Global value network evolution in the global automotive production: insights from ford otosan türki̇ye
Küresel otomotiv üretiminde küresel değer ağı evrimi: Ford-otosan Türkıye'den içgörüler
- Tez No: 933548
- Danışmanlar: PROF. DR. GÜLDEN ERKUT
- Tez Türü: Doktora
- Konular: Şehircilik ve Bölge Planlama, Urban and Regional Planning
- Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
- Yıl: 2025
- Dil: İngilizce
- Üniversite: İstanbul Teknik Üniversitesi
- Enstitü: Lisansüstü Eğitim Enstitüsü
- Ana Bilim Dalı: Şehir ve Bölge Planlama Ana Bilim Dalı
- Bilim Dalı: Şehir ve Bölge Planlama Bilim Dalı
- Sayfa Sayısı: 173
Özet
Bu tez, Türkiye otomotiv endüstrisinin ne ölçüde Küresel Üretim Ağları'nın (GPN) bir parçası olduğunu araştırmayı amaçlamaktadır. Ülkeler genellikle ekonomik ve teknolojik durumlarına göre gelişmiş, yarı gelişmiş veya az gelişmiş olarak kategorize edilir. Gelişmiş ülkeler üretimi sürdürmeye ve artırmaya odaklanırken, az gelişmiş ve yarı gelişmiş ülkeler en son teknolojik gelişmeleri benimsemeye ve entegre etmeye çalışmaktadır. Küreselleşme, mal ve hizmet ticareti, sermaye akışları, çok uluslu şirket yatırımları, işgücü hareketliliği ve teknolojik uzmanlık transferi gibi çeşitli alanları etkilemektedir. Bu dinamikler, özellikle sınır ötesi ticaret ve yatırımı içerenler, ekonomik kalkınmayı ve küresel rekabet gücünü artırabilirken, aynı zamanda ekonomik eşitsizlikleri şiddetlendirme ve bazı bölgelerde çevresel zorluklara katkıda bulunma potansiyeline de sahiptir. Küreselleşmenin hızla arttığı günümüz dünyasında teknoloji, gelişim ve değişimin temel itici güçlerinden biridir. Teknolojik yenilikler sayesinde Küresel Ürün Zincirleri (KÜZ'ler), Küresel Değer Zincirlerine (KDZ) dönüşmüş ve bu da merkez ekonomiden etkilenen çevre bölgelerde bölgesel büyümeye yol açmıştır. Dicken (2010), üretim ağlarındaki küresel değişimin, yerel firmaların küresel üretim ağları çerçevesinde çevresel varlıklar olarak gelişmesini kolaylaştırdığını gözlemlemektedir. Ucuz ve vasıflı operasyonel maliyetlere erişim gibi faktörler, bu koşulları üretim süreçlerini merkezden uzaklaştırmak isteyen firmalar için özellikle cazip hale getirmiştir. Gereffi tarafından ortaya atılan ve diğer akademisyenler tarafından geliştirilen Küresel Üretim Ağı (GPN) teorisi, ekonomik ve ekonomik olmayan aktörlerin rekabetçi dinamiklere yanıt olarak süreçlerini nasıl geliştirdiklerini, organize ettiklerini ve yönettiklerini vurgulamaktadır. Yeung, özellikle vasıflı işgücü tarafından sürdürülen Ar-Ge faaliyetleri bağlamında bölgesel kalkınmayı analiz etmek için stratejik bir bağlantı perspektifini vurgulayarak GPN 2.0 çerçevesini detaylandırmaktadır. Ekonomik büyümenin önemli bir itici gücü olan otomotiv sektörü, yoğun teknolojiden yararlanmadaki rolünü daha iyi anlamak amacıyla bu analiz için seçilmiştir. Otomotiv firmaları sürekli olarak araştırma ve geliştirme faaliyetlerinin ve teknolojik ilerlemelerin stratejik önemini vurgulamışlardır. Bu çalışma, otomotiv endüstrisinin küresel olarak en kritik sektörlerden biri olarak yeniden canlanmasına ilişkin süregelen tartışmaya katkıda bulunmakta ve hem küresel dinamikler hem de bölgesel kalkınma bağlamında önemini araştırmaktadır. Üretim, satış ve mühendislik faaliyetleriyle küresel otomotiv endüstrisine yüksek düzeyde entegrasyon, geniş bir uluslararası pazarın oluşmasına katkıda bulunmuştur. Otomotiv sektörünün orta teknolojik düzeyde konumlanması, hem ülkeler hem de firmalar için araştırma ve geliştirmenin (Ar-Ge) önemini vurgulamaktadır. Ayrıca, Ar-Ge faaliyetlerinin kapsamı, bir firmanın işgücünün eğitim ve beceri düzeylerini doğrudan etkilemektedir. Ford'un Ar-Ge merkezleri örneğinde görüldüğü gibi, yerel firmaların lider firmalarla stratejik olarak birleşmesi Ar-Ge merkezlerinin kurulmasını mümkün kılsa ve teknolojik deneyimi kolaylaştırsa da, önemli gelişmeler ve yenilikler hala ağırlıklı olarak merkez ülkelerde gerçekleştirilmektedir. Çevre ülkelerdeki Ar-Ge merkezleri öncelikle daha az kritik görevlere odaklanmakta ve deneyim kazanmak için önemli platformlar olarak hizmet vermektedir. Bu merkezler genellikle sektöre yeni giren üniversite mezunları için ilk adımı temsil etmektedir. Çalışma, ekonomik coğrafyanın değişen doğasına ve bunun bölgesel kalkınma ve politika oluşturma üzerindeki etkilerine dair içgörüler sunmaktadır. İlgili bağlamda amaç, değer yaratma, değer artırma ve değer yakalama süreçlerini ortaya çıkarmaktır. İlk olarak, GPN'ler, Küresel Ürün Zincirleri (KÜZ'ler), Küresel Değer Zincirleri (KDZ'ler) ve Stratejik Birleştirme konularındaki güncel literatürü gözden geçirerek kavramsal bir çerçeve oluşturmaya çalışmaktadır. Türk otomotiv sektörü şu anda çok sayıda ortak girişim (JV) ve Ford Otosan da dahil olmak üzere küresel orijinal ekipman üreticilerinden (OEM) gelen önemli doğrudan yabancı yatırımlarla (FDI) karakterize edilmektedir. Başlangıçta küresel otomotiv sektörünün periferisinde yer alan Türkiye, yatırımları çekmek için düşük üretim maliyetlerinden yararlanmıştır. Ancak zaman içinde sektör, Araştırma ve Geliştirme (Ar-Ge) faaliyetlerinin genişlemesiyle birlikte bir üretim mükemmeliyet merkezine dönüşmüştür. Türkiye otomotiv sektörü için Marmara Bölgesi'nin stratejik coğrafi konumu, Türkiye ile Avrupa Birliği ülkeleri arasında hızlı bağlantılara olanak tanıyan önemli bir ulaşım avantajı sağlamaktadır. Bölgenin gelişmiş lojistik altyapısı, köklü Ar-Ge kurumları ve üniversiteleri ile birlikte hem yerel hem de uluslararası otomotiv endüstrilerinin taleplerini karşılamak için gerekli teknik yetenekler ve programlarla donatılmıştır. Araştırma, Türk otomotiv sektörünün önemli bir oyuncusu olan Ford Otosan'a odaklanan bir vaka çalışması yaklaşımı kullanmaktadır. Şirket raporları, sektör analizleri ve uzman görüşmeleri de dâhil olmak üzere nitel ve nicel verileri bir araya getirmektedir. Çalışma, Türkiye'nin küresel ağlardaki konumunu güçlendirmede Ar-Ge ve bilgi üretiminin önemini vurgulamaktadır. Türk otomotiv sektörünün rekabet gücünün artırılması ve küresel bilgi odaklı ekonomilere entegrasyonu için öneriler sunmaktadır. Bu araştırma, Türk otomotiv sektörünün önemli bir temsilcisi olarak Ford Otosan'ı merkeze alan bir vaka çalışması yaklaşımını benimsemektedir. Ford Otosan için firmaya özgü veri eksikliğini gidermek amacıyla çalışmada uzman görüşmeleri ve şirket raporlarının incelenmesi de dahil olmak üzere nitel yöntemler kullanılmıştır. Bu niteliksel içgörüler değerli bir bağlam sağlamış ve istatistiksel bulguları tamamlayarak Ford Otosan'ın Ar-Ge'nin gelişimindeki rolü ve katkıları ile küresel bilgi ağlarına entegrasyonunun daha kapsamlı bir şekilde anlaşılmasını sağlamıştır. Tokatlı'nın (2014) gibi tek firma vaka çalışmalarıının, makro düzeydeki ekonomik eğilimleri etkileyen mikro düzeydeki kararların ve stratejilerin derinlemesine incelenmesini sağladığını öne sürmüştür. Bu vaka çalışmaları, bilgi transferi, araştırma ve geliştirme (Ar-Ge) dinamikleri ve belirli firmaların bölgesel ekonomik kalkınmayı yönlendirmedeki rolü gibi kilit süreçlerin ayrıntılı bir şekilde anlaşılmasını sağlar. TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu) verilerini analiz ederek ve otomotiv sektörünün erişilebilir açık belgelerini inceleyerek Türkiye'nin otomotiv endüstrisinin mevcut kapasitesini ve dinamiklerini bölgesel ve küresel bağlamlarda betimlemek amaçlanmıştır. Ayrıca, kilit aktörlerle yakın diyaloglar kurularak aktörlerin sektörün ve Ar-Ge kapasitesinin geleceği, Ar-Ge merkezlerinin rolü, bilgi transferi ve otomotiv sektörünün geleceğine ilişkin öngörüleri ortaya çıkarılmaya çalışılmıştır. Bu tanıma dayalı olarak nicel ve nitel yöntemler kullanılarak veri tabanı oluşturulmuştur. Niceliksel taraf, Ar-Ge merkezlerinin raporlarından ve Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı (TTGV), TÜİK, SGK, OSD ve OICD veri tabanlarından yararlanılmıştır. Niteliksel taraf ise firma ziyaretleri, otomotiv firmalarıyla yapılan derinlemesine görüşmeleri içermektedir. Bu görüşmeler, lider firmaların Ar-Ge projeleri düzeyinde yerel firmaların Türkiye'deki Ar-Ge merkezleri hakkında elde edilen bulguların derinlemesine analiz edilmesini sağlamıştır. Bu çalışmanın kısıtlarından biri, özellikle kapsamlı zaman serisi verilerinin ve firmalar tarafından açıklanmayan özel bilgilerin eksikliği olmak üzere, veri mevcudiyeti konusundaki kısıtlamalardır. Bu zorlukların üstesinden gelmek için, çalışmada çevrimiçi kaynaklardan ve açık erişimli platformlardan kamuya açık veriler kullanılmıştır. Ayrıca, Ford Otosan'dan uzmanlar, akademisyenler ve yönetim temsilcileriyle yapılan derinlemesine görüşmeler analizler için önemli bilgiler sağlamıştır. Sonuç olarak, dünya ekonomisindeki yön değişikliğine bağlı olarak ortaya çıkabilecek bölgesel ve yerel canlanmaya ilişkin beklentiler vurgulanmaktadır. Ford Otosan gibi inovasyon peşinde koşan ve giderek daha rekabetçi hale gelen pazarın taleplerini karşılamaya çalışan şirketler, Türk otomotiv sektörünün küresel değer zincirindeki stratejik rolüne katkıda bulunmaktadır. Son olarak bu çalışma, Türk otomotiv sektörünün küresel üretim ve bilgi ağlarına entegrasyonunun geliştirilmesinde Ar-Ge yeteneklerinin, inovasyonun ve sürdürülebilirliğin oynadığı önemli rolün altını çizmektedir. Ford Otosan örneği, yerel stratejilerin Endüstri 4.0, elektrikli araçlar ve dijitalleşme gibi küresel trendlerle uyumlu hale getirilmesinin Türkiye'nin rekabetçi konumunu nasıl güçlendirdiğini göstermektedir. Stratejik coğrafi konumu, nitelikli işgücü ve dinamik iç pazarı ile Türkiye, sürdürülebilir uygulamaları teşvik ederken katma değerli üretimde liderlik etmek için iyi bir konuma sahiptir. Bu araştırma, küresel değer zincirlerinde uzun vadeli büyüme ve rekabet gücü sağlamak için Ar-Ge'ye, dijital dönüşüme ve çevreye duyarlı üretime sürekli yatırım yapılması gerektiğini vurgulayarak politika yapıcılar ve sektör paydaşları için uygulanabilir.
Özet (Çeviri)
This thesis aims to explore the extent to which the Türkiye automotive industry is integrated into the Global Production Networks (GPN). Countries are usually classified as developed, semi-developed, or less developed based on their economic and technological conditions. While developed countries focus on maintaining and increasing production, less developed and semi-developed nations work to adopt and incorporate the latest technological advancements. Globalization affects various areas, including the trade of goods and services, capital flows, multinational corporate investments, labor mobility, and the transfer of technological expertise. While these dynamics, particularly those related to cross-border trade and investment, can enhance economic development and global competitiveness, they also have the potential to exacerbate economic inequalities and contribute to environmental challenges in specific regions. In today's world, where globalization is increasing rapidly, technology is one of the main drivers of development and change. Technological innovation transformed Global Commodity Chains (GCCs) into Global Value Chains (GVCs), resulting in regional growth in peripheral areas influenced by the core economy. Dicken (2010) notes that the global shift in production networks has allowed local firms to emerge as peripheral entities within the framework of global production networks. Factors such as access to low-cost and skilled labor have made these conditions appealing to firms looking to decentralize their production processes. Global Production Network (GPN) theory, introduced by Gereffi and refined by other scholars, highlights how economic and non-economic actors develop, organize, and govern their processes in response to competitive dynamics. Yeung elaborates on the GPN 2.0 framework, emphasizing a strategic coupling perspective to analyze regional development, particularly in the context of R&D activities sustained by skilled labor. In the GPN 2.0 framework, R&D centers facilitate the strategic coupling of local companies with transnational industries. These centers serve as a crucial environment for knowledge transfer. The flow of funds, knowledge, and collaborative efforts in this context contributes to creating, capturing, and enhancing value, ultimately fostering deeper integration into the global knowledge network. With its dynamic and technology-intensive nature, the automotive industry provides an ideal case for examining these global and technologically advanced systems. The automotive sector has been selected for this analysis as a key driver of economic growth to understand its role in leveraging intensive technology better. Automotive firms have consistently emphasized the strategic importance of research and development activities and technological advancements. This study contributes to the ongoing debate on the resurgence of the automotive industry as one of the most critical sectors globally, exploring its significance in global dynamics and regional development. A high level of integration into the global automotive industry, driven by production, sales, and engineering activities, has formed a vast international market. The automotive sector's medium technological position underscores the significance of research and development (R&D) for both countries and firms. Moreover, the extent of R&D activities directly influences a firm's workforce's education and skill levels. Although the strategic coupling of local firms with lead firms enables the establishment of R&D centers and facilitates technological experience, as seen in the case of Ford's R&D centers, significant developments and innovations are still predominantly carried out in core countries. R&D centers in peripheral countries primarily focus on less critical tasks, serving as essential platforms for gaining experience. These centers often represent the initial step for recent university graduates entering the industry. The study provides insights into the changing nature of economic geography and its implications for regional development and policy-making. In a related context, the objective is to reveal the processes of value creation, enhancement, and capture. First, it reviews contemporary literature on GPNs, global product chains (GPCs), global value chains (GVCs), and strategic coupling to establish a conceptual framework. The automotive sector plays a pivotal role in driving innovation. Beyond its technological contributions, this sector significantly impacts various industries and society at large. Connecting GVC integration to labor market outcomes in developing countries facilitates knowledge transfer and technology acquisition opportunities. R&D serves as the main hub for industries like the automotive sector to create, capture, or enhance technology. The Turkish automotive industry is currently characterized by numerous joint ventures (JVs) and significant foreign direct investments (FDIs) from global original equipment manufacturers (OEMs), including Ford Otosan. Initially positioned on the periphery of the global automotive sector, Türkiye capitalized on its low production costs to attract investments. However, over time, the industry has transformed into a hub of manufacturing excellence, driven by the growth of Research and Development (R&D) activities. For the automotive sector in Türkiye, the Marmara Region's strategic geographic location provides a substantial transportation advantage, enabling swift connections between Türkiye and European Union countries. The region's advanced logistics infrastructure, along with its well-established R&D institutions and universities, is equipped with the technical capabilities and programs necessary to address the demands of both the domestic and international automotive industries. Single-firm case studies, such as those by Tokatlı (2014), provide an in-depth exploration of the micro-level decisions and strategies that influence macro-level economic trends. These case studies allow for a granular understanding of key processes, including knowledge transfer, research and development (R&D) dynamics, and the role of specific firms in driving regional economic development. It tries to figure out the existing capacity and dynamics of Türkiye's automotive industry in regional and global contexts by analyzing TÜİK (Turkish Statistical Institute) data and reviewing the automotive sector's accessible open documents. Moreover, close dialogues were conducted with the key actors to try to reveal the actors' predictions for the prospects of the sector and R&D capacity, the role of R&D centers, knowledge transfer, and the future of the automotive sector. Based on this definition, a database was created using quantitative and qualitative methods. On the quantitative side, it benefits from the R&D center's reports and data of the Technology Development Foundation of Türkiye (TTGV), TÜİK, SGK, OSD, and OICA database. On the qualitative side, the firm visits involve interviews with automotive firms. These interviews provided an in-depth analysis of what has been found in lead firms' R&D project levels in Turkish R&D centers of local firms. As in every study, the lack of information and data obtained according to the goal required this one to continue with limitations. One limitation was the constraint on data availability, particularly the lack of comprehensive time series data and proprietary information not disclosed by firms. To address these challenges, the study utilized publicly available data from online sources and open-access platforms. Additionally, in-depth interviews with experts, academics, and management representatives from Ford Otosan provided essential insights for the analyses. The concluding remarks emphasize the potential for regional and local resurgence resulting from a shift in the world economy. Companies like Ford Otosan, which aim to innovate and respond to the demands of a more competitive market, strengthen the strategic position of the Turkish automotive sector within the global value chain. This study emphasizes the critical importance of R&D capabilities, innovation, and sustainability in enhancing the integration of the Turkish automotive sector into global production and knowledge networks. The case of Ford Otosan illustrates how aligning local strategies with international trends, such as Industry 4.0, electric vehicles, and digitalization, strengthens Türkiye's competitive position. With its strategic geographic location, skilled workforce, and dynamic domestic market, Türkiye is well-equipped to lead in value-added production while promoting sustainable practices. This research offers practical insights for policymakers and industry stakeholders. It underscores the necessity of ongoing investment in R&D, digital transformation, and environmentally conscious production to ensure long-term growth and competitiveness in global value chains.
Benzer Tezler
- Örgüt topluluklarında yeni örgüt formlarının oluşumu: Türkiye ve Avrupa bağlamında bir araştırma
Formation of new organizational forms in organizational populations: A study in the context of Türkiye and Europe
SENCER ÖZEL
Doktora
Türkçe
2024
İşletmeGalatasaray Üniversitesiİşletme Ana Bilim Dalı
PROF. DR. NACİYE AYLİN ATAAY SAYBAŞILI
- Küresel değer zincirlerine katılımın belirleyicileri: Next-11 ülkeleri üzerine bir inceleme
Determinants of participation in global value chains: An analysis on Next-11 countries
MERT ŞAKI
- Gezgin haberleşme sistemleri için yalın zamanlama algoritması
Lean scheduling algorithm for wireless communication
MEHMET İZZET SAĞLAM
Doktora
Türkçe
2017
Elektrik ve Elektronik Mühendisliğiİstanbul Teknik Üniversitesiİletişim Sistemleri Ana Bilim Dalı
PROF. DR. MESUT KARTAL
- Stratejik işbirliği ve Türk otomotiv sanayi üzerine bir uygulama
Başlık çevirisi yok
AHMET FERDA ÇAKMAK
- Garanti markası olarak kalite sistemlerine uyumun otomotiv yan sanayi işletmelerinin performanslarında oluşturduğu farklılıklar (Bursa ilinde bir araştırma)
The effects of quality system accordance as a guarantee brand on performance differences of automotive supplier industries (A research in Bursa)
PINAR DEMİREL