Geri Dön

Molla Sadrâ'da tanrı-âlem ilişkisi

The relationship between God and the Universe in Mulla Sadrâ

  1. Tez No: 953024
  2. Yazar: KASIM ÇAZIM
  3. Danışmanlar: PROF. DR. HASAN ÖZALP
  4. Tez Türü: Doktora
  5. Konular: Din, Religion
  6. Anahtar Kelimeler: İslam Felsefesi, Molla Sadrâ, Tanrı-Âlem, Sudûr, Hudûs, İslamic Philosophy, Mullā Ṣadrā, God-Universe, Emanation (sudūr), Creation (hudūth)
  7. Yıl: 2025
  8. Dil: Türkçe
  9. Üniversite: Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi
  10. Enstitü: İslami Araştırmalar Enstitüsü
  11. Ana Bilim Dalı: Felsefe ve Din Bilimleri Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: İslam Felsefesi Bilim Dalı
  13. Sayfa Sayısı: 194

Özet

Tanrı-âlem arasındaki ilişki felsefenin ana konularından birisidir. Filozofların çoğu bu konuya ilgi duyarak düşüncelerini ortaya koymuşlardır. Onların benimsemiş olduğu Tanrı anlayışı aynı zamanda ortaya koydukları âlem tasavvurunu da şekillendirmiştir. Tanrı'nın yapısı gereği Bir, tek ve basit oluşu maddeden mürekkep bileşik olan âlemi nasıl netice verdiği hususu filozofların öncelikli olarak yoğunlaştıkları bir alan olmuştur. İlk çağ filozoflarının âlem merkezli felsefî çabaları ile sonraki süreçlerde ortaya çıkan varlık, bilgi ve değer merkezli felsefî çabalar Tanrı-âlem arasındaki ilişkiyi anlamaya dönük felsefî çabalardır. Antik Yunan filozoflarından Platon, Aristoteles ve Plotinus'un Tanrı-âlem arasındaki ilişkiyi kurma biçimi İslâm folozoflarının da bu konuda içerik üretmelerine kaynaklık etmiştir. Kindi, Fârâbî, İbn Sînâ, Sühreverdî, İbnü'l-Arabî ve Molla Sadrâ gibi İslâm filozofları bu felsefî literatürü gözönünde bulundurarak felsefî sistemlerini ortaya koymuşlardır. Bu bağlamda Tanrı-âlem arasındaki ilişkide ön plana çıkan anlayışlar sudûr ve hudûs nazariyeleri olmuştur. Meşşâî geleneğin benimsemiş olduğu âlemin Tanrı'nın zâtından sudûr ettiği düşüncesine karşı âlemin yoktan ve sonradan yaratıldığını ifade eden hudûs düşüncesi Tanrı-âlem arasındaki ilişkide önem kazanan bir düşüncedir. Sudûr nazariyesi beraberinde âlemin ezeliliği problemini getirirken hudûs nazariyesi de Tanrı'nın zaman ile olan ilişkisini problemli hale getirmektedir. Bu noktada Molla Sadrâ'nın meseleyi ele alış biçimi her iki nazariyenin beraberinde getirdiği problemlerin çözülmesine imkan tanımaktadır. Bu duruma Sadrâ'nın yeni hudûs yorumu ya da sudûru yeniden yorumlayışı da denilebilir. Bu çerçevede Sadrâ'nın asâletü'l-vücûd ve cevherî hareket nazariyeleri önem kazanmaktadır. Sadrâ asâletü'l-vücûd ile varlığı her şeye önceleyip sudûr nazariyesindeki ayüstü âleme ilişkin bir düzenleme yaparken cevherî hareket nazariyesi ile de ayaltı âleme ilişkin bir düzenleme yapmaktadır. Sadrâ böylece melekût âlemi için sudûru benimserken mülk âlemi olan cismânî varlıklar âlemi için de hudûsu benimsemektedir. Sadrâ'nın sudûr anlayışında Tanrı'nın inayeti, ihsanı, cömertliği ve feyzi ön planda iken benimsediği hudûs anlayışında da varlığa içkin bir zaman ve hareket anlayışı ön plandadır. Molla Sadrâ'nın ortaya koymuş olduğu Tanrı-âlem arasındaki ilişkinin ilk basamağından son basamağına kadar meydana gelen tüm varlık mertebelerinde ilahi feyz etkin bir rol oynamaktadır. İlahi feyzin kuşatıcılığı sistemin tamamına yayılmıştır.

Özet (Çeviri)

The relationship between God and the universe is one of the central topics in philosophy. Many philosophers have taken an interest in this subject and articulated their perspectives. The conception of God they embrace also shapes their understanding of the universe. A primary concern for philosophers has been how God, who is by nature One, unique, and simple, brought into being the universe, which is composite and made of matter. The universe-centered philosophical endeavors of ancient thinkers, alongside later efforts focused on existence, knowledge and values, represent attempts to comprehend the relationship between God and the universe. The methods used by ancient Greek philosophers such as Plato, Aristotle, and Plotinus to establish this relationship provided a foundation for Islamic philosophers to develop their own contributions. Islamic philosophers, including al-Kindī, al-Fārābī, Ibn Sīnā, al-Suhrawardī, Ibn al-ʿArabī, and Mullā Ṣadrā, constructed their philosophical systems with this rich tradition in mind. Within this framework, two prominent theories regarding the God-universe relationship have emerged: emanation (sudūr) and creation (hudūth). The Peripatetic tradition posits that the universe emanates from God's essence, while the theory of creation asserts that the universe was brought into existence from nothing at a specific point in time. These represent two distinct perspectives that have gained significance in exploring the God-universe dynamic. However, the theory of emanation raises the issue of the universe's eternity, while the theory of creation complicates God's relationship with time. It is here that Mullā Ṣadrā's approach offers a resolution to the challenges posed by both theories. His perspective can be described as a novel interpretation of creation or a reinterpretation of emanation. Central to Ṣadrā's resolution are his theories of the fundamentality of existence (aṣālat al-wujūd) and substantial motion (ḥarakat-i jawharī). Through the fundamentality of existence, Ṣadrā prioritizes existence above all else, refining the theory of emanation as it pertains to the superlunary (celestial) realm. Meanwhile, with substantial motion, he addresses the sublunary (material) realm. Accordingly, Ṣadrā adopts emanation for the angelic realm (ʿālam-i malakūt) and creation for the material world of corporeal beings (ʿālam-i mulk). In his understanding of emanation, God's providence, beneficence, generosity, and grace take precedence, while his concept of creation emphasizes a notion of time and motion inherent to existence. Across the entire spectrum of the God-universe relationship as articulated by Ṣadrā—from its initial stage to its culmination—divine grace (fayḍ-i ilāhī) plays an active role at every level of existence. The all-encompassing nature of divine grace permeates his entire philosophical system.

Benzer Tezler

  1. İbn kemmûne ve felsefesi

    Ibn kammûna and his philosophy

    FATMA ZEHRA PATTABANOĞLU

    Doktora

    Türkçe

    Türkçe

    2007

    BiyografiMarmara Üniversitesi

    İlahiyat Ana Bilim Dalı

    PROF.DR. BEKİR KARLIĞA

  2. Molla Sadrâ'da kötülük problemi

    The problem of evil in Mullah Sadra

    RANA HAZMAN DEMİR

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2024

    DinSivas Cumhuriyet Üniversitesi

    Felsefe ve Din Bilimleri Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. FEVZİ YİĞİT

  3. Mullā Sadrā on man's journey seeking perfection: A critical analysis of İqāẓ al-Nāimīn (Awakening the sleepers)

    Molla Sadrâ'da insan'ın istikmâl serüveni: İkâzü'n Nâimîn örneği ve analizi

    SHERİFE SLOCUM

    Yüksek Lisans

    İngilizce

    İngilizce

    2021

    Dinİbn Haldun Üniversitesi

    Medeniyet Araştırmaları Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. BURHAN KÖROĞLU

    PROF. DR. ALPARSLAN AÇIKGENÇ

  4. Molla Sadrâ'da nefs felsefesi

    Molla Sadra's soul of philosopy

    DİLEK ÇETİN

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2019

    Dinİnönü Üniversitesi

    Felsefe ve Din Bilimleri Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. HAMDİ ONAY

  5. Mistisizm ışığında Molla Sadrâ'nın Tanrı anlayışı üzerine bir inceleme

    A study on Molla Sadra's understandi̇ng of God in the light of mysticism

    ELİF DEDE

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2023

    FelsefeKaramanoğlu Mehmetbey Üniversitesi

    Felsefe Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. ZİYAEDDİN KIRBOĞA