Marx on alienated labour in the forms preceding capitalist production
Marx'ta kapitalist üretim öncesi biçimlerde yabancılaşmış emek
- Tez No: 848495
- Danışmanlar: PROF. DR. GÜRCAN KOÇAN
- Tez Türü: Doktora
- Konular: Felsefe, Siyasal Bilimler, Philosophy, Political Science
- Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
- Yıl: 2023
- Dil: İngilizce
- Üniversite: İstanbul Teknik Üniversitesi
- Enstitü: Lisansüstü Eğitim Enstitüsü
- Ana Bilim Dalı: Siyaset Çalışmaları Ana Bilim Dalı
- Bilim Dalı: Siyasal ve Toplumsal Düşünceler Bilim Dalı
- Sayfa Sayısı: 268
Özet
Marx'ın insanın özsel yaşam etkinliği olarak nitelediği emeğin yabancılaşmış bir karakter kazanmasıyla ortaya çıkan ve yine Marx'ın özellikle erken dönem felsefi ve politik-iktisadi çalışmalarının öne çıkan temasını oluşturan yabancılaşma kuramının kurucu unsuru olan yabancılaşmış emek, Marx ve Marx yorumcuları tarafından çoğunlukla kapitalist üretim tarzını ve kapitalist üretim tarzının egemen olduğu toplumları açıklamak için kullanılır. Neredeyse her zaman, yabancılaşma kuramının kapitalist toplumlardaki çeşitli ilişki biçimlerini açıklamada ve yabancılaşmış emeğin kapitalist üretim koşullarında faaliyet gösteren ücretli işçinin emeğini ifade etmede kullanılması, yabancılaşmış emeğin kapitalizme özgü bir olgu olduğu algısını beslemiştir. Ancak Marx, yabancılaşmış emeğin kapitalizme özgü bir olgu olup olmadığı konusunda net bir açıklama yapmaz. Hatta bu konuya ilişkin ifadeleri kimi çelişkiler içerir. Bölüm 1'de ayrıntılı bir biçimde ortaya konacağı üzere bu durum, Marx'ın kapitalizm öncesi toplumlarda yabancılaşmış emeğin varlığına ilişkin görüşünü belirsiz kılmaktadır. Çok fazla gündeme getirilmeyen bu belirsizlik konusunda Marx yorumcuları arasında iki tür görüşten bahsedilebilir (Kısım 1.1). Bunlardan yaygın olanı, yabancılaşmış emeğin kapitalist üretim tarzına, yani meta üretimine özgü olduğu görüşüdür. Marjinal görüş ise yabancılaşmış emeğin kapitalizme özgü olmadığını ve kapitalizm öncesi toplumlarda da bulunduğunu ileri sürer. Ancak bu ikinci görüş şu ana kadar ne yaygın görüş ile açık bir biçimde hesaplaşmış ne de Marx'ın eserlerine referansla kendi pozisyonunun ayrıntılı bir gerekçelendirmesini ortaya koymuştur. Bu eksiklik, temellerini Marx'ın eserlerinde bulabileceğimiz, yabancılaşma kuramının kapitalizm öncesi toplumlara da uygulanabilirliğini mümkün kılacak ve haliyle marjinal görüşü destekleyecek bir yaklaşımın gözden kaçırılmasına neden olur. Bu çalışmanın amacı, yabancılaşmış emeğin kapitalizm öncesi toplumlarda da bulunduğu yönündeki söz konusu yaklaşımı Marx'ın eserlerine dayanarak ayrıntılı biçimde ortaya koymaktır. Marx'ın yabancılaşmış emeğe ilişkin görüşlerini incelerken terminolojik kafa karışıklıklarını ortadan kaldırmak için giriş bölümünün devam eden kısımlarında“yabancılaşmış emek”kavramının ona yakın olan ve sıklıkla onun yerine kullanılan“yabancılaşma”kavramıyla ilişkisi ele alınmış (Kısım 1.2), böylece yabancılaşmış emek kavramının Marx'ın yabancılaşma kuramı için neden merkezi bir öneme sahip olduğu ortaya konmuştur. Marx'ın yabancılaşma kuramı özgün bir karaktere sahiptir ancak bu özgünlük hiçbir biçimde bir bağımsızlığın veya bir köksüzlüğün ifadesi değildir. Bu nedenle söz konusu özgünlüğü kavrayabilmek için Bölüm 2'de Marx'ın yabancılaşma kuramının temelleri ele alınmıştır. Marx, kuramını kendinden önce gelen Hegel ve Feuerbach'ın yabancılaşma yaklaşımlarının eleştirisi üzerinde temellendirir fakat kendi yaklaşımıyla öncellerini aşar. Kuramını oluştururken öncelikle Hegel'in diyalektik idealizmine karşı diyalektik materyalizmi ve Feuerbach'ın tarihsel olmayan materyalizmine karşı tarihsel materyalizmi temel alır (Kısım 2.1). Bu çerçevede kurguladığı insan doğası kavrayışı (Kısım 2.2) ise Marx'ın yabancılaşma kuramı için asli bir öneme sahiptir zira Marx, yabancılaşmayı her durumda insan doğasına uygun düşmeyen bir durum, bu doğadan bir sapma olarak kavrar. Dolayısıyla yabancılaşmış emek koşullarında hem emekçinin emeği hem de emekçinin emek faaliyeti aracılığıyla kendi üretici faaliyetiyle, emeğinin ürünleriyle, türsel varlığıyla ve diğer insanlarla kurduğu ilişkiler (Kısım 2.3) insan doğasıyla uyumlu olmayan bir biçime bürünür. İnsan, doğası itibariyle yaşamını sürdürebilmek, yani kendini yeniden üretebilmek için üretim faaliyeti yürütmek zorundadır. Her üretim ise bir mülk edinmedir. Bu nedenle üretim faaliyeti toplumsal mülkiyet ilişkilerinden bağımsız ele alınamaz (Kısım 3.1). Bu öncüllerden hareketle Bölüm 3'te yabancılaşmış emek, mülkiyet ilişkileri bağlamında ele alınmış ve yabancılaşmış emeğin kapitalizm öncesi toplum biçimlerinde var olmasının olanakları tartışılmıştır. Bu çerçevede ele alındığında mülkiyetin Marx tarafından genel itibariyle iki biçimde ele alındığını söyleyebiliriz: komünal mülkiyet ve özel mülkiyet. Özel mülkiyet, Marx'ın yabancılaşma kuramını kapsamlı olarak tartıştığı erken dönem metinlerinde yabancılaşmış emeğin doğrudan sonucu olarak ortaya konur. Böylece Marx, özel mülkiyet ile yabancılaşmış emek arasında doğrudan bir ilişki kurar. Ancak Marx'ın burada özellikle kapitalist üretim tarzına denk düşen burjuva özel mülkiyetinden mi yoksa genel anlamıyla özel mülkiyetten mi bahsettiği tartışmalıdır (Kısım 3.2). Mülkiyetin yabancılaşmış emek ile ilişkisi konusunda Marx'ın açık ve seçik olarak ortaya koyduğu şey ise yabancılaşmış emek ile ötekinin mülkiyeti arasında kurduğu ilişkidir. Marx, emekçinin emeğinin yabancılaşmış olmasını tarif ederken ötekinin mülkiyetinin neden olduğu mülkiyete sahip olmama, mülkiyetten mahrum kalma veya mülksüzlük hâlinin emekçinin emek sürecini koşulladığını ve bu koşullarda emeğin zoraki bir karaktere sahip olduğunu ifade eder. Doğrudan üretici olan emekçinin mülksüz oluşu, kendi yaşamını yeniden üretebilmesi için gerekli olan üretimi ancak üretim araçlarının özel mülkiyetine sahip olan öteki dolayımıyla gerçekleştirmesini zorunlu kılar. Doğrudan üretici için kendi emeğinin nesnel koşullarına sahip olmamanın, emeğin nesnel koşullarından ayrılmış olmanın bir ifadesi olan bu durum, yabancılaşmış emeğin ötekinin özel mülkiyet sahipliği ve emekçinin mülksüzlüğü ile kurduğu ilişkiyi ortaya koyar (Kısım 3.3). Dolayısıyla doğrudan üreticinin üretim araçlarının komünal ya da özel mülkiyetine sahip olmadığı toplumlarda emek, yabancılaşmıştır. Ancak bu konuda Marx'ın eserlerinde iki farklı eğilim olduğundan söz edilebilir (Kısım 3.4). Birinci eğilim, emeğin yalnızca kapitalizmde nesnel koşullarından ayrıldığını ifade edip bu ayrılmanın kapitalist üretim tarzına ve burjuva sivil toplumuna özgü olmasını gerekçelendirir. İkinci eğilim ise emeğin nesnel koşullarından ayrılmasının kapitalizme özgü olmadığını ve kapitalizm öncesi sınıflı özel mülkiyet toplumlarında da gözlenebileceğini ima eder biçimde ayrılmanın en uç biçiminin kapitalist toplumda ortaya çıktığını ileri sürer. Bu çerçevede Bölüm 4'te yabancılaşmış emeğin bir yeniden değerlendirmesi yapılmış, yabancılaşmış emeğin bu ikinci eğilim bağlamında ele alınabileceği ve böylece kapitalizm öncesi toplumlardaki varlığının gösterilebileceği öne sürülmüştür. Bu yeniden değerlendirme ile özel mülkiyetin yabancılaşmış emek için gerek koşul olduğu ancak yeter koşul olmadığı, bir toplumda emeğin yabancılaşmış olabilmesi için o toplumda özel mülkiyet ile komünal mülkiyetin antitetik bir ilişki içinde olmaları gerektiği, zira birinin özel mülkiyetinin ancak bu koşulda bir diğerinin mülkiyetten yoksunluğu anlamına geldiği gösterilmiştir (Kısım 4.1). Bu durumda Asyatik, Antik klasik ve Cermenik toplumlar gibi özel mülkiyet ile komünal mülkiyetin antitetik bir ilişki ifade etmedikleri toplumlarda emeğin yabancılaşmış bir karaktere sahip olmadığı; ancak, köleci, feodal ve kapitalist toplumlar gibi özel mülkiyet ile komünal mülkiyetin antitetik bir ilişki içinde oldukları toplumlarda emeğin yabancılaşmış karakterde olduğu ileri sürülmüştür. Bu ikinci gruptaki toplumlarda emeğin efendileri emeğin nesnel koşullarının mülkiyetini elinde bulunduran egemen sınıflardır ve emeğin nesnel koşullarının mülkiyetine sahip olmayan doğrudan üreticiler, yaşamlarını sürdürebilmek için üretim araçlarının özel mülkiyetine sahip olan sınıfın koşullarını belirlediği üretim sürecine dâhil olmaya zorlanırlar. Üretim süreci ve emeklerinin ürünleri üzerinde tam bir tasarrufa sahip olmayan bu üreticilerin emekleri, yabancı bir iradenin hükmü altında yabancılaşmış, üreticilerine karşıt güçler halini almışlardır. Ancak emeğin yabancılaşması her toplum biçiminde aynı yoğunlukta gerçekleşmez. Zira Marx, yabancılaşmış emeğin en uç biçiminin kapitalizmde görüldüğünü ifade ederken bir taraftan kapitalizm öncesi toplum biçimlerinde yabancılaşmış emeğin varlığını, diğer taraftan kapitalizm öncesi toplumlarda emeğin daha düşük yoğunluklu olarak yabancılaştığını ima etmektedir. Marx'ın açıklamalarından hareketle bu yoğunluğa etki eden dört etmen emeğin nesnel koşullarından ayrılma düzeyi, sömürü oranı, emek ürünlerinin üreticilerine karşıtlık düzeyi ve soyutlama olarak tespit edilmiştir (Kısım 4.2). Meta fetişizmi ile yabancılaşmış emek arasındaki tartışmalı ilişki nedeniyle bu etmenler içerisinde soyutlamaya diğerlerine oranla daha fazla yer ayrılmış ve meta fetişizminin yabancılaşmış emeğin yalnızca kapitalist biçiminin bir özelliği olduğu, yabancılaşmış emek ile aynı şey olmadığı ileri sürülmüştür. Ortaya koyduğum ve toplumsal mülkiyet ilişkilerini temel alan yaklaşıma göre, özel mülkiyetin komünal mülkiyet ile antitetik ilişki içinde bulunduğu tüm sınıflı toplumlarda yabancılaşmış emek vardır. Üretim araçları üzerindeki özel mülkiyetin ortadan kaldırılması ve üretimin kolektifleştirilmesi ile birlikte yabancılaşmış emek ortadan kalkmaya başlar. Marx, komünist toplumu yabancılaşmış emeğin ortadan kalkmaya başladığı ve kalktığı, yabancılaşmanın aşılmaya başlandığı ve aşıldığı süreç olarak tanımlar. Dolayısıyla komünist toplumda emeğin incelenmesi bize yabancılaşmamış emeğin ne olduğunu ve dolaylı olarak da yabancılaşmış emeğin ne olduğunu verir. Bu nedenle Bölüm 5'te komünist toplumda emek ele alınmıştır. Komünist toplumda emeğin sahip olacağı karaktere ilişkin iki farklı görüş vardır (Kısım 5.1). Bunlardan birincisi, emek etkinliğinin özsel olarak yabancılaştırıcı olduğunu, bu nedenle çalışmanın komünist toplumda da yabancılaşma ile sonuçlanacağını, bu nedenle çalışmaya ayrılan sürenin mümkün olduğunca kısaltılması gerektiğini savunan antagonizma yaklaşımıdır. Bu yaklaşıma göre zorunluluk ve özgürlük alanları arasındaki ilişki antagonisttir. İkinci görüş, zorunluluk alanında da özgürlüğün mümkün olduğunu, zorunluluk alanında özgürlüğün sağlandığı durumda zorunluluk ve özgürlük alanları arasında uyumlu (antagonist olmayan) bir ilişki olduğunu, ancak her durumda zorunluluk alanındaki söz konusu özgürlüğün özgürlük alanındaki özgürlükten derece ya da tür olarak daha aşağı bir özgürlüğü ifade ettiğini savunan uyumluluk yaklaşımıdır. Ancak aslında bu iki yaklaşım da komünist toplumda dahi zorunluluk ve özgürlük alanları arasında var olan bir karşıtlık, hiyerarşik bir ilişki gözetmektedirler. Bu yaklaşımlardan farklı olarak, Marx'ın kapitalist toplumda ve kapitalizm öncesi sınıflı toplumlarda zorunluluk ve özgürlük alanları arasında antagonist bir ilişki olduğunu, komünizmin birinci aşamasında alanların uyumlulaştırılabileceğini ancak bunun alanlar arasındaki karşıtlığı tamamen ortadan kaldıramayacağını, komünizmin üst aşamasında ise alanlar arasında hiyerarşik bir ilişki, bir karşıtlık kuran ikiliklerin ortadan kaldırılmasıyla birlikte zorunluluk ve özgürlük alanları arasındaki ayrımın da ortadan kalkacağını düşündüğünü gösterdim (Kısım 5.2). Böylece komünist toplumun üst aşamasında yabancılaşma aşılacak, yabancılaşmış karakterinden kurtulmuş emek, diğer özgür etkinlikler gibi gerçekten özgür emek olarak yaşamın birincil istemi haline gelecektir.
Özet (Çeviri)
Alienated labour emerges when labour, which Marx describes as the essential life activity of human beings, acquires an alienated character. And again, alienated labour is the constitutive element of Marx's theory of alienation, which is the prominent theme of his early philosophical and political-economic works, and is often used by Marx and his commentators to explain the capitalist mode of production and societies dominated by the capitalist mode of production. The use of the theory of alienation to explain various forms of relations mostly in capitalist societies and the use of alienated labour to refer to the labour of the wage worker engaged in capitalist conditions of production almost all the time, have contributed to the perception that alienated labour is a phenomenon specific to capitalism. However, Marx does not make a clear statement on whether alienated labour is a phenomenon specific to capitalism or also found in pre-capitalist societies. In fact, his statements on this subject contain some contradictions. This makes Marx's view on the existence of alienated labour in pre-capitalist societies ambiguous. On this ambiguity, which has not been brought up much, two types of views can be mentioned among Marx interpreters. The prevailing view is that alienated labour is specific to the capitalist mode of production, in other words, to commodity production. The marginal view, on the other hand, argues that alienated labour is not specific to capitalism and is also found in pre-capitalist societies. However, this view has so far neither explicitly confronted the prevailing view nor provided a detailed justification of its stance with reference to Marx's works. This deficiency leads to the overlooking of an approach whose foundations can be found in Marx's works, which would make possible the application of the theory of alienation to pre-capitalist societies and thus support the marginal view. The aim of this study is to present this approach in detail. In Chapter 1, the problem that constitutes the subject of the dissertation is explained, and the different views on whether alienated labour is specific to capitalism are discussed. Also, the shortcomings of these views in various aspects are emphasized. Chapter 2 focuses on the foundations of Marx's theory of alienation and his conception of alienated labour presented in the Economic and Philosophic Manuscripts of 1844 are discussed. Chapter 3 discusses alienated labour in the context of property relations and questions the possibility of the existence of alienated labour in pre-capitalist forms of society. Chapter 4 deals with a reassessment of alienated labour and pre-capitalist forms of society dominated by alienated labour. Since the study of labour in communist society, which Marx expresses as the society in which alienation is overcome, will tell us what unalienated labour is and, indirectly, what alienated labour is, in Chapter 5, labour in communist society is discussed and the conditions for labour to be a truly free activity are put forward. In conclusion, it is claimed that alienated labour exists in all class societies in which there is an antithetical relationship between private property and communal property when it is considered within the framework of social property relations. Therefore, alienated labour is not unique to capitalism; it is found in societies dominated by antagonistic class relations. However, it reaches its most extreme form under capitalism.
Benzer Tezler
- Özgür zaman: Karl Marx'ın sermaye analizinde toplumsal zamanın örgütlenmesi ve zamansal özgürleşmenin imkânları
The freed time: Organisation of social time and the possibilities of temporal liberation in Karl Marx's analysis of capital
SERCAN ÇALCI
Doktora
Türkçe
2020
FelsefeMimar Sinan Güzel Sanatlar ÜniversitesiFelsefe Ana Bilim Dalı
DR. GÜÇLÜ ATEŞOĞLU
PROF. DR. ÇETİN BALANUYE
- Akışkan modernite tartışmaları ışığında dijital emek süreçlerinin kavramsal bir incelemesi
A conceptual analysis of the digital labor process from the perspective of discussions on liquid modernity
MEHMET ÖZKAN YILDIRIM
Yüksek Lisans
Türkçe
2020
SosyolojiGalatasaray Üniversitesiİletişim Ana Bilim Dalı
PROF. DR. NİLGÜN TUTAL CHEVIRON
- Kültürel yabancılaşma olgusu ve Türkiye'deki yansımaları
The Cultural alienation phenomenon and its implications in Turkey
MUSTAFA ÇAPAR
- Üniversitelerdeki akademik personelin mesleki yabancılaşma düzeylerinin çok boyutlu incelenmesi- İstanbul ili örneği
The multi-dimensional examination of the level of professional alienation of the university academic staff (İstanbul province- case study)
BAŞAK HALAÇOĞLU
Yüksek Lisans
Türkçe
2008
Eğitim ve ÖğretimYeditepe ÜniversitesiEğitim Yönetimi ve Denetimi Ana Bilim Dalı
DR. MUSTAFA OTRAR
- Tüketim yaklaşımları bağlamında sinema
Cinema in the context of consumption approaches
CAHİT KUTAY AYKAN
Yüksek Lisans
Türkçe
2022
Sahne ve Görüntü SanatlarıBolu Abant İzzet Baysal Üniversitesiİletişim Bilimleri Ana Bilim Dalı
DOÇ. DR. ASUMAN BANU HÜLÜR