıktan sonra, 1920' li yıllarda Avrupa' da Le Corbusier ve Mies van der Rohe, Amerika'da ise Frank Lloyd Wright gibi öncü modernist mimarlar tarafından daha da ileriye götürülmüştür. Endüstri devrimine kadar olan süreçte, boşluğun biçimim ve boyutlarım açıklayan, yapının taşıyıcı duvarındaki“çözülmez birleşim”mekanın tanımını yapmaktaydı. Mekan kaim bir kesitin şekillendirdiği bir boşluktan ibaretti. Endüstri devrimi ile beraber, tuğla duvar çelik iskeletlerle ve betonarme duvarla yer değiştirdiğinde mimarinin ve buna bağlı olarak mimari mekanın da anlam yükü değişmeye uğramıştır. Dökme demirden çeliğe uzanan yeni strüktür ve cam mekana yeni anlamlar katmış, geleneksel mekanın kapalı kabuğu kırılmış, doluluk prensibi üzerine kurulu statik mekan düşüncesi, yerini boşluğun tasarlanmasına bırakmış, tasarlanan boşluklar sayesinde, akışkan, birbirine geçen yeni bir mekan düzeni yaratılmıştır. Sonuç; strüktürlerin birbirlerinden bağımsız olarak okunduğu, iç ve dış mekanlar arası birlikteliğin yaşandığı“sürekli”,“dinamik”“hafif bir mekandır. 20. yüzyılın sonlarına girerken, günümüz mimarlığında ise,' 'Aydınlanma Çağı”ile gelişen yüzyıl başı modernizminin daha da ileriye götürüldüğü ve teknolojinin daha da etkin kullanıldığı bir mimarlıktan söz edebilmekteyiz. Bu yeni mimarlık yüzyılın ilk dönemlerinde görülen makine estetiğinden kazanılan kültür birikiminin bir yorumunu yansıtmakla kalmaz aynı zamanda hissedilir bir değişiminde göstergesidir. Günümüz teknolojisinden vardığı noktadan etkilenen mimarlar, strüktür ve mimari IXelemanların birbirleriyle girdiği ilişkileri tekrar değerlendirip, mimariye yeni mekansal değerler kazandırma çabası içine girmişlerdir. Bugünün yeni modernist eğilimi, görünmeyenin“hassas”ve“hafif olanın mimarlığıdır. Günümüz modern mimarları, teknolojinin kendilerine sunduğu imkanları kullanarak, yeni ve yüzyıl başı modermstlerinin izini süren bir mimarlık oluşturmaya çalışmaktadırlar. Yüzyıl başmda ortaya çıkan ve modernist mekanın tanımlanmasında belirleyici bir rol üstlenen ”saydamlık“, hafiflik”ve“süreklilik”gibi kavramların teknolojinin de katılımıyla, sınırları zorlanmış anlamları değişime uğramıştır. Geleneksel mekanı ağır etkisinden kurtararak, hafifletmeye çalışan 20. yüzyıl modernist mimarları, geleneksel duvardan cam duvara geçiş yoluyla mekanın geçirgenliğini sonuna kadar zorlayıp, maksimum saydamlık etkisi almaya çalışmaktaydılar. Onlar geleneksel ağır malzemeye bağlı kalmayan, net ve şeffaf olmanın yanında, aydınlık ve havadar olan mekan ruhunu hayal etmekteydiler. Tasarlamak istedikleri hafif mekanlar serbestçe akan, açık mekanlardı. Yaratmak istedikleri bu mekanlarda, zamanın ruhunu yansıtabilmek için geleneksel yapım sisteminin ağır malzemeleri yerine, günün şartlarına göre geçirgenliği ve saydamlığı en iyi sağlayabilen“cam kullanımı”önermişlerdir. Bu cam kullanımıyla elde ettikleri saydamlık, bir anlamda yokluğun ifadesi olarak, yerçekimine karşı gelmenin görsel kurgusunda büyük bir rol oynarken, mimari öğelerin geleneksel anlam yüklerini ortadan kaldırmaktaydı. Yüzyıl başından günümüze kadar olan zaman içerisinde mimarlık alanındaki en büyük devrim, teknolojik gelişmeler ve yapı malzemelerinin doğasmda meydana gelen temel değişikliklerdir. Yüzyıl başmda“saydamlığı”ve“hafifliği”çağrıştıran ifadenin yanında cam, fiziksel bir değişime de uğramıştır. Camın yapısmda görülen gelişmelerle birlikte diğer malzemelerinde fiziksel özellikleri değişime uğramaktadır. Günümüzde saydamlığı artık sadece cam vermemektedir. Çok çeşitli malzemelerin geniş kullanımları çok farklı mekansal deneyimler oluşturmaktadır. Saydamlığı çağrıştıran malzemeler artık algılamayı değiştirecek uçup giden geçici bir etki bırakmak için kullanılmaktadrrlar. Saydamlık ve hafiflik kelimelerinin mimari ile ilişkisi tekrar sorgulanmaktadır. Hafifliği ve saydamlığı yemden düşünmek klasikanlayışlı modern mekan görüşünü daha farklı boyutlara taşımaktadır. Günümüzdeki eğilim, mekansal akgı efektlerini kaydırmaya yönelik teknoloji bazlı bir mimarlıktan kaynaklanmaktadır. Görünen ve görünmeyen, algılanabilen ve algılanamayan, anlamı açık olan ile bulanık olan arasında uyumlu bir zıtlık ortaya çıkmaktadır ve yem nitelikli malzemelerle yepyeni bir mimari sergilenmektedir. Artık mimarlık bir tür malzeme yokluğu ile uğraşmaya başlamıştır. Cam kullanımıyla ortaya çıkan maddeselliğini yitirme fenomeni, günümüz mimarisinde“demateryal”ve“immateryal”kavramlarla tanımlanmaktadır. Saydamlık ve hafifletme duygusundan, bir yok etme duygusuna geçiş yaşanmaktadır. Modernist mimarlık“mucizeviliğin estetiği”ve“hayrete düşüren şeylerin estetiği”olarak tanımlayabileceğimiz bir yolda ilerlemektedir. Bütün bu teknolojik gelişmelerin yanında, 20. yüzyıl başındaki modernist mimarların kullandığı mekan konseptinin günümüzde ne gibi bir değişime uğradığına dair bir soru gelebilir veya başka bir deyişle,“sürekli akışkan mekan kavramından ne gibi bir ders alınmıştır? Aslında modernizm ile başlayan gelişme, günümüz mimarlığında belli bir oranda değişime uğramasına rağmen, yüzyıl başındaki serbest mekan kurgusunun varsayımlanyla temel benzerlikler göstermektedir. Le Corbusier, Mies van der Rohe ve Frank Lloyd Wright gibi modernist mimarların öncülüğünde otaya çıkan mekan görüşü, yeni çağın gerekliliklerine uyarak gelişti, karmaşık fonksiyonlara hizmet edebilecek bir düzeye geldi. Mimarın nesnesi olan bina, kritik bir kütlenin ötesine geçerek, büyük bir yapı halini aldı ve içerisinde farklı nitelikte oluşumlara sahip veya fonksiyonları birbirinden farklı olan elemanları barındırmaya başladı. İçinde barmdırdıklarıyla daha komplike bir kütle halini alan bina da mekan kurgusu da değişerek, iki boyutlu plan düzlemine bağımlılık ortadan kalktı ve serbestlik tüm ”kesite“ -katlar arasındaki hacimlere- yansıdı. Artık yapımn alabileceği formdan ziyade mekanların birbirleriyle nasıl ilişkilendirildikleri ve birleştikleri önemli bir hale gelmektedir. Fakat burada önemli olan mekanların sadece fiziksel olarak katmanlaşması yerine, bir bütün içerisinde eriyerek bir birlerine kaynaşmasıdır. Klasik modernist bir projede kesit düzenli boşlukların üst üste yığılmasıyla oluşturulurken, bu yeni yapıda,açılan ”boşluklar“, ”rampalar“ ve ”asansörler“ ile sosuz bir yönlendirme ve hareket olarak algılanır. Mekanlar arası sürekliliği sağlayan ”rampa“ ve ”düzlemler“ hacimleri ilişkilendiren boşluklar olarak tanımlanmaktadır. H20. yüzyıl modern mimarlık ürünlerindeki tüm bu katmanlaşmalar ve birbiri üstüne bindirmelerin sonucunda oluşan erimeler, kaynaşmalar bambaşka mekansal algıların doğmasına olanak tanır. Yapı içerisinde mekanları birbirlerine bağlamak amacıyla döşemelerde açılan boşluklar ve oluşturulan eğimler, mekanın 1920' li yıllarının bildik yatay hacmini genişleterek, her yönde yaşanan bir sürekliliğe taşımaktadır. Sonuç olarak gelişen modernist mekan, artık sadece yatayda ya da düşey de süreklilik gösteren bir durumu yansıtmakla kalmaz, daha çok birbiri üzerine sıçrayan, değişerek hızla çarpışan ve ayrıca kullanılan farklı oranlar yardımıyla titreşen bir karmaşık üç boyutlu görünüme bürünür. Çeşitli seviyelerde açılan düşey boşluklar, rampalar ve asansörler ile binanın katlan oluşturularak, mekansal soyutluk zarafete çevrilmiş olur. 20. yüzyıl başı modernist mimarlarının mekansal prensibindeki ”yatay süreklilik" kavramı yerini her yöne doğru dalgalanan bir sürekliliğe bırakmıştır. Artık mekanlar arasındaki bu dalgalanma sayesinde, mekansal katmanlaşma yerine kesitte yaşanan bir özgürlükten bahsedebilmektedir. m
Özet (Çeviri)
EVOLUTION OF THE MODERNIST SPACE SUMMARY In the beginnig of the 20Th. Century with the idea of modernism, modern man found himself in a position never been before. Until that time, traditional man wasn' t able to reply the historical values, juxtaposing with his self identity. However, formed by the modern conscience, abtracting him from all of these values, modern man started to posses his self determination and man fell in to a struggle of skipping his past and history. As a result of this sociological situation, modern architecture carries the characteristicts of all the era producing itself. With the influence of this modern movement, the architects faced the problem of creating“new spaces”and“new architecture”. Before the I?01. Century, architecture served for a static society. With the action gained, in this centry, the architecture had to chance, related with the new sociological needs. With the new requirements, the architecture had to reform itself resulting with a compulsion towards searching new explanations for the architectural spaces related with the new space designs. The turn of the 20111. Century, can be seen as a stage, forming reactive, esthetic and architectural ideologies. Also by that time, the attention of the architectural thought has so much drawn towards the idea of space. From that time on, entering between nature and man, the attention of the art and the architecture had the attention of making industrial designs, forming shapes and new lifestyles for living. Both armed with such responsibilities, art and architecture formed their manifestations, reflecting their ideas. In Holland,“De Stijl”, in Germany“Bauhaus”, in Russia“Constructivizm”, declared the building and spaces as architectural formations. In Xlllthe articles, tecnology is put forward as an aim, not a device. A search for a new esthetic thought, belonging to the new century and also an admiration for the new expressed. As a result of all, building and space is devided, abstracted and reunited, forming new values and systems, belonging to the new century. With the industrial revolution, creating new human environments, terminating the old ones and speeding up the life pace,“Constructivizm”,“De Stijl”and its representative in Germany the“Bauhaus”effected the fornmation of changes in the 20111. Century modern enviroment. In the beginning of the century, of all these changing ideas are supported by De Stij and The Constructivits, and then found their echoes in Bauhaus. In 1920' s those ideas are progressed rapidly by the leading architects“Le Corbusier”,“Ludwing Mies van der Rohe”, and in United States of America,“Frank Lloyd Wright”. With the industrial revulition, when steel frame and concrete wall took place of the brick wall, the meaning of architecture and architectural space began to change. New structures of cast iron, steel and glass brought up new ideas. Traditional space, with the idea of“abundance”, left its place to the design of“emptiness”and by this way it became available to design“new floating spaces”. The conclusion of the separations of structures is“dynamic”and“tight”spaces, bringing a. freedom to the idea of space. By the end of the 20Th. Century, we can talk about an architecture, furthered by“techonology”and“modernism”. This new architecture not only reflects the interpretation of cultural gains by machine esthetic of the beginning of the century, but also indicates a great change. The architects, impressed by the contemporary technology, began to struggle for providing new space values for architecture, by utilizing the relation of the architectural elements and structure. Today' s new modernists tendency is the architecture of the unseen which is“lightness”and“delicate”. Armed with the possibilities of technology, contemporary modern architecture, tries to create an architecture follwing the paces of the new modernists. The consepts of“lightness”and“transparency”which had XIVmajor roles in defining modernist space concept, changed their meanings with the contribution of technology. The modernists architects tried to get the maximum transparent effects, using glass walls instead of brick wall so as to free the traditional space for its heavy effect. They imagined brightness, clearance in spaces, besides transparency and distinction, not being stuck into the traditional materials. In those spaces, instead of using heavy traditional materials, they suggested to use glass, reflecting transparency and permeability. With the use of glass, the idea of trancperancy has played a theatrical role in creating visual effect of being against gravity. Also this symbolization help to get rid of the traditional effects. From the beginning of the 20111. Century upto now, greatest revolution in architecture is the technological changes related with the building metarials. In the beginning of the century, besides the transparent and permeable effects the physical specifications of other materials also changed. With the contemporary progrees the change not only occured in the structure of glass. Today, not only glass symbolize the trancperancy, but also the usage of many varios materials create very different space experimentations. The materials symbolizing trancparency are now used for foollowing effects. The concepts“trancparency”and“lightness'' are now over questioned. Thinking about lightness and trancparency carries the meaning of modern space concept further apart. Today' s tendency flourishes from technogical based architecture, slipping the space effects. A harmony of contradiction occurs between the seen and unseen, perception and unperception, clear and unclear. New architecture occurs with new materials. From now on, architecture is made up of lack of materials. In today' s architecture, with the use of glass, the phenomenon of lack of substance is inplied as ”dematerial“ and ”immaterial'' concepts. A tendency from transparent and lighthness effects to terminative effects is observed. Modern architecture follows the way of the esthetic of miracles. XVBesides all of these technogical improvements, a question may be raised against how the 20. century architecture changes towards the end of the century? Or in the other words, a question may be raised as what kind of a lesson can be teken from constantly, following space concept. Though the improvement starting with modernism has gone through a rapid change, in the contemporary architecture, the concept of free space has still some similarities with the beginning of modern architecture. The idea of space wich was put forward by the leading modern architects improved, achieving progress by the needs of new century and became usable for the more complex functions. Building, as an object of the architect, became a huge complex, providing different functions and elements inside. The idea of space concept of the building changed as a result of the complicated massive structure of the building. The idea of freedom is reflected into all of the sections between the flats. From now on, the relationship between the spaces become important. But the more important thing is the melting of space, joining together. Though the classical modernist projects are made up of sections pilling up, in this new buildings, there are“open spaces”,“ramps”and "elevators''' symbolizing endless motions. The ramps and surfaces, providing a prolongivity between spaces are used to relate. All the layers and juxtapositions in the 20lt. Century architectural products, provides very different perceptions of space. As a conclusion,the improving modern space not only reflects horizontal and vertical prolongivity but also a complex three dimensional structure. With vertical hallows in different layers, ramps and elevators,and the building flats are provided with abstraction. The idea of horizontal prolongivity which is put forward by the 20Th.Century modernist architects gave its way to the prolongivity towards all directions. From then, one can talk about the freedom in sections instead of layerization in space. XVI
Benzer Tezler
- 20. yüzyıl figüratif Amerikan resminden yenifigürasyona figür-mekân ilişkisi
From 20th century figurative American painting to neo-figuration:Figure-space relationship
GÖKSU YURTSEVEN
- Günümüz Türk mimarisine felsefeyle bakmak
Looking at the present day Turkish architecture through philosophy
METİN BAYRAK
Yüksek Lisans
Türkçe
2010
FelsefeHacettepe ÜniversitesiFelsefe Ana Bilim Dalı
PROF. DR. HARUN TEPE
PROF. DR. M. ZEKİ SÖNMEZ
- Küreselleşme sürecinin ulus-devlet üzerindeki etkileri
The Effects of the globalization process on the nation state
SÜHA ATATÜRE
- Tipografinin mekânsal entegrasyona kattığı post-modernist yaklaşımlar
Post-modernist approaches that typography added to spatial integration
AKİF ŞAHİN
Yüksek Lisans
Türkçe
2022
Güzel SanatlarFatih Sultan Mehmet Vakıf ÜniversitesiGrafik Tasarımı Ana Sanat Dalı
DR. ÖĞR. ÜYESİ SALİH DENLİ