Geri Dön

Architectures of elusion: Narrating the plurality of political spaces

Yakalanmama mimarlıkları: Politik mekanların çoğulluğunu anlatmak

  1. Tez No: 864236
  2. Yazar: MELİKE BEŞİK
  3. Danışmanlar: DOÇ. DR. MELTEM AKSOY, DR. BİHTER ALMAÇ
  4. Tez Türü: Yüksek Lisans
  5. Konular: Mimarlık, Architecture
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 2024
  8. Dil: İngilizce
  9. Üniversite: İstanbul Teknik Üniversitesi
  10. Enstitü: Lisansüstü Eğitim Enstitüsü
  11. Ana Bilim Dalı: Mimarlık Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Mimari Tasarım Bilim Dalı
  13. Sayfa Sayısı: 137

Özet

Bu araştırmada günümüzün politik olarak yüklü ve çok katmanlı gerçekliğinde mimarlığın nereye konumlanabileceğini sorguluyorum. Bu sorgulama zeminini kurmak adına Donna Haraway'in Antroposen'deki ekonomik krizlerin, siyasi gerilimlerin, toplumsal sorunların ve ekolojik tehlikelerin karmaşık birikimini tanımlamak için kullandığı“kalın şimdi”kavramını ödünç alıyorum.“Kalın şimdi”nin politik boyutu içinde mimarlığın kendi geleneksel süreçleri dışındaki potansiyellerini araştırmak ve neye yanıt verip veremeyeceğini keşfetmek adına siyasetin en belirgin mekansal tezahürlerinden olan protestoyu ele alıyorum. Protestoların, genellikle anlık ve yoğun tepkiler olarak beliren baskın temsillerinin ötesinde,“kalın şimdi”nin politik karmaşıklığını açığa çıkarabilecek siyasi düğümler olduğunu, ve barındırdığı çoğulluklar ile üzerinde spekülasyonlar yapılabilecek araştırma zemini olabileceğini öneriyorum. Bu bağlamda Türkiye'nin politik ikliminde önemli bir yere sahip olan, çeşitli siyasal ve mekansal baskılara özne olmuş 20. Feminist Gece Yürüyüşü'nü araştırmanın merkezine alıyorum. Mimarlığın geleneksel tasarım süreçlerinden saptığı, hem“kalın şimdi”nin çoğulluğunu ortaya çıkaran hem de mekansal eleştiri üreten bir anlatısal kimliğe büründüğü bir pratik öneriyorum. Anlatı Mimarlığı olarak tanımladığım bu kimlik, Haraway'in hikaye anlatmayı“kalın şimdi”nin içinde kalma metodu olarak sunması üzerine kuruluyor. Jane Rendell, Jill Stoner, Jennifer Bloomer, Penelope Haralambidou ve Sepideh Karami gibi feminist akademisyenleri takip ederek kurduğum mimari çerçeve, mimarlığın müdahale etme ve çözüm bulma eğilimine karşı eleştirel bir yaklaşım öneriyor. Burada spekülatif, gözler önüne serilmemiş ve deşifre edilmesi zor bir anlatıcı olarak mimarlık, protestonun geleneksel temsillerini çarpıtıyor ve onun çoğulluğunu ifşa etmeden temsil etmekle ilgileniyor.“Yakalanmama Mimarlıkları”olarak adlandırdığım tasarım araştırmaları, normdan sapmış olanın varoluş hallerine yönelik bir yaklaşım sunuyor ve hem politik hem mekansal zeminlerde karşılık buluyor. Bu çalışmada protestonun politik boyutunu ele almak için Jacques Ranciere'in siyaset felsefesine yönelik yerleşik tanımları bozan yaklaşımını benimsiyorum. Siyasetin meydana gelmesi için anlaşmazlık içinde olan tarafların bir araya gelebilmesi koşulunu öneren bu yaklaşımı takip ederek protestonun siyaseti mekansallaştıran en belirgin eylemlerden biri olduğunu öneriyorum. Ranciere'in polis kavramı ile tanımladığı güç dağılımını belirleyen, gerçeklik algısını kuran, gerekli gördüğü ilişkileri belirleyen ve kontrol altına alan bünye, protesto mekanındaki anlaşmazlığın önemli bir kısmını oluşturduğu için bu tezin kavramsal çerçevesinde yerini buluyor. Protestonun politik, mekansal ve affektif çoğulluklarını ele aldığım ikinci bölümde Gilles Deleuze ve Félix Guattari'nin minör kavramı öne çıkıyor. Protestonun politik çoğulluğunu ele almak için Deleuze ve Guattari'nin edebi bağlamda başlattıkları minörlük tartışmasını politika eksenine taşıyan Nicholas Thoburn'ün yaklaşımını takip ediyorum. Minör politikanın sabitlikten uzak, dinamik, anlık ve her an her yerde olan yapısının protestonun politik çoğulluğunu oluşturduğunu iddia ediyorum. Protestonun mekansal çoğulluğuna yönelik tartışmayı ise ilişkili mimarlık kuramı ile beraber yürütüyorum. Mekanın olaylarla, deneyimlerle, kişilerle; politik, toplumsal ve bireysel pek çok katmanın varlığıyla sürekli dönüştüğünü ve yeniden üretildiğini iddia eden Henri Lefebvre, Bernard Tschumi ve Dorita Hannah gibi isimlerin yaklaşımlarına değiniyorum. Herkes İçin Mimarlık (2013) ekibinin“#OccupyGezi architecture”çizimleri, Merve Bedir ve Sampson Wong'un (2021)“Unsettled Urbanism”isimli çalışması, Ece Yetim'in (2021)“Dayanışmanın Farklı Ölçekleri”başlıklı protesto çizimleri ve Sepideh Karami'nin (2018)“The house, the wings, the balcony, the dissidents”isimli yazınsal üretimini inceleyerek protestonun mekansal çoğulluğunu, tartıştığım mimarlık kuramı üzerinden değerlendiriyorum. Tezin eleştirel zemini kurmak için ise Jane Rendell'ın“eleştirel mekansal pratik”yaklaşımını ve Jill Stoner'ın“minör mimarlık”kavramını ele alıyorum. Mimarlığın geleneksel süreçlerinden ayrılan potansiyellerine işaret eden bu eleştirel yaklaşımların, protestonun mekansal çoğulluğunu ele almak için uygun zemini sağlayabileceğini öneriyorum. Protestonun affektif çoğulluğuna odaklandığım altbaşlıkta ise afekt kuramının öncülerinden sayılan Baruch Spinoza, Deleuze ve Guattari üzerinden afektlerin ilişkiselliğini vurguluyorum. Bu ilişkiselliğin politik boyutunu ele almak için ise feminist afekt kuramına yöneliyorum. Sara Ahmed, Sianne Ngai ve Claire Hemmings gibi isimleri takip ederek, afektlerin toplumsal gerçekliklerden ayrı tutulamayacağını ve bu yönleriyle politik nitelikleri olduğunu vurguluyorum. Ngai'den ödünç aldığım“minör afekt”kavramı, protestonun affektif çoğulluğunu ele almak için uygun kavramsal yaklaşımı sunuyor. Protesto ile özdeşleştirilen coşku, öfke, heyecan gibi majör afektlerin ardında her protestoyu birbirinden ayrı kılan ve çoğu zaman isim vermenin mümkün olmadığı minör afektleri keşfediyorum. Üçüncü bölümde 20. Feminist Gece Yürüyüşü'nün“kalın şimdi”de önemli bir politik nokta olduğunu açıklamak adına öncelikle Türkiye'de kadın hareketinin geçmişine odaklanıyorum. Osmanlı Devleti'nin son yıllarından itibaren ele aldığım kadın hareketinin ilerleyişini, her dönemin güncel meseleleri ile ilişkili olarak takip etmek mümkün. Bu bölümde kadın hareketinin önemli dönüm noktalarına ek olarak kadın dergilerin göz önünde olmayan sayfalarında, bu büyük hareketin içindeki minör ilişkierin izini sürüyorum. Bu anlamda kadın hareketinin barındırdığı kompleks ağlar ve ilişkiler onun kendi kalınlığına referans veriyor. 20. Feminist Gece Yürüyüşü'nü ele aldığım altbaşlıkta ise bu eylemin ikinci bölümde bahsetmiş olduğum politik, mekansal ve affektif çoğulluklarını çeşitli haber kaynakları, protestocularla yürüttüğüm görüşmeler ve kendi deneyimlerim üzerinden açıklıyorum.“Anlatı Mimarlığı”isimli bölümde temel araştırma sorusuna yönelik metodolojiyi kurmaya başlıyorum. Mimarlığın kendi inşa süreçlerinden saptığı ve anlatıcı bir kimliğe büründüğü bu yaklaşım, onun“kalın şimdi”deki olası konumuna yönelik bir öneri sunuyor. Bu bölümde öncelikle Roland Barthes, Walter Benjamin ve JeanFrançois Lyotard'ı takip ederek anlatının bilgi üretme kabiliyetini ele alıyorum. Bu kabiliyet dahilinde anlatılar, iktidar ve otoriteler tarafından fikir birliği ya da ayrılığı yaratmak, çeşitli algıları üretmek, yok saymak ya da idame etmek adına araçsallaşıyor. Bu noktada Lyotard'ın tarihi olayları ve bilgileri tekilleştiren ve bütünleştiren meta anlatılara karşı önerdiği mikro-anlatı kavramını merkeze almakla beraber, anlatıya yönelik feminist yaklaşımlara odaklanıyorum. Bu bağlamda Haraway'in parçalı, öznel, kısıtlı ve konumlu bilgi üretimini benimseyen feminist hikaye anlatıcılığını vurguluyorum. Böylece mikro anlatılar ve konumlu bilgi üretimi, bu tezin kavramsal çerçevesi için önemli hale geliyor. Devamında, araştırmada mimarlığın büründüğü anlatısal kimliği kuran feminist anlatı metodlarını ele alıyorum. Ranciere'in polis düzeninin kurulu gerçekliklerini bozuma uğratmak için önerdiği kurgu, Henri Bergson'un dürtüsel bir hayatta kalma metodu olarak ele aldığı zihinsel hikaye üretimi, ve Donna Haraway'in“kalın şimdi”nin zorlukları ile bir arada kalabilme adına önerdiği hikaye anlatıcılığı yaklaşımlarını bir arada değerlendiriyorum. Hélène Frichot and Naomi Stead'in eleştirel bir pratik olarak kurguyu mimarlık eksenine taşıdıkları ficto-criticism pratiğini de mimarlığa atadığım anlatıcı kimliğinin inşasında önemli bir konuma yerleştiriyorum. Bu anlatıcı kimliğin somut boyutunu ele almak için ise Jennifer A. Gonzalez'in nesneler yoluyla kendi kimliğini haritalama pratiğine referans veren“ototopografya”kavramını ve Ursula Le Guin'in olağan elemanları toplayıp bir arada taşıyarak anlatı üreten“taşıyıcı hikaye anlatıcılığı”yaklaşımını bir arada ele alıyorum. Hatıralar ile şimdiki zaman arasında beliren afektler, düşünceler ve nesneler gibi anlatı unsurlarını bir araya getirme biçimleri açısından bu terimler arasında paralellikler kuruyorum. Burada kurguladığım anlatıcı mimarlık kimliğine ek olarak ben de 20. Feminist Gece Yürüyüşü'nün mikro anlatılarını toplarken, taşırken ve spekütatif biçimlerde yeniden bir araya getirirken bir taşıyıcı hikaye anlatıcısı kimliğine bürünüyorum.“Öteki Olanı Anlatmak İçin Alegorik Mimarlık”isimli altbaşlıkta bu tezin temel mimari metodolojisi olan“alegorik mimarlık”pratiği öne çıkıyor. Kavramı, Jennifer Bloomer'ın minör alegorik mimarlık yaklaşımı ve Penelope Haralambidou'nun öteki olan ile etkileşime geçme aracı olarak önerdiği alegori aracılığıyla tartışıyorum. Alegorinin, anlamı çoğaltma, gizleme veya açığa çıkarma kabiliyetinden dolayı, siyasetin ötekileştirilmiş öznelerinin lehine politik bir araç olarak belirdiğini öne sürüyorum. Bu tezde alegorik mimariyi 20. Feminist Gece Yürüyüşü'nün kalınlığını spekülatif olarak ortaya çıkarmak,“kalın şimdi”de mimarlığın konumunu tartışmak ve mimarlığın temsil yöntemlerini eleştirel biçimlerde ele almak adına kullanıyorum.

Özet (Çeviri)

In this research, I question how architecture positions itself in today's politically charged and multi-layered reality. To establish this process of inquiry, I borrow the concept of the thick present that Donna Haraway uses to describe the complex accumulation of economic crises, political tensions, social problems, and ecological hazards in the Anthropocene. In the political dimension of the thick present, I deal with protest, one of the most prominent spatial manifestations of politics, in order to investigate the potentials of architecture outside its traditional practices and to discover what it can and cannot respond to. I suggest that protests, beyond their dominant representations that often appear as instantaneous and intense reactions, are political knots that can reveal the political complexity of the thick present, and can be a research ground on which speculations can be made through the pluralities they contain. In this sense, the 20th Feminist Night March is the case of this thesis, which has a significant place in Turkey's political climate and has been subject to various political and spatial oppressions. In this design research, I propose a practice in which architecture deviates from its conventional design processes and takes on a narrative identity that both reveals the plurality of the thick present and produces spatial criticism. This identity, which I define as narrating architecture, is built on Haraway's suggestion of staying in the thick present through storytelling. The architectural framework I have established, following feminist scholars such as Jane Rendell, Jill Stoner, Jennifer Bloomer, Penelope Haralambidou, and Sepideh Karami, proposes a critical approach to architecture's tendency to intervene and find solutions. Here, architecture as a speculative, unrevealed, and elusive narrator distorts traditional representations of protest and is interested in representing its plurality without violently exposing it. I propose two design experiments; The Condenser and The Disinherited Fitment, under the name“Architectures of Elusion.”These feminist, minor, plural, elusive, fictional, allegorical and ironic architectures describe the plurality of the 20th Feminist Night March through speculative narration; they disrupt meta-narratives by proliferating micro-narratives. The model, called The Condenser, works based on the audio recording taken from Cihangir Street, where the protest took place. Dealing with the thickness of the Feminist Night March, The Condenser appears as a speculator architecture in the form of a narrator. Strategically engaging with states of visibility and invisibility, the model offers an open-ended experiment in critically engaging with political spaces. The other experiment, The Disinherited Fitment, presents two temporally separated speculative drawings that produce narratives through architectural elements regarding a case of police brutality that occurred the same evening after the protest. These drawings allegorically criticize the hegemonic dynamics in spaces that exclude marginalized forms of existence through the infrastructure units that sustain the built environment in the region. For this reason, The Disinherited Fitment adapts to the denied and discarded states of architecture and reveals their testimonies about a case of police brutality. These design experiments engage critically with both architecture and the political dynamics of protest spaces. While revealing the spatiality of politically charged events, they offer a minor practice of spatial critique by disrupting oppressive political realities through the creativity inherent in reinterpretation. As a result,“Architectures of Elusion,”together with its theoretical background, establishes a ground for questioning how architecture can disrupt traditional norms and take part in the political dimension of the“thick present”.

Benzer Tezler

  1. İmge mimarlıkları ya da video ortamında imge ve aralık nosyonu

    Architectures of image or notion of image and interval in video medium

    HATİCE ERSOY AÇIKEL

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2023

    MimarlıkMimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi

    Mimarlık Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. TOLGA SAYIN

  2. Gebze ve çevresindeki Türk-İslam devri yapıları

    Architectures of Turkish-İslamic age in and around Gebze

    AHMET YAVUZYILMAZ

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2012

    Sanat TarihiAtatürk Üniversitesi

    Sanat Tarihi Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. HAMZA GÜNDOĞDU

  3. Uçaklarda çevresel kontrol ve buz önleme sistemlerinin elektriksel mimarilerinin performans analizi

    Performance analysis of electrical architectures of environmental control and ice protection systems in aircraft

    CÜNEYT ÖZTÜRK

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2019

    Elektrik ve Elektronik MühendisliğiErciyes Üniversitesi

    Elektrik-Elektronik Mühendisliği Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. HAMDİ ERCAN

  4. Bodrum geleneksel ve güncel konut mimarisinin biçim grameri yöntemi ile araştırılması

    An investigation of traditional and modern architectures of estates by utilizing shape grammer method

    MİNE KARAKOYUN

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2010

    MimarlıkSelçuk Üniversitesi

    Mimarlık Ana Bilim Dalı

    YRD. DOÇ. DR. İBRAHİM BAKIR