Geri Dön

Özelleştirme -Boyutları, seçilmiş ülkelerde deneyimler ve Türkiye uygulamaları

Başlık çevirisi mevcut değil.

  1. Tez No: 36714
  2. Yazar: GÜLSEVİL YILDIZ
  3. Danışmanlar: PROF.DR. R. METİN TÜRKO
  4. Tez Türü: Doktora
  5. Konular: İşletme, Business Administration
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 1994
  8. Dil: Türkçe
  9. Üniversite: Atatürk Üniversitesi
  10. Enstitü: Sosyal Bilimler Enstitüsü
  11. Ana Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
  12. Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
  13. Sayfa Sayısı: 110

Özet

SONUÇ: ÖZET VE ÖNERİLER ABD hariç dünyada birçok ülke kalkınma sürecini başlatmak ve devam ettirmek amacıyla KİTleri kurmuştur. ABD'de kalkınma özel sektör öncülüğünde başlatılmış ve geliştirilmiştir. Dolayısıyla diğer ülkelerde kalkınmanın başlatılması ve geliştirilmesinde KİT'lerin rolü ve önemi inkâr edilemez. Özellikle bütün dünya ülkelerinde yaşanan ve etkili olan 1930 dünya ekonomik krizi KİT'lerin kurulması ve yaygınlaşmasında etkili olmuştur, özel sektör sermaye yetersizliği gerçeği, buna karşılık kalkınma sürecinin başlatılması gerekliliği hükümetleri KİT'ler aracılığıyla ekonomik hayatta aktif rol oynamaya yöneltmiştir. Ülkemiz için dünya ekonomik krizinin yanısıra, daha önce yaşanan uzun savaş yılları da ülkemizde sermaye birikiminin ve girişimci ruhunun gelişmesini olumsuz yönde etkilemiştir. Zira Osmanlı imparatorluğu döneminde Türkler daha ziyade memuriyetle ilgilenmiş, ticaret ve küçük sanayi ülkedeki azınlıklar tarafından yürütülmüştür. Diğer taraftan bütün ülkeler 1930 ekonomik krizinden etkilenirken eski Sovyetler Birliği'nde krizin hissedilmemesi ve SSCB'nin gelişmesini sürdürmesi ülkemizde kalkınmanın devlet eliyle yürütülmesinde ve KİT'in kurulup yaygınlaşmasında kısmen etkili olmuştur. KİT'lerin kalkınma sürecinin başlatılıp geliştirilmesinde önemli rol oynadıkları bir gerçekken, kuruldukları tarihden günümüze kadar sorunlarıyla birlikte geldikleri de bir gerçektir. Hemen her dönemde KİT'ler üzerinde ağır bir şekilde hissedilen bürokratik ve politik baskılar, sözkonusu kuruluşların kârlı ve verimli çalışmalarını engellemiştir. Diğer taraftan aşırı ve kalifiye olmayan personel istihdamı, düşük kapasite ve yüksek maliyetle çalışma bu kuruluşları zarar eden kuruluşlar haline getirmiştir. Ayrıca devlet batmaz mantığıyla çalışan, zararlarını hazineden karşılayan dolayısıyla temel girdileri üretmeleri nedeniyle enflasyonun en önemli kaynağı olarak gösterilen KİT'ler günümüzde yoğun eleştirilere hedef olmuş ve sorgulanmıştır. KİT'lerin yukarıda sözünü ettiğimiz sorunlarını çözmek ve onları kaynak israfına neden olmayan, kârlı ve verimli kuruluşlar haline getirmek içfri çok çeşitli çalışmalar ve öneriler getirilmiştir. Getirilen bir öneri de KİT sorunlarının bütün yönleriyle ele alınarak incelenmesi ve bu sorunların çözümüne yönelik çeşitli önlemler almak suretiyle bu kuruluşları etkin ve verimli bir yapıya kavuşturduktan sonra, yönetimde özerklik sağlanmasıdır. Ancak unutulmaması gerekir ki.KİT'ler üzerindeki siyasi baskı kalkmadıkça özerklik verilmesi önerisi pek gerçekçi değildir.98 Günümüzde KİT'leri ekonomiye kazandırmanın dolayısıyla KİT sorunlarını çözmenin en gerçekçi yolunun özelleştirme olduğu yaygın bir şekilde benimsenmektedir. Özelleştirme kavramı ilk olarak 1969 yılında yayınlanan“The Age of Discontinuity”adlı eserinde Peter F. Drucker tarafından ortaya atılmıştır. Hükümetlerin kamuya ait şirket ve sanayileri elden çıkarmaları anlamında kullanılan özelleştirme bütün dünyada Latin Amerika'dan Uzak Doğu'ya, hatta sosyalist ülkelerde dahi uygulama alanı bulabilmektedir. Serbest piyasa ekonomisinin bir gereği olarak savunulan özelleştirmenin ana amacı, iktisadi yapının güçlü bir özel sektöre sahip olmasını ve böylece kalkınma sürecinin özel sektör öncülüğünde devam ettirilmesini sağlamaktır. Özelleştirilecek KİT'lerin hisse senetlerinin halka satılması suretiyle mülkiyetin tabana yayılması, dolayısıyla sermaye piyasasının geliştirilmesi özelleştirmenin bir başka amacıdır. Diğer taraftan ekonominin dışa açılması ve rekabetin oluşturulması özelleştirmenin diğer önemli amaçlarındandır. Son yıllarda ekonomide devlet müdahalesi eğilimi, yani mal ve hizmetlerin kamu kesimince sağlanması deneyimi ciddi bir şekilde sorgulanmaya başlanmış, sonuçta devlet işletmeciliğinin başarılı olmadığı kanısına varılmıştır. Bu nedenle devletin ekonomideki rolünü azaltmak, yani devleti küçültmek felsefesi giderek yaygınlaşmıştır. Dolayısıyla“devlet ekonomide aktif rol oynamamalı, düzenleyici rol üstlenmelidir”, anlayışı çerçevesinde özelleştirme yapılmaktadır. Güçlü, fakat küçük bir devlet anlayışı ülkeleri özelleştirmeye götüren önemli bir nedendir. Bu anlayışta devletin asli görevi temel alt yapı, milli savunma ve adalet hizmetlerini yerine getirmektir. Zira bütün dünyada İkinci Dünya Savaşından bu yana devlet programlarının ve devlet uygulamalarının uğradığı başarısızlıklar, vergilendirme ve harcama yoluyla elde edilebileceklerin bir sınırının olduğu ve son olarak da, devletin gelir yaratma yeteneğinin sınırlı olduğunun bilinmesi ve kabul edilmesi devlet anlayışındaki bu değişikliğin dolayısıyla özelleştirmenin haklı nedenleridir. Günümüz anlamında ilk özelleştirme deneyimi ingiltere'de Margaret Thactcher döneminde başlatılmış ve başarılı sonuçlar elde edilmiştir, ingiltere'de özelleştirmenin ana amacı kamu sektörü kaynak açıklarından doğan ve batı standartlarına göre yüksek oranlara varan enflasyonun hızını düşürmek, kamu kuruluşlarının hisse senetlerinin halka satılması suretiyle hem hisse senedine yatırım yapma alışkanlığını sağlamak, hem de sermaye mülkiyetinin yaygınlaştırılması özelleştirmenin bir başka amacını oluşturmaktadır. Thatcher'in hedefi, her ingiliz vatandaşını kendi evinin sahibi yapmak99 ve şirketlerden hisse senedi edinebilecek bir duruma getirmektir. Thatcher bu hedefini yakalamıştır. Zira 1987'de İngiltere'de hisse senedi sahibi olanların sayısı 1979 yılına göre %28, kendi evinin sahibi olanların sayısı da yine 1979 yılına göre %13 oranında artmıştır. Kısa bir sürede elde edilen bu başarı, İngiltere'de özelleştirme uygulamalarının desteklenmesine yardımcı olmuştur. İngiltere'deki bu başarılı uygulama diğer ülkelere de örnek teşkil etmiştir. Diğer ilginç özelleştirme uygulaması ABD'de olmuştur. Zaten özel sektör ağırlıklı olan ABD ekonomisinde özelleştirme özellikle kamu hizmetleri alanında hızla sürdürülmektedir. Bugün ABD'de kamu hizmetlerinin önemli bir bölümü özelleştirilmiş, çoğunlukla belediye hizmetleri özel kesim tarafından yapılmaktadır. ABD'de yerel yönetimleri özelleştirmeye yönelten en önemli faktör maliyetlerdeki düşüştür. Bugün ABD'de hapishanelerin dahi özelleştirilmesi söz konusudur. ABD'de ki ilginç bir gelişme de insanları sosyal sisteme bağımlılıktan kurtarıp özel sektöre kanalize etme çerçevesinde yürütülen ülke çapındaki harekettir. Ülkenin yoksul ailelerini ve çocuklarını yoksulluktan kurtarmanın yolu refah devleti yardımına sığınmak değil, istihdam olanakları yaratmaktan geçmektedir. Sonuçta ABD'de refah devleti anlayışı yerini“çalışma politikası”anlayışına bırakmıştır. Zira insanların çalışarak daha mutlu ve başarılı olacaklarına inanılmaktadır. Çünkü sosyal güvenlik sistemi insanların çalışma istek ve arzusunu körelttiği gibi insanları evlilik ve düzenli bir aile yaşamından da soğuttuğu gerçeği ortaya çıkmıştır. Sosyalist bir ülke olan Macaristan'da da özelleştirme uygulamaları hızla devam etmektedir. Devlete ait olan mağazalar zarar ettikleri için kapatılabilmekte, yine devlete ait işyerleri buralarda çalışanlara veya gerçek kişilere kiralanabilmektedir. Böylece ulusal üretim imkanlarından maximum seviyede faydalanmak amaçlanmaktadır. Kamu sektöründe çalışan işçilere ikinci bir işte çalışma olanağının yasal olduğu Macaristan'da getirilen teşviklerle ülkede üretim ve kalitenin artmasına, ayrıca 1972 yılında yabancılarla ortak yatırımlar yapılmasına izin verilmesiyle, ülkeye önemli ölçüde yabancı sermaye, bilgi ve teknoloji transferine neden olmuştur. Bugün Avrupa ve ABD'nin büyük şirketleri Macaristan'da önemli ölçüde yatırım yapmışlardır. Bu gelişmelerin sonucunda Macaristan'da tüketimin hızla arttığı özel teşebbüsün küçük çapta da olsa önemli gelişmeler kaydettiği görülmektedir. Özelleştirme konusundaki diğer ülke deneyimleri ve sonuçları ülkemizde de yakından takip edilmekte ve çalışmalar yapılmaktadır. Bu doğrultuda 1980 yılında 24 Ocak kararları olarak bilinen ekonomik istikrar tedbirleriyle ülkemizde karma100 ekonomi modelinden serbest piyasa ekonomisi modeline geçiş yolunda bazı kararlar alınmıştır. 24 Ocak kararlarının esas amacı serbest piyasa ekonomisine işlerlik kazandırmaktadır. Böylece KİT'lerin serbest piyasa ekonomisine entegrasyonuna çalışılmış ve bu amaçla bazı yasal düzenlemeler yapılmıştır. Bu amaçla KİT'lerde yapılan ilk önemli yasal düzenleme 2983 sayılı“Tasarrufların Teşviki ve Kamu Yatırımlarının Hızlandırılması Hakkındaki Kanun”ile yapılmıştır. Ardından 233 sayılı KHK ile özelleştirmeye imkan verecek şekilde değişiklik yapılmış ve son olarak da 3.6.1986 tarihinde 3291 sayılı özelleştirme kanunu yürürlüğe girmiştir. Bu yasal düzenlemeler yapılırken diğer taraftan KİT'lerin özelleştirilmesine yönelik bazı ön hazırlıklar yürütülmüştür. Ülkemizde özelleştirmeyle ilgili olarak hazırlık çalışmaları Dünya Bankası'nın finansman desteğiyle 11.12.1985 tarihinde imzalanan anlaşmayla ABD'li Morgan Guaranty Bank öncülüğünde Türkiye Sınai Kalkınma Bankası Sınai Yatırım ve Kredi Bankası, Yatırım Finansman A.Ş. ve Price Waterhouse / Muhaş A.Ş. ile birlikte yürütülmüştür. Hazırlanan master plan ile ülkemizde özelleştirilecek KİT'ler öncelik sırasına göre belirlenmiş ve özelleştirmede uygulanabilecek yöntemler belirlenmiştir. Ülkemizde de özelleştirmeyle amaçlanan KİT'lerin ekonomiye olan yükünü azaltmak, özelleştirilecek kuruluşların hisse senetlerinin borsada halka satışını sağlamak suretiyle hem sermaye piyasasını geliştirmek hem de mülkiyeti tabana yaymaktır, özelleştirmenin amaçları sıralamasında en son sırayı devlete ek bir gelir (kaynak) sağlamak gelmektedir. Bu amaçlar çerçevesinde yaklaşık on yıldır süren özelleştirme uygulamalarında istenilen başarıya ulaşıldığını söylemek mümkün değildir. Bu başarısızlığın en önemli nedeni, herşeyden önce özelleştirme konusu kamuoyunda tam olarak tartışılmamış, siyasi partiler arasında bu konuda bir fikir birliği edilememiş olmasıdır. Başka bir ifadeyle kamuoyu desteği sağlanamamış ve asgari müşterekler belirlenerek üzerinde uyuşma sağlanamamıştır. Diğer taraftan, ülkede yaşanan siyasi belirsizlikler, hemen hemen her iki yılda bir yapılan mahalli ve genel seçimler, referandumlar nedeniyle siyasi iktidarların ekonomide radikal kararlar gerektiren özelleştirme konusuna gereken önem ve hassasiyeti vermemeleri de başarısızlığa neden olarak gösterilebilir. Öte yandan özelleştirme ile ortaya çıkabilecek kısa vadeli en önemli sorun olan işsizlik sorununun çözümü için gerekli tedbirlerin alınmaması, bu konuda işçi sendikalarıyla işbirliğine gidilerek ortak önerilerin ve çarelerin belirlenmemesi özellikle işçi ve işçi sendikalarını özelleştirme çalışmalarına101 karşı getirmiş ve bu durum da özelleştirmeyi olumsuz yönde etkilemiştir. Özelleştirme uygulamalarında kullanılan“blok satış”yöntemi de özelleştirme uygulamalarına olan tepkiyi daha da artırmıştır. Çünkü özelleştirmeden beklenen mülkiyetin tabana yayılması, dolayısıyla özelleştirilen kuruluşların hisse senetlerinin borsada satılması suretiyle sermaye piyasasının geliştirilmesidir. Oysa blok satış uygulamasıyla bu beklenti kaybolmuştur. Özellikle ÇİTOSAN'a bağlı beş büyük çimento fabrikası ve uçak servis hizmetlerinin yabancılara blok satış şeklinde satılması büyük tepki toplamıştır. Ayrıca ülkede yaşanan terör olayları ve ekonomik istikrarsızlık özelleştirme uygulamalarını engelleyerek beklenen başarının elde edilmesini geciktirmiştir. Araştırmamızda örnek işletme olarak ele aldığımız Aşkale Çimento Sanayi T.A.Ş. Mayıs 1993 tarihinde ER-ÇİM-SAN Erzurum Çimento Sanayi A.Ş.'ne“blok satış”yöntemiyle satılarak özelleştirilmiştir. ER-ÇİM-SAN sözkonusu fabrikayı satın aldıktan sonra sermaye artırımına giderek halka açılmıştır. ER-ÇİMSAN'ın halka arzedilen toplam hisse senetlerinden %68.9'u halka, %29.9'u özel ve karni şirketlerine ve %1.2 si de fabrikada çalışanlara satılmıştır. Kamu şirketlerine satılan hisse senetleri de daha sonra halka satılmak suretiyle“şartlı”satılmıştır. Dolayısıyla Aşkale Çimento Fabrikasının özelleştirilmesinde mülkiyetin tabana yayılması amacı ön planda tutulmuş ve bu gerçekleştirilmiştir. Ayrıca Erzurum halkı da fabrikaya sahip çıkarak satış işlemine büyük ilgi göstermiştir. Diğer taraftan özelleştirmede yöre halkına öncelik verilmesi ve fabrikada çalışanlara da satış yapılması olumlu gelişmelerdir. Özelleştirme ile işçi çıkarılması sözkonusu olmamış, üretim kapasitesini de bir önceki yıla göre (1992 yılına göre) %24 artırarak 1993 yılını 84.970 milyon TL kârla kapatmıştır. 1993 yılında dağıtılacak temettü tutarı ise yaklaşık 49 milyar TL.dır. Henüz özelleştirmenin başlangıç safhalarında Aşkale Çimento fabrikasının elde ettiği bu sonuçlar son derece başarılı bulunmaktadır. Her ne kadar 1993 yılı analizlerinde kârlılık rasyoları önceki analiz dönemine göre (1988-1992 dönemi) kısmen düşük çıkmış olsa da, fabrikada özdenetim sağlanarak gelecek yıllarda olumlu yönde gelişmeler sağlanacağına inanıyoruz. Bu tesbitlerimizden sonra ülkemizde yapılacak özelleştirme çalışmalarıyla İlgili olarak şu öneriler sıralanabilir: 1- Her şeyden önce özelleştirme konusu siyasi iktidarın bir ekonomi politikası aracı olmamalıdır. Bu konuda tam bir kamuoyu desteği ve diğer siyasi partilerle asgari müşterekler sağlanmalıdır. Yani bugün alınan bir özelleştirme yarın bir kamulaştırma W W^\J0%^102 konusu olmamalıdır. 2- Özelleştirmeden beklenen başarıyı elde edebilmek için, özelleştirme konusu halka tanıtılmalı ve benimsetilmelidir. Özelleştirmenin ekonomik ve sosyal amaçları halka en ufak ayrıntısına kadar anlatılmalıdır. Çünkü güven unsuru çok büyük önem taşımaktadır. 3- Yapılacak özelleştirme uygulamalarında şeffaf davranmalı ve halka bilgi verilmelidir. Kapalı kapılar arkasında yapılacak özelleştirme uygulamaları halkın tepkisini toplayacaktır. 4- Özelleştirilecek kuruluşların öncelik sıralaması ve zamanlaması iyi yapılmalıdır. Başlangıçta yapılacak bir hata uygulamada başarı şansını azaltacaktır. Kârlı kuruluşlar öncelikle satışa çıkarılmalı, diğerleri gerekli reorganizasyon ve rehabilitasyon çalışmaları yapıldıktan sonra özelleştirilmelidir. 5- Özelleştirmeden devletin de halkın da zarar görmemesi için özelleştirilecek kuruluşların aktifleri iyi değerlendirilmeli, hisse senetlerinin fiyatları doğru tesbit edilmelidir. 6- Hisse senetlerinin satışında özelleştirilecek kuruluşta çalışanlara ve yöre halkına öncelik tanınmalıdır. Çalışanların hisse senedi edinebilmeleri için gerekirse sözkonusu kuruluşta“işçi katılım fonları”oluşturulmalı, ayrıca ödemelerde taksitlendirme gibi kolaylıklar sağlanmalıdır. 7- Kamu tekellerinden kurtulalım derken özel tekeller yaratmamak için bir kişinin veya kuruluşun satın alabileceği hisse senedi sayısı sınırlandırılmalıdır. 8- Ülkeye yabancı sermaye, bilgi ve teknoloji transferini sağlamak amacıyla yabancılara da satış yapılmalıdır. Ancak bunun da sınırlarının belirlenmesi gereklidir. 9- Sermaye piyasasının gelişmesi ve mülkiyetin tabana yayılması için“blok satış”yönteminden çok hisse senedi satış yöntemi benimsenmelidir. 10- Halkın gayrimenkul, altın ve döviz gibi spekülatif yatırımlar yerine hisse senedine yatırım yapması teşvik edilmelidir. 11- Özelleştirme çalışmalarından beklenen başarının sağlanabilmesi için özel sektör, üniversite, işçi sendikaları, sermaye piyasası, DPT gibi kuruluşlarla işbirliği yapılmalıdır. 12. özelleştirme kapsamına alınan kuruluşlarda çalışan personelin özelleştirme sonrası sosyal güvenlik ve istihdam imkânlarının sağlanması gerekir, işsizlik sigortası uygulaması, mesleki eğitim kurslarının açılması, kendi işini kurmak isteyenlere ucuz kredi verilmesi suretiyle ortaya çıkacak sorunlar çözülebilir.103 13. 3291 Sayılı özelleştirme Kanunu gelişen ve değişen ihtiyaçlar karşısında yetersiz kalmıştır. Zira özelleştirmenin çeşitli aşamalarında“Bakanlar Kurulu”,“Yüksek Planlama Kurulu”ve“Kamu Ortaklığı Yüksek Kurulu”gibi farklı kurulların yetki sahibi olması, her kurulun görev ve yetkisinde bulunan konularda alınması gereken kararların çıkarılmasında gecikmelere sebep olmaktadır. Bu nedenle ilgili mevzuatın tek bir metin haline getirilmesi, özelleştirmeye katkıda bulunacak çeşitli kamu ve özel kuruluşlar arasında koordinasyon sağlanması gerekmektedir. 14. özelleştirme kapsamındaki kuruluşların özelleştirilmesine ait kararların uygulanması konusunda bu kuruluşların yönetim kurullarına yetki verilmesi suretiyle olaya hız kazandırılabilir. Örneğin KİT'lere iştiraklerinin kendileri tarafından satılabilmesine veya tasfiyesine yetki verilebilir. 15. Kısa vadede yeterli kâr edemedikleri için, özelleştirilmesi zorlaşan kamu kuruluşlarında mali yapılarının düzeltilmesine yönelik rehabilitasyon çalışmaları yapılması bir zorunluluktur. Özellikle bu kuruluşların özelleştirilmesinde başarı elde edebilmek ve olayı hızlandırabilmek için söz konusu kuruluşların yönetimlerinin profesyonel yöneticilerden oluşturulması faydalı olacaktır.

Özet (Çeviri)

SUMMARY Privatisation, in general, is to turn over or to sell private enterprises (PEs) or its dependaries and partnerships to public sector by using various methods. Nowadays, the privatisation programme is used to give speed for running free market economy effectively. Thus, it is handled as a means of openning economy to outside, establishing a competitive economy and reducing state interference to the economy. The purpose of the privatisation is to split property over people, and so it contributes to improving capital markets. Another purpose of the privatisation is to reduce government interference over the economy in order to allow to run markets freely. It is aimed at reducing load of PEs on the state and so the state should realize infrastructure investments which one of the major task of the state, rapidly and use resources effectively. Privatisation programme which is used in area where from Latin America to Far-East Countries, from Aisa to European Countries, and even socialist countries, as a means of economic politics; it is certainly not considered an ideology. These countries which have different economic and politics structure are using privatisation programmes with various methods, but they always take same purposes into account. In order to mention about true and complete privatisation, after a legal arrangement, PEs share of at least % 51 should be sold to people and employees. This is done by selling methods (it involves direct and special selling methods of shares). This method is said to a complete privatisation because of transferring property to the people. Other methods without transferring property include public-private sector partnership, leasing, privilage, delegating, and transferring operating rights. According to the development of the privatisation in the world effected our country, Türkiye, and the free market economy has been accepted with January 24th, 1980 Decisions. Thus, governments have taken place privatisation programmes among their economic policies, they have put into effect various legal arrangements with regard to privatisation. By 1986, privatisation application has been started and by the end of 1993, 139 private enterprises have been privatised, and 2.324 billion Dollar is yielded. Privatisation applications which is going on approximately 9 years, and obtained revenues show that Turkey are not reached expected success from it. This is because governments in Turkey were not given good information about privatisation to the people, i.e., people's support was not obtained. Political stability and not getting consensus among all political parties in Turkey leads to failure and delays in privatisation too.

Benzer Tezler

  1. Türkiye ve seçilmiş ülkelerde kamu özel sektör ilişkisi ve deregülasyon (özelleştirme) örnekleri

    Public private sector relationship and deregulation (privatization) examples in Türkiye and selected countries

    ASLI ÖZGEN

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2024

    Kamu YönetimiTokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi

    Maliye Ana Bilim Dalı

    DR. ÖĞR. ÜYESİ KÜBRA GÖZEN BOZDOĞAN

  2. Üniter devletlerde yerelleşmenin kolluğa etkileri: Fransa, Birleşik Krallık, İspanya ve Türkiye örnekleri

    The effects of decentralization on law enforcement in unitary states: Examples of France, United Kingdom, Spain And Turkey

    ABDULLAH TANER DEMİROĞLU

    Doktora

    Türkçe

    Türkçe

    2021

    Kamu Yönetimiİnönü Üniversitesi

    Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. YUSUF KARAKILÇIK

  3. Hollanda hastalığı ile mücadelede seçilmiş ülke örnekleri üzerinden mali çözüm önerileri

    Financial solution offers via examples of selected country which contend with Dutch disease

    SENA MERT

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2019

    MaliyeManisa Celal Bayar Üniversitesi

    Maliye Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. BERNUR AÇIKGÖZ

  4. Dünya'da ve Türkiye'de emeklilik sistemleri ve bireysel emeklilik sisteminin ekonomik yapıya etkileri

    Başlık çevirisi yok

    DİNÇER TAYFUR

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2005

    Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileriAnadolu Üniversitesi

    Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Ana Bilim Dalı

    Y.DOÇ.DR. İLHAN ORAL

  5. Türkiye'de özelleştirme uygulamaları (Tüpraş örneği)

    The practices of privatization in Turkey (A case of Tüpraş)

    ERGÜN KAYA

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2004

    EkonomiCelal Bayar Üniversitesi

    İktisat Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. HÜSEYİN KARAKAYALI

  6. Reel sektörde ve bankacılık sektöründe özelleştirme (Dünyada ve Türkiye'de)

    Privatizations in real sector and banking sector (in World and Turkey)

    ÇİĞDEM GENÇ OKSAY

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2007

    BankacılıkMarmara Üniversitesi

    Sermaye Piyasası ve Borsa Ana Bilim Dalı

    PROF.DR. ERİŞAH ARICAN