Geri Dön

Kamu personeli ücret ve maaş rejimleri

Başlık çevirisi mevcut değil.

  1. Tez No: 18335
  2. Yazar: LEVENT MUTLU
  3. Danışmanlar: PROF.DR. SABAHADDİN ZAİM
  4. Tez Türü: Doktora
  5. Konular: Kamu Yönetimi, Public Administration
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 1992
  8. Dil: Türkçe
  9. Üniversite: İstanbul Üniversitesi
  10. Enstitü: Sosyal Bilimler Enstitüsü
  11. Ana Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
  12. Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
  13. Sayfa Sayısı: 321

Özet

ÖZET Hem çalışan açısından hem işveren açısından, hem de iktisatçı, işletmeci, iş hukukçusu ve sosyal siyasetçi açısından önem arzetmesi dolayısıyla ekonomik, sosyal ve siyasi yönü gibi çok cepheli bir özelliğe sahip olan ücret,“bedeni veya fikri emeğini ortaya koyarak çalışan kimseye, harcamış veya harcayacak olduğu emeğinin karşılığında para olarak yapılan ve çalışan açısından gelir niteliği taşıyan bir ödemedir. Tatbikatta, tanımda yer almış olan ”emeğini harcamış“ fiili karşılığı ”ücret“ olarak, ”emeğini harcayacak“ fiili karşılığı ”maaş“ olarak ifade edilmektedir. Böylece maaş, işin ifasından önce yapılan ödeme olması; ücret ise, işin ifasından sonra yapılan ödeme olması dolayısıyla farklı şekilde ifade edilen, ancak esas itibariyle aynı mahiyette olan kavramlardır. Günümüzde memur, öğretim üyesi, hakim ve savcı aylıklarına ”maaş“, işçi ve sözleşmeli personel aylıklarına ise ücret ifadesi kullanılmaktadır. Ücret memur, işçi, sözleşmeli, öğretim üyesi, hakim ve savcı gibi geniş bir çalışan kesimin yegane geliri niteliğinde bir ödemedir. Bu itibarla çok önemli bir mahiyet arzetmektedir. Nitekim çalışan kesim,bu maaş veya ücret geliriyle kendisinin ve ailesinin geçimini sağlamakta ve yaşamını idame ettirmektedir. Bu itibarladır ki ücret ve maaş konusu kanunlarla ifade edilerek koruma altına alınmıştır. İslamiyet'te ücreti, arzettiği önemi dolayısıyla özel koruma altına almıştır. Nitekim gerek Kur ' an-ı Kerim'in 53. Necm Suresinin 39,40 ve 41. Ayetlerinde, gerekse Kutsi Hadislerde çalışmanın ve bunun karşılığı olan bedelin C ücretin!) önemi vurgulanmıştır. 832Böylece ekonomik, sosyal, siyasi ve de dini açıdan önemli bir yere sahip olan Ücret, çok yönlü mahiyet arzetmektedir. Anayasmızın 18. maddesi de ”angarya yasaktır“ diyerek zorla çalıştırmayı yasaklamış ve çalışmanın şahsın iradesine bağlı olduğunu belirtmiştir. Anayasanın 55. maddesi de ”ücret, emeğin karşılığıdır“ diyerek ücreti üst düzeyde tanımlamış ve koruma altına almıştır. îşte bu şekilde önemini arzettiğimiz ücret veya maaş, kamu kesiminde çalışmakta olan kamu personelinin başlıca ve yegane geliri niteliğindedir. Ülkemizde kamu personeli olarak memur, işçi, sözleşmeli, akademik personel, hakim ve savcı gibi değişik statülerde personel istihdam edilmektedir. Bu şekilde geniş bir kitlenin geliri niteliğindeki ücretin, önemine binaen, geçmişten günümüze ve statülere göre değişik ücret rejimleri oluşturul muştur. Kamu personeli içerisinde en fazla sayıya sahip olan memurların ücret rejimleri kanunlar ve kararnamelerle düzenlenme yoluna gidilmiştir. Çok eski bir statü olan ve sadece kamu kesiminde istihdamı sözkonusu olan memurlara 1838 tarihinden İtibaren aylık verilmeye başlanmıştır. Cumhuriyetin ilanından sonra ise 1924 tarihli ilk T. C. Anayasası ücretin kanunlarla düzenlenmesi gereğini öngör dükten sonra 1926 tarihinde çıkarılan 788 sayılı ”Memurin Kanunu“ memuru tanımlamış, 1927 yılında çıkarılan 1108 sayılı ”Maaş Kanunu“ da maaşı ve ödenme biçimini düzenlemiştir. Bu arada memur maaşlarının dereceler itibariyle düzenlenmesi, yani barem sistemi ilk defa 1929 yılında 1452 sayılı Kanunla teşkil edilmiştir. Bu kanunla C hakimler ve öğretmeler dahil olmak üzere!) üç seri ve 20 dereceden oluşan bir maaş rejimi kabul edilmiştir. Bu rejimde her derece için tespit edilmiş maaş aslının, yine her derece İçin tespit edilmiş katsayı ile çarpımı sonucunda bulunacak miktarda aylık ödenmesi öngörülmüştür. 1452 sayılı Kanun İle 1629 yılında tespit edilen derece ve ücretler 1939 yılına kadar 233değiştirilmemiştir. Daha sonra 1939 yılında 3656 sayılı ”Devlet Memurları Aylıklarının Tevhid ve Teadülüne dair Kanun" çıkarılmıştır. 365© sayılı Kanun, 1452 sayılı Kanundaki katsayı sistemini kaldırmış aylık derece sayısını 15'e indirmiştir. Ancak 1929 yılından 1939 yılına kadar geçen 10 yıllık sürede maaşlarda bir artış yapılmaması ve akabinde de İkinci Dünya Savaşının başlaması sonucunda ortaya çıkan hayat pahalılığı Ücretlerin yetersiz kalmasına yol açmıştır. Bu durum 1940 yılından sonra çıkarılan Kanunlarla maaşlarda artışlar yapılma yoluna gidilmesine yol açmıştır. Ancak bu tedbirler de sorunu çözemediği için ücret rejiminin ıslah ihtiyacı 1950*li yıllarda gerek Maliye Bakanlığı'nın, gerekse yabancı uzmanların raporlarında ortaya konulmuştur. Bunun Üzerine 1960*lı yıllarda personel ve ücret rejimindeki dağınıklığı gidermek ve yeniden tek bir çatı altında düzenlemek gayesiyle çalışmalar yapılmış ve neticede 1965 yılında 657 sayılı D. M. K. çıkarılmıştır. 1965 yılında çıkarılan D. M. K. *nun mali hükümleri ancak 1971 yılından sonra yürürlüğe girmiştir. 1327 sayılı Kanunun çıkışma kadar önce 15, sonra 14 dereceli olan memuriyetler, müstahdem sınıfının da devlet memuru statüsüne geçirilmesi dolayısıyla önce 16'ya çıkarılmış, ancak sonra 15* e indirilmiştir. Buna karşılık yeni rejimde dereceler kademelendirilerek göstergeler tespit olunmuştur. Öğrenim seviyesine göre giriş derece ve kademeleri belirlenen memurların göstergelerinin, bütçe kanunlarıyla belirlenen katsayı ile çarpımı sonucunda bulunacak miktarda ücret almaları yeni ücret rejiminin esasını teşkil etmiştir. Ancak bugün de hala yürürlükte olan bu sistem, gösterge tablolarında zaman içinde yapılan değişikliklere ve kayşayı artışlarına rağmen istenilen sonucu vermemiş, bunun sonucunda ek gösterge, zam ve 'tazminat ve ilave sair ödemelerle (yani kısmi tedbirlerle) ücret rejimi çözülme yoluna gidilmiş, ancak bu da rejimi düzeltememiştir. Bunun yanısıra kurumların ve meslek gruplarının kendini kurtarma çabaları, ücret rejiminin daha da 234bozulmasına ve çarpık bir hale gelmesine yol açmıştır. Kamu personeli Ücret rejiminde bu bozukluk bazı meslek gruplarının 657 sayılı Kanundan kaçışına yol açmıştır. Nitekim üniversite öğretim üyeleri ile hakim ve savcılar için ayrı personel kanunları çıkarılmıştır. Ancak bunların maaş rejimi de esas itibariyle 657 sayılı Kanuna dayandığından, diğer memurların maaş rejimindeki yeresizlik bunlar için de sözkonusu olmuştur. Kamu personeli arasında bulunan işçiler İse, memurlardan ayrı bir Ücret rejimine sahiptirler. İşçilerin Ücretleri kanuni asgari ücretlerin Üzerinde olmak üzere hizmet akdi ve toplu iş sözleşmeleri ile tespit olunmaktadır. İşçilerin sendika ve toplu pazarlık hakkına sahip olmaları, Ücret rejimlerini olumlu yönde etkilemiştir. Memurlara da 1965 yılında sendikalaşma hakka. tanınmasına rağmen, bu hak 1971 yılında geri alınmıştır. İşçiler ise, sendika ve toplu pazarlık düzeninin etkisiyle ücretlerini enflasyona karşı nisbeten koruyabilmiştir. Buna karşılık ülkemizde esaslı bir İşçi -memur ayrımı yapılamaması »personel ve ücret rejimini olumsuz yönde etkilemiştir. Nitekim ifa ettiği işin özelliği dolayısıyla işçi olarak istihdam edilmesi veya aynı işi yapan iki personelden birinin İşçi, diğerini ise memur statüsünde istihdam edilmesi, her iki statünün ayrı ücret rejimleri dolayısıyla gelişmiş ülkelerin de ücret rejiminin esasını oluşturan D ücret denkliği ilkesi bozulmuş ve eşit işe farklı ücret uygulanmasına yol açmıştır. Ayrıca 657 sayılı Kanunun 4/B maddesi gereğince getirilen hükümle, özel bir meslek bilgisi ve ihtisasına ihtiyaç gösteren işlerde ve zorunlu hallere münhasır olmak üzere, Bakanlar Kurulunca tespit edilecek ücretle istihdamı mümkün kılınan ayrı bir personel grubu olan sözleşmeli personel statüsü düzenlenmiştir. Sözkonusu personel statüsü, diğer kamu personellerinden ayrı bir persorsel ve ücret rejimine tabi tutulmuştur.Böylece kamu kesiminde istihdam edilmekte olan memur, işçi, sözleşmeli personel, öğretim üyesi, hakim ve savcılar için birbirinden farklı personel ve ücret rejimleri teşkil edilmiştir. Bu durum kamu kesiminin kendi içinde olduğu kadar özel kesim karşısında da ücretlerin dengesizliğini arttırarak eşit işe eşit ücret verilmesi ilkesini bozmuş ve dağınık bir ücret rejiminin ortaya çıkmasına yol açmıştır. Kamu personel ve ücret rejiminde ortaya çıkan bu dengesizlik ise, ancak konunun geniş bir platformda yeniden ele alınarak kısmi çözümlerden ziyade tüm personel ve ücret rejimini içine alarak dengesizliği giderecek kesin ve kalıcı nitelikte tatminkar bir ücret rejiminin kurulmasıyla giderilebilecektir.

Özet (Çeviri)

Özet çevirisi mevcut değil.

Benzer Tezler

  1. Ücret tatmininin iş yaşam kalitesine etkisi: Isparta ili sağlık çalışanları üzerine bir uygulama

    The effect of wage satisfaction on quality of work life: An application on health workers in Isparta province

    GAMZE DEMİRALAY

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2023

    Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileriSüleyman Demirel Üniversitesi

    Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. ALİ KEMAL NURDOĞAN

  2. Türkiye denizcilik sektöründe çalışma şartları (monografik bir etüd)

    Başlık çevirisi yok

    A.MURAT ASLANER

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    1988

    İşletmeİstanbul Üniversitesi

    Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. TURAN YAZGAN

  3. Kamuda performansa dayalı ücret ve eşit işe eşit ücret uygulamaları; bazı kamu kurumları üzerinden analiz

    Performance-based wage and equal pay for equal workapplications in public sector

    ÜNAL DEMİR

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2019

    Kamu YönetimiSüleyman Demirel Üniversitesi

    Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Ana Bilim Dalı

    DR. ÖĞR. ÜYESİ OSMAN KÜRŞAT ACAR