Geri Dön

Şizofreni-obsesif kompulsif bozukluk birlikteliği

The co-occurrence of schizophrenia and obsessive compulsive disorder

  1. Tez No: 165064
  2. Yazar: HANDE KARAKILIÇ
  3. Danışmanlar: PROF.DR. SELÇUK CANDANSAYAR
  4. Tez Türü: Tıpta Uzmanlık
  5. Konular: Psikiyatri, Psychiatry
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 2005
  8. Dil: Türkçe
  9. Üniversite: Gazi Üniversitesi
  10. Enstitü: Tıp Fakültesi
  11. Ana Bilim Dalı: Psikiyatri Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
  13. Sayfa Sayısı: 140

Özet

113 ÖZET Türkiye'de büyük şehirde bir üniversite hastanesine başvuran ve yatırılan şizofreni hastalarından oluşan bir örneklem üzerinden yürütülen bu çalışmada, hem çağdaş literatürde bildirilen aralık içinde yer alan, hem de yine Türkiye'de benzer koşullarda yürütülen başka bir tez çalışmasındakiyle (26) yaklaşık aynı oranda, yani %16,9 oranında yaşam-boyu OKB yaygınlık oranı tespit edildi. Hem hastalarla, hem takip eden klinisyenlerle görüşmeler yapıldı; sosyodemografik bilgi elde etmek için hasta profili dolduruldu; BPRS, SAPS, SANS, YBOKSKL, YBOKÖ, CŞDÖ, ML ve EBDÖ uygulandı. OKB'un eşlik ettiği ve etmediği gruplar sosyodemografik ve klinik değişkenler açısından karşılaştırıldı. Tüm diğer sosyodemografik değişkenlerde anlamlı fark tespit edilmemesine rağmen, cinsiyet ve kardeş sayısı değişkenleri açısından istatistiksel olarak anlamlı fark bulundu. OKB eşlik eden grupta erkek cinsiyetin ağırlıkta olduğu ve daha az kalabalık ailelere mensup olma eğilimi olduğu izlendi. Çağdaş literatürde şizofreni-OKB birlikteliğiyle ilgili çoğunlukla düşük sosyal işlevsellik, daha uzun hastaneye yatış süreleri, daha çok nörobilişsel defisit ve tedaviye daha çok direnç yönünde bulgular elde edilmiştir. Bu bulgulardan farklı olarak, OKB eşlik eden grup meslek, çalışma durumu, sosyoekonomik düzey ve köken açısından istatistiksel anlam teşkil edecek düzeyde daha düşkün veya daha düşük işlevselliğe sahip bulunmadıysa da, yine de bu değişkenler yakından incelendiğinde bu yönde yorumlanabilecek eğilimler olduğu izlendi. Literatürde şizofreni-OKB birlikteliğinde izlenen semptomatolojiyle ilgili ise, daha şiddetli, daha hafif belirti şiddetinin yanısıra, fark olmadığı yönünde bulgular saptanmış, çelişkili sonuçlar bildirilmiştir. Bu çalışmada klinik değişkenler karşılaştırıldığında, OKB eşlik eden grupta şizofreni başlangıç yaşının anlamlı derecede daha erken olması ve SANS'ın avolisyon-apati altölçek puanının anlamlı derecede düşük olması dışında bir farklılık izlenmedi. Bu altölçeğin öz bakım ve temizlik, iş veya okulda sebatsızlık ve fiziksel hareketsizlik gibi hastanın genel durumuna ve işlevselliğine ait alanları kapsadığı düşünülürse, bu bulgu OKB eşlik eden grubun genel durumunun daha kötü, işlevselliğinin daha düşük olduğu savının aleyhine yorumlanabilecek bir bulgudur. Tabii çalışmamızda işlevselliği doğrudan ölçen ölçeklerin kullanılmamış olması belirgin bir kısıtlılıktır. Sonuç olarak, bizim çalışmamızda elde edilen bulguların alttip/komorbidite tartışmasının neresinde yer aldığı konusunda muvakkaten bazı yorumlarda bulunulabilir. Şizofreni'de OKB yaygınlık oranının genel popülasyondakinden daha yüksek bulunması, komorbidite varsayımı aleyhine bir bulgu olsa da, tek başına alttip114 varsayımı lehine de değerlendirilemez. Yine ŞO grubunda şizofreni başlangıç yaşının daha erken bulunması alttip varsayımı lehineyken; kardeş sayısının daha az bulunması, saptanan OKS'lerin gerek nitelik, gerek nicelik açısından OKB hastalarındakine benzemesi komorbidite varsayımı lehine yorumlanabilecek bulgulardır. Fakat bu çalışmada ŞO grubunun gerek sosyodemografik, gerek klinik değişkenler açısından Ş grubundan farklı ve ayırt edici özelliklere sahip bulunmamış olması, ayrıca şizofreni belirtileriyle OKS'ler arasında korelasyon saptanmamış olması, şizofreni-OKB birlikteliği olan grubun şizofreni'nin bir alttipini yanıstmadığını düşündürmektedir. Ayrıca bu bulgular şizofreni-OKB birlikteliğinin şizofreni ve OKB'un ayrı iki olgu olarak komorbiditesinin bir yansıması olduğu görüşünü de tam olarak desteklememektedir. Yorumumuz, bu hastalarda izlenen OKS'lerin ayrı bir alttip veya hastalık olarak değil, şizofreni'nin bir bileşeni olarak gözlenebildiği yönündedir. Terminolojik çeşitliliği nozolojik karmaşıklığın -ve de karmaşanın?- yansıması olarak değerlendirdiğimizden, henüz hem sınırlan ve ölçütleri belirsiz ve kesinleşmemiş olan, hem de karşıladıkları içerik araştırmacıdan araştırmacıya farklılık gösteren“atipik OKB”,“şizo-obsesyon”terimleri yerine, şizofreni- OKB veya OKB-şizofreni birlikteliği gibi terimlerin yeğlenmesi önerilir. Yine şizofreni-OKB birlikteliğiyle ilgili araştırmalarda sıklıkla tartışılan belli başlı konularla ilgili de bazı önerilerde bulunabilir. Metodolojiyle ilgili önerilerimiz, gerek birincil tanı kovmada, gerek eşlik eden patolojinin tespitinde yapılandırılmış görüşme araçlarının kullanılması, psikotik hastalarda OKS'lerin saptanmasındaki zorluğun göz ardı edilmemesi ve bunların atlanmasını azaltmak için hasta görüşmelerine ek olarak dıştan gözlemcilerin bilgisine başvurulması, ayrıca uygun ölçeklerin seçilmesi, hatta psikotik hasta popülasyonlarına uygun yeni ölçeklerin geliştirilip test edilmesi şeklinde sıralanabilir. İçgörünün hem kavramsal olarak tanımlanmasında, hem de ölçümünde süregiden muğlaklığın ötesine geçilip, araştırmalarda içgörü yelpazesi üzerinde yer alan“aradaki”vakaları atlamamak için içgörünün ikili bir değişkenden ziyade sürekli bir değişken olarak ele alınması, yine uygun ölçeklerin seçilmesinin ve geliştirilmesinin önemi vurgulanabilir. Gelecekteki çalışmalarda, planlama aşamasında metodolojiye özen gösterilmesi, uygulanan psikoterapi ve/veya alınan ilaç tedavisi, tedaviye yanıt, uzun vadede prognoz gibi değişkenleri incelenmeye odaklanması ve sistematik aile çalışmalarının sayısının artırılması yönünde önerilerde bulunulabilinir.

Özet (Çeviri)

Özet çevirisi mevcut değil.

Benzer Tezler

  1. Şizofreniye eşlik eden obsesif ve kompulsiv belirtilerin klinik değişkenlerle ilşkisi

    Relationship of obsessive and compulsive symptoms in schizophrenic patients and clinical variables

    UFUK HAMURCU

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2004

    PsikiyatriGATA

    Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı

    PROF. SALİH BATTAL

  2. Şizofreni spektrum bozukluğunda obsesif kompulsif belirtiler: Uzunlamasına naturalistik bir çalışma

    Obsessive compulsive disorders in schizophrenia spectrum disorders: A naturalistic longitidinal study

    TUBA ÇIRAKOĞLU

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2017

    PsikiyatriSağlık Bilimleri Üniversitesi

    Psikiyatri Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. MURAT ERKIRAN

  3. DSM-V tanı sistemine göre obsesif kompulsif bozukluk ve ilişkili bozukluklar tanısı alan çocuk ve ergenlerin pediatrik akut nöropsikiyatrik sendrom ilişkisi, ana ve serum ıga düzeyleri

    The relationship between obsessive compulsive disorder and related disorders and pediatric acute neuropsychiatric syndrome, serum iga and ana levels according to DMS-V classification system

    ZEYNEP TUNÇ

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2017

    PsikiyatriÇukurova Üniversitesi

    Çocuk Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. GONCA ÇELİK

  4. Obsesif kompulsif bozuklukta içselleştirilmiş damgalanma ve ilişkili değişkenlerin araştırılması

    Investigation of internalized stigma and its correlates in obsessive compulsive disorder

    MÜGE ELBİR

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2020

    PsikiyatriManisa Celal Bayar Üniversitesi

    Psikiyatri Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. EMİN ORYAL TAŞKIN

  5. Şizofreni ve obsesif kompulsif bozukluk eştanısında nöropsikolojik değerlendirme ve silik nörolojik belirtiler: Spektrum kavramı açısından yaklaşım

    Neuropsychological assessment and neurological soft signs in the comorbidity of schziphrenia and obsessive compulsive disorder: The concept of spectrum perspective

    SELİM TÜMKAYA

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2006

    PsikiyatriPamukkale Üniversitesi

    Psikiyatri Ana Bilim Dalı

    DOÇ.DR. FİLİZ KARADAĞ