Geri Dön

Apri skoru ve nötrofil/lenfosit oranının preeklampsitahminindeki rolü

The role of apri score and neutrophil/lymphocyte ratio inpredicting preeclampsia

  1. Tez No: 805298
  2. Yazar: TUĞBA ORAL
  3. Danışmanlar: DOÇ. DR. REYHAN AYAZ BİLİR
  4. Tez Türü: Tıpta Uzmanlık
  5. Konular: Kadın Hastalıkları ve Doğum, Obstetrics and Gynecology
  6. Anahtar Kelimeler: APRİ skoru, preeklampsi, nötrofil-lenfosit oranı, gebelik, gestasyonel hipertansiyon, APRİ score, preeclampsia, neutrophil-lymphocyte ratio, pregnancy, gestational hypertension
  7. Yıl: 2023
  8. Dil: Türkçe
  9. Üniversite: İstanbul Medeniyet Üniversitesi
  10. Enstitü: Tıp Fakültesi
  11. Ana Bilim Dalı: Kadın Hastalıkları ve Doğum Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
  13. Sayfa Sayısı: 69

Özet

Günümüzde maternal ve fetal morbidite ile mortalitenin önde gelen nedenleri arasında yer alan preeklampsi, gebeliğe özgü bir hastalık olup hipertansiyon ve çoğunlukla eşlik eden proteinüri ya da proteinüri olmaksızın end organ hasarının gelişmesi ile karakterizedir. Gebelik döneminde hematolojik sistemde değişiklikler görülmesine karşın hepatobiliyer sistemde genelde değişiklik meydana gelmemektedir. Bu çalışmamızdaki amaç, 2018-2023 yılları arasında hastanemizde preeklampsi tanısı alan ve doğum yapanların APRİ skoru ve NRL skorlarını doğumunu hastanemizde yapan sağlıklı gebeler ile kıyaslayarak preeklampsiyi predikte etmesindeki rolünü araştırmaktır. Göztepe Prof. Dr. Süleyman Yalçın Şehir Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği'nde yatan ve doğumunu gerçekleştiren 352 preeklampsi tanılı gebe ve 423 sağlıklı gebe incelenmiş, kriterleri karşılayan 70 preeklampsi tanılı gebe ve randomize olarak seçilen 70 sağlıklı gebe çalışmaya dahil edilmiştir. 15-45 yaş arası doğum yapan, tekil gebeliği olan, herhangi bir kronik hastalığı olmayan, peripartum komplikasyonları ya da fetal anomalili doğum yapmayan hastalar çalışmaya dahil edilmiştir. Çoğul gebeliği bulunan, kronik hastalığı bulunan(diyabet, hipertansiyon vb.), fetal anomalisi olan, yoğun bakım yatışı olanlar ve postpartum atoni gibi komplikasyonları olan hastalar çalışmada dışlanmıştır. Her hastada boy ve kilo ölçümleri kullanılarak VKİ hesaplandı. Preeklampsi tanısı konulan hastalardan tıbbi kayıtlarının ve 20. gebelik haftasından önce ve tanı anında bakılan rutin kan testleri dijital ortamda incelenmiştir. Tıbbi özgeçmiş, laboratuvar değerleri, doğum kiloları ve APGAR skorları, APRİ skoru ve nötrofil/lenfosit (NLR) oranı hesaplanıp kontrol grubuna kıyaslanarak istatistiksel yöntemlerle değerlendirildi. Sonuçlar mevcut literatürdeki verilerle karşılaştırıldı ve yorumlandı. Çalışmaya dahil edilen hastaların demografik özelliklerine bakıldığında çalışma grubunda yaş, vücut kitle indeksi, gravida ve pariteye bakıldığında, her iki grup ortalaması benzer olup belirgin bir fark saptanmadı. Çalışma grubunda tanı anındaki proteinüri varlığı, xiii kontrol grubuna göre daha yüksek oranda görülmüş olup istatistiksel olarak anlamlı bulundu. Her 2 grubun bakılan 1. ve 5. dakika APGAR skorları, çalışma grubunda daha düşük saptanmış olup istatistiksel olarak anlamlı bulundu. 20. gebelik haftasından önce bakılan APRİ VE NLR skorları her 2 grup arasında benzer dağılıma sahip olup anlamlı saptanmamıştır. Ortalamalarına bakıldığında ise her iki grup arasındaki APRİ skoru anlamlı saptandı. Kontrol ve preeklampsi grupları ROC analizi kullanarak karşılaştırıldığında 20. gebelik haftasından önce bakılan AST değerinden ziyade APRİ skorunun, preeklampsiyi öngören parametreler olduğu görüldü. Gebeliğin hipertansif hastalıklarını ön görmenin günümüzde oldukça zor olmaktadır. Preeklampsinin şiddetini ve riskini belirlemek için basit, kolay ulaşılabilir ve pahalı olmayan testlere ihtiyaç vardır. Bu nedenle erken tanı açısından literatürde bir çok çalışma bulunmaktadır ve halen devam etmektedir. Preeklampside anormal plasentasyon kaynaklı fetal gelişme geriliği, perinatal hipoksi riski, dolayısıyla yenidoğan yoğun bakım yatışı artmıştır. Kimi çalışmalarda anlamlı olduğu gösterilmiş olsa da sistemik inflamasyonda artış gösteren nötrofil lenfosit oranının, başka çalışmalarda olduğu gibi çalışmamızda preeklampsi prediksiyonunda klinik olarak önemi olmadığı gösterildi. Bunun yanısıra ilk defa 2003 yılında literatüre giren ve 2020 yılından beri gebeler üzerindeki etkisi araştırılan APRİ skorunun, preeklampsiye ilerleme süreci hakkında klinik ipucu verebileceği gösterilmiştir. Bu bulgu gelecek için umut vadeden ve üzerinde daha çok çalışılması gereken bir bulgudur. Ancak daha kesin bilgiler elde edebilmek için geniş vaka serilerine ve prospektif randomize kontrollü çalışmalara ihtiyaç vardır.

Özet (Çeviri)

Preeclampsia, which is among the leading causes of maternal and fetal morbidity and mortality today, is a pregnancy-specific disease characterized by hypertension and the development of end-organ damage, mostly with or without accompanying proteinuria. Although changes are observed in the hematological system during pregnancy, there is generally no change in the hepatobiliary system. The aim of this study is to investigate the role of those who were diagnosed with preeclampsia and gave birth in our hospital between 2018 and 2023 in predicting preeclampsia by comparing APRI scores and NRL scores with healthy pregnant women who gave birth in our hospital. A total of 352 pregnant women with preeclampsia and 423 healthy pregnant women who were hospitalized and delivered at Göztepe Prof. Dr. Süleyman Yalçın City Hospital Gynecology and Obstetrics Clinic were examined, and 70 pregnant women with preeclampsia who met the criteria and randomly selected 70 healthy pregnant women were included in the study. Patients between the ages of 15-45 who gave birth, had a single pregnancy, did not have any chronic disease, did not give birth with peripartum complications or fetal anomalies were included in the study. Patients with multiple pregnancies, chronic diseases (diabetes, hypertension, etc.), fetal anomaly, intensive care hospitalization, and complications such as postpartum atony were excluded from the study. BMI was calculated for each patient using height and weight measurements. Medical records of patients diagnosed with preeclampsia and routine blood tests performed before and during the 20th gestational week were analyzed digitally. Medical history, laboratory values, birth weights and APGAR scores, APRI score and neutrophil/lymphocyte (NLR) ratio were calculated and compared to the control group and evaluated using statistical methods. The results were compared with the data in the available literature and interpreted. Considering the demographic characteristics of the patients included in the study, age, body mass index, gravida and parity in the study group were examined, the mean of both groups xv was similar, but no significant difference was found. The presence of proteinuria at the time of diagnosis was higher in the study group than in the control group, and it was found to be statistically significant. The first and fifth minute APGAR scores of both groups were lower in the study group and were statistically significant. APRI and NLR scores measured before the 20th gestational week had a similar distribution between both groups and were not found to be significant. When the averages were examined, the APRI score between both groups was found to be significant. When the control and preeclampsia groups were compared using ROC analysis, it was seen that the APRI score rather than the AST value measured before the 20th gestational week were the parameters predicting preeclampsia. It is very difficult to predict hypertensive diseases of pregnancy nowadays. Simple, easily accessible and inexpensive tests are needed to determine the severity and risk of preeclampsia. For this reason, there are many studies in the literature in terms of early diagnosis and it is still ongoing. Because in preeclampsia, fetal growth retardation due to abnormal placentation, perinatal hypoxia risk and therefore neonatal intensive care hospitalization are increased. Although it has been shown to be significant in some studies, neutrophil lymphocyte ratio, which shows an increase in systemic inflammation, was shown not to be clinically important in the prediction of preeclampsia, as in other studies. In addition, it has been shown that the APRI score, which defined the literature for the first time in 2003 and whose effect on pregnant women has been investigated since 2020, can provide clinical clues about the progression to preeclampsia. This finding is promising for the future and requires further study. However, more case series and prospective randomized controlled studies are needed to obtain more precise information.

Benzer Tezler

  1. Non-alkolik yağlı karaciğer hastalığı saptanan hastalarda fibrozisi öngörmede kullanılan non-invazif skorlamalar (APRI, FIB-4, NAFLD Fibroz Skoru) ile trigliserid/ HDL oranının karşılaştırılması

    Comparison of non-invasive scoring systems (APRI, FIB4, and NAFLD fibroscan) and the triglyceride/HDL ratio in predicting fibrosis in non-alcoholic fatty liver disease (NAFLD) patients with detected liver disease.

    BİLAL CANGİR

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2023

    İç HastalıklarıSağlık Bilimleri Üniversitesi

    İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. SÜLEYMAN AHBAB

    UZMAN DR. EMRE HOCA

  2. Preeklampsi hastalarinda aspartat aminotransferaz/trombosit sayisi (APRI) skorunun değerlendirilmesi

    Evaluation of aspartate aminotransferase / platelet count (APRI) score in preeclampsia patients

    BÜŞRA ÖZTÜRK TAŞ

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2024

    Kadın Hastalıkları ve DoğumKütahya Sağlık Bilimleri Üniversitesi

    Kadın Hastalıkları ve Doğum Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. CENK SOYSAL

  3. İleri fibrozisi veya sirozu olan hastalarda, serum biyobelirteçlerinin hcc gelişimiyle ilişkisi

    The relationship of serum biomarkers with the development of hcc in patients with advanced fibrosis or cirosis

    ÜMİT TULUPÇUOĞLU

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2023

    İç HastalıklarıKocaeli Üniversitesi

    İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. GÖKTUĞ ŞİRİN

  4. Alanin aminotransferaz düzeyleri normal olan kronik hepatit b tanılı hastaların histolojik bulguları ile noninvaziv fibrozis belirteçlerinin ilişkisinin incelenmesi

    Investigation of the relationship between histologic findings and noninvasive fibrosis markers in chronic hepatitis b patients with normal alani̇n ami̇notransferaz values

    BAŞAK YILMAZ GÜLLER

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2019

    GastroenterolojiSağlık Bilimleri Üniversitesi

    İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. ADNAN TAŞ

  5. Karaciğer fibrozisini değerlendirmede kullanılan APRI skoru, shear wave elastografi ve karaciğer biyopsi sonuçlarının karşılaştırmalı analizi

    Comparative analysis of APRI score, shear wave elastography and liver biopsy results used to evaluate liver fibrosis

    GÖKHAN ASLAN

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2022

    GastroenterolojiOndokuz Mayıs Üniversitesi

    İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. TALAT AYYILDIZ