Geri Dön

Bildung und zukünftige Vorstellungen von Familiengründung und Partnerschaftsbeziehungen bei (erwachsenen) Scheidungskindern : Eine empirische Studie

Ebeveynleri boşanmış genç yetişkinlerin eğitim ve gelecekte aile kurma ve partnerleri ile ilişkileri hakkındaki düşünceleri - Deneysel bir Analiz

  1. Tez No: 714090
  2. Yazar: BESRA TAŞ
  3. Danışmanlar: PROF. DR. ARNOLD LANGENMAYR, PROF. DR. ARMİN BERNHARD
  4. Tez Türü: Doktora
  5. Konular: Psikoloji, Psychology
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 2012
  8. Dil: Almanca
  9. Üniversite: Universität Duisburg-Essen
  10. Enstitü: Yurtdışı Enstitü
  11. Ana Bilim Dalı: Eğitim Bilimleri Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
  13. Sayfa Sayısı: 390

Özet

Tezin sorusu, hedefleri, bu araştırmanın amacı, ebeveynlerin boşanması ile çocukların aile hakkında ki fikirlerini ve eğitim geçmişini nasıl etkilediğini incelemek için bir pilot çalışma kullanmaktı. Çocuklukta veya ergenlikte (yani 18 yaşına kadar) ebeveynlerinin ayrılığını veya boşanmasını yaşayan çocukların veya ergenlerin, bir aile kurma ve partnerleri kurma fikirlerini ve eğitimlerini ve gelecekteki fikirlerini etkileyip etkilemediği ve ne ölçüde etkilediği analiz edilmiştir. Eğitim alanında, boşanma zamanıyla ilgili olarak, etkilerin ortaya çıkabileceği üç aşama arasında bir ayrım yapılmıştır: boşanma öncesi, boşanma sırasında ve sonrasında. Test kişilere, ebeveynlerinin ayrılması / boşanması nedeniyle öğrenme ve konsantrasyon zorluklarının yani sıra performans göstermeyi reddetme veya okul performansındaki düşüşten etkilenip etkilenmedikleri soruldu. Bu üç aşamada olası bir sosyal ve duygusal geri çekilme de soruldu. Ayrıca, bu üç aşamadaki çocukların ebeveynlerinin tartışmalarının ilgili kişileri ne ölçüde etkilediği de incelenmiştir. Çalışmanın ikinci kısmındaki amacı, yetişkin çocukların daha sonra bir aile veya bir partnerleri kurmayı nasıl hayal edeceklerini incelemekti. Araştırmanın ikince bölümünde, ebeveynleri boşanmış çocuklarının tepkileri ile sağlıklı ailelerde büyüyen ve yetişkinlerden oluşan bir kontrol grubunun tepkileri ile karşılaştırıldı. Burada ebeveynleri boşanmış çocukların ileride bir evlilik hayal edip edemeyecekleri araştırıldı. Boşanmadan etkilenen yetişkin çocukların gelecekte bir aile kurma veya partnerleri kurma konusunda ne gibi düşünceleri / fikirleri var? Daha sonra çocuk sahibi olmak isteyip istemedikleri? Bir aile kurma veya partnerleri kurma konusunda gelecekte sağlıklı bir aile içerisinde büyüyen yetişkinlerden daha fazla sorunları olup olmadığı? Aile kurma veya partnerleri ilişkileri hakkındaki fikirleri / düşünceleri, sağlıklı ailelerde büyüyen yetişkinlerden farklı mı, yani daha olumsuz mu veya daha şüpheci mi? Ya da aile kurma veya partnerleri ilişkileri konusundaki fikirleri / düşünceleri açısından daha mı zayıflar? 1.1 Çalışma tasarımı. Pilot çalışmanın araştırma projesi, nicel araştırma yöntemleri kullanılarak incelenmiştir. Ampirik araştırmanın metodolojik yaklaşımı yazılı bir anket olarak gerçekleştirildi. Anketler açık ve kapalı sorunlardan oluşuyordu ve kurum içinde geliştirildi. Katılanların çoğu Alman üniversite öğrencileriydi. Ebeveynleri boşanmış yetişkin çocukların % 84,0'ı Alman üniversite öğrencileriydi. Kontrol grubunda da % 82,0 ile katılanların büyük bir kısmı Alman üniversite öğrencilerinde oluşmaktaydı. Kalan anketler Duisburg-Essen Üniversitesi' nden farklı ülkelerden olan öğrenciler tarafından dolduruldu. Anketler seminerlerde, konferanslarda, üniversite kafelerinde dağıtıldı ve ardından tekrar toplantı. Bazı öğrenciler de anketleri eve götürdüler ve bir sonraki fırsatta geri verdiler. Çalışmadaki toplam katılımcı sayısı. Duisburg-Essen Üniversitesi'nden toplam 200 öğrenci bu pilot çalışmaya katıldı. Katılımcılar araştırma tasarımının özelliklerine göre seçildi ve sorgulandı. Örneklem boşanma geçmişine sahip N = 100 öğrenci (deney grubu) ve sağlıklı ailelerde büyüyen N = 100 öğrenciden (kontrol grubu) oluşmuştur. Araştırma dönemi: Deney grubu anketi 2008'den 2010'un başına kadar gerçekleştirildi. Anketlerin çoğu 2009 yılında dağıtılmış ve toplanmıştır. Kontrol grubunun sorgulanması 2009 ve 2010 yıllarında gerçekleştirildi. Kontrol grubu anketlerinin çoğu 2010 yılında işlenmiştir. Veri yönetimi: Anketten sonra, anketler ilk adımda tanımlayıcı olarak değerlendirildi. Daha sonra, ilgili değişkenlerin ölçekleme seviyesine bağlı olarak, çapraz tablolar, varyans analizleri, korelasyonlar veya t testler oluşturulmuş veya gerçekleştirilmiştir. 1. 2 Sonuçlar: Ebeveynleri boşanmış kız çocuklarıyla karşılaştırıldığında, ebeveynleri boşanmış erkek çocukları, öğrenme ve konsantrasyon güçlükleri, performansı reddetme ve okul performansında düşüş alanlarında daha az olumlu, anlamlı derecede daha kötü sonuçlar göstermektedir. Bu çalışmanın ilk bölümündeki ampirik çalışmanın sonuçları, boşanma evresinden önce ebeveynleri boşanan erkek çocukların okulda, ebeveynleri boşanan kız çocuklarına göre önemli ölçüde farklı öğrenme ve konsantrasyon güçlükleri olmadığını göstermektedir. Ancak boşanma aşamasında, ebeveynleri boşanmış erkek ve kız çocukları arasında öğrenme ve konsantrasyon güçleri açısından oldukça önemli farklılıklar vardır: Burada erkekler kızlardan çok daha fazla etkilenmiştir. Aynısını boşanma aşamasından sonraki dönem için de geçerlidir: Burada da erkekler kızlardan çok daha fazla etkilenmiştir. Aynısı boşanma aşamasından sonraki dönem için de geçerlidir: Burada da erkekler kızlardan önemli ölçüde daha fazla etkilenmiştir. Her şeyden önce, okulda performans göstermeyi reddetme alanındaki sonuçlar, ebeveynlerin boşanma sürecindeki erkek çocukların, bu performansları reddetmeleri nedeniyle boşanmadan dolayı okulda daha fazla sorun yaşadığını açıkça göstermiştir. Ebeveynleri boşananın kız çocuklarından kendileri daha çok reddetme eyleminde bulundular. Her üç evrede de yani boşanma evresi öncesinde, sırasında ve sonrasında, ebeveynleri boşanana kız çocuklarına göre erkek çocuklar performanslarını reddetme konusunda önemli ölçüde daha fazla sorun gösterdiler. Okul performansındaki düşüş alanında, bu araştırmada erkek denekler kız çocuklarına göre daha kötü sonuçlar göstermiştir. Sadece boşanma aşamasından önceki dönemde önemli farklılıklar yoktu. Bu çalışmanın sonuçları, ebeveynleri boşanma sürecinde olan erkek çocukların okul performanslarının oldukça düşük olduğunu ve boşanma aşamasından sonraki dönemde de okul performanslarının düşük bir farklılık olduğunu göstermiştir. Boşanmanın her üç aşamasında, yani boşanma öncesinde, sırasında ve sonrasında, ebeveynleri boşanan erkek çocuklarının sosyal ve duygusal anlamda kendileri geri çekme konusunda kız çocuklarına göre daha fazla eğilimi yoktu. Ebeveynleri boşanana çocukların üzerindeki ebeveynlerin tartışma etkisi bölümünün sonuçları, boşanma öncesi dönemde bile önemli bir farklılık göstermemiştir. Boşanmanın erkek çocukları için hayatlarında, ebeveynleri boşanan kız çocuklarına göre daha ciddi bir bozukluk oluşturup oluşturmadığı sorusu anlamlı bir farklılık göstermemiştir. Ebeveynleri boşanan erkek çocuklarının ebeveynleri boşanan kız çocuklarına göre ziyaret günlerinden önce veya sonra daha fazla strese bağlı semptomlar gösterdiği varsayımı da doğrulanmamıştır. Çalışmanın ikinci bölümünde, ebeveynleri boşanan çocukların gelecekteki birliktelikler veya aile kurma hakkındaki fikirleri / düşünceleri araştırıldı. Deney grubu ile kontrol grubu arasındaki karşılaştırma, 18 yaşına kadar ebeveynlerinin boşandığını gören yetişkin çocukların, sağlıklı ailelerde büyüyen yetişkin öğrencilere göre daha geç evlenmeye karşı olduklarını göstermiştir. Sonuçlar burada önemli bir fark göstermiştir. İki grup arasında geç evlilikle ilgili fikirler açısından cinsiyete bağlı olarak anlamlı bir fark yoktu. Varsayılan bir hipotez: Ebeveynlerinin boşanma sırasındaki yetişkin çocuklar yaşça ne kadar ufak olurlarsa, gelecekteki ilişkilerinde ve aile kurmalarında daha fazla etkilenmekteler. Bu bağlamda, bu çalışmanın sonuçları önemli bir farklılık göstermemiştir. Cinsiyetler arasında da yaşa bağlı olarak önemli bir fark bulunamamıştır. Deney grubu ile kontrol grubu arasında aile kurmaya yönelik fikirlerde / düşünceler anlamlı bir farklılık yoktu. Her iki grubun cinsiyetleri arasında da önemli bir fark yoktu. Deney grubu ile kontrol grubu arasında boşanmayı kendi evliliklerindeki çatışmalı sorunlara karşı olası bir çözüm olarak düşünmeleri hakkında anlamlı bir fark bulunamamıştır. Ebeveynleri boşanmış yetişkin çocukların, bir aile kurma ve birliktelik kurma fikrinde, daha sonra, çocuk sahibi olsalar bile evliliklerin sorunları olmasına karşın, sağlıklı ailelerde büyüyen yetişkinlere göre daha hızlı boşanacakları hipotezi doğrulanmadı. Bununla birlikte, cinsiyetler arasında önemli farklılıklar görülebilmiştir. Deney grubundaki cinsiyetlerin arasında oldukça önemli farklar bulunabilmiştir. Kadınlar gelecekteki evliliklerinde sorunlar olması durumunda, çocuk sahibi olsalar dahi, ebeveynleri boşanmış yetişkin erkeklere göre daha hızlı boşanmaya karar verebilecekleri görülmüştür. Kontrol grubundaki cinsiyetler arasında da önemli farklılıklar vardı. Burada da kadınlar, çocuk sahibi olsalar bile, evliliklerinde sorunlar varsa, daha sonra boşanmaya karar verme olasılıkları çok daha yüksekti. Cinsiyetler arasındaki farklılıklarla ilgili iki hipotez böylece doğrulanmıştır. Bu, kadınların daha sonra evlilik sorunları olduğunda boşanma taraftarı olma eğiliminde olduklarını ve bunun boşanma geçmişiyle hiçbir ilgisi olmadığını göstermektedir. Yani ebeveynlerin boşanmasının burada belirgin bir etkisi olmamıştır. Deney grubu ile kontrol grubu arasındaki karşılaştırmada ''Kalıcı bir aşk ilişkisi arayışında'' alanının sonuçları, önemli farklılıklar sadece kontrol grubundaki cinsiyetler arasında görülebilmiştir. Sağlıklı ailelerde gelen kadınlar, bu gruptaki erkeklere göre kalıcı aşk ilişkileri aramaya daha meyilliydi. Boşanma geçmişine sahip yetişkinlerin kalıcı bir aşk ilişkisi aramaya daha yatkın olup olmadığı sorusu ortaya önemli bir sonuç koymamıştır. Ebeveynleri boşanmış önceki çocuklar grubunda da cinsiyetler arasında bir fark tespit edilememiştir. Eş seçerken boşanmış çocukların benzer deneyime sahip kişilere başvurma olasılığının daha yüksek olduğu varsayımı, önemli bir fark göstermemiştir. Kendi çocuklarının olması fikri, yani ebeveynleri boşanmış yetişkin çocukların kontrol grubu üyelerinden hiç veya daha az çocuk sahibi olma eğiliminde olup olmadıkları sorusunda, önemli farklılıklar görülmemiştir. Genel olarak, şu noktada ifade edebilir: Bir yetişkinin boşanmış bir aileden olup olmaması çocuk sahibi olma arzusu üzerinde hiçbir etkiye sahip değildir. Ayrıca iki gruptaki cinsiyetler arasında da önemli bir fark görülmemiştir. Boşanma geçmişine sahip yetişkinlerin, olası bir boşanma konusunda kendi düşüncelerinde çocuklarının velayetini sağlıklı ailelerden olanlara göre daha fazla tercih edip etmeyecekleri sorusu, önemli bir sonuç göstermemiştir. Bununla birlikte, cinsiyetlerin arasında önemli sonuçlar görülmüştür. Buradaki sonuçları, kadınların daha sonra boşanma durumunda kendi çocuklarının velayetine çok daha fazla ilgi duyduklarını göstermiştir. Cinsiyetler arasında önemli bir fark bulunmuştur. Deney grubundaki kadınlar, çocuklarının velayetiyle erkeklerden önemli ölçüde daha fazla ilgilendiler. Hatta kontrol grubundaki cinsiyetler arasındaki fark, oldukça önemli bir fark gösterdi: Burada da kadınlar boşanma durumunda kendi çocuklarının velayetiyle erkeklerden daha çok ilgileniyorlar. Sonuç olarak; Boşanma, boşanmanın etkilediği çocuklar üzerinde güçlü bir olumsuz etki oluşturur. Mevcut çalışma bağlamında tüm hipotezler doğrulanmasa bile, boşanmanın temelde çocuklar için travmatik bir deneyim olduğu ve ergenlerin ruhsal açıdan olumsuz etkileri olduğu varsayılabilir. Bu etkiler sadece boşanmanın hemen evresinde ve onunla bağlantılı tartışmalarda görülmez, aynı zamanda gerçek olayın çok ötesine geçer. Bu çalışmada, deneklerin geçmişine bakıldığında sadece okul günlerindeki sorunlar bulunmamıştır. Aynı zamanda kişinin kendi yaşam planlamasında ve ebeveynlerinin boşanmasından yıllar sonra da boşanmanın etkileri görülmüştür.

Özet (Çeviri)

1. Research question/aims and objectives of the dissertation The aim of this research paper has been to investigate, on the basis of a pilot study, how children's education and their concept of 'family' are influenced by the divorce of their parents. I have analysed whether and to what extent attitudes towards education and to relationships and starting a family are affected among children and young people (up to 18 years of age) who experience the separation or divorce of their parents. Starting with the time of the divorce, in the area of education three phases were identified in which influences may occur, namely, the phases before, during and after the divorce itself. Subjects were asked if the divorce or separation of their parents had caused them to experience any difficulties with concentration or studying, or a drop in their academic performance or their application to work. A potential social or emotional retreat in these three phases was also tested for. Further, I looked at the extent to which the children were affected by the arguing and quarrelling of their parents. The objective in the second part of this paper was to examine what these children later, when they become adults, thought about personal relationships and starting a family. The responses they gave were compared with those of a control group made up of adults who had grown up in stable, or 'intact', families. I examined whether the subjects now, as adults, could imagine themselves marrying at some time in the future; what their attitudes toward relationships and having children were; whether they wanted children of their own in the future. Did they have more problems with relationships and starting a family than adults from stable family backgrounds? Were their ideas about family and relationships different, that is, negative or sceptical, in relation to those of adults from stable backgrounds? And had such ideas been impaired by their experiences? 1.1 Design of the study The research plan of the pilot study decides on quantitative research methods. The empirical study was carried out in the form of a written questionnaire which consisted of open and closed questions and was developed by myself. The majority of the test persons were German students. 84% of the adults from divorce-families were German students. The control group also contained a high percentage (82 %) of German students. The remaining questionnaires were filled in by students of various nationalities from the University of Duisburg Essen. The questionnaires were distributed in seminars, lectures and university cafes and later collected back in. Some subjects took them home and returned them at the next opportunity. Total number of participants Altogether, 200 students from the University of Duisburg Essen took part in this pilot study. The test subjects were selected and questioned according to the guidelines of the experiment design. The sample consisted of N = 100 students from a background of divorce (experimental group) and N = 100 students who grew up in stable families (control group). Period of the study The test with the experimental group took place from 2008 to the beginning of 2010. The majority of the questionnaires were distributed and collected back in in 2009. The test with the control group was conducted in 2009 and 2010; the majority of their papers were processed in 2010. Data management As a first step, when the papers had been collected in they underwent a descriptive analysis. After this, according to the level of the variables, contingency tables, variance analyses and correlations, or T-tests, were drawn up and carried out. 1.2 Results Compared with their female counterparts, boys from divorced parents exhibit more unfavourable, significantly inferior results in the areas of concentration and learning difficulties, counterperformance and deteriorating academic grades. The results from the empirical test in the first part of this study show that schoolboys had no significant concentration or learning difficulties compared with girls before the divorce of their parents. But during the divorce phase there was a considerable difference in these areas: the boys were much more greatly affected than the girls. The same applies to the period after the divorce: here also, it was the boys who were significantly more affected. In particular, the results in the area of academic counterperformance showed clearly that, precisely because of this refusal to perform academically, the boys had more problems in school. They refused to work more often than the girls. The boys had much greater problems concerning counterperformance than their female counterparts in all three phases, i.e. before, during and after the divorce period. In the area of deteriorating school grades the results of the male test persons in this study were inferior to those of the females. Only before the divorce phase were no significant differences to be seen. From the results of the present study we can see that there was during the divorce phase a highly significant and after the divorce phase a significant difference between boys and girls in the degree of the drop in academic performance. In none of the three phases (before, during or after the divorce) did the males show any higher tendency to social or emotional withdrawal than the females. The results concerning the influence of parents' quarrelling also showed no noteworthy differences, even in the pre-divorce phase. The question pertaining to whether the divorce of the parents had caused a greater disruption in the lives of the males than the females revealed no notable difference. The supposition that boys showed more symptoms of stress than girls before or after visiting days was also not confirmed. The second part of the study highlighted the test persons' expectations concerning future personal relationships and starting a family. A comparison between the experimental and the control group revealed that children of divorced parents who experienced the divorce before they were 18 were more hostile to the idea of marriage than non-divorce children. In these results a definite difference was in evidence. In both groups there were no notable differences between the sexes on the question of marriage. One hypothesis has made the assumption that the younger the children were at the time of the divorce the more they would be impaired in developing relationships and starting a family. In this regard there were no notable variances in the results of this study, nor could any significant differences between the sexes be determined. There was no major difference on the question of starting a family between experimental and control group, nor between the sexes in each group. No significant difference could be detected between the experimental and the control group concerning divorce as a possible solution to conflict in marriage. The hypothesis that adults from divorced parents expect in the future to seek divorce as a solution to their own relationship and marriage problems, even if children are present, more than those from 'intact' families could not be verified. Notable differences between the sexes could, however, be determined. Indeed, highly significant differences were revealed between the sexes in the experimental group. It was found that women from divorce families expected to seek divorce as a solution to any future marital problems of their own, even if they had children, more often than their male counterparts. Considerable differences were also in evidence between the sexes in the control group. Here, too, the women affirmed the idea of divorce in future marital conflict, also if they had children, more readily than the men. The two hypotheses regarding differences between the sexes have therefore been confirmed. This shows that women are generally more ready to seek divorce than men in the case of marital problems, which has nothing to do with the background circumstances of the marriage. The divorce of the parents has therefore no recognizable influence. The results in the area 'In search of a lasting, loving relationship' revealed no significant difference between the experimental and control groups. This could only be found between the sexes in the control group. Women from intact families were notably more often in search of lasting relationships than the men in this group. No significant results emerged from the question of whether adults from divorced parents more readily seek lasting relationships. The assumption that people from divorced parents seek partners with similar experiences was not confirmed. No difference, either between the groups or between the sexes, was in evidence. On the question of children, i.e. whether adults from divorced parents would rather have no children or fewer than those in the control group, no notable divergences emerged. In general, we can say at this point that coming from a background of divorce or from an intact family has no influence on a person's attitude to having children. There was here also no difference between the sexes in either group. No noteworthy difference could be determined between the two groups regarding the question of whether one would apply for child custody in the event of divorce. There were considerable differences, however, between the sexes. Here, the results demonstrated that the women were considerably more interested in custody of their children. While the women in the experimental group were significantly more interested in custody than the men, the difference between the women and the men in the control group was highly significant. In conclusion, we may say that a divorce has very negative effects on the children involved. Although not all the hypotheses concerned with this study could be verified, we may assume that a divorce is a fundamentally traumatic experience for children, and one that has negative psychological effects on them as they grow up. These effects are felt not only directly during the divorce phase and the conflicts associated with it, but far into the future thereafter. In the present study, not only did the test persons discover problems when looking back on their school years, but their plans for the future were also affected, even years after the actual divorce experience.

Benzer Tezler

  1. Cretaceous-paleogene evolution of the proto-paratethys sea incentral asia: Mechanisms and paleoenvironmental impacts

    Kreidezeit - Paläogene Entwicklung des Proto-Paratethys-Meeres in Zentralasien: Mechanismen und paläoökologische Auswirkungen

    MUSTAFA YÜCEL KAYA

    Doktora

    İngilizce

    İngilizce

    2020

    Jeodezi ve FotogrametriUniversität Potsdam (University of Potsdam)

    DR. GUİLLAUME DUPONT-NİVET

  2. Übersetzung als eine kulturelle konstruktion: Zur Türkischen kanon- und nationenbildung anhand der übersetzungszeitschrift tercüme (1940-1966)

    Kültür yapılanması olarak çeviri: Tercüme dergisi (1940-1966) bağlamında Türk kanon ve uluslaşma oluşumu

    BURCU ERENOĞLU

    Yüksek Lisans

    Almanca

    Almanca

    2019

    Mütercim-TercümanlıkEge Üniversitesi

    Almanca Mütercim Tercümanlık Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. FARUK YÜCEL

  3. Einfluss der tutor-gesteuerten asynchronen lernumgebungen auf die sprachfertigkeiten des Deutschen anhand sozialer medien

    Yardımcı öğretmen destekli eşzamansız öğrenme ortamı olarak sosyal medya kullanımının Almanca dil becerilerine etkisi

    ŞİRİN SERPEN AYDIN

    Doktora

    Almanca

    Almanca

    2024

    Eğitim ve ÖğretimÇukurova Üniversitesi

    Alman Dili Eğitimi Ana Bilim Dalı

    DR. ÖĞR. ÜYESİ NİHAT YAVUZ

  4. Einstellung und kaufverhalten der Türkischen konsumenten in bio-lebensmitteln

    Türk tüketicilerin organik gıda ürün grubundaki tutum ve satınalma davranışı

    NURAY KEMENT

    Yüksek Lisans

    Almanca

    Almanca

    2010

    İşletmeMarmara Üniversitesi

    İşletme Bölümü

    YRD. DOÇ. DR. GÜLPINAR KELEMCİ SCHNEIDER