Geri Dön

Plasenta previa olgularının retrospektif değerlendirilmesi

Retrospective evaluation of placenta previa cases

  1. Tez No: 635309
  2. Yazar: ASMAR HASANOVA
  3. Danışmanlar: UZMAN ZEYNEP SOYMAN
  4. Tez Türü: Tıpta Uzmanlık
  5. Konular: Kadın Hastalıkları ve Doğum, Obstetrics and Gynecology
  6. Anahtar Kelimeler: Placenta previa, cesarean, abnormal placental invasion, obstetric bleeding, maternal mortality
  7. Yıl: 2020
  8. Dil: Türkçe
  9. Üniversite: Sağlık Bilimleri Üniversitesi
  10. Enstitü: İstanbul Eğitim ve Araştırma Hastanesi
  11. Ana Bilim Dalı: Kadın Hastalıkları ve Doğum Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
  13. Sayfa Sayısı: 148

Özet

Amaç: Plasenta previa, uygun olmayan plasentasyonun bir sonucu olarak plasentanın internal servikal os üzerinde veya yakınında yerleşmiş olması durumudur. Son trimester kanamalarının en sık nedenidir. Masif antepartum, intrapartum kanama ve postpartum kanama, peripartum ve postpartum histerektomi, masif kan transfüzyonu ve sepsis gibi olumsuz sonuçlar ile ilişkilir. Bu nedenle maternal ve neonatal morbidite ve mortalitenin önemli bir nedenidir. Çalışmamızın amacı plasenta previa olgularının insidansını, klinik ve operatif özelliklerini incelemek ve gebelik sonuçları üzerine etkisini değerlendirmektir. Yöntem: Bu retrospektif çalışmaya 2017 Ocak-2019 Aralık tarihleri arasında Sağlık Bilimleri Üniversitesi İstanbul Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne başvurup plasenta previa tanısı alan 50 olgu dahil edildi. Çalışmaya dahil edilme kriterleri; 18-45 yaş aralığında olmak, son adet tarihine ve/ve ya ilk trimester ultasonuna göre 24 hafta ve üzeri tekil gebeliği olmak, plasenta previa tanısı almak, doğumunu hastanemizde yapmak ve tıbbi kayıtları eksiksiz olmak idi. Olguların demografik özellikleri, tanı konulduğundaki gebelik haftaları, geliş şikayetleri, tokoliz alıp almadıkları, doğum şekli (sezaryen/vajinal doğum), operasyon süreleri, cilt ve uterus insizyon tipleri, plasental invazyon varlığı, intraoperatif veya postoperatif yapılan kan transfüzyon tipleri ve miktarları, anestezi şekli (genel/spinal), operasyon sırasında veya operasyon sonrasında ek sütür veya cerrahi girişim ihtiyacı, anne yoğun bakım ihtiyacı ve süresi, maternal komplikasyonlar, maternal morbidite ve mortalite varlığı ,yenidoğan cinsiyeti ve ağırlığı, 1. ve 5. dakika Apgar skorları, yenidoğan yoğun bakım gereksinimi ve süresi, yenidoğan mortalite verileri kaydedildi. İstatistiksel analizde SPSS 26,0 programı kullanıldı. Bulgular: Bu çalışma süresince hastanemizde toplam 15798 doğumun olduğu saptandı.Yıllara göre sezaryen oranlarının son 3 yılda %44 oranında sabit olduğu ve % 50'nin altında olduğu tespit edildi. Plasenta previa oranları 2017 'de % 0,14 , 2018'de % 0,28 , 2019'da %0,54 olarak bulundu. Çalışma grubu yaş alt grublarına ayrıldığında plasenta previanın görülme sıklığı 26-30 ve 31-35 yaş gruplarında diğer gruplardan daha fazla bulundu. Olguların 26 `sında (%52) daha önce geçirilmiş sezaryen öyküsü yok iken , 24 hastanın (%48) en az bir defa sezaryen geçirdiği saptandı . Çalışmamızda, plasenta previa endikasyonu ile sezaryene alınan hastaların 29'una (%58) spinal anestezi, 13'üne(%26) genel anestezi , 8`ine (%16) kombine anestezi uygulandığı saptandı .50 hastanın 41 `inde (%82) pfannenstiel tipi cilt insizyonu, 9 hastada (%18) göbek altı median insizyon uygulandığı tespit edildi. Hastaların 41` ine (%82) uterin alt segment transvers insizyonu , 9 hastaya (%18 ) vertikal insizyon uygulandığı saptandı. Çalışmamıza dahil edilen 50 hastanın 34`üne (%68) sezaryen ,8 hastaya (%16) sezeryanla beraber tüp ligasyonu , 8 hastaya (%16) peripartum histerektomi yapıldığı tespit edildi . Sezaryene ek olarak 50 hastanın 7`sine bakri balon uygulanması , 3`üne bilateral uterin arter ligasyonu , 2 hastaya bakri balon uygulanmasıyla beraber bilateral uterin arter ligasyonu , 1 hastaya hipogastrik arter ligasyonu yapıldığı testpit edildi. Çalışmaya dahil edilen hastaların preoperatif ve postoperatif hemoglobin, hematokrit, beyaz küre ve platelet değerleri karşılaştırıldı .Preoperatif ve postoperatif hemogram parametreleri arasında istatiksel olarak anlamlı fark izlendi . Hastaların hiçbirisinde operasyon sırasında veya sonrasında mortalite izlenmedi. 3 hastada mesane yaralanması , 1 hastada enterokütan fistül , 1hastada postoperatif yara yeri enfeksyonu ve endometrit, 1 hastada postpartum kanama nedeniyle relaparotomi , 1 hastada masif kan trasfuzyonuna bağlı komplikasyonların geliştiği görüldü. 28 hastanın (%56) postoperatif dönemde yoğun bakım ihtiyacı olduğu tespit edildi. 50 hastanın 34 `inde (%68) plasenta invazyon anomalisi saptanmazken , 8 (%16) hastada plasenta akreata, 4 (%8 ) hastada plasenta inkreata, 4 (% 8) hastada plasenta perkreata tespit edildi. Toplam 50 hastanın yenidoğanları incelendiğinde 25 bebeğin (%50) yoğun bakım ihtiyacı olduğu bulundu.Yenidoğan cinsiyet ile gebelik haftası ve yenidoğan yoğun bakım ihtiyacı arasında anlamlı bir farklılık izlenmedi. (p=0,368 ;p˃0,05 ) 28 hafta altındakı yenidoğanların ortalama yoğun bakımda kalma süreleri 18,5 gün , 28h1g-34 haftada yenidoğanların ortalama yoğun bakımda kalma süreleri 13, 27 gün , 34h1g-37 hafta arasındaki yenidoğanların ortalama yoğun bakımda kalış süreleri 3,07 gün , 37 hafta üzerindeki yenidoğanlarda ortalama yoğun bakımda kalma süreleri 0,625 gün olduğu saptandı . Yogun bakm ihtiyaci olan 28 hafta altındaki 2 yenidoğanda mortalite olduğu bulundu. Sonuç: Plasenta previa maternal ve perinatal mortalite ve morbitide riskini artıran bir durumdur. Antepartum ve postpartum dönemde kanama, sezaryen doğum, sezaryen histerektomi, maternal ve fetal komplikasyon riski artmaktadır. Bu nedenle plasenta previa tanısı alan ve invazyon anomalisi düşünülen olgularda erken tanı ve yeterli preoperatif hazırlık çok önemlidir. Kan bankası ünitesi, erişkin ve yenidoğan yoğun bakım ünitesi olan tersiyel merkezlerde deneyimli ekipler tarafından bu olguların yönetimiyle maternal ve perinatal mortalite ve morbiditenin en aza indirileceğini düşünmekteyiz. Anahtar sözcükler : Plasenta previa , sezaryen, plasenta invazyon anomalisi, obstetrik kanama, maternal mortalite.

Özet (Çeviri)

Objective: Placenta previa is a condition characterized by implantation of the placenta over or close to the internal os of the cervix as a result of abnormal placentation. It is the most common cause of last trimester bleeding. It is associated with adverse outcomes such as massive antepartum, intrapartum and postpartum bleeding, peripartum and postpartum hysterectomy, massive blood transfusion, and sepsis. Therefore, it is an important cause of maternal and neonatal morbidity and mortality. The aim of our study is to examine the incidence, clinical, and operative characteristics of placenta previa cases and to evaluate its effect on pregnancy outcomes. Method: This retrospective study included 50 patients admitted to the Health Sciences University Istanbul Training and Research Hospital between January 2017 and December 2019 and diagnosed with placenta previa. The study inclusion criteria were as follows: an age range of 18-45 years, having a singleton pregnancy of 24 weeks' gestation or above according to the last menstrual date and/or first-trimester ultrasound, being diagnosed with placenta previa, giving birth in our hospital, and complete medical records. The patients' demographic characteristics, gestational age at the time of diagnosis, admission complaints, whether they received tocolysis, delivery type (cesarean section/vaginal delivery), operative times, skin and uterus incision types, presence of placental invasion, intraoperative or postoperative blood transfusion types and volumes, anesthesia type (general/spinal), requirement for additional sutures or surgical intervention during or after the operation, maternal intensive care requirement and duration, maternal complications, presence of maternal morbidity and mortality, newborn sex and weight, Apgar scores at 1 and 5 minutes, neonatal intensive care requirement and duration, and neonatal mortality data were recorded. SPSS Statistics 26,0 software was used for statistical analysis. Results: It was determined that a total of 15798 deliveries occurred in our hospital throughout the study period. By years, the cesarean rates were stable in the last 3 years with 44% and were below 50%. The rates of placenta previa were 0.14% in 2017, 0.28% in 2018, and 0.54% in 2019. When the study group was divided into age subgroups, the incidence of placenta previa was higher in the age groups of 26-30 years and 31-35 years compared to other groups. Of the patients, 26 (52%) had no history of previous cesarean section, while 24 (48%) had undergone cesarean section at least once. In our study, of the patients who underwent cesarean section for the indication of placenta previa, 29 (58%) received spinal anesthesia, 13 (26%) received general anesthesia, while 8 (16%) received combined anesthesia. Of the 50 patients, 41 (82%) were operated through a Pfannenstiel skin incision and 9 (18%) using an infra-umbilical median incision. Lower uterine segment transverse incision was performed on 41 (82%) patients and vertical incision on 9 patients (18%). Of the 50 patients included in our study, 34 (68%) underwent cesarean section, 8 (16%) underwent cesarean section and tubal ligation, and 8 (16%) underwent peripartum hysterectomy. In addition to cesarean section, 7 of the 50 patients underwent the Bakri balloon procedure, 3 underwent bilateral uterine artery ligation, 2 patients underwent the Bakri balloon procedure along with bilateral uterine artery ligation, and 1 patient underwent hypogastric (internal iliac) artery ligation. The preoperative and postoperative hemoglobin, hematocrit, white blood cell, and platelet values of the patients included in the study were compared. There was a statistically significant difference between the preoperative and postoperative hemogram parameters. None of the patients died during or after the operation. Three patients developed bladder injury-related complications, 1 patient developed enterocutaneous fistula, 1 patient developed postoperative wound infection and endometritis, 1 patient developed postpartum bleeding, and 1 patient developed massive blood transfusion-related complication. Twenty-eight patients (56%) required postoperative intensive care. While no placental invasion abnormality was identified in 34 (68%) of the 50 patients, placenta accreta was noted in 8 (16%) patients, placenta increta in 4 (8%) patients, and placenta percreta in 4 (8%) patients. When the newborns of a total of 50 patients were examined, it was found that 25 infants (50%) required intensive care. There was no significant difference between newborn sex and gestational age, and neonatal intensive care requirement (p=0.368; p˃0.05). The mean length of intensive care stay was 18.5 days in newborns with a gestational age under 28 weeks, 13.27 days in newborns with a gestational age of 28w1d-34 weeks, 3.07 days in newborns with a gestational age of 34w1d-37 weeks, and 0.625 days in newborns with a gestational age over 37 weeks. Two newborns with a gestational age under 28 weeks who required intensive care died. Conclusion: Placenta previa is a condition that increases the risk of maternal and perinatal mortality and morbidity. It increases the risk of antepartum and postpartum bleeding, cesarean delivery, cesarean hysterectomy, maternal and fetal complications. Therefore, early diagnosis and proper preoperative preparation are of great importance in patients who are diagnosed with placenta previa and who are considered to have invasion abnormality. We are of the opinion that maternal and perinatal mortality and morbidity will be minimized by the management of these patients by experienced teams in tertiary centers with blood bank units, adult and neonatal intensive care units.

Benzer Tezler

  1. Kliniğimizde opere edilen plasenta akreata spektrumu pozitif plasenta previa olgularının maternal ve perinatal sonuçlarının değerlendirilmesi

    Evaluation of maternal and perinatal outcomes of placenta accreta spectrum positive placenta previa cases operated in our clinic

    ZEHRA DOĞRU

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2023

    Kadın Hastalıkları ve DoğumSağlık Bilimleri Üniversitesi

    Kadın Hastalıkları ve Doğum Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. OĞUZ YÜCEL

  2. Anestezi yoğun bakımda obstetrik olguların retrospektif değerlendirilmesi

    Retrospective evaluation of obstetric patients in the anesthesia intensive care

    AYŞE BALABAN

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2016

    Anestezi ve ReanimasyonKahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi

    Anesteziyoloji ve Reanimasyon Ana Bilim Dalı

    YRD. DOÇ. DR. BORA BİLAL

  3. Dahiliye/hematoloji birimlerine başka klinikler tarafından değerlendirilmek üzere konsulte edilen ve dissemine intravasküler koagülasyon tanısı alan olguların retrospektif değerlendirilmesi

    Retrospective evaluation of cases consulted to haematology/ internal medicine by other clinics and diagnosed as disseminated intravascular coagulation

    ÖMER CANDAR

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2017

    HematolojiYüzüncü Yıl Üniversitesi

    İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. CENGİZ DEMİR

  4. Plasenta migrasyon ve invazyon anomalisi saptanan hastalarda fetal gelişimin değerlendirilmesi ve fetal gelişimin invazyonu öngörmedeki rolünün araştırılması

    Evaluation of fetal development in patients with placenta migration and invasion anomalies and investigation of the role of fetal development in predicting invasion

    EVRİM KOCA

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2024

    Kadın Hastalıkları ve DoğumSağlık Bilimleri Üniversitesi

    Kadın Hastalıkları ve Doğum Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. BURCU DİNÇGEZ

  5. Üçüncü basamak merkezde doğum yapmış kırk yaş üstü gebelerin maternal ve perinatal sonuçlarının değerlendirilmesi

    Evaluation of maternal and perinatal outcomes of pregnant women over forty years old who gave birth in a tertiary care center

    DİLARA ÖZER

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2024

    Kadın Hastalıkları ve DoğumSağlık Bilimleri Üniversitesi

    Kadın Hastalıkları ve Doğum Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. OĞUZ YÜCEL