Geri Dön

Kamu yararının analizi: Kamu malları sorunsalı

Başlık çevirisi mevcut değil.

  1. Tez No: 87607
  2. Yazar: METİN SARAÇOĞLU
  3. Danışmanlar: PROF. DR. TEZER ÖÇAL
  4. Tez Türü: Doktora
  5. Konular: Ekonomi, Kamu Yönetimi, Economics, Public Administration
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 1999
  8. Dil: Türkçe
  9. Üniversite: Gazi Üniversitesi
  10. Enstitü: Sosyal Bilimler Enstitüsü
  11. Ana Bilim Dalı: İktisat Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
  13. Sayfa Sayısı: 206

Özet

Kamusal bir malın optimumdan saptırıcı olmayan vergilerle finanse edilmesi halinde Pareto-etkin düzeyde sağlanmasına ilişkin şartlar literatürde ilk olarak Samuelson tarafından ortaya konmuş olup, artık iyi bilinmektedir. Bu şartlar Stiglitz-Dasgupta tarafından 1971 yılında saptırıcı finansman hali için daha kapsamlı hale getirilmiştir. Ancak aynı şartların“simetrik olmayan bilgi akışı”nın bir parçası sayılan“tercihlerin açığa vurulması”problemi sebebiyle pratik bir anlam taşımadığı uzun süredir bilinmektedir. O kadar ki çeşitli yazarlarca önerilen teşvik tutarlı vergi sistemleri dahi hipotetik olmaktan öteye geçememiş, üstelik demokratik olmadığı anlaşılmıştır. Tercihlerin açığa vurulması problemine kamusal malların hangi niteliklerinin yol açtığı araştırıldığında görülmüştür ki“rakibi bulunmamak”yeterli bir şart değildir, ayrıca“malın kullanımının bazı tüketicilere dışlanamaması”da birlikte düşünülmelidir. Bu durum kamusal malların iki geniş sınıfa ayrılmasına yol açmıştır: Salt kamusal mallar, devletçe sağlanan özel mallar. Günümüzde devletin sağladığı mallardan çoğu özel mal karakterinde olup, başta gelen örneklerinden biri“yerel mallardır”. Buradan hareketle Klüp Teorisine sıçramak için ufak bir adım yeterli olmuştur. Bu teorinin gerekçeleri arasında en önemlileri şunlardır : birlikte hareket etmeğe verilen önem, ölçek tasarruflarına bağlı olarak maliyetin azaltılabilmesi, üretimin eşgüdümlü bir toplulukça yapılmasına bağlı maliyet tasarrufu, kamusal malların ya da faktörlerin ortak paylaşımından kaynaklanan avantajlar. Klüp teorisi saf olmayan kamusal malların dağıtımsal etkinliğinin incelenmesi için teorik bir temel oluşturur. Üstelik, Oyun Teorisiyle, Kamusal finansmanla ve Refah Teorisiyle güçlü bir köprü kurulmasına izin verir. Tezimizde Buchanan tarafından ortaya atılan öncü model ile onun uzantıları incelenmiştir.Bir çok iktisatçı özgürlük ve serbestlik gibi amaçların da içerildiği bir çerçeve içinde refah teorisini ötesine geçilme gereğini vurgulamışlardır. Böyle bir yaklaşımda fiskal anayasanın kurucu ilkelerinden birinin başkalarının hürriyetiyle sınırlı ve uyumlu şahsi hürriyet olduğu esasta benimsenmiş bulunmaktadır. Bu ilkeyi ilk olarak formüle eden Rawls'dur. Fakat bu yeni yaklaşım kollektif tercihler ve kamusal tercih teorisiyle ilişkili yeni meselelere de pencereyi açmış bulunmaktadır. Arrow tarafından geliştirilen fikirleri konu alan ve daha soyut karakter taşıyan kollektif tercihler teorisi bir küme kişisel tercihlerin hangi şartlarda kendi içinde tutarlı bir sosyal tercihler sıralamasına imkan verdiğini araştırır. Sonuçta ispatlanan İmkansızlık Teoremi olumsuz bir sonuca yazarı götürmüş olup, bu açmazdan kurtulabilmek için sosyal tercihlerin tek tepelilik denilen çok özel bir yapıda olması gerekmektedir. Fakat Black'in gösterdiği üzere tek tepelilik bizi zorunlu olarak medyan seçmen teorisine getirip bırakmaktadır. Bundan dolayı tezimizde medyan seçmen teorisini tüm ayrıntılarıyla ve şekilleriyle incelemek durumunda kaldık. Ancak bu teorinin içinde bulunduğu pek de tatmin edici sayılmayan durum bizi yeni gerekçeler aramağa sevketmiştir. Örneğin piyasanın başarısızlığı söz konusu olmasa dahi demokratik bir sürece bağlı kalındığında dağıtımı kollektif olarak yapılan bir malın aşırı üretimi engellenememektedir. Kamusal tercih teorisi siyasal ve fiskal tercihlerin yapıldığı sosyal kurumlara ağırlık verdiğinden kollektif tercihler teorisinden daha kapsamlı bir teoridir. Bu itibarla yeni kamusal tercih teorisini incelemekle bir ipucu yakalamayı ummamız normaldir. Bu tür teorilerin dayandığı başlıca varsayım oldukça basit olup, devletin çeşitli kurumlarında çalışan ve onları yöneten kişilerin aynı zamanda diğer kurumlarda da bir takım sosyal ve ekonomik roller sahibi bulunduğu gerçeğini vurgular. Bu sebeple önde gelen aktörler oldukça karmaşık ve karşılıklı etkileşimi bulunan eylemler içindedirler. Devlet politikaları, vergi ve kamusal harcama kararları ancak bu oyunlar analiz edilerek kavranabilir. Buchanan'ın ilk çalışmaları iktisat bilminde yeni bir düşünce ekolünün doğmasına önderlik etmiş, iktisatla siyaset bilmi arasındaIll bazı bağlar kurulmasına yardımcı olmuştur. Ne var ki bu yaklaşımın ilk şekillerinde medyan seçmen hala merkezi bir yer işgal etmiş ve zamanla teorinin bu kavramdan arındırılması şart olmuştur, zira o, siyasal davranışın incelenmesinde sadece bir ilk yaklaşımı teşkil etmekte idi. İktisatçılar her ne kadar medyan seçmen yaklaşımını gerek teorik, gerekse ampirik çalışmalarında yaygın biçimde kullanmış olsalar dahi, fiili kamu harcamalarının medyan seçmence tercih edilenlere yakın olduğunu gösterememişlerdir. Niskanen bürokratik kararları içselleştirmekle kamusal tercihler teorisinin ufkunu genişletmiştir. Bununla birlikte, bazı yazarlar bu yeni yönelimi Neoklasik teoriyi tamamlayan bir gelişme olarak düşünmeyi tercih ederler. Politikacıları makroekonomik fıskal çerçeve içine içselleştirme gayreti“siyasal konjonktür”adı verilen bir gelişmeyi gündeme getirmiştir. Fakat siyasal konjonktürün varlığını doğrulamağa yarayan verilerin bu hususta belirleyici bir işlev göremediğini belirtmek zorundayız. Üstelik, oy kullanma uzayına iki veya üç boyutlu hale getirince çoğunluk oyu dengesinin varlığı kuşku götürür olmaktadır. Sanayi demokrasilerinde kamu sektörü II. Dünya Savaşından bu yana hızla büyümüştür. Kamu harcamalarını açıklamak amacıyla ortaya atılan temel teori Niskanen ve diğerlerince düşünülen siyasal teşvikler ve yapılar üzerine inşa edilmiştir. Kamu sektörü genişledikçe siyasal ve bürokratik özçıkara, aktif çıkar gruplarına ve global karşılıklı etkileşim ağının varlığı nedeniyle ekzojen aktörlere çok daha duyarlı hale gelmiştir. Giderek seçmen isteklerine daha az tepki göstermeğe başlayan kamusal eylemlere karşı duyulan tatminsizliği açıklarken halkın gösterdiği protesto ana faktör haline gelmiş olmasına olmasına rağmen, devletin demokratik bir toplumda nasıl davrandığını henüz tam olarak izah edebilmiş değiliz. Son bölümde bütçeyle ilgili siyasal-ekonomik teori konusundaki arayışımızda Kantin zamanına geri dönerek kamu çıkarının her yanıyla incelendiği o ünlü tartışmada kendimizi buluyoruz. Ve öyle görünüyor ki o tartışmayı desteğimize almadan salt iktisadi argümanlarla yetinmek bizi yarı yolda bırakacaktır.

Özet (Çeviri)

The conditions that must hold if a public good is to be provided at a Pareto-efficient level when it is financed out of non-distortionary taxation are well established in the literature and were first set out formally by Samuelson. Then these conditions were amended by Stiglitz-Dasgupta for the case of distortionary taxation in 1971. Yet the same conditions have long been considered impractical due to the well-known“preference revelation”problem which arises as part of the“asymmetric information”. Even the incentive-compatible tax systems proposed by several authors are found hypothetical and undemocratic. Search for the characteristics of public goods that leads to the preference revelation problem has brought out that non- rivalry is not a sufficient condition for being considered as a public good, but also non-excludability is required. This has led to the classification of the public goods into two broad classes: public goods and publicly provided private goods. Nowadays many goods that governments actually provide are essentially private goods, an example of which is given by the so-called“local goods”. It was only a minor step from here to the theory of clubs, justifications for which have been based on a pure taste for association, cost reductions from scale economies, cost reductions from team production, the sharing of public goods or factors. Club theory provides the theoretical foundation for the study of allocative efficiency of impure public goods. In addition, an important linkage between welfare economics, public finance and game theory is provided by club theory. Buchanan's pioneering model and its extensions are covered in our thesis. Many argue that economists need to go beyond considering pure welfare objectives by covering non-welfarist goals such as liberty and freedom. Within this new approach a basic principle which a fiscalconstitution might embody is a principle of liberty compatible with a similar liberty of others along the lines of a proposition made by Rawls. But this new avenue opens up new questions related to collective choice and public choice theories. The more abstract topic of collective choice develops the ideas set out by Arrow and examines the conditions under which a set of individual preferences can be aggregated into a consistent social preference ordering. The negative result formalized by the Impossibility Theorem can only be overcome by a special form of social preferences, e.g. the single peakedness. But as Black has shown single peakedness is apt to lead to the“median voter”theorizing. Thus the median voter theory has to be analysed in our thesis with all its ramifications. But the unsatisfactory state of this theory forces us to extend our search for new justifications. For instance, in the absence of market failure, resorting to the democratic process can result in the excessive production of a collectively distributed commodity. Public choice theory is wider in its scope than the social choice theory which emphasizes social institutions within which political and fiscal choices are made., So we can hope to find a clue in the study of the new public choice theories. The main tenet of these theories is the symplifiying assumption that the institutions of government are peopled by individuals who occupy roles in other institutions. Thus the principal actors would play complex interactive games. Public policies, tax decisions and public expenditure decisions could only be understood as the outcome of the games. Buchanan's early work has initiated a new school of thought within economics and has helped to forge some links between economic and political science. Yet in the early versions of this theory median voter still occupied a central position which was what to be discarded later on since it was only a first approximation to political behaviour. Though economists have used the median voter framework extensively both in theoretical work and in empirical analysis, they have failed to prove that actual expenditures correspond in general to those desired by the median voter. Niskanen by endogenising bureaucratic decisions extended the public choice model.VI However, some migth tend to consider this new direction as complemantary to the neoclassical approach. Endogenising politicians into macro-economic fiscal decisions resulted in the literature of the“political business cycle”. But evidence for the existence of political business cyle is not conclusive. Moreover, once two or three dimensions are added to the voting space then the existence of majority voting equilibrium becomes doubtful. In the industrial democracies, the public sector has grown rapidly in the postwar years. The central theory advanced is based on the political incentives and structures as perceived by Niskanen and others. As governments have grown, they have become more responsive to political and bureaucratic self- interest, to influental interest groups, and, because of global interdependence, to exogenous actors. Though tendency to protest seems to be a major factor in accounting for the dissatisfaction with government actions which have become less responsive to voters, we have still to deal with the question of how governments behave in a democratic society. In the last chapter our search for a theory on politico-economic action related to budget processes falls back to the analysis of the Kantian dictum, where the meaning of public interest is explored.

Benzer Tezler

  1. Green entrepreneurship as a driving force for the green economy: A case study on green entrepreneurship in Istanbul

    Yeşil ekonominin itici gücü olarak yeşil girişimcilik: İstanbul'da yeşil girişimcilik üzerine bir vaka çalışması

    ECE TURNA

    Yüksek Lisans

    İngilizce

    İngilizce

    2023

    Şehircilik ve Bölge Planlamaİstanbul Teknik Üniversitesi

    Şehir ve Bölge Planlama Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. TÜZİN BAYCAN

  2. Televizyon yayınlarının kamu malları ve fiyat teorisi açısından analizi

    Başlık çevirisi yok

    MESUT ÖZDİNÇ

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    1994

    Ekonomiİstanbul Üniversitesi

    İktisat Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. ESFENDER KORKMAZ

  3. Yargı kararları ışığında mala zarar verme suçu

    Crime of damaging property in the light of judicial decisions

    EMRE POLAT

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2023

    HukukSelçuk Üniversitesi

    Kamu Hukuku Ana Bilim Dalı

    DR. ÖĞR. ÜYESİ MURAT AKSAN

  4. Türkiye'de enerji sektöründe özel kişi ve kurumlar lehine kamulaştırma işlemlerinin incelenmesi ve kamulaştırma sorunlarının analizi

    Study of practises of expropriation and analysis of problems of expropriation in favor of private persons and institutions in sectors of energy in Turkey

    EBRU KILIÇLI

    Yüksek Lisans

    İngilizce

    İngilizce

    2020

    Kamu YönetimiAnkara Üniversitesi

    Gayrimenkul Geliştirme ve Yönetimi Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. HARUN TANRIVERMİŞ