Geri Dön

İskender Pala'nın Od romanının yapı ve tema bakımından incelenmesi

The Od novel of İskender Pala investigation in terms of structure and theme

  1. Tez No: 758268
  2. Yazar: TARKAN YEŞİLKAYA
  3. Danışmanlar: DOÇ. DR. NUSRET YILMAZ
  4. Tez Türü: Yüksek Lisans
  5. Konular: Türk Dili ve Edebiyatı, Turkish Language and Literature
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 2022
  8. Dil: Türkçe
  9. Üniversite: Iğdır Üniversitesi
  10. Enstitü: Lisansüstü Eğitim Enstitüsü
  11. Ana Bilim Dalı: Türk Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
  13. Sayfa Sayısı: 154

Özet

İskender Pala'nın Od adlı romanı, Yunus Emre'nin hayatını konu edinir. Eserde, 13.yy. Anadolu'nun çalkantılı günlerinde Moğollarla Bizans tapınakçılarının zulümleri altında ezilen toplumun ilahi aşk peşinde yeniden dirilişi anlatılır. İskender Pala, Od romanını, Yunus Emre, Mevlana, Barak Baba, Temür Alp, Hacı Bektaşi Veli, Tapduk Emre gibi kahramanlarla zenginleştirir. Anadolu'yu aşk, sevgi, inanç ve sabır mayasıyla kuran tasavvuf aydınlarının, çileli yaşam öyküsü etrafında şekillenen romanda, Yunus'un şahsında insanların maddeden maneviyata geçişi sembolize edilir. Roman, Yunus'un şiirlerinin Molla Kasım tarafından okunmasıyla başlar. Yunus'un ilahi aşka yönelmesi ve onu araması kadar, eşi Elif'e duyduğu aşk da eserde önemli bir yer tutar. Romanda Yunus Emre'nin eşi Sitare (Elif) genç yaşta Bizans tapınakçıları tarafından katledilir. Yunus'un oğlu İbrahim ise, eserde Çekikgöz diye tabir edilen Moğolların ateş toplarıyla yaptığı baskında yaşamını yitirir. Yunus Emre küçük oğlu İbrahim'i toprağa verirken, büyük oğlu İsmail de önce küçük yaşta kaçırılır. Yunus Emre, onu bir seyahat sırasında geçici olarak Satı Nine'nin yanına bırakır. Ancak oradan zorla kaçırılarak köle pazarında satılır. Bu durumun verdiği acıyla Yunus Emre, roman boyunca bir arayış içerisine girer. Bu arayışının sonlarına doğru, eşi ve ailesine duyduğu aşkın, gerçekte ilahi aşktan kaynaklandığını, asıl kaynağın manevi aşk olduğunu öğrenir. Dergâhta geçen dervişlik eğitiminin ardından dünyevi unsurlardan arınarak maddi âlemden manevi âleme doğru yolculuğa başlar. Roman kahramanı böylece hayatını ilahi aşka adar. Yunus, bu aşkı diyar diyar dolaşarak her mekâna taşır. Yunus Emre eserde, bu aşk ile şiire yönelir. Ondaki şiir ise ilahi aşkın dilinde mısralarla tecelli etmesidir. Yunus Emre ve eserde yer verilen diğer tasavvuf erenleri (dervişler) bu yangın yerinin yıkıntıları arasından, maddi aşktan ilahi aşka yükselmeyi ifade edecek güzellikte gönüllerle beslenen bir insanlık anıtı inşa ederler. Yunus'un oğlu İsmail zindanda işkence etmek için yetiştirilen bir cellât olunca babasının onu terk ettiğini düşünerek kin ve nefretle hem babasından hem de inancından uzaklaşır. Bu uzaklaşma eserde gelgitler şeklinde devam etse de süreklilik göstermez. Yazar bu ikilemin, tamamıyla bir kopuşa ve ayrılığa dönüşmesine müsaade etmez. Böylelikle inanç ve güçlü aile yapısının yetiştirdiği tohumların dikene dönüşmeyeceği fikri hatırlatılır. Nitekim eserin sonunda tıpkı Anadolu'da filizlenen tohumlar gibi İsmail de ilahi aşkın verdiği manevi güçle alevlenip ait olduğu kültüre ve geleneğe kanat çırpar. Eserin sonunda babası ona o da babasına kavuşur. İskender Pala, eserin sonunda kulun yaratıcıya kavuşmasını anımsatarak tasavvufi bir bakış açısıyla baba ve oğlu kavuşturur.

Özet (Çeviri)

Iskender Pala's novel Od is about Yunus Emre's life. 13th century in the work. In the turbulent days of Anatolia, the resurrection of a society oppressed by the Mongols and the Byzantine temples in pursuit of divine love is told. İskender Pala enriches the novel Od with heroes such as Yunus Emre, Mevlana, Barak Baba, Temür Alp, Hacı Bektaşi Veli and Tapduk Emre. In the novel, which is shaped around the ordeal life story of the Sufi intellectuals who founded Anatolia with the ferment of love, affection, faith and patience, the transition of people from matter to spirituality is symbolized in the person of Yunus. The novel begins with the reading of Yunus's poems by Molla Kasım. As Yunus turns to divine love and searches for it, his love for his wife Elif also has an important place in the work. In the novel, Yunus Emre's wife Sitare (Elif) is murdered at a young age by the Byzantine Templars. Yunus's son İbrahim, on the other hand, dies in the raid made by the Mongols with fireballs, which is referred to as Çekıkgöz in the work. Yunus Emre's eldest son İsmail is forcibly abducted from Nine Sati, whom he had temporarily left during a trip, and sold in the slave market. Yunus Emre goes on a quest throughout the novel. Towards the end of this quest, he learns that the love he feels for his wife and family actually stems from divine love, and that the real source is spiritual love. After the dervish training in the dervish lodge, he gets rid of worldly elements and starts a journey from the material world to the spiritual realm. Thus, he dedicates his life to divine love. He carries this love to every place by traveling from land to land. He turns to poetry with this love. The poetry in it is the manifestation of divine love in verses. Yunus Emre and other Sufi masters (dervishes) included in the work build a monument of humanity, which is nourished by hearts, beautiful enough to express the rise from material love to divine love, among the ruins of this fire place. When Yunus's son Ismail becomes an executioner who was brought up to torture in the dungeon, he thinks that his father has abandoned him, and he distances himself from both his father and his faith with grudge and hatred. Although this divergence continues in the form of tides in the work, it does not show continuity. The author does not allow this dilemma to turn into a complete break and separation. In this way, it is reminded that the seeds grown by faith and strong family structure will not turn into thorns. As a matter of fact, at the end of the work, just like the seeds sprouting in Anatolia, Ismail flares up with the spiritual power of divine love and flaps his wings to the culture and tradition to which he belongs. At the end of the work, his father reunites with him and he reunites with his father. Iskender Pala, reminding the servant's reunion with the creator at the end of the work, unites father and son from a mystical point of view.

Benzer Tezler

  1. İskender Pala'nın romanlarında gerçek ve kurmaca ilişkisi

    On the connection between reality and fiction in the Iskender Pala's novel

    MUSTAFA ONUR BOZKUŞ

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2013

    Türk Dili ve EdebiyatıAdnan Menderes Üniversitesi

    Türk Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı

    YRD. DOÇ. DR. YASEMİN AY

  2. İskender Pala'nın romanlarında biyografik unsurlar

    Biographical elements in İskender Pala's novels

    BÜŞRA TAN

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2022

    Türk Dili ve EdebiyatıMersin Üniversitesi

    Türk Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. HASAN YÜREK

  3. Arzunun üçgeninde bir ben vardır bende benden içeri

    Bir ben vardır bende benden içeri in the triangle of desire

    GAMZE AKBAŞ ARSLANOĞLU

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2019

    Türk Dili ve EdebiyatıNevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi

    Türk Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. GÜNİL ÖZLEM AYAYDIN CEBE

  4. İskender Pala'nın romanları üzerine bir inceleme

    A research/ on the novels of İskender Pala

    GÜRKAN İLTER

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2016

    Türk Dili ve EdebiyatıYüzüncü Yıl Üniversitesi

    Türk Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. SELMA BAŞ

  5. İskender Pala'nın Babil'de Ölüm İstanbul'da Aşk adlı romanındaki kelime grupları

    Word groups in the novel of İskender Pala's Babi̇l'de Ölüm İstanbul'da Aşk

    AYLİN DAYIOĞLU

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2014

    Türk Dili ve EdebiyatıDumlupınar Üniversitesi

    Türk Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. BİLAL AKTAN