Geri Dön

Globalleşme sürecinde milliyetçilik ve ulus-devlet konumu

Başlık çevirisi mevcut değil.

  1. Tez No: 144816
  2. Yazar: FURKAN ŞEN
  3. Danışmanlar: PROF. DR. MÜMTAZ`ER TÜRKÖNE
  4. Tez Türü: Yüksek Lisans
  5. Konular: Kamu Yönetimi, Sosyoloji, Public Administration, Sociology
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 2004
  8. Dil: Türkçe
  9. Üniversite: Gazi Üniversitesi
  10. Enstitü: Sosyal Bilimler Enstitüsü
  11. Ana Bilim Dalı: Kamu Yönetimi Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Siyaset ve Sosyal Bilimler Bilim Dalı
  13. Sayfa Sayısı: 210

Özet

ÖZET Çağımızın özellikle globalleşme tartışmalarıyla gündemine oturan en önemli konularından birisi ulus-devletlerin varlık sorunudur, ikinci dünya savaşının ardından, yeni ulus-devletlerin kurulması, 19. yüzyıldan bu yana süregelen“milliyetçilik çağı”nın kapanması biçiminde yorumlanmış, Sovyet uygulaması da, ulusal kimliklerin üzerinde egemen bir kimlik yaraülabilmesinin örneği olarak görülmeye başlanmıştır. Bu düşüncelerin aksine Sovyetler Birliği'nin dağılması, Çekoslovakya'nın barışçı yolla, Yugoslavya'ma da iç savaş sonucu çözülmesi, Kafkaslarda yaşanan etnik-dinsel çatışmalar, yeni bir milliyetçilik dalgasının başladığım ve bütün uğraşılara karşın etnik kimliklerin ortadan kaldmlamadığını göstermiştir. Milliyetçilik, ortaya çıkışından günümüze kadar adından sıkça söz ettirmiş ve birçok siyasal hareketin başat itici gücü olmuştur. Milliyetçilik kavramı ilk kez 1774 yılında Johann Gottfried Herder tarafından kullanılmıştır. İlk kez Batı 'da ortaya çıkması nedeniyle, milliyetçilikle ilgili ilk tanımlara Batı Hteratüründe rastlanır. Milliyetçilik kavramı, anlamım Fransız Devrimi ile başlayan ulusal bilinç ile Orta ve Doğu Avrupa'daM hareketlerden alır. Milliyetçilik, taran toplumundan sanayi toplumuna geçiş aşamasında, toplumda ortak bir ulusal kimlik yaratılması yolunda önemli işlevi olan bir ideoloji olarak ortaya çıkmıştır. Avrupa tecrübesi açısından milliyetçilik, aynı dili konuşan, bu dil ile getirilmiş çeşitli kültürel karakteristikleri kapsayan bütün insanları tek bir bağımsız devlete toplayan ve bu dilde yöneten bir hükümete sadakati gerektiren bir ideolojidir. Milliyetçiliğin işlevsel olarak çok güçlü bir eylemsel karaktere sahip olduğu söylenebilir. Milliyetçilik kitleleri mobilize etme noktasında bir tehdide yaslanır. İdeolojik düşman, değerleri çürüyen ve yozlaşan bir dünya, çekilmez duruma gelmiş baskılar ya da hiçe sayıldığı, hakarete uğradığı için aidiyetin acilen ifade edilmesi ihtiyacı bunlardan birkaçıdır Günümüzde en yaygın devlet tipi olan ulus-devlet modeli, ortaçağın sonunda milli monarşilerin ortaya çıkışıyla başlayan bir örgütlenme biçimini ifade etmektedir. Ortaçağın sonunda başlayan bu örgütlenme biçimi tam anlamıyla 19. yüzyılda gerçek yapışma kavuşmuştur. 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren global ölçekte yaygınlık 199kazanmış bir siyasal örgütlenme biçimi olan ulus-devlet, günümüzde varlığını devam ettirip ettirememe konusunda tartışmalara konu olmaktadır. Globalleşme söylemlerinin akademik alanda geniş yer tutması, milliyetçilik ve ulus-devlet kavramlarının da etkinliğini arttırmaktadır. Globalleşme kavramı incelendiğinde mevcut tartışmaların genelde iki farklı eksende gerçekleştiği gözlenir. Bir grup düşünür, globalleşme sürecini olumlu bir gelişme olarak değerlendirirken, diğer grup süreci olumsuz bir biçimde ele alır. Olumlu yaklaşımlar globalleşme süreciyle birlikte global ölçekte artan hareketlilik ve dolaşıma koşut olarak dünyanın“global köy”haline geldiğini ve herkes açısından olumlu yeni bir olgu olduğunu belirtirler. Olumsuz yaklaşımın temsilcileri ise, globalleşme sürecinde kutuplaşmanın derinleştiğinden söz ederek globalleşmenin yeni bir olgu olmadığım ve farklı ülkelerin farklı kesimleri için farklı anlam taşıdığını ifade eder. Globalleşme sürecinde tartışmalara neden olan ulus-devlet ve milli kimlik konusundaki görüşler iki temele dayanmaktadır: Bunlardan ilki, süreci ekonomik olarak ele almakta; diğeri ise, globalleşmenin kültürel sonuçlarına değinmektedir. Globalleşme sürecinin gemileri arasında bahsedilen ve ulus-devletin egemenüğinin sona erdiği tezi ise gerçeklerden uzaktır. Global iktisadi ilişkiler ve ticaret akımları, ulus-devletin güç rekabetleri doğrultusunda gerçekleşmektedir. Ayrıca uluslararası iş çevrelerinin Dünya Ticaret Örgütü'ne, gümrük tarife anlaşmalarına, sözleşme haklan ve telif haklanmn korunması konusundaki hükümet uygulamalarına yönelttiği aşm ilgi, ulus-devletin bütün özellikleriyle devam ettiğinin önemli göstergelerinde birdir. Sınır kavramının globalleşmeyle birlikte anlam ve özellik değiştirmesiyle birlikte ticaret ilişkileri, kimi zaman ulus-devletin sınırlarını aşmaktadır, ancak bu durum ulus-devleti yok etmekten çok, ulus-devletlerin uluslararası alanda temel birim olarak kabul edilip bütün ulusların ortak olarak dünya iktisadım denetlemelerini gerekli kılan bir duruma işaret etmektedir. 200

Özet (Çeviri)

ABSTRACT One of the most prominent issues on the agenda in our age is the survival of the nation states. Following the World War n, establishment of the nation states has been interpreted as the closure of the 'Nationalism Age' which was prevalent since the 19th century and Soviet style was considered to be an example of the creation of a dominant identity over national identities. Contrary to those considerations the fall of the Soviet Union, falling apart of Czechoslovakia and breakup of Yugoslavia peacefully as a result of a civil war and ethnical and religious conflicts in the Caucasus demonstrated that the ethnical identities have not disappeared and confirmed the fact that a new wave of nationalism is approaching. Nationalism has been debated very often and it has become the leading propulsion of many political actions. The concept of nationalism was used by Johann Herder for the first time in 1774. Because it initially appeared in the West, first definitions relating to nationalism can be seen in Western Literature. The concept of nationalism takes its meaning from national consciousness that started with the French Revolution and the movements in Middle and East Europe. Nationalism which had a great function in the way of creation of a common national identity in the community came on the scene at the stage of transition from agricultural to industrial community as an ideology. From the angle of European experience, nationalism is an ideology which requires that all the people who are speaking the same language and sharing the common cultural characteristics should live in only one country and people also should become loyal to the government using this language. It can be said that nationalism has strong activist characteristics from the angle of function. Nationalism leans against threats from the viewpoint of mobilizing the masses. Creation of ideological opponens, a world where values are being degenerated and decayed, the unbearable pressures or the need of urgent expression of relation because of insult and disregard are some examples of these threats. The nation-state model which is the most prevalent state model in our age, stands for an organizational style evolved by the emergence of the national monarchies 201by the end of the Middle Age which took its final shape in the 19th century. Nation-state which had been a globally prevalent political organization style since the second half of the 20 century has been an issue of discussion is a constant debate. For the time being almost all of the countries that are member of UN are nation-states. In Turkey, when the globalization debates are examined, it is observed that the they take place in two different basement. While one group has a positive tendency towards globalization, another has a negative approach. The positive approach claims that in the process of globalization, the world has became a“global village”on a global scale together with movement and circulation. It is pointed out that globalization will enable developing countries to become prosperous and rich in addition it will also help developed countries to become even richer. The ones who have a negative attitude towards globalization claim that it makes polarization worse and add that globalization is not a new concept but has a different meaning for different groups in different countries. People who are against globalization don't share the opinion that globalization helps developing countries to improve and develop. The thesis 'nation-state sovereignty has come to an end' which mentioned in the results of globalization process is far from the realities. The global economic relations and trade trends are realized in the direction of nation-state power competitions. Besides, the extraordinary interest of international business circles to the World Trade Organization, the agreements of customs tariffs, the executions of governments on protection of agreement and copyrights are some of significant signs that nation-state still exist with its all features. However this situation indicates a state that the concept of nation-sate should be accepted as a basic unit in the international area. Thus, it can be reached a position that all the nations can control the world economy together. In conclusion international cultural relations and dialogs and any type of communication of information are factors that have impact on social productivity. Nation states will continue its existence without any alternative. 202

Benzer Tezler

  1. 1980 sonrası milliyetçilik akımlarının İbn-i Haldun'un asabiye modeli bağlamında değerlendirilmesi

    The assestment of national movements with the context of İbn-i Haldun's asabiya concept after the 1980?s

    MEHMET HİŞYAR KORKUSUZ

    Doktora

    Türkçe

    Türkçe

    2010

    Siyasal BilimlerMarmara Üniversitesi

    Kamu Yönetimi Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. HÜLYA F. BAYKAL

  2. Dünyada globalleşme eğilimi ve işletmeye etkileri

    Başlık çevirisi yok

    SEVGİ KALKAN

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    1994

    İşletmeİstanbul Üniversitesi

    Organizasyon ve İşletme Politikaları Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. YILDIRIM ÖNER

  3. İsveç'te yabancı işçi çalıştıran işletmelerin Türk çalışanlarla yaşadıkları iletişim sorunları

    Communication problems between business,which hired foreing employers, and Turkish employers in Sweden

    HÜSEYİN BALLİ

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2007

    İşletmeMarmara Üniversitesi

    İşletme Ana Bilim Dalı

    YRD. DOÇ. DR. SALİM ATAY

  4. Globalleşme sürecinde küçük ve orta boy işletmelerin dışa açılmadaki başlıca örgütlenme modelleri ve uygulama örnekleri

    Başlık çevirisi yok

    MAHMUT TÜRKMEN

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    1999

    İşletmeMarmara Üniversitesi

    İşletme Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. CANAN ÇETİN

  5. Globalleşme sürecinde işletmelerin işbirliği yönelimleri ve birlikte kalkınma modeli

    Cooperation aims and developing methods for companies in globalizations process

    MURAT ULUÇAY

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    1999

    İşletmeDumlupınar Üniversitesi

    İşletme Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. RIZA AŞIKOĞLU