İmmünsupresif ilaç tedavisi alan hastalarda hepatit B reaktivasyonu ve antiviral tedavinin etkinliğinin değerlendirilmesi
In patients receiving immunosuppressive drug therapy hepatitis b reactivation and evaluation of the effectiveness of antiviral therapy
- Tez No: 758116
- Danışmanlar: PROF. DR. FUNDA ŞİMŞEK
- Tez Türü: Tıpta Uzmanlık
- Konular: Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji, Infectious Diseases and Clinical Microbiology
- Anahtar Kelimeler: Antiviral profilaksi, Hepatit B reaktivasyonu, immünsupresif tedavi, antiviral prophylaxis, Hepatitis B reactivation, immunosuppressive therapy
- Yıl: 2022
- Dil: Türkçe
- Üniversite: Sağlık Bilimleri Üniversitesi
- Enstitü: Prof. Dr. Cemil Taşcıoğlu Şehir Hastanesi
- Ana Bilim Dalı: Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalı
- Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
- Sayfa Sayısı: 69
Özet
Giriş ve Amaç: Aşı ile önlenebilir bir hastalık olmasına rağmen hepatit B enfeksiyonu dünyada önemli bir halk sağlığı sorunu olmaya devam etmektedir. Hastalık seyri itibari ile akut veya kronik enfeksiyon ile karşımıza çıkmaktadır. Hem akut hem de kronik enfeksiyonda hepatit B virüsü çoğalma esnasında cccDNA yapısını oluşturarak konak genomuna entegre olduğu için, enfeksiyonu geçiren kişilerde tam kür gerçekleşmemektedir. Bu nedenle bağışıklık sisteminin baskılanmasını halinde hepatit B virüsü reaktive olabilmekte, reaktivasyon nedeni ile immünsupresyonun azaltılması primer hastalığın ilerlemesine sebep olurken reaktivasyonun kendisi hepatik hasara sebep olmaktadır. Bu nedenle immünsupresif tedavi alacak her hastada hepatit B virüsü taranmalı, antiviral profilaksi ihtiyacı açından değerlendirilmelidir. Bu çalışmada geçirilmiş veya güncel hepatit B tanısı olan ve immünsupresif tedavi alan hastalarda antiviral profilaksi gerekliliğini, etkililiğini ve kullanılan antiviraller arasındaki etkinlik farkını belirlemeyi amaçladık. Hastalar ve Yöntem: Çalışmaya Ocak 2018- Aralık 2020 tarihleri arasında SBÜ Prof. Dr. Cemil Taşçıoğlu Şehir Hastenesi, enfeksiyon hastalıkları polikliniğine aldığı immünsupresif tedavi nedeni ile yönlendirilen HBsAg pozitif ve HBsAg negatif, antiHBc IgG negatif hastalar dahil edilmiştir. Hastaların yaş, cinsiyet, ek hastalık, kullanmış oldukları immünsupresif tedavi bilgileri not edildi. Detaylı elisa tetkikleri, bazal HBV DNA'ları, bazal ALT, AST, albümin, kreatinin, trombosit tetkikleri istendi. HBsAg pozitif her hastaya antiviral profilaksi başlandı. HBsAg negatif, antiHBc IgG pozitif düşük riskli hastalara antiviral profilaksi başlanmadı, orta riskli hastaların bir kısmına profilaksi başlandı, yüksek riskli olan hastaların hepsine profilaksi başlandı. Üç ayda bir düzenli takip amaçlı poliklinimize başvurmaları önerdi. Takiplerinde elisa tetkikleri, HBV DNA, ALT, AST, albümin, kreatinin, trombosit tetkikleri istendi. Bulgular: Çalışmaya dahil edilen 125 hastanın %12'sinde HBsAg pozitif, %88'inde HBsAg negatifti. HBsAg pozitif hastaların %26,6'sı yüksek riskli, %53,3'ü orta riskli, %20'si düşük riskliydi. HBsAg negatif hastların ise %1,8'i yüksek risk, %96,3'ü orta risk, %1,8'i düşük risk grubundaydı. En sık altta yatan hastalık grubu romatolojik hastalıklardı. Bunları sırasıyla solid organ tm, dermatolojik hastalıklar ve diğer hastalıklar takip etmekteydi. Çalışmamızda hiçbir hastada antiviral profilaksi aldığı süre zarfında hepatit B reaktivasyonu gelişmemiştir. Hepatit B reaktivasyonu gelişen 4 hastanın hepsi HBsAg pozitif gruptaydı. HBsAg negatif hasta grubunda hepatit B reaktivasyonu gelişmedi. Reaktivasyon gelişen hastalardan biri orta risk grubundaydı ve antiviral profilaksi kesildikten sonra reaktivasyon gelişmişti. Diğer üç hasta yüksek risk grubundaydı ve bunların ikisi immünsupresif tedavi başlangıcında polikliniğimize başvurmadıkları için antiviral ajan immünsupresif tedaviden sonra başlanmıştı, antiviral başlanmadan önce reaktivasyon gelişmişti. Son hastada ise reaktivasyon antiviral profilaksi kesildikten sonra gelişmiştir. Sonuç: Antiviral profilaksi hepatit B reaktivasyonunu önlemede etkili bir çözümdür. Hepatit B reaktivasyonunu önlemede, TAF, TDF ve ETV rejimleri arasında anlamlı fark olmadığı görüldü. Hepatit B reaktivasyonu gelişen hastaların HBsAg pozitif hasta grubunda olması, HBsAg pozitif hastalarda reaktivasyon riskinin, HBsAg negatif antiHBc IgG pozitif hastalara göre daha yüksek olduğunu göstermektedir. İmmünsupresif tedavi bitiminden sonra 6-12 ay süre ile daha verilen antiviral profilaksinin reaktivasyonu önlemede yeterli olmadığı görülmüştür. Bu hastaların reaktivasyon riski açısından yakın takibe devam edilmesi gereklidir.
Özet (Çeviri)
Introduction and Aim: Although it is a vaccine-preventable disease, hepatitis B infection remains a major public health problem in the world. According to the course of the disease, it occurs with acute or chronic infection. Since the hepatitis B virus is integrated into the host genome by forming the cccDNA structure during replication in both acute and chronic infection, complete cure does not occur in people who have had the infection. For this reason, reactivation can occur if the immune system is suppressed, due to reactivation reducing the immunosuppression causes the progression of primary disease, while reactivation itself causes hepatic damage. For this reason, every patient who will receive immunosuppressive therapy should be screened for the hepatitis B virus and evaluated in terms of the need for antiviral prophylaxis. In this study, we aimed to determine the necessity of antiviral prophylaxis, its effectiveness and the difference in efficacy between antivirals used in patients due to immunosuppressive treatments. Patients and methods: The study included 125 patients who received immunosuppressive therapy due to various reasons between January, 2018 and December, 2020 at University of the Ministry of Health, Prof. Dr . Cemil Taşçıoğlu City Hospital. The age, gender, primary disease, immunosuppressive treatment information of the patients were noted. Detailed elisa tests, basal HBV DNA, basal ALT, AST, albumin, creatinine, platelet tests were requested. Antiviral prophylaxis was started in each HBsAg positive patient. HBsAg negative, antiHBc IgG positive low-risk patients were not started antiviral prophylaxis, some of the medium-risk patients were started prophylaxis, all of the high-risk patients were started prophylaxis. We suggested that they apply to our outpatient clinic for regular follow-up every three months. In the follow-up, elisa tests, HBV DNA, ALT, AST, albumin, creatinine, platelet tests were requested. Results: Of the 125 patients included in the study, 12% were HBsAg positive, HBsAg was negative in 88% of them. Of the HBsAg positive patients, 26.6% were high-risk, 53.3% were medium-risk, and 20% were low-risk. On the other hand, 1.8% of HBsAg negative patients were in the high risk, 96.3% were in the medium risk, and 1.8% were in the low risk group. The most frequent group of underlying diseases were rheumatological diseases. These were followed by solid organ tm, dermatological diseases and other diseases, respectively. In our study, no patient developed hepatitis B reactivation during the time he received antiviral prophylaxis. All 4 patients who developed hepatitis B reactivation were in the HBsAg positive group. Hepatitis B reactivation did not develop in the HBsAg-negative patient group. One of the patients who developed reactivation was in the moderate risk group and reactivation had developed after antiviral prophylaxis was discontinued. The other three patients were in the high-risk group, and two of them did not come to our outpatient clinic at the beginning of immunosuppressive therapy, because the antiviral agent was started after immunosuppressive therapy, before the antiviral was started reactivation developed. In the last patient, reactivation developed after discontinuation of antiviral prophylaxis. Conclusions: Antiviral prophylaxis is an effective means of preventing hepatitis B reactivation. There was no significant difference between TAF, TDF and ETV regimens in preventing hepatitis B reactivation. The fact that patients who develop hepatitis B reactivation are all in the HBsAg-positive patient group indicates that the risk of reactivation in HBsAg-positive patients is higher than in HBsAg-negative antiHBc IgG-positive patients. It was found that antiviral prophylaxis given for another 6-12 months after the end of immunosuppressive therapy was not sufficient to prevent reactivation. It is necessary to continue close follow-up of these patients in terms of the risk of reactivation.
Benzer Tezler
- İmmunsupresif ilaç tedavisi alan hastalarda Hepatit B reaktivasyonu ve antiviral tedavinin etkinliği
Hepatitis B reactivation and efficacy of antiviral therapy in patients receivingimmunosuppressive drug therapy
ÖZLEM DOĞRU
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
2019
GastroenterolojiHatay Mustafa Kemal Üniversitesiİç Hastalıkları Ana Bilim Dalı
PROF. DR. ÜMİT BİLGE DOĞAN
- İmmunsupresif ilaç kullanımı nedeni ile profilaktik tedavi alan kronik hepatit B hastalarında oral antivirallerin etkinliklerinin retrospektif olarak değerlendirilmesi
Retrospective evaluation of the efficiency of oral antivirals in chronic hepatitis B patients WHO receive prophilactic therapy due to immunsuppressive drug use
FATMA CEREN ANASIZ
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
2022
GastroenterolojiNecmettin Erbakan Üniversitesiİç Hastalıkları Ana Bilim Dalı
DOÇ. DR. MEHMET ASIL
- Hepatit C enfeksiyonu olan hemodiyaliz hastalarında immün sistem
Başlık çevirisi yok
HAYRİYE SAYARLIOĞLU
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
2005
NefrolojiYüzüncü Yıl Üniversitesiİç Hastalıkları Ana Bilim Dalı
PROF. DR. REHA ERKOÇ
- Böbrek nakli olan hastalarda aktif vitamin d tedavisinin proteinüri ve glomerüler filtrasyon oranı üzerine etkisi
Effects of the active vitamin d treatment on proteinuria and gfr in renal transplant recipients
İREM AKIN ŞEN
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
2014
NefrolojiGaziantep Üniversitesiİç Hastalıkları Ana Bilim Dalı
DOÇ. DR. ÖZLEM USALAN
- Renal transplantasyonlu hastalarda immunsüpresif tedavi uyumu ile yaşam ve uyku kalitesi arasındaki ilişkinin immunsüpresif ilaçlara uyumun basel değerlendirmesi ölçeği, SF -36 anketi ve pittsburgh uyku kalite indeksi ile değerlendirilmesi
Evaluation of the relationship between immunsuppressive therapy compliance and quality of life and sleep in patients with renal transplantation by basel assessment scale, SF-36 questionnaire and pittsburgh sleep quality index
ŞAHİN KAYA
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
2024
İç HastalıklarıSağlık Bilimleri Üniversitesiİç Hastalıkları Ana Bilim Dalı
DOÇ. BAHAR GÜRLEK DEMİRCİ
DR. ÖĞR. ÜYESİ NURAY YILMAZ ÇAKMAK