Relationship between the NAT genetic polymorphism and susceptibility to prostate cancer
NAT genetik polimorfizmi ile prostat kanserine yakalanma yatkınlığı arasındaki ilişki
- Tez No: 176777
- Danışmanlar: PROF. DR. TÜLİN GÜRAY
- Tez Türü: Yüksek Lisans
- Konular: Biyoloji, Biology
- Anahtar Kelimeler: N-Asetiltransferaz, Glutatyon S-Transferaz, Prostat Kanseri, N-Acetyltransferase, Glutathione-S Transferase, Prostate Cancer
- Yıl: 2008
- Dil: İngilizce
- Üniversite: Orta Doğu Teknik Üniversitesi
- Enstitü: Fen Bilimleri Enstitüsü
- Ana Bilim Dalı: Biyoloji Ana Bilim Dalı
- Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
- Sayfa Sayısı: 81
Özet
Prostat kanseri, son yıllarda bir çok ülkede, erkekler arasında yaşla birlikte artış gösteren ve sıklıkla rastlanılan kanser tiplerinden biridir. Prostat kanseri vaka ve ölüm oranları dünya çapında eşit bir dağılım göstermemektedir. Aile geçmişi ispatlanmış bir risk faktörü olmakla birlikte, otozomal dominant ve X'e bağlı geçişin, ailelerde prostat kanserine yatkınlığı arttırdığı gözlemlenmiştir. Aday genlerin sayısında artışa veya kalıtımsal prostat kanserine yatkınlık saptanmasına rağmen, populasyondaki prostat kanseri vakalarının sadece 5-10%' i temel yatkınlık genlerinden meydana gelmektedir. Prostat kanseri oluşumundaki risk faktörlerinden bazıları ilerlemiş yaş, androjen metabolizması, etnik köken ve genetik geçmiştir. Diğer genetik faktörler, prostat kanseri için risk oluşturan çevresel faktörlerle birlikte toplumsal sağlık açısından daha çok önem teşkil etmektedir. Prostat kanseri riski ile alakalı olabilen genetik polimorfizm, yüksek penetrans gösteren kansere yatkınlık genlerine nazaran daha yaygındır. Bu çalışmada, N-asetiltransferaz 2 (NAT2) ve glutatyon S-transferazların (GST) etkisinin araştırılmasının sebebi bu genlerdeki polimorfizmin enzim aktivitesinde dolayısıyla da ksenobiyotik bileşiklerinin biyotransformasyon kapasitelerinde değişikliğe neden olmalarıdır. NAT2, GSTM1 ve GSTT1 genotipleri ve prostat kanseri oluşumu arasındaki potansiyel bağlantıyı değerlendirmek için, Türk populasyonunda histolojik olarak tanısı konmuş 30 prostat kanseri vakası, daha önce kanser tanısı konmamış 67 kontrol, hasta-kontrol çalışması kapsamında incelenmiştir. GSTM1 ve GSTT1 genotiplerinde hasta ve kontrol grubunda istatiksel olarak bir farklılık bulunmamıştır. Ancak, GSTM1 sıfır genotipi 60%' lık bir frekansla hasta grubunda daha fazla yaygınlık göstermiştir. NAT2 yavaş asetilatör genotipinin frekansı hasta grubunda 80% kontrol grubunda 50,7% olarak saptanmıştır. NAT2 hızlı asetilatör genotipi prostat kanseri ile bir ilişki göstermemiştir. Sonuçlar, GSTM1 sıfır genotipinin, özellikle NAT2 yavaş asetilatör genotipiyle birlikte bulunduğu durumlarda prostat kanseri için risk faktörü oluşturduğunu göstermektedir. Bu ilişkinin varlığı ve gücünü doğrulamak için, gelecekte uygun, rastgele ve daha büyük sayıda örnekle çalışmak uygun olacaktır.
Özet (Çeviri)
Prostate cancer (PCa) is one of the most prevelant cancers in males in many countries, increasing in frequency with age. PCa incidence and mortality rates are not evenly distributed worldwide. Family history is an established risk factor for prostate cancer and families demonstrating autosomal dominant or X-linked transmission of susceptibility have been observed. Although an increasing number of candidate genes or hereditary prostate cancer susceptibility have been identified, only 5 to 10 percent of prostate cancer cases in the population may arise from major susceptibility genes. A few risk factors for PCa development are advanced age, an intact androgen metabolism, ethnicity, and genetic background. Other genetic factors, in combination with possible environmental risk factors for prostate cancer, may have greater public health importance. Genetic polymorphisms that may be associated with prostate cancer risk are much more common in the population than are high-penetrance cancer susceptibility genes. In this study, the effect of N-acetyltransferase 2 (NAT2) and Glutathione S-transferases (GSTM1 and GSTT1) were investigated, since polymorphism in these genes may alter their enzymatic activity and, therefore, their capacity to biotransform xenobiotic compounds. In order to evaluate the potential association between NAT2 , GSTM1 and GSTT1 genotypes and prostate cancer risk, a hospital based case control study was carried out in a Turkish population consisting of 30 histologically confirmed incident prostate cancer cases and 67 control subjects with no present or previous history of cancer. The GSTM1 and GSTT1 genotypes showed no significant differences between case and control groups, with respect to their frequencies and it was observed that GSTM1 null genotype was more common in cases with a 60% frequency. Even though the frequency of slow NAT2 acetylator genotype was 80% in cases and 50,7% in controls NAT2 rapid acetylator showed no association with prostate cancer statistically. These results suggested that GSTM1 null genotype is a susceptibility factor for prostate cancer, particularly in the presence of NAT2 slow acetylator genotype with no significance. Further studies with a larger size are required to confirm the presence and significance of this relationship.
Benzer Tezler
- Vitiligoda Glutatyon-S-Transferaz, N-Asetil Transferaz, Sitokrom P-450 Gen Polimorfizmleri
Glutathione-S-transferase, N-acetyltransferase, Cytochrome P-450 Gene Polymorphisms İn Vitiligo
DİLEK ÜSTÜNSOY
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
2008
DermatolojiMersin ÜniversitesiDermatoloji Ana Bilim Dalı
DOÇ. DR. AYÇA CORDAN YAZICI
- Obeziteden bağımsız olarak obstüktif uyku apne sendromu ile insülin direnci arasındaki ilişki
The relationship between insulin resistance and obstructive sleep apnea syndrome independent of obesity
NESLİHAN BİNAY
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
2008
Endokrinoloji ve Metabolizma HastalıklarıDüzce Üniversitesiİç Hastalıkları Ana Bilim Dalı
YRD. DOÇ. DR. HAKAN CİNEMRE
- Bilinçli farkındalığın, mutlak gerçek ihtiyacı ile ruh sağlığı arasındaki ilişkide aracı değişken rolü
The mi̇ndfulness's medi̇ational role in between the need for absolute truth and mental health
MERVE CANSU TACI
Yüksek Lisans
Türkçe
2017
Psikolojiİstanbul Arel ÜniversitesiKlinik Psikoloji Ana Bilim Dalı
YRD. DOÇ. DR. MURAT ARTIRAN
- Preauriküler bölgenin anatomik özellikleri ve klinik önemi
Anatomical features and clinical importance of preauricular region
EMRE KAYGIN
- Sosyal medya kullanımının kurumsal yenilikçi itibar üzerindeki etkisi üzerine bir araştırma
A research in effects of social media usage on the corporate innovative reputation
ELİF YURDAKUL COŞKUNKURT