The effects of earthquakes in antioch and its vicinity: Evidence of repair, rebuilding and urban reorganization between the fourth and thirteenth centuries
Antakya ve çevresinde meydana gelen depremlerin etkileri: 4. ve 13. yüzyıllar arasında yapılan tadilat, yeniden yapılandırma ve kentsel düzenleme faaliyetleri
- Tez No: 764750
- Danışmanlar: PROF. DR. ZEYNEP KUBAN TOKGÖZ, PROF. DR. NEFİSE NEVRA NECİPOĞLU
- Tez Türü: Doktora
- Konular: Sanat Tarihi, Art History
- Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
- Yıl: 2022
- Dil: İngilizce
- Üniversite: İstanbul Teknik Üniversitesi
- Enstitü: Lisansüstü Eğitim Enstitüsü
- Ana Bilim Dalı: Sanat Tarihi Ana Bilim Dalı
- Bilim Dalı: Sanat Tarihi Bilim Dalı
- Sayfa Sayısı: 313
Özet
Ülkemiz deprem kuşağı üzerinde bulunmaktadır ve Anadolu toprakları üzerinde kurulan birçok medeniyet tarihleri boyunca yıkıcı depremlerle karşılaşmışlardır. Deprem kuşağında bulunuyor olmamıza rağmen, tarihsel süreçte meydana gelen depremler hakkındaki çalışmalar sınırlıdır. Bu durum, Bizans İmparatorluğu döneminde meydana gelen depremler için de geçerlidir. İmparatorluğun iki önemli kenti olan Konstantinopolis ve Antakya, yüzyıllar boyunca yıkıcı depremlere maruz kalmışlardır. Başkent olması sebebiyle Konstantinopolis'in önemi aşikardır, ancak Antakya'nın içinde bulunduğu stratejik konumu nedeni ile önemini yadsımamak gerekir. M.Ö. 22 Mayıs 300 tarihinde Büyük İskender'in generallerinden Makedonyalı I. Seleukos Nikator (vefat M.Ö. 281/280) tarafından kurulan kent, Hristiyanlık dininin yayılışında önemli bir rol oynamıştır. Konstantinopolis ile Doğu arasında bilgi alışverişinde önemli bir merkez olmasının yanı sıra, imparatorların Doğu'ya yaptıkları askeri seferlerde hazırlık ve harekât üssü konumunda olması, Antakya'nın tarihi boyunca önemini arttıran faktörlerdendir. Stratejik konumu nedeniyle kent sürekli yabancı istilalarla savaşmak zorunda kalmıştır. İmparator Konstantinus'un 324 yılında mutlak hükümdarlığını ilan etmesinin ardından, 611 yılına kadar Bizans İmparatorluğu'nun idaresinde kalan kent, bu tarihte Pers istilasına son verilmesinin ardından 628 yılında yeniden Bizans'ın kontrolüne geçmiştir. 637/638'de başlayan ve üç yüzyıldan fazla süren Arap hâkimiyeti, 28 Ekim 969 tarihinde yeniden sağlanan ve ikinci Bizans hâkimiyet dönemi olarak adlandırılan süreç, 1084'te Selçuklular'ın kenti ele geçirmesine kadar devam etmiştir. 1097/1098'de kent Haçlı orduları tarafından ele geçirilerek, 1268 yılına kadar devam edecek olan Antakya Haçlı Prensliği dönemi başlamıştır. Memlûk Devleti'nin ele geçirdiği kent 1516 yılında Osmanlı İmparatorluğu'nun yönetimine geçmiştir. 1918-1939 yılları arasında Suriye'ye ilhak edilen kent, yapılan halk oylaması sonucunda Türkiye Cumhuriyeti topraklarına katılmıştır. Antakya, coğrafi konum olarak Asi Nehri'nin Habib Neccar Dağı ile birleştiği noktanın güneybatı kanadında yer alan Amik Ovası'nda kurulmuştur. Aktif bir fay hattı olan Ürdün Rift Vadisi'nin kuzey ucu üzerinde bulunmasının yanı sıra, farklı tektonik hareketlerin de hissedildiği bir bölgede yer almaktadır. Kentte, tarihsel süreçte meydana gelen depremlerin bazıları hafif şiddette bazıları ise kaynakların da belirttiği gibi neredeyse taş üstünde taş bırakmayacak kadar yıkıcı şiddette olmuştur. Bizans İmparatorluğu'nun birinci hâkimiyet döneminde, özellikle Antakya kentine yoğunlaşan ve bize detaylı bilgiler sunan tarihçi ve kronikerler bulunmaktadır. Bu kaynaklara ek olarak, dini tarihler, vaazlar, azizlerin yaşam hikâyeleri, seyahatnameler, sikkeler ve mozaikler de önemli bilgileri içerir. Bu kaynaklardan en önemlileri 4. yüzyılda yaşamış olan vaiz Libanios'un eserleri; İmparator Julianus'un (361-363) yazdığı hiciv retoriği olan Misopogon adlı eseri; kentin önde gelen şahsiyetlerinden biri olan Aziz İoannis Hrisostomos'un kaleme aldığı söylevleri; 6. yüzyılda yazan ve Bizans'ın ilk kronikeri olarak kabul edilen İoannes Malalas'ın Chronographia'sı ve 6. yüzyılda yazan kilise tarihçisi Evagrios Scholastikus'un Kilise Tarihi adlı çalışmalarıdır. Bu kaynaklar, Antakya ve çevresinde meydana gelen depremleri anlatırken, depremlerin oluş şekilleri ile depremin kent üzerindeki etkilerine yönelik de önemli bilgi aktarımı sağlamaktadırlar. Ayrıca, 6. yüzyıla kadar kentin tarihi hakkında bize sundukları bilgilerde, dini, sosyal, politik, entelektüel ve ekonomik konulara değinirken, aynı zamanda kentin topografyası, depremin fiziksel ve psikolojik etkileri ile imparatorların deprem sonrası yardım faaliyetlerine yönelik verileri de farklı bakış açıları ile yansıtmaktadırlar. Bu kaynaklara ek olarak, gene 6. yüzyılda yaşamış olan ve İmparator Justinianus (527-565) döneminde 29 Kasım 528 tarihinde meydana gelen deprem ile 540 yılında kentin Persler tarafından işgalini takiben, kentteki yeniden yapılanma ve imar faaliyetleri hakkında detaylı bilgi veren tarihçi Prokopius'un Yapılar Hakkında adlı eseri unutulmamalıdır. Kentin Arap hâkimiyetine girdiği dönem hakkında elimize ulaşan bilgiler, maalesef Bizans ana kaynaklarının bize sunduğu bilgiler kadar detaylı değildir. Arap hakimiyeti dönemine yönelik bilgi veren kaynaklar, genel olarak idari konular ile Bizans'a yapılan askeri akınlar üzerine yoğunlaşmışlardır. Ancak, buna rağmen, kentin bu dönemdeki topografyası ve kentte meydana gelen depremler hakkında bilgiler sunan eserler de bulunmaktadır. Bu kaynaklar arasında 10. yüzyıl tarihçisi Mes'ûdî; 10. yüzyıl coğrafyacıları İstahrî ve İbn Havkal; 11. yüzyıl kronikeri Antakyalı Yahya; geç 12 erken 13. yüzyıl tarihçisi İbnü'l Esîr'i sayabiliriz. Bizanslılar'ın kenti 28 Ekim 969 tarihinde yeniden ele geçirmeleri sürecine yönelik olarak, 10. yüzyıl tarihçisi Diyakoz Leon ile 11. yüzyıl kronikeri İoannis Skilicis'in eserleri hem kentin ele geçiriliş sürecini hem de imparatorların imar faaliyetleri hakkında önemli bilgileri içermektedirler. Süryani ve Ermeni kaynakları arasında sayacağımız 12. yüzyıl Ermeni kronikeri Urfalı Mateos, 12. yüzyıl Süryani kronikeri Mihail, 12. yüzyıl tarihçisi Azimî ile 13. yüzyıl tarihçisi Ebu'l Ferec Selçuklular dönemini de içeren bilgileri sunmaktadırlar. Antakya Haçlı Prensliği dönemi hakkında ise, anonim bir eser olan Gesta Francorum et aliorum Hierosolimitanorum (bundan sonra, Gesta Francorum), Surlu Başpiskopos William, Aachen'li Albert ile Şansölye Walter'ın eserleri kentin 11. yüzyıl topoğrafyasına yönelik önemli bilgileri içermektedirler. Çalışmamızda ana kaynaklara ek olarak, ayrıca, modern zamanlarda yapılan çalışmalardan da faydalanılmıştır. Bu çalışmalar arasında en önemlisi, Glanville Downey'nin kaleme aldığı A History of Antioch in Syria from Seleucus to the Arab Conquest (1961) adlı çalışma bize ana ikincil kaynak olarak yol göstermiştir. Bu çalışma, kentin M.Ö. 22 Mayıs 300 tarihinde kuruluşundan 637/638 yılında Araplar tarafından istilasına kadar olan sürece yönelik önemli bilgileri içermektedir. Antakya üzerine yapılan en güncel çalışma Andrea U. De Giorgi ile A. Asa Eger'in ortak çalışması olan Antioch: A History'dir (2021). Antakya kenti üzerine yapılan bu çalışma ise, kentin kuruluşundan günümüze kadar olan tarihsel süreci anlatan detaylı bir kent biyografisidir. Kentte meydana gelen depremleri kronolojik olarak derlediğimiz bölümde de, E. Guidoboni, A. Comastri ve G. Traina'nin ortak çalışmaları olan Catalogue of Ancient Earthquakes in the Mediterranean Area up to the Tenth Century (1994), ile Catalogue of Earthquakes and Tsunamis in the Mediterranean Area from the Eleventh to the Fifteenth Century (2005); N. Ambraseys'in Earthquakes in the Mediterranean and Middle East: A Multidisciplinary Study of Seismicity up to 1900 (2009) adlı çalışmaları yol gösterici olmuştur. Antakya'nın tarihine yönelik bilgi veren ana kaynaklar ile günümüzde yapılan çalışmalara ek olarak, Princeton Üniversitesi tarafından 1932-1939 yılları arasında yürütülen arkeolojik kazılar ile Antakya, Samandağ ve Harbiye'de yapılan yüzey araştırmaları ve arkeolojik çalışmalardan da yararlanılmıştır. Ana kaynaklar ile arkeolojik veriler, depremler sonucunda yıkılan dini ve kamusal yapılar ile yaşamsal alanlar hakkında bize önemli ipuçları sunmaktadırlar. Çalışmamızda, kentin kuruluş tarihine yönelik bilgiler ile imar faaliyetleri hakkındaki bilgiler derlenmiştir. 341 yılında meydana gelen deprem ile başlayıp 17 Nisan 1269 tarihinde meydana gelen deprem ile biten dönemdeki depremler kronolojik olarak incelenerek, değerlendirilmiştir. Çalışmamız kapsamında Antakya kent tarihi üzerine yaptığımız diğer önemli bir katkı da, Antakya'nın farklı süreçlerine yönelik olarak hazırladığımız harita çalışmaları olmuştur. Bu harita çalışmalarından ilki, kentin kuruluşundan 7. yüzyıla kadar olan dönemi kapsamaktadır. İkinci harita çalışmamız 7. yüzyıl ile 11. yüzyıl arasını kapsarken; üçüncü harita ise kentin 1097/1098 yılında Haçlılar tarafından istila sürecine yoğunlaşmıştır. Ayrıca, Antakya ve çevresindeki dini ve kamusal binalar ile diğer yapılara yönelik verileri içeren yapı listesi oluşturulmuştur. İlk defa oluşturulan yapı listeleri ve harita çalışmalarımız, Antakya'nın kent topoğrafyası ile yapılarının süreç içerisinde geçirdiği evrimi göstermesi açısından alana önemli katkılarda bulunmaktadır. Çalışmamızda, 4. ve 13. yüzyıllar arasında Antakya, Samandağ ve Harbiye'de meydana gelen depremleri takiben, yapılan tadilat ve yeniden yapılandırma faaliyetleri ile kentsel düzenleme üzerine bir değerlendirme yapılmıştır. Bu değerlendirmemiz sırasında, depremin etkilerini en aza indirmek için alınan ihtiyatı tedbirler tartışılmıştır. Bu tedbirler, kullanılan malzeme ile deprem sırasında zarar gören yapıları güçlendirmek ve yer sarsıntılarına karşı daha dayanıklı hale getirmek için uygulanan tekniklere yönelik bilgileri içermektedir. Çalışmamız sırasında karşılaştığımız en önemli zorluklardan bir tanesi, depremleri takiben yapılan tadilat çalışmalarına yönelik verilere erişimde yaşadığımız sıkıntılar olmuştur. Princeton Üniversitesi tarafından yapılan kazılarda ortaya çıkarılan arkeolojik bulgular, kentin topoğrafik yapısına yönelik önemli verileri sunmaktadır. Lakin, kazıların tamamlanmasının ardından ortaya çıkartılan arkeolojik buluntuların tekrar kapatılması yapı kalıntılarına fiziksel erişimi engellemiştir. Bu nedenle, çalışmamızda fiziksel veriler değil Princeton Üniversitesi Kazı Raporları'nın sunduğu bilgiler değerlendirilmiştir. Günümüzde yapılan arkeolojik çalışmalar ile yüzey araştırmaları ise, kentte meydana gelen depremlere yönelik kısıtlı ama önemli verileri sunmaktadırlar. Ancak, depremlerin yapılar üzerindeki etkilerinin daha detaylı araştırılabilmesi için daha fazla somut veriye ihtiyaç duyulmaktadır. Elimizde olan kısıtlı veriler, bize Antakyalılar'ın deprem gerçeğinden haberdar olduklarını, depremle beraber yaşamayı öğrendiklerini ve depreme karşı kentlerini korumak, zararı en aza indirmek için farklı teknikleri uyguladıklarını düşündürmektedir. Belki de bu, kuruluşundan beri sürekli depremlere maruz kalmış ve stratejik açıdan önemli bir konumda kurulan kentte, yaşamın kesintisiz bir şekilde sürmesindeki en önemli faktörlerden bir tanesidir.
Özet (Çeviri)
Founded by Seleucus I Nicator on May 22, 300 B.C., Antioch, one of the most important cities of the Byzantine Empire, lies at the southwest corner of the Amuq Valley at an angle where the Orontes River (modern Asi Nehri) meets Mount Silpios (modern Habib Neccar Dağı). Antioch was routinely struck by earthquakes over the centuries since it is located on an active fault line. Some of these quakes were minor while others were highly destructive but all played a role in the life of Antioch. The city was critical to the spread of Christianity and it served as the axis point through which information flowed between Constantinople and the East. It was also at Antioch that Byzantine emperors based their military campaigns against the Persians and later the Arabs. From its foundation and through the Middle Ages Antioch was occupied and ruled by different cultures. Each left its mark. Historians' and chroniclers' accounts as well as ecclesiastical histories, homilies, and other texts that survive focus on Antioch's history, social and intellectual life, and they provide information from different perspectives. All of these sources, especially those from the Byzantine era, record valuable information on the occurrence of earthquakes, the physical effects these disasters had on the built environment, and the resulting psychological impact. Information touches on Antioch proper as well as Seleucia Pieria and Daphne in the city's vicinity. In addition to primary sources, the Princeton University excavations of 1932-1939 as well as recent archaeological studies and explorations provide limited but crucial data. The original sources and archaeological material together give us some idea of the destruction to houses, ecclesiastical and public buildings that occurred as a result of these seismic events. In our study, we first provided historical background on the history and the buildings of the city and evaluated the accounts of the earthquakes starting with the quake of 341 and ending with the one that occurred on April 17, 1269. One of the most important outcomes of this study is that we created three maps and focused on Antioch's three key historical periods. The first map covers the period from the foundation of the city to the seventh century. The second covers the period between the seventh and the eleventh centuries, and the third deals with the period of the siege of the city by the Crusaders in 1097/1098. In our study, a compendium of the ecclesiastical and public buildings and other structures has been created for Antioch and its environs. These maps and lists of buildings and structures helped form a picture of the city's buildings and topography and how these changed over time. Following these chapters, we focused on the various effects of earthquakes on public and ecclesiastical buildings and other structures. We considered structures that were reconstructed as a result of seismic events not only in Antioch but also in its surrounding areas between the fourth and the thirteenth centuries. We also discussed potential precautionary measures that appear to have been taken to reduce the effects of the earthquakes. This included evaluating the techniques and materials used to strengthen the affected buildings and to make structures more resistant to earth tremors. One of the difficulties we confronted during our study was the availability of information regarding the reconstruction efforts following the quakes. Although the Princeton University Excavation Reports provide essential data about the structures of the city, unfortunately, the archaeological findings were re-buried following the excavations. Therefore, we studied the excavation reports instead of physical remains. To be sure recent archaeological studies and explorations in and around the city have uncovered essential evidence reflecting the damage caused by quakes, but still more evidence is needed to gain a deeper understanding of the effects of earthquakes in Antioch and its vicinity. What is clear from the information we do have, though, is that the Antiochians were aware their city was located on a fault line. They learned how to live with it, and they took necessary precautions to reduce the effects of these tremors throughout the centuries.
Benzer Tezler
- Depremlerin Antakya kenti yerleşim tarihine etkileri: 1872 Amik ve 2023 Kahramanmaraş depremleri örneği
Effects of eartquakes on the settlement of antakya city: Example of 1872 Amik and 2023 Kahramanmaraş eartquakes
HAZAL DOĞRUEL
Yüksek Lisans
Türkçe
2024
Şehircilik ve Bölge PlanlamaMimar Sinan Güzel Sanatlar ÜniversitesiŞehir ve Bölge Planlama Ana Bilim Dalı
PROF. DR. MEHMET RIFAT AKBULUT
- Antakya'da yeralan bazı betonarme yapıların dinamik karakteristik özelliklerinin titreşim deneyleri ile bulunması
Identification of dynamic characteristics of existing buildings by vibration tests in antakya
VURAL İNANÇ ATAÇ
Yüksek Lisans
Türkçe
2009
Deprem MühendisliğiMustafa Kemal Üniversitesiİnşaat Mühendisliği Ana Bilim Dalı
YRD. DOÇ. DR. SELÇUK KAÇIN
- Türkiye'deki büyük depremlerin İMKB'de sektörel etkisinin test edilmesi
Detection of the sectoral effects of the greatest earthquakes in Turkey on Istanbul Stock Exchange
FATİH ALPASLAN YILMAZ
Yüksek Lisans
Türkçe
2013
İşletmeHacettepe Üniversitesiİşletme Ana Bilim Dalı
PROF. DR. MEHMET BAHA KARAN
- 17 Ağustos 1999 Kocaeli depreminde hasar alan bir yapının performans analizleri
Performance analysis of a building damaged during 17 August 1999 Kocaeli earthquake
CEM GÜNEŞ
Yüksek Lisans
Türkçe
2017
Deprem MühendisliğiKocaeli Üniversitesiİnşaat Mühendisliği Ana Bilim Dalı
DOÇ. DR. KEMAL BEYEN
- 2011 Suriye krizinin Türkiye'deki büyükşehirlere etkileri: İzmir ve Hatay örnekleri
Effects of the 2011 Syria crisis on metropolitan cities in Turkey: Case studies of İzmir and Hatay
SERGEN GÜZEL
Yüksek Lisans
Türkçe
2024
HukukDokuz Eylül ÜniversitesiAfet Yönetimi Ana Bilim Dalı
PROF. DR. YUNUS EMRE ÖZER